"Sözcük"ten "Öykü"ye...
Doğaçlamaya ve rastlantının zoruna hep inanmışımdır. Hiç, biçim, sıra, izan gözetmeden hemen ekliyorum; ilk atölye ödevimiz:
""
narincir yazdı:
bir tek sözcük üzerine yazmak. sevdiğim bir alıştırmadır benim. diyelim ilk sözcük kibrit birisi kibritten çağrışımla bir doğaçlama yapar ve sonunda yeni bir sözcük verir ödev. yazan bir sonraki sözcüğü belirleme hakkına sahip olur. her sözcük bir kere bir kişi tarafından yazılır. Ya da benzer bir şekilde bir sözcük sürekli açık kalabilir, isteyen herkes o başlığa yazabilir, gibi..
Dileyen önden buyursun. Hoşgeldin Ramazan!
Hoşgeldin Ramazan
Ramazan'ın gelmesi dört gözle beklenir derler. Bir senelik sevap biriktirilecek, taksiratları affolunsun diye yattın kalktın geri yattın yine kalktın bir ibadettir sürecek. Gün boyu ilahiler, topluca açılan oruçlar üstüne topluca kılınan namazlar, güllaçlar sonunda da şeker gibi bayramı. Bahşişe gelen davulcu için yıllık kazanç kapısı. Artık topladıklarını içkiye mi kumara mı yatırır, çocukların okul taksidine mi bilinmez. Camili saatler var halbuki, kuruyorsun ezan sesiyle uyanması garanti.
Benim için "Hoşgeldin Ramazan" dedikleri iki cami arası ışıklı tabela. Ne sahur gördüm, ne gül suyu. Sokakta yediğim yemeğe ters baktıklarından bilirdim geldiğini. İstanbul'da müziğinden anlar oldum. Üsküdar meydanında bütün Ramazan Katibim çalınır. ...Setresi uzun... Ellerinde plastik tabaklar iki lokma yemek için itiş kakış ya da kar kış kızılca kıyamet ya da cayır cayır sıcağa katlanıp bekleyen bir kuyruk dolusu insan. Halkın sefaletini çadıra döktükleri için belki daha da çirkinleşir gözümde. ... Eteği çamur... Çarşaflı değillerse eğer kafalarını gözlerinin yanını da kapatacak gibi örtmüş kadınlar, sadece önlerine ve aşağıya bakarak beklerler o sırayı, kendilerinden önce yemeklerini almayı başaranların tabaklarına bile bakmadan. Çünkü izzet sağa bakmaya sola bakmaya gelmez. ... bir mendil buldum... "Hoşgeldin Ramazan" belki babası molla bir yeni yetme için sokağa çıkma iznidir, şenliklerle karşılanır. ....mendilin içine de lokum doldurdum...
Re: Kibrit
yeni sözcük ne derseniz: MERMER
yok biz Hoşgeldin Ramazan 'da kalalım derseniz onu bilmem. ben konu netleşmeden yazmaya giriştim. Uykulu uykulu sürç-i lisan ettiysem affola..
Re: Kibrit
Ben, öykü "kibrit" anahtar sözcüğüyle başlayacak sanmıştım ama; bu da güzel oldu.
O halde üç anahtar sözcükle yazayım dedim ben de: Kibrit, ramazan ve mermer. Dilediğiniz sözcükten devam edebilirsiniz.
Buyursunlar:
Öykü aşırı dozda argo metaryal içeriyor olabilir. Aman diyeyim!
SONNOT: Forum yapısına halel getirmemek için argo sözcükler editlenmiştir.
Re: Kibrit
Eline sağlık ne güzel olmuş. Benim anladığım bir sözcük söylenince ilkini kenarda bırakmak yenisiyle yazmaktı. Bu da olmuş tabii =)benim anladığım şekilde devam edebilmem için yeni sözcük vermen lazım =) aynı 3 sözcükle yazmaya kalkmak istemem (bkz: anket "koşullu istiyorum" şıkkı) ama sen yazma dur başkası yazsın diyosan tamam zaten ben yazmayalı yıllar oluyor. biraz daha yazmazsam bi yerim eksilmez.
Re: Kibrit
bulmaca mı yanmışlarla yanmamışların karıştığı bir kibrit kutusu mu? bir deli taş attı bakalım kaç akılllımız kaldı?
Re: Kibrit
Özetin özetinin özeti.
yeni sözcük vermezseniz yazmam abi.
suyunun suyunun suyu:
yazana da mani olmam severek okurum tabi.
Re: Kibrit
Anahtar sözcük: Mezar
Re: Kibrit
sanırım bu alıştırmayı benim kadar seven yok. bekledim birileri yazacaksa mani olmayayım diye ama sabır sabır buraya kadar.. ben yazarım doğaçlama. mezar üzerine yazmak beni yoracak gerecek gerçi; halihazırda bir mezar taşı var düzenli ziyaret ettiğim. ama öldürmeyen güçlendirir değil mi? deneyelim.. önce bi doğaçlama yapıcam. sonra da daha önceden yazılmış bir metin alıntılıycam yüksek müsadenizle.
Mezar
kıvrıla kıvrıla çıkıyor yolu, yokuş üstelik. Kapısında indiğin dolmuştan yukarı çıkmak için bir saat yürümelisin. Tek şeritten biraz daha geniş yolunu yaparken bir yayanın yürüyeceği düşünülmemiş. Hatta arabanın bile ne taraftan geleceği düşünülmemiş gibi görünüyor. Yeşilliktir serindir sanma. Yeşillik tutmayacak gibi. Yolun uzun. Gözün gördüğü yere erişmek için bile çok dolanmalısın. Yanında su da taşıyorsan kolların kopacak. Dinlene dinlene varabildiysen tepeye göreceksin işte herkes aynı. Bir dikili taş. Tanımadığın insanların arasından geçeceksin. Hepsi yanyana, birbirini tanımayan, tek ortak özellikleri birbirine yakın tarihlerde ölmüş olmak olan bir dünya insan. Bir taşın başında duracaksın. Yaban otları ellemek günah diyorlar. Hatun kişiysen başını örtmüş olman makbul. Pek umursamacaksın. Yaban otları bir bir yolup o bozkırda 15 santimlik toprakta yetişebilecek nazlı olmayan üç beş bitkiye su vereceksin. Anca şimdi biraz soluklanasın var. Baktığın toprak parçası ile bütün ömrünü geçirdiğine kim inanır? Asıl inanmadığın bir gün herkesin bir toprak parçası olacağı. Kafanı çevirdiğinde gördüğün her şeyin bir ömrü var. Eşyanınki en uzun. Dünya üzerinde canı en kıymetsiz sayılanın ömrü en uzun. Anneannenin çocukluk entarisini torunlarına giydirebilirsin. Öfkeni kusacak yer yok. Orda olmanın sorumlusu suçlusu yok. Kıvrıla kıvrıla inen yola bakacaksın. O yoldan herkes geçecek biliyorsun.
Mezar - Aralık 2006
insan mezarlığı, orda yatan çok sevdiği birisi olunca, bir anıt mezara çevirmek istiyor. Güzel gördüğü ne varsa oraya götürmek, kaç çeşit bitki varsa ekmek, heykeller boncuklar mozaiklerle donatmak istiyor. Belediyenin size ayrıdığı avuçiçi kadar yerde üç beş küçük çiçek, bir ağaç ekimi aralıktaki mezar arasına çalıdan bozma bir ağaççık belki zar zor ekilebilir oysa. Çardak yapıp o çardağa asma sardıranlar mı istersiniz, mezarda yatan kişinin tam göğsüne bir bayrak saplayanlar mı, mezar taşını kubbeli minareli cami maketi gibi yaptıran mı? Hiç taşı yapılmamış mezarlar da var kaybolmaya yüz tutmuş, hiç ziyaretçisi olmayan mezarlar da.. Ziyaretçiyi nerden mi anlıyoruz? Üzerine ekili bir çöp çalı olmuyor bu mezarların ya da çiçekçiden alınmış bir çiçeğin kurusunun izi, toprağı her daim kuru, çatlak bazen saygısız milletimin attığı çöplerden nasiplenmiş oluyor... Bir de mezarlık sektörü var. Su satan çocuklar, çiçek satanlar, fide, tohum vs satanlar, mezarlık bakımı (ektiğiniz çiçekleri her gün suluyorlarmış) filan.. her şey çok ilginç de en ilginci bir toprak parçasına başınzı yaslayıp ağlamak istemeniz, onun sizi duymasını görmesini ummanız, hatta sizinle kalkıp eve dönmesini hayal etmeniz...
Re: Kibrit
Bakmayin yazamadigima, ben de sulaniyorum arada, ama genellikle gec kaliyorum. Bence beklemeye gerek yok. Yazan yazsin. Ilk yazan da yeni odevi versin yine (bu arada narincir'in henuz yeni sozcugu vermedigi gozumden kacmadi). Ama diyelim ki ben Kibrit uzerine bir sey yazacak olsam da mani olan cikmaz diye dusunuyorum. O nedenle rahat davranmaya devam
Re: Kibrit
yeni sözcük sürmedan
Re: Kibrit
O ne ki? Tam da havaya girmistim bir seyler yazarim diye. Ama once ansiklopedi karistirmak gerekecek... Hadi hayirlisi.
Re: Kibrit
Kaynak
Re: Kibrit
ben de gümüş bi tane var ama çok şık bişi. bir yuvarlak ayak üzerine tombikçe bir gövde. bu gövdeye sürme konuluyor. üzerine vidalanarak giren bir çubuk. çubuğun sapı işlemeli, süslüce. sapından tutarak o çubuğu gövdeye batırıyor, içinden çıkan boyalı ucu gözünüze sürüyorsunuz. bilmem anlatabildim mi? sürmedan'ım var ama sürmem yok bu nedenle hiç kullanamadım kendisini içimde kaldı =) şimdi bilgisayarın yanında süs diye duruyor. ilk gözüme o çarptı ondan böyle oldu.
Re: Kibrit
Ilk yaniti ben yazdigima gore yeni odevi de ben veriyorum: torun. Ama dilerim ki iki satir kelam edilsin metin uzerine...
Re: Kibrit
http://images.gittigidiyor.com/878/8783464_0.jpg
Re: Kibrit
Güzel olmuş eline sağlık, ben gülümseyerek okudum.
Bence böyle nesnelerin islami çağrışımlarını iyi yakalamışsın ve insanların çocukları ile ilgili abartılmış (ama bazen haklı da olabilen) korkularını güzelce yazmışsın.
Bendekini evinde misafir olduğum Osman (Şişman)'ın annesi vermişti bana. Osmanların bir antikacı dükkanları vardı. Bu da ordan bir parça. Anısı var. =) Tabi bir babanın böyle bir tahminde bulunması zor... Bence babanın kızın arkadaşının ismini öğrenme çabası biraz havada kalmoş. tezgahtar kızın arkadaşı olabilmesi olasılığı filan.. Ayrıca bence babanın paranoyası arkadaşın isminin islami olmayan çağrışımıyla sadece azalırmış topyekün inmezmiş gibi geliyor. Aklıma gelen soruları sıralayacağım sadece. Mesela, neden kızı istediğinde sormamış kimde gördüğünü? ben neden tanımıyorum onu diye kızabilir bile bazı anne-babalar.
Kızılay'ın araç trafiğine kapalı olması gereken yer de üstümüze çıkan araçlar nedense çok tanıdık geldi. =) Türbanlı kadınların sürmedan bakarken rastlaştıkları bir adamla bakışmaları da belki mümkün ama genel türbanlı kadın tavrı diyince benim aklıma şunlar geliyor. suç işlemiş de kimsenin yüzüne bakamazmış edasıyla çevresiyle minimum göz teması kurmak (nesneler dahil, ilginç şekilde nesneye bakarsa nesneyi kıracakmış gibi metroda örneğin sadece ayaklarına bakıyor bir kısmı duvardaki reklam panosuna bile değil) ve eğer birisiyle konuşmaları gerekirse diğer kişinin neredeyse haftada bir kulak temizleten ya da operacı kulağına sahip olduğunu varsayarak konuşmaları gibi ... ve evet elbette her genellemede vardır bir yanılma payı. Gelelim babamızın türbanlı hanımlarla göz temasına. bence bu temastan bir olay çıkmalıydı. yani ben onu bekledim. ya bir ayıplama ya bir laf ya da bir davet... =) kızlarını çaya mesela??
bir başka soru da ergenlerin bu tip alışverişleri ailelerine bırakmayı mı yoksa kendileri yapmayı mı tercih edecekleri üzerine. Ben ergenlikte bana alınan eşyalar için o kadar çok arıza çıkarmıştım ki hala annem hiç bir şey almaz bana. "git kendin beğen" der.
ben de yorumlar duymak istiyorum tabi ama benimkiler böyle başı sonu belli öykü gibi olmadığı için bir şey de yazılamıyor üstlerine sanırım.
neyse lafı daha da uzatmayayım.. torun'u başkası yazsın diye bekliycem artık
Re: Kibrit
Buna bir dogum gunu kilifi uydurmayi dusundum simdi.
Bu konuda haklisin, ama adamcagiz da kizini gozetim altinda tutmaya karar vererek bu paranoyanin isaretini vermiyor mu sence?
Cok mantikli. Dogum gunu kilifi burayi da cozer gibi hizzediyorum.
Bu konuda hakli olabilirsin. O gozgoze gelmeyi ortadan kaldirip adamin kiza bakisina donusturebilirim. Kiz da rahatsiz oldugunu belli eder sonrasinda belki.
Aslinda ben de buradan bir olay cikabilecegini hissetmistim, ama sonra vazgectim. Bakismayi bakmaya cevirdigimde bu olya beklentisi de kalkabilir sanirim.
Dogum gunu kilifini esas bunun icin dusundum. Dedigin gibi ergenler boyle isleri kendileri yapiyorlar, kotu olunca begenmiyorlar falan. O nedenle kizin annesi kizin bir arkadasinda surmedan gorup begendigini bilir. Ertesi gunku dogum gunu icin babasindan bir surmedan almasini ister. Bu daha gercege yakin gibi.
Re: Kibrit
bakalım nasıl olacak.. bekliyoruz hem torun u hem sürmedan'ın gözden geçirilmiş halini.
Re: Kibrit
Sanırım yukarıdaki giriş cümlesi yüzünden ben anlatıcıyı uzun süre kadın sandımdı.
Ama yukarıdaki eleştiriler ışığında daha bir yoluna girecek gibi öykü. Ellerinize sağlık.
Re: Kibrit
Güzel bir saptama olmuş yukarıdaki.
Mezarla kurulan ilişkileri saptamak zor iş. Belki farklı kişilerin farklı mezar bakma alışkanlıkları öykünün sınırlarını zorlayan bir çalışma olabilir.
Re: Kibrit
hani niye kimse torun'u yazmıyor?
Re: Kibrit
Bunlar pek bir tembeller narincir. Ben de her başlığa musallat olmayayım istiyorum.
Neyse, "torun"u beklediğimizi yineleriz!
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
kibrit, sürmedan, mezar, torun
kısa olan metinleri okudum. Uzunları okumaya ve bu sözcüklerle öykü yazmaya en en en kısa zamanda başlayacağım.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
bu basligin mantigina gore yazmayip atladigimiz sozcukleri es gecip sadece en son hakkinda yazilmamis olan sozcukle ilgili bir metin yazmak yeterli oluyor. tabii oteki sozcuklerle ilgili bir seyler yazmak isteyenlere de kimse mani olmuyor. o nedenle siradaki sozcuk olan "torun"u yazmak basligin isleyisi acisindan "yeterli".
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Artık şart oldu bir çocuk dünyaya getirmek. Kendim için olsa asla böyle bir sorumluluk altına girmeye niyetim yoktu. Kendim çocuğum daha, 5 yıl geçti hala evli bir kadın olma fikrine bile alışamadım. Misafirler gelecek olunca takılan sahte bilezikler ve uzun etekli bir entarim var birde göze çekilen o ıvır kıvır sürme benzeri şeylerden. Görüntüyü kurtardıktan sonra düğün hediyesi diye alınan heyula büyüklükteki sofra takımları dolapların en üstünden indirildi, sekiz kişilik masa açılıp bunlarla usulüne uygun donatıldı mı tamamdır.Genel görsellikten artistik puanları topluyoruz. Bereket eşim iyi bir takım arkadaşı "Nasılsınız efendim, çoluk çocuk nasıllar?" gibi sıkıcı replikli konuşmaların çoğunu devralıyor. Bir de annemin yaptığı gibi beni kaş gözle idare ediyor,yoksa ben leyla dalıyorum çaydı, meyveydi, kekti gibi hummalı koşuşturmacayı kan ter içinde kalarak tamamlamayı bu komutlar olmasa asla tam puan alarak bitiremem. Sonra geliyor konu o malum soruda düğümleniyor "E... Çocuk düşünmüyor musunuz?" . Bu düşünmek kısmını iyi beceriyoruzda faliyete geçmiyoruz diyesim gelip dilimin ucunda iğne ısırığı gibi kalıyor sinyal geldi sakın haaa diyor kocacık.Biliyor huyumu, cevap yapıştıracak diye tedirgin göz kırpmayı bekler vaziyette tetikte. Bazen işgüzarlığım tutuyor dünyanın kötüye gidişinden, ekolojik sorunlardan, politikadan bahsedip misafir karakterlerin kafasını bulandırıp bön bön baktıkları sırada, belki sorduklarına bin pişman olmak da denebilir bu surat ifadelerine... Cevabı yapıştırıyorum " Aman heryer çocuk, bizi de pas geçsinler canım , bu dünyaya çocuk mu getirilir".Hemen peşinden kalkıp çayları tazeliyorum ya da sırada ne varsa artık meyve mi olur çerez mi...
Ama annem dikişleri alındıktan sonra hastaneden çıkarken koluma girince artık zamanım ne kadar kaldı bilmem bak ikinciye kanser oldum, ver şu fazla kilolarını da bir torun sevelim artık dediğinde yelkenler suya iniyor bende... Sonra geçmiş olsuna gelenlere birşey anlatıyor "Ben tam acımdan kendimden geçmişken kucağıma bir bebek koydular, mis gibi kokuyordu ,onun başını koklarken dalmışım" diyor. Kapı arasında duruyorum ne ileri ne geri gitmek mümkün çay tepsisini kuzene devredip mutfağa gidiyorum. Bir kibrit olcaktı şurda, sigarasından bir dal alıp adamımın balkona çıkıyorum karnıma çekip dizlerimi içiyorum sigaramı durum vahim... "Torun özlemive umudu" annemi hayata tutunduran o kokunun gölgesinde için için ağlıyorum. Artık şart oldu bir bebek dünyaya getirilecek!!! kaçacak yer bırakmadılar.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Ablalarım abilerim çok sert eleştirmeyin hem hassas konu çıktı =))) içimden terapi gibi.Hemi de daha yeni alışcaz forumuna kazmasına küreğine =))
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
"Torun" için daha içten ve güçlü bir cevap olamazdı herhalde.
Bu kadar sağlam analiz ve anlatımdan (otoanaliz mi demeli) sonra o çocuk da hepimizin çocuğu olur, büyür gider arada.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Egemen'in ellerine saglik. Yeni sozcugu verirse diger kullanicilar da onun uzerine dusunmeye baslarlar. Malum, en son verilen sozukle oyku yazan ilk kisi yeni sozcugu belirleme hakkina kavusuyor.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
teşekkür ederim yüreklendirmelerin için Barış kardeş eh bu durumda bir tane yapmak şart oldu bak söz aldım beraber bakacağız arada büyür gider nasıl olsa...
sözcüğüm hikmet...biraz tasavvufi oldu ama sabahtan beri berbat geçen günüm ritz carltonda bitince suratımda bir gülümseme nasıl bir plandır bu ya diye şaşmış halde tam bir şaşkaloz halde Tanrı bakış açılı en büyük yazarın o olduğuna saşmış bir öykü kahramanı olarak boğazın gece manzarasını izleyip refrigerated display case proforması hazırlarken size yazıyorum bir yanım iş bir yanım aşk gibi bişi=))
ayrıca olanlara bakıyorum da buna hikmet demekten başka birşey gelmiyor elimden bir hikaye bu kadar mı şaşırtıcı biter yarabbim =)))
meraklılarına pazar akşamı anlatırım Suud prensinin misafiri olduğumu söylemekle yetineyim =)))
Kelime: Hikmet =)))) hani sual olunmayan türünden
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
sanırım gecenin bir vakti saskaloz bir arkadasın olarak Hikmetinden sual olmaz Rabbime güzel örnek oldum değil mi Barışcan uykusuzluk ve site yapımı sebebiyle verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı ösür dileriz efendim =)))
eh ehhhh