UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Şükran Kurdakul - Onların Çocukları

10 Şub 2012
eren

Onların Çocukları (1975), Milli Mücadele yıllarını yaşayan kuşağın çocuklarının hayatından kesitler sunar. Bu hayatın çelişkilerine, henüz anıları taze olan Milli Mücadele’yi de hesaba katarak, “mücadele” perspektifinden bakar. Kurdakul, öykü kişilerini ülkeyi daha yaşanılır bir yer haline getirmeye çalışan işçilerden, memurlardan, sendikacı ve sosyalistlerden seçer. Onların mücadelesine ve bu mücadelenin politik hesaplar peşindeki kesimlerce bastırılmasına eğilir. İktidar sahipleri, tıpkı mütareke yıllarının Ali Kemal’leri gibi, direnişi örgütlemeye çalışanları tutuklatmakta, sarı sendikacılığı palazlandırmakta, sosyalistlere işkence yapmaktadır.

Kurdakul’un Milli Mücadele’yle sosyalizm mücadelesi arasında kurduğu paralellik daha kitabın adından başlayarak bütününe yayılır. Kitabın ilk öyküsü de Kurtuluştan Sonra ile Onların Çocukları arasında var olan bağı vurgulamak istercesine mütareke yıllarının Topkapılı Cambaz Mehmet’inden (“Baskından Sonra”) söz açar. Herhalde bu politik argümanın en kuvvetle savunulduğu öykü “Evdekiler”dir. Bu öyküde, Millî Mücadele’de Bekirağa Bölüğü’nde tutuklu kalmış olan eski İttihatçı Miralay Cahit’in oğlu Sosyalist Fırka için bildiri (“beyanname”) dağıtırken yakalanır. İki mücadele arasındaki süreklilik iddiası “Babasının Oğlu” ve “Seçimden Önce”de de önemli yer tutar.

Yazarın özgül bir politik iddiayı bu derece öykülerin merkezine yerleştirmesinin bu kitabın en zayıf tarafı olduğu düşüncesindeyim. Güçlü anlatıma karşın öykü değil de deneme okuduğum hissine kapıldığım zamanlar oldu. Bana göre bu nedenle Onların Çocukları Kurdakul’un en zayıf öykü kitabıdır. Tanığın Biri üzerine yazarken, Kurdakul’un tekrar şiire dönmesinin öyküde aradığını bulamamanın bir sonucu olup olamayacağını sormuştum. Bu sorunun yanıtını bulabildiğimi söyleyemem belki, ama bu son öykü kitabının yazarın kendisini de pek mutlu etmemiş olabileceğini tahmin ediyorum.

Kitabı okumaya başlamadan, Onların Çocukları’yla Adnan Özyalçıner’in benzer tarihli iki kitabı Yağma (1972) ve Gözleri Bağlı Adam (1977) arasında bir karşılaştırma yapabilmeyi de umuyordum. Kitabı okuduktan sonra bu konuda bir sonuca varmakta zorlandığımı itiraf etmeliyim. Yalnızca tarihlerin ve politik görüşlerin yakın olması iki kitabı birbirine yakınlaştırmaya (en azından karşılaştırma yapabilecek kadar yakınlaştırmaya) yetmiyor demek ki.

Dört kitabı okuduktan sonra Şükran Kurdakul öykülerinin genel özellikleri hakkında da bir şeyler söylemek gerek belki. İlk olarak, bu öykülerin, psikolojik anlatıma, iç hesaplaşmaya ağırlık verdiği söylenebilir. Kişiler, bir zümreyi temsil ediyor da olsalar, mutlaka kanlı canlı var oluyorlar öykülerde. Bu durum okura, Kurdakul’un gözlem gücü hakkında bir fikir veriyor. Anlatım tekniği dışında bu öykülerin ortaklaştığı belli başlı öğelerin de politika, yargı/ mahkeme, sendika ve mücadele olduğunu söyleyebiliriz. Bir de öykülerin geçtiği üç şehir (Balıkesir, İzmir ve İstanbul) hiç değişmiyor.

Onların Çocukları’ndan “Unutulmaz Baba Resimleri” ya da kitabın politik argümanını iyi temsil ettiği için “Evdekiler” okunabilir.

Re: Şükran Kurdakul - Onların Çocukları

Alpay Kabacalı, Şükran Kurdakul'un şiire verdiği ara konusunda söylediklerini şöyle aktarıyor:

""
"Yine o sıralarda, şiiriyle 'büyük hesaplaşma'ya girişti. Şöyle anlatıyordu: "Öncelikle şiirin toplumsal görevle aşırı sınırlandırılmaması kaygısını duydum. İşte o zaman, bir-iki yıl şiir yazmayı bırakıp öykü yazdım. Böylelikle toplumsal 'müdahale' desteğini biraz azalttığımı sanıyorum. Yani şiirde öykü yapmayayım, salt şiirin kendisini arayayım, dedim. Ama toplumsal temalar gene verilsin..."" (Kaynak)


Re: Şükran Kurdakul - Onların Çocukları

Alpay Kabacalı'nın Şükran Kurdakul'u incelediği kitabında, tıpkı Eren gibi Cihat Özaydın da "Onların Çocukları"na bir takım eleştirilerde bulunuyor. Bunlardan biri, neden Kurdakul'un roman yerine öyküyü tercih ettiği yönünde; yani yazarın birbirine bağlı ve zaman zaman tekrara düşen öyküleri yerine roman yazmasının daha yerinde olacağı fikri var. Eser üzerinden örnek vermek gerekirse de kitapta yer alan Topçu İhsan hakkında şu kısmı okumakta fayda var

""
Örneğin bir Topçu İhsan konusunda H.İ. Dinomo, Ş. Kurdakul'dan farklı düşünür. Şükran Kurdakul'un da "Kara Kemal" konusunda Kemal Tahir'den ayrı yargıları vardır sanıyorum. Şükran Kurdakul'un tarihsel gerçekliği nicel ve nitel daha ileri boyutlarda gündeme getirmesi gerek gibi gweliyor bana.*

Haz: Alpay KABACALI, Yaşam, Eylem ve Edebiyat İçinde Şükran Kurdakul, Evrensel Basın Yayın, 2006, İstanbul , sf 143-144