UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Adnan Özyalçıner - Gözleri Bağlı Adam (Kitap)

07 Oca 2012
eren

Gözleri Bağlı Adam, Adnan Özyalçıner’in beşinci öykü kitabı. Yedi öyküden oluşan kitap 1978 senesinde Sait Faik Hikâye Armağanı’na layık görülmüş. Kitabın en dikkat çekici özelliği döneminin siyasî atmosferini ve edebiyat anlayışını yoğun biçimde yansıtıyor oluşu. Siyasî atmosfer özellikle “sağ-sol kavgası”, ABD karşıtlığı gibi meselelerin neredeyse her öyküde siyah-beyaz denecek kadar keskin çizgilerle betimlenmesiyle gösteriyor kendini. İyi ve kötü mutlak kategoriler olarak yer alıyorlar bu öykülerde. Siyasî yarılma, gri alanlara yer bırakmıyor adeta. Bu da öykülerin edebî niteliğini, ister istemez, etkiliyor. Kitabın prestijli bir ödül alabilmiş olması da yalnızca Özyalçıner’in değil, genel olarak edebiyat çevresinin bu etkilenmeden payını aldığını düşündürüyor. Gözleri Bağlı Adam’ın benim açımdan bir hayal kırıklığı olduğunu söylemek zorundayım.

Öykülerden ikisi (“Tutsaklar” ve “Gözleri Bağlı Adam”) Türkiye’deki Amerikan üslerinden söz açar. “Tutsaklar”da ABDlilerle işbirliği halindeki Yusuf Bey, kızının sevdiği delikanlıya kaçmasını engellemeye çalışmaktadır. Bunu gerçekleştirebilmek için sonunda kızı ABDli bir çavuşun yanına hizmetçi olarak verir. “Gözleri Bağlı Adam” ise bir ABD üssünde çalışan Hasan’ın hikâyesidir. Kasabalı, askerî üste çalışanların anlattıklarına bakarak ABD teknolojisine, uygarlığına büyük hayranlık duymaktadır. Hasan hem kendinden önce anlatılanlardan etkilenmiş hem de işe girdikten sonra bu hikâyelere yenilerini eklemeye başlamıştır. Fakat bir gün gözleri bağlanıp radar merkezindeki bir arızayı onarmak için götürüldüğünde bu hayranlıktan eser kalmaz. “Baskın”da, iki delikanlının bir polis baskınında biri ölü diğeri yaralı olarak evlerinden çıkarılmasının apartman görevlisinde yarattığı yıkımın, “Buluşma”da, iş yerinde sendika örgütlenmesi için mücadele ederken tutuklanan Hasan’ı görebilmek için tutuklu nakil aracından içeriyi görmeye çalışan Aysel’in, “İkinci Arka”da ise “dinsiz komünistler”e saldırması için yevmiye karşılığı şehre getirilip ayağından yaralanan Hamal Habip’in hikâyesini dinleriz. Bir tek “Dükkan”, siyasi atmosferi bu derece yoğun ve karanlık biçimde anlatmaz. Alegorik denebilecek bir değişim hikâyesidir “Dükkan” ve kanımca kitabın en ilginç öyküsüdür.

Kitapta karşımıza çıkan “kötü insan”lar o kadar tek boyutlu ki, diğer kişiler ne kadar ayrıntılı ve derin çizilmiş olurlarsa olsunlar, öyküler inandırıcılıklarını yitiriyor. Söz gelimi, ABD askerleri hep kaba, gürültücü, saygısız ve çevreyi kirletmekten çekinmeyen insanlar olarak betimleniyor. Öyle ki onlardan kötülükten başka bir şey gelmeyeceğine inanmak zorunda kalıyoruz. ABD’ye duyulan öfke askerlerde kişileştirilmeye çalışılıyor. Fakat bu mayanın tuttuğunu söylemek biraz zor. Bunun gibi “Buluşma” öyküsünde şu satırlarla karşılaşıyoruz:

""
“Fabrika’da Hasan’la arkadaşlarını kışkırtıp olayı yaratan patronun kendi adamıydı. Sendika temsilcisi olduğu için bu oyunu oynamışlardı Hasan’a. (...) Bildiriyi de yazan patronun köpeğiydi zaten. Hasan dağıttığı ve elebaşılık yaptığı için kabak da onun başına patlamıştı.” (s. 80)

Ciltçinin, ayakları buzda kaymasın diye Hamal Habip’in yırtılmış lastiklerini paslı bir zincirle sarmasına ne demeli? Kendi yepyeni arabası zincir takıldığında kaymadığına göre, artık Habip’in ayakları da kaymayacaktır (“İkinci Arka”). Başka örnekler de verilebilir. Bu insanlıktan uzak, “domuz suratlı”, bencil insanlar Özyalçıner’in ayrıntılara önem veren anlatımının, doğaya, mevsimlere ve insanlara ilişkin gözlemlerinin, İstanbul tasvirlerinin olumlu etkisini hızla siliyorlar. Geriye eski Yeşilçam filmlerinden tanıdığımız “iyilerle kötülerin mücadelesi” temasından başka bir şey kalmıyor. İyiler hep iyi, kötüler hep kötü olunca iyilerin iyiliğine de kötülerin kötülüğüne de inanmak zorlaşıyor.

Kitapta diğer öykülerden ayrı bir yerde durduğunu düşündüğüm “Dükkan” öyküsünü ise Uzun Hikâye’de birlikte okumanın iyi olacağını düşünüyorum. Hem ne zamandır “Bir Nefeslik Ara” vermiyorduk.

***
Gözleri Bağlı Adam - Yağma, Toplu Öyküler 2, Adnan Özyalçıner, Evrensel Basım Yayın, 2001, İstanbul

Re: Gözleri Bağlı Adam

Bir Nefeslik Ara, salı günkü Sait Faik öyküsüne kadar iyi olabilir.


Re: Gözleri Bağlı Adam

"Dükkan"ı salı gününe kadar hazırlayabileceğimi pek sanmıyorum. Salıdan sonraya, belki cuma gününe düşünüyorum.


Re: Gözleri Bağlı Adam

Bu konuya günümüzden bakarak çok rahat çerçeve çiziyoruz. Ancak arkaplanında "prototip-tip-karakter" yaratımı çerçevesinde çok geniş bir tartışma barındırıyor. Marksist literatürün tartışma üzerine değişmez kaynaklarından birisi M. Kagan. Onun Sanat ve Estetik Dersleri'nde konuyla ilgili epey geniş bir tartışma var. Şu adresten konuya çerçeve çizebilecek bir bölüme ulaşılabiliyor. (Ayrıca bu sitede incelemeler bölümünden epey kaynağa ulaşılabiliyor. Buraya not düşeyim istedim.)


Re: Gözleri Bağlı Adam

Sitede farklı, ilgi çekici makaleler var.