UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

10 Tem 2008
abdullah şahin

Aslında konunun başlığı içeriğin ne olduğuna ilişkin yalın bir girizgâh oluşturmuş. Ben yine de niyetime dair kısa bir açıklamada bulunayım.

Bu başlık altında şu sıralar izlediğimiz, okuduğumuz eserler üzerine -listeye dinlediğimizi de katabiliriz- kısa, aydınlatıcı birkaç kelam etsek hem haberdar ol(a)madığımız yapıtlardan mahrum kalmamış oluruz hem de birbirimize yeni fikirler verebiliriz diye düşünüyorum.

Kategori:

Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

ben ne yaptım ben ne yaptım:

-filmekimi'nde saramago'nun körlük'ünden aynı isimle uyarlanmış filmi izledim. film, sonunda kitaptan artısı da eksisi de olmayan bir film olmuş bence. insan ne bi şey eksik kalmış diyebiliyor ne de bazı kısımları çok abartılmış diyebiliyor. başarılı mı, onu çok anlayamam ama benim izlenimim bu.

-istanbul devlet tiyatrosu'nda bir şehnaz oyun -yazan:urgut özakman-, ful yaprakları -yazan: bi dönem çiçek takside oynamış olan oyuncu- ve saatleri ayarlama enstitüsü -yazan: malum, ahmet hamdi tanpınar-'nü izledim. "bir şehnaz oyun" beklenenin aksine -yazarından ötürü beklenti yüksek- vasat denebilecek bir oyun olmuş bence, "ful yaprakları" yalanlar ve insan psikolojisi üzerine başarılı sayılabilecek bir oyun. "saatleri ayarlama enstitüsü" ise hem metni hem de oyuncularıyla mükemmel bir oyun. yalnız bu üç haftalık tiyatro serüvenimde dikkatimi çeken bir şey oldu: her oyun sonunda kimilerinin oyuncuları ayakta alkışlanması. bildiğim kadarıyla bu çeşit coşku ancak toplumu derinden sarsan ve galeyana getiren eserler sonunda gösterilmesi gereken, aksi takdirde ise uygulamanın içini boşaltan bir hareket olacaktır diye düşünüyorum. iki gıdım bilgisiyle tiyatro eleştirmeni oluverenlerden olmak istemem ama bu gibi konularda hassas olmak lazım diye düşünüyorum.

-"lady chatterley'in sevgilisi" romanını okuyorum. kitabın türkçeye çevirisi de var. hem de ünlü çeviribilimci akşit göktürk tarafından çevrilmiş. herkese tavsiye ederim. romanda kadın'ın dünyası üzerine ayrıntılı incelemelere yer verilmiş. cinsellik üzerine yapılan sohbetler ise hem yazıldığı dönem hem de günümüz için bir hayli ilginç.

-yarın sabah -bugun oldu bile artık- "berna moran'ı anma etkinliği" var bilgi üni.de. yine uyuyup kalmazsam onu dinlemeye gidicem. bakalım neler olacak Confused

-yarın aynı zamanda "tüyap" başlıyor!!!

-edgar allan poe'nun ithaki yayınlarından çıkan "dost körpe" çevirisini sakın almayın. hiiiiiçççç tavsiye etmem.türkçede poe ve emily dickinson öyle şanssız ve bahtsız ki! (emily dickinson için bakmayınız: oğuz cebeci çevirileri) Sinirli

-pek yakında ankaradaki dost ve imge kitabevlerinden "evire çevire" dergisini de ısrarla isteyiniz efenim. hemi de ücretsiz! eğer barış beyler bu kitabevlerine ulaştırırsa olacak böyle bir şey. Boxing

-iyi geceleeeeerrrrrrr

-ayrıca buradan elif ablaya selam söylemek istiyorum, hani benim havuçlu kekim Nop!


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Son olarak "The Other Boleyn Gırl" filmini izledim( Filmin Türkiye'de gösterilip gösterilmediğini ve çevrimini bilmediğim için orjinal ismini yazdım). Yazın herkesin elinde gördüğüm kalın ve kapağında Natalie Portman, Scarlett Johansson fotoğrafları olan kitabı merak da etmiştim. "Filme çevrilmesi kesin ve bu kişiler mi canlandıracak acaba?" diye düşünmüştüm uzun uzun. Tarihi romanları/ filmleri sevenlerin ilgi duyabileceği bir film. Filmi benimle paylaşan Barış Ağabey'e de teşekkürler...


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Film demeyin, sinirlerim bozuluyor. Yaklaşık üç aydır, o ışıklı ekrandan uzağım. Buradan döndüğümde acısını çıkaracağım bugünlerin.

Her ne kadar seyirden yana vaktim olmasa da burada bol bol kitap okuyabiliyorum. En son Kazancakis'in "Günaha Son Çağrı", -sevgili Barış'ın katkısıyla- kitabıyla Yaşar Kemal'in "Bir Ada Hikâyesi" üçlemesini okudum. Kazancakis'in roman, aynı romandan uyarlanan "The Last Temptation of Christ" filminden daha zayıf geldi. Yazar, kitabın ilk bölümlerinde güçlü etkisini hissettirirken gittikçe bu etkisini yitiriyor. Ve bir yerden sonra İncil anlatısının ötesine geçemiyor.

""
...Şöyle geriye dönüp baktığımızda bürokrasinin jandarmalarının birer işkence zebanileri olduğunu görürüz. Bana öyle geliyor ki, Türk halkının bürokrasiden çektiğini dünyanın hiçbir halkı hiçbir yönetimden çekmemiştir. Yemen çölleri, Sarıkamışlar, 9 yıllık askerlikler, zeametler, timarlar, aşarlar ve dayaklar ve hapishaneler, Kuyucu Murat Paşalar, Celali kırımları...

Yaşar Kemal, Abdi İpekçi ile söyleşisinin bir yerinde bunları söylüyor. "Bir Ada Hikâyesi" adlı serisi de "Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Birinci Dünya Savaşı'nda" bu zulmü yaşamış halkın, Lozan'da alınan mübadele kararı sonrasındaki hâlini anlatıyor. Tabii yazarın zengin betimleriyle siz de yaşamış kadar oluyorsunuz. Kitabı okurken şu aklıma geldi. Tarih kitaplarında mübadeleler, savaşlar, göçler kimi zaman bir başlığın maddesi olarak anılır. Ve tarihi bu kitaplardan okuyup belleyenler, yaşananlara karşı duyarsızlaşıyor. Yüz binlerce insanın öldüğü bu kıyımları, yazarların kaleminden okusak sanırım birçok kişi savaş çığırtkanlığından vazgeçer.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

soz barıscıgım,MUSTAFA ya gıderken haber verecegım ve senınle gıdcegım.eeeeeee artık mecburıyetten gıdecegız Laughing out loud


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

"İlk günah" ve türevlerine dair önereceğiniz bir kitap var mı?


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Kitab-ı Mukaddes ya da daha iyisi bence Eski Ahit, yani Tevrat. Orijinal kaynakları iyi okumak lazım.

Bir de Sümer mitolojisine kadar uzanılabilir: Kaynak

Özellikle Muazzez ilmiye Çığ'a bakmak gerekir: Tevrat ve İncil'in Sümerdeki Kökeni


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Üç Maymun'a gidildi mi? Neler oluyor?
Bu forumda Çehov adını görünce doğrsusu çok heyecanlanmıştım. Bazı öyküleri fıkra gibi anlatılabilirdir bana göre. Örneğin, "Memur'un Ölümü"nü Elifçınar'a anlattığımı hatırlıyorum (büyük keyifle), o da hatırlıyor ki, bi ara bahsetmişti bundan forumda. Çehov öykülerini başkalaının gözü ile okumak beni yeniden okumaya çok heveslendirdiydi bir "-di "daha var mıydı:) Sanki çok ilgi görmedi mi ne bu forumda?


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Forum sakini ilgili arkadaşlara duyurulur. Çehov Öyküleri forumun ıssız bir köşesinde varlığını sürdürmektedir. Bkz.: Çehov Öyküleri


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

-Ferit Edgü'nün "Yazmak Eylemi" kitabını da ingilizceye çevirmeye başladık bölümdeki yabancı bir hoca ile birlikte. Ağır ilerleyen ama devam edecek olan bir çalışma. Belki ilerde ingilizcemiz biraz gelişir de yabancı dilde duyurabiliriz Ferit Edgü'nün sesini elimizden geldiğince...

-Bugün Aylak Adam'ı okudum. Oblomov'u getirdi aklıma. Ne kadar da farklı dönem ve coğrafyanın insanları... İkisi de ayrı şaşırttı beni ama. Oblomov'da daha çok içim burulurken Aylak Adam'da "vay anasını" dediğim de oldu. İlginç adammış şu Yusuf Atılgan. Her ne kadar forumdaki öykü incelemelerini takip edemesemde kendi köşemde usulca okumuştum Anayurt Oteli Ve Bütün Öyküleri'ni...

-Ben de Behçet Necatigil'den bi dize ile bitireyim sözlerimi:

"biraz gülecek olsan
vay sen misin gülen, hemen yetişir hüzün."

(virgül ve biçim yanlış olabilir, aklımda kaldığınca yazdım, hangi kitabında olduğunu da unuttum)

-gece gece olmadı ya böyle, olsun...


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Tülay Filtekin, bizi sinemaya götürrr! Yada bi yerde bize film izleeeeeeeeet!


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Şu aralar yalnızca, masal,efsane, mitoloji,mesel okuyasım var. Özellikle de masal dinleyesim var, güzel anlatan bir tanıdık varsa... Huzurevlerinde var mıdır acep?


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

masal canı cekenlere bir zamanlar her yere taşıdığım sonrada birinin aşırdığı toplama bir masal kitabım vardı, Bir varmış bir yokmuş...
Masal seviyorsanız engelli bir çocuğu olan arkadaşımın engeller üzerinden kurguladığı çok güzel bir masal kitabı çıkacak yakında piyasaya, basıldı ama dağıtımı yapılmadı. icabında dağıtırız.=))
Bende çok severim masalları...
Bu aralar kalbime sıkıntı veren nerdeyse nefessiz kaldığım ticaret işine atılmış bünyesine hiç uygun olmayan bu işle ve de doktoradan atılcak olsa da okumalarını yapmaya çalışan biri olarak kafayı toparlayamadığımda yaptığım iki şey uyku krallığında kayık yüzdürmek ve başka hayatlara röntgencilik eder gibi film izlemekle mesgulum...
Lütfen beni öldürmeyi izledim aslında çok parlak bir film değil ama öykü karakterini yazan bir yazarın olması ve karakterin bunu keşfetmesi üzerine kafa açıcı bir yanı da var.
Ferhan Şensoy un Son dersini izledim nerde böyle hocalar dedirtiyor adama birazcık Ölü Ozanlar Derneği kokusu da almadım değil. Ah Ölü Ozanlar Derneği ki sinemada ilk izlediğimin bilincinde olduğum filmdir.
Birde aptalca bişiler izlemek istedim romantizm komedi falan diye... Sisterhood of travelling pants... Aslında her hikaye ya da filmden bize kalan birşeyler olduğu gerçeğini de göz ardı etmezsek fena değildi. Keza hep kıskanmışımdır okul yıllarından sonra buluşup delice takılan sıkı 3-4 dost hatun kişinin bir araya gelip kendilerini bulma yolunda anlattıkları detayları...
Ulan 3. yü bir bulsak =)) derim içimden bereket bir dostum var bu konumda olan =)
Ne okuyorum Tüketici Davranışları böğkkk
Reklam Nasıl Satar böğkkk
Halil Cibran ERMİŞ
Bir Mürşidin Mektupları Thumb Up


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Nurtene masalla ilgili küçük bir not ikiz kuzenlerim var ilkokul birdeler bu sene uyusunlar diye masal anlatmaya başladım
1, 2 , 3 derken 4. masalda sızmısım ben...
birinin dürtmesiyle uyandım huoopppp o masal öyle bitmiyor birkerem gidip kurdun karnını yaracaklar taşla dolduracaklar o da su içecek ve kuyuya düşecek... ben nasıl bitirdiysem artık masalı sızmak üzereyken.. Hem biliyorlar hemde anlattırıyorlar zibidiler...
Birde uyandırıp düzelttiriyorlar =))
bereket teyzem gelip zıbarmalarını söyledi de kurtuldum huzurevinden başka çocuk kaynaklara da başvurabilirsin demek istedim Laughing out loud


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Forumun hareketsiz oldugu su gunlerde benim de baska nedenlerle zaman darligi cekiyor olmam tesaduf oldu. Ama forumun hareketsizligi hafta sonu da degismeyince film izleyeyim dedim. Degisik zamanlarda adini duyup durdugum Terry Gilliam'in Brazil'ini (1985) ve en sevdigim yonetmenlerden Luis Bunuel'in Ensayo de un Crimen'ini (1955) izledim. Ikinci filmin Turkiye'de gosterime girip girmedigini, girdiyse hangi adla gosterildigini bilmiyorum, ABD'de gosterildigi adini Turkceye Archibaldo de la Cruz'un Suc Yasami diye cevirebiliriz sanirim.

George Orwell'in 1984'unun bir yorumu olan Brazil, ilk gosteriminin uztunden gecen 23 yil icinde epeyce eskimis gordugum kadariyla. Yonetmenin ilk basta filme "1984 1/2" (1984 bucuk) adini vermek istedigini de filmle ilgili trivia'ya bakarken ogrendim. Ozellikle The Matrix ile populerlesen distopyalar konuyu iyice klise hale getirmis. Bu da bundan 23 yil once konuyla ilgili yapilmis filmi izlemeyi hayli zorlastiriyor. Ayni seyi Cronenberg'in Videodrome'unu izlerken de hissetmistim.

Archibaldo de la Cruz'un Suc Yasami (ya da baska bir ceviriyle "Bir Sucun Provasi") ise cocuklugunda kendisine armagan edilen bir muzik kutusunun bir adamda uyandirdigi cinayet isleme tutkusunu konu ediniyor. Filmin degisik okumalara olanak sagladigini dusunuyorum. Zaman ve filmle ilgili tartisabilecegim birilerini bulabilirsem, uzerine konusmak isterim. Düşünceli


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Forumun soluklandığı şu günlerde ben de film izlemeye devam ediyorum. Ne zamandır aklımda olan Bahman Ghobadi filmlerini de aldım bu sefer listeme: Son filmi Yarım Ay (2006) ve bir önceki bol ödüllü filmi Kaplumbağalar da Uçar (2005). Yarım Ay, İran'da yaşayan ünlü Kürt müzisyen Mamo'nun son bir konser verebilmek için Kuzey Irak'a ulaşma çabasını konu edinen mistik öğelerle yüklü bir yol filmi. İran'da müzikte kadın sesinin yasak olduğunu da bu vesileyle öğrenmiş oldumç Her ne kadar benim izlediğim versiyonunda şarkı söyleyen kadın sesi duyuluyorsa da filmin en azından İran versiyonunda bu kısımların kesildiğini tahmin etmek güç değil. Kaplumbağalar da Uçar gerçekten insanın sinirlerinin sağlam olduğu bir zamanda izlenmesi gereken bir film. Yine Türkiye sınırından bir öykü. Sınırda mayın toplayan mülteci çocukların dokunaklı öyküsünü anlatmış Ghobadi. Filmö Saddam'ın yıkılışından hemen önce başlayıp, Amerikan askerlerinin bölgeye gelişinden kısa sonra bitiyor. IMDB'nin filmle ilgili trivia sayfasından filmde sık sık karşımıza çıkan küçük kırmızı balığın İran Yeni Yılı'nın (Newroz) yedi sembolünden biri olduğunu öğrendim. Yaşam içinde yaşamı simgeliyormuş. ABD'nin Irak'ı işgâl ettiği 20 Mart 2003 tarihinin İran Newroz'una denk geldiği de trivia sayfasındaki bir başka ilginç nokta. İronik. İki filmi de, ama özellikle Kamplumbağalar da Uçar'ı izlemeyen herkese öneriyorum.

Bu filmlerden sonra anmak garip olacak ama, bu arada bir de Coen kardeşler imzalı The Hudsucker Proxy'yi (1994) izledim. Türkiye'de hangi adla gösterildiğini bilmiyorum, serbest davranıp Çakma Hudsucker diye çevirmeme izin verin Smile ABD'nin büyük şirketlerinden biri olan Hudsucker'ın vefat eden patronu Waring Hudsucker'ın yerine şirket yönetim kurulu tarafından kişisel çıkar amacıyla bir "salak" bulunmaya çalışılır. Bizim Kemal Sunal filmlerini de andıran gidişat içerisindeki tek fark, "salak" diye buldukları elemanın aslında sadece iş deneyimi olmadığı için ne yapacağını iyi bilmiyen, o nedenle işleri biraz eline yüzüne bulaştırma eğiliminde olan, ama işe alıştıktan sonra hiç de fena olmayan eğitimini kullanabilecek birisi olması. Film tipik Coen kardeşler epsri anlayışıyla bezenmiş bir Hollywood filmi. Çok şey beklememek lazım. Yine de deneyimsiz çalışanın yeni başladığı iş yerindeki havaya alışana kadar geçirdiği uyum süresini özellikle köklü ve kurumsal bir şirket durumunda göstermesi açısından ilginç olduğunu düşünüyorum.

Son olarak iki parça halinde izlemek zorunda kaldığım bir filmin adını anayım: 22 yönetmen tarafından "Paris ve aşk" teması etrafında çekilmiş kısa filmlerin derlemesinden oluşan Paris, Je t'aime (2006). Bilmeyenler için: filmin adı "Paği, jö tem" diye okunuyor. Paris, bildiğimiz Paris (ya da bilmediğimiz), "jö tem" de bildiğimiz "seni seviyorum" (bunu hepimiz biliyoruzdur herhalde). Söylenebilecek çok fazla bir şey yok aslında, çünkü 22 filmden birden bahsetmek istemiyorum şimdi. Zamanı olanlara izlemelerini önerebilirim yine de Smile


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Son olarak Niyazi Berkes'in Unutulan Yıllar'ını okudum. Türkiyede Çağdaşlaşma, bilindiği gibi Berkes'in, ünü Türkiye sınırlarını da açmış, titiz bir araştırmanın ürünü mükemmel bir kitap. Unutulan Yıllar da ise yazar, kendi anılarından hareketle Türkiye'de Milli Şef dönemini, dönemin Almanya'dan ve faşizm rüzgarından etkilenmesiyle cumhuriyet idealinin ne kadar değiştiğini gözler önüne sermiş. Sabahattin Ali olayı, köy enstitüleri, Van Popen'in ülkedeki egemenliği gibi ayrıntılar dikkatle ve çarpıcı şekilde anlatılmış. Tabi sayamadığım nice konular ve ayrıntılar da cabası...


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Ne zamandır bu başlığa yazacağım, bir türlü olmadı.

Eren "Kaplumbağalar da Uçar"dan söz etmiş. Bence de bölge için yapılmış en iyi filmlerden biri Kaplumbağalar da Uçar. Özellikle çocuk gözünden anlatılan öykü o kadar çarpıcı ki, çoğu yerde ağzım bir karış açık izledim. Bende biraz da Spilberg'in Güneş İmparatorluğu gibi bir izlenim bıraktı. Mutlaka izlenmesi gereken bir film diye düşünüyorum.

"Güneşli Pazartesiler" de çok güçlü bir filmdi. Samimi bir dille anlatılmış olması ve hiçbir zorlama olmayan senaryosu çok etkileyiciydi.

Bu arada ben bir şeyler okuyup izlemiyor muyum diye düşündüm. Sanırım anlatacak kuvveti bulamıyorum kendimde bu aralar. 1000 mesajı geçip de "somon" olunca bir rehavet çöktü benim üzerime. Mesaj at at, ne olacak bunun sonu diye düşündüm içimden sanırım. Azıcık bir nefes alayım da hele forumun gediklileri biraz mesai yapsınlar, forumu biraz onlar sırtlansınlar, de hadi benim rakama azıcık olsun yanaşsınlar demiş de olabilirim.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Ben bugün Karamazov Kardeşler'e başlıyorum! Crazy


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Eren, Paris Je t'aime'den söz etmişti. Bende çok etki bırakmamış bir filmdir kendisi. Bir tek Coenlerin çektiği kısayı sevmiştim. İlgilenenler için bir tanıtım: Paris, Je T'aime


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Bu arada ben haberlerini alıyorum, pek çok arkadaşımız her gün yeni bir film izliyorlar. yeni yeni kitaplardan söz ediyorlar bana. Ancak çene çalmaya geldiğinde oldukça rahat olan tutumları, forum üzerinden izlenimlerini paylaşmaya geldiğinde pek ketum kalıyor. Hay, hak! Beni çileden çıkaracaklar sonunda.

Bundan böyle gündelik hayatta sohbet etmeye karşı çıkıyorum. Bana anlatılanları herkese anlatma isteğiniz yoksa ben de dinlemek istemiyorum.

Forum, düşüncenin çoğalacağı meydandır. Meydanda olmayan, var değildir!


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Biraz ben de uzak kalayım dedim forumdan, bu hafta çok yoğun bir haftaydı benim için , böylece bir hafta girmemiş oldum.

"Kamplumabağalar da Uçar"I geçen yıl izlemiştim, tanrım o ne felaket bir seslendirmedir! Çocuğun gığıldamalarını bile seslendirmişler çok iyi seslendirilmiş ve gerekliymiş gibi. Lütfen altyazı tercih ediniz. İzledikten sonra öyle ağzımda acı bir tat kalmıştı, ardından Kirazın Tadı' nı izlemştim. Kirazlanmıştım.
Kaplumbağalar da Uçar" dan aklımda çok sahne kaldı, bir yıl geçmesine rağmen hala çok taze. "Utanç" da öyle. Gördüğüm çoğu temiz sayfada Baktay'ı hatırlıyorum, baktay'ın çatlak kırmızı yanaklarını, elinden taşan yumurtaları satmak için uzatırken, "okula geç kaldım" deyişini ...
Egemen, keşke Ankarada olsaydın da masal mı anlatsaydın acaba? Yazsan daha mı iyi olur? Ama tahmin ediyorum, sen güzel anlatırsın: canlı canlı... Bahsettiğin anlatma, unutma tuzağına ben de düşmüştüm.
Masal okuyasım var demiştim ya, "türk masallarından seçmeler" diye bir kitapcağız aldım, MEB önermiş. Böyle bir masal dili olamaz, demiyeyim, çağdaş masal olabilir çünkü bu! Örn:"... randevüleri vardı..." diyor. Masal okumaya ara verdim. Bekliyorum.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

"utanç" ve "kaplumbağalar da uçar" filimleri benim için de çok özel bir anlama sahip. Her iki film de bu dünyanın sanki bir zamanlar o yaşlarda hiç olmamış insanlar tarafından yönetildiğini düşündürmüştü. İyi bir geleceği kurmak yaftasının geleceğin sahiplerini nasıl da ezdiğini dile getiren bu iki filmi hatırlatan herkese teşekkür ederim.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

""
Cihan yazdı:
E tabi bu da forumun hayatımıza olan etkisini anlamak için yeter sanırm

Forumun katkısı foruma dönmediği sürece görülemiyor, heyecanla yorumlarınızı bekliyorum. Alkış


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Bu aralar sinema konusunda takıldım kaldım sanırım, 20. yüzyılın ilk yarısı etrafından dönüp duruyorum.

Geçenlerde büyük bir keyifle [url=http://tr.wikipedia.org/wiki/Irma_La_Douce_(film,_1963)]Tatlı İrma[/url]'yı izlemiştim. Necati Cumalı da izlemiş midir? İzlemişse muhakkak sevmiştir. Jack Lemmon ve Shirley MacLaine'nin müthiş performansları yanında Billy Wilder'ın ele aldığı konuyu drama düşmeden pürüzsüz anlatıvermesine de çarpıldım doğrusu. Hele hele filozof barmen Moustache (Bıyık)'a bayıldım filmde. Laughing out loud

Akabinde dayanamadım, uzun zamandır ertelediğim Alfred Hitchcock'un 1938 yapımı Kaybolan Kadın'ını izledim. Filmi tümüyle alegoriye indergemek istemiyorum, keza gülmece de, macera da o kadar ciddi işlenmiş ki filmde, ama İkinci Dünya savaşının hemen öncesinde İngiltere'nin yükselen faşizme karşı vurdumduymazlığı, İtalyan karakterlerin işbirlikçi olarak gösterilmesi vb. müthiş güçlüydü. Bir komedi olarak nitelenebilecek ve neredeyse tümüyle bir tren içindeki kovalamacayı anlatan filmin bu derece simgesel de olabilmesi düşündürdü beni.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Ben de bekliyorum yorumları. Ne susuz yazı ne de Cennet'in Çocuklarını izleyebildim henüz. Ve Tatlı İrma, Kaybolan Kadın'ı da izlemedim. Geçenlerde "Özel Bir Gün" Hitler zamanında geçiyor film. Bir ev kadınının aşkını konu ediniyor. Filmde kadının aşkla gelen değişimi beni çok etkiledi. Öneririm efendim. Filmin orjinali bende var isteyenler için.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Sanırım bahsettiğin film şu: Özel Bir Gün

İki oyuncusuna da bayılırım. İzlemeyi çok isterim. Cheers


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Evet, bu film. Ben evet oyuncular da müthiş...


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

İsterseniz, bu filmi bir arada da izleyebiliriz. Özel Bir Gün'ü.
Ha bu arada bir de İran Filmi var adı, "Cennetin Çocukları "olan. Onu da öneririm.