Onur Çalı'nın yazdıklarıyla, görme biçimiyle fena bir akrabalığımız var. Okudukça daha iyi anlıyorum bunu. Hafiften de ürkmüyor değilim. Ankaralılık bu kadar mı işlemiş içimize; yoksa başka şeyler mi var?
Barış Acar tarafından Şub 9th, 2013 günü 21:05 sularında gönderildi.
Aslında insanlar kalabalık, çok. Yazanlar da az değil. Hiçbirisi uymuyor, uyuşmuyorsa da, kıyıda köşede kalabiliyor birisi, insanın bastığı yerlere yakın basan.
Mehmet Sürücü tarafından Şub 9th, 2013 günü 21:14 sularında gönderildi.
Onur Çalı'nın yazdıklarıyla, görme biçimiyle fena bir akrabalığımız var. Okudukça daha iyi anlıyorum bunu. Hafiften de ürkmüyor değilim. Ankaralılık bu kadar mı işlemiş içimize; yoksa başka şeyler mi var?
Ben de tam bunu düşününyordum, Pıhtı'yla olan çağrışımları.
Cihan Başbuğ tarafından Şub 9th, 2013 günü 21:15 sularında gönderildi.
ben nasıl olduysa John Berger'in Domuz Toprak adlı öykü kitabına bulaştım. Hiç hesapta, planda yokken dalıverdi araya. Biiliyorsunuz sanırım, köyde doğdum. Bir parça da, yapabildiğimce birinci sıradaki (en alt mı dmeli) taşra'yı anlatmaya çabalıyorum. ama berger'in bir ineğin doğurmasını anlatışındaki "bire-bir"lik beni sarstı. bilemiyorum.
Bunun yanında hakan Günda'ın Kinyas ve Kayra'sına başladım. Bin kez bırakma aşamasına geldim. Yüzüncü sayfayı geçtim. hayal kırıklığı bile diyemem. bekliyordum bir parça.
Javier marias'ın yarınki Yüzün üçlemesini bitirdim. Son elli yılda okuduğum en iyi kitaplardan birisiydi.(içinde bir parça şaka barındırıyor bu cümle; zaten ben elli yaşındayım.)
Fürüzan'ın tüm eserlerini okumaya devam ediyorum. yarısındayım(1700 sayfa) Füruzan'ı anlatmaya ne yeter bilmiyorum.
Böyle.
Mehmet Sürücü tarafından Şub 9th, 2013 günü 21:30 sularında gönderildi.
Gecede'yi de Eski Sevgiliyi'de okuyalı yıllar oldu. Çok güzel imgeler bırakmıştı ardında bende. Vapur öyküsü Gecede kitabındaydı yanılmıyorsam. Keşke okurken Leyla Erbil okumalarımıza notlar eklesen; şimdi olmasa da sonrasında dönüp bakabilmemiz için.
Barış Acar tarafından Şub 9th, 2013 günü 22:22 sularında gönderildi.
Gecede'yi de Eski Sevgiliyi'de okuyalı yıllar oldu. Çok güzel imgeler bırakmıştı ardında bende. Vapur öyküsü Gecede kitabındaydı yanılmıyorsam. Keşke okurken Leyla Erbil okumalarımıza notlar eklesen; şimdi olmasa da sonrasında dönüp bakabilmemiz için.
Niyetim o zaten. Yapabilirsem Şükran Kurdakul okumalarında olduğu gibi derli toplu notlar paylaşabilmek istiyorum. Tabii bu Erbil için biraz daha zor olacak. Kolay ele gelmeyen imgeler (özellikle "Vapur" öyküsü ilgi çekici bu açıdan) ve yan anlamlar çok sayıda parantez açmayı gerektiriyor.
Neler çıkacağını şimdiden bilemiyorum. Keşke başka kullanıcılar da buna benzer özerk çalışmalar yürütse. Belki yazar merkezli okumalarımıza da geri dönebiliriz böylece.
eren tarafından Şub 9th, 2013 günü 22:32 sularında gönderildi.
Örnek vermem gerekirse, sabah en geç 7'de kalkıyorum. Kalkar kalkmaz ısınma hareketleri yapan sporcu gibi kısa, "aperatif" bir şeyler okumakla başlıyorum. Sonra dünden kalanlar. En az dört-beş kitap birden devam ediyor okumalarım. Gece 01-02 arası yatıyorum. Düzenli olmasa da bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Bu aralara biraz yemek, biraz içmek(bazen çokça) bir veya iki "düzgün" film giriyor. Tüm günüm genelde benim ve benzeri geçiyor; çabucak.
Böyle.
Mehmet Sürücü tarafından Şub 9th, 2013 günü 22:43 sularında gönderildi.
Okuma deneyimlerini paylaşmak isteyenler paylaşacaklardır. Paylaşmayacaklar ise mazeret üretmeye devam edecekler. Her zaman olduğu gibi... (Durduk yere kimi fıştıklıyorsam.)
Barış Acar tarafından Şub 9th, 2013 günü 22:43 sularında gönderildi.
Forma bir hayli geç dahil olmamdan ötürü Okuma Odası'ndaki o eski okumaları birebir takip edememiştim. Bu "yazar merkezli okuma" düşüncesini duymak bile çok heyecanlandırıyor beni.
Yalnız merak ettiğim bir mesele var. Elbette ki Uzun Hikâye bir öykü platformu ancak sanki yazarları okurken salt öyküye odaklanmak kimi zaman eksiklikler yaratabiliyor. Sözgelimi Oğuz Atay'ın öykü incelemelerinden çok yararlandım fakat ne yazık ki Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar gibi iki dev yapıtla ilgili pek söz edilmediğini gördüm.
Bu bilinçli bir tercih miydi?
turgut tarafından Şub 9th, 2013 günü 22:48 sularında gönderildi.
Ben biraz değiştireyim isterseniz konuyu. İlerideki günlerde neler okumayı düşünüyorsunuz?
Ben hemen sonrasında (zaman yok-bilemiyorum ne yazık ki) bolano'nun 2666 ve franzen'in özgürlük adlı romanlarına başlamak istiyorum. ayrıca ucundan, arasından başladığım, F O'Connor'un iyi insan bulmak zor ve her çıkışın bir inişi vardır öykü kitaplarını okumayı düşünüyorum.
Mehmet Sürücü tarafından Şub 9th, 2013 günü 22:56 sularında gönderildi.
Elbette ki Uzun Hikâye bir öykü platformu ancak sanki yazarları okurken salt öyküye odaklanmak kimi zaman eksiklikler yaratabiliyor. Sözgelimi Oğuz Atay'ın öykü incelemelerinden çok yararlandım fakat ne yazık ki Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar gibi iki dev yapıtla ilgili pek söz edilmediğini gördüm.
Bu bilinçli bir tercih miydi?
Sanırım bu soruya başka cevap verenler de olacak. Ama romanların "okunmaması" yönünde bir tercih olduğunu söylemek doğru olmaz sanırım. Yazarların romanlarını okuyanların katkıları her zaman mutluluk verci sürprizler oluyor. Fakat özellikle romanların da okunması koşulunu getirirsek, zaten tökezleyen yazar merkezli okumaları daha da zor hale getireceğinden korkuyoruz herhalde. Söz gelimi Leylâ Erbil okumalarına başlamaya karar vereli bir yıldan çok olmuş...
eren tarafından Şub 9th, 2013 günü 22:57 sularında gönderildi.
Ben okuduğum birkaç roman ile ilgili izlenimlerimi paylaşmıştım.
Düşünüyorum da, Oğuz Atay ve Tutunamayanlar ile ilgili o kadar çok şey yazıldı ki. Şu sıradan sonra sadece belki de söylenebilecek ve insanların kulaklarının dikilmesine neden olacak tek şey; "onun beş para etmez bir eser" olduğudur. Bunu demek de...
Mehmet Sürücü tarafından Şub 9th, 2013 günü 23:02 sularında gönderildi.
Sözgelimi Oğuz Atay'ın öykü incelemelerinden çok yararlandım fakat ne yazık ki Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar gibi iki dev yapıtla ilgili pek söz edilmediğini gördüm.
Bu bilinçli bir tercih miydi?
Eren gerçi güzel cevaplamış soruyu. Yorumu olana kapı sonuna dek açık, ancak o kapıdan geçmek sanıldığından zor. En azından beş yıla dayanan deneyimimiz bize bunu gösteriyor.
Barış Acar tarafından Şub 9th, 2013 günü 23:04 sularında gönderildi.
Şu sıradan sonra sadece belki de söylenebilecek ve insanların kulaklarının dikilmesine neden olacak tek şey; "onun beş para etmez bir eser" olduğudur. Bunu demek de...
Bu aralar edebiyat dünyasında bu yönde çok çalışma var. Hatta bir koro halinde Oğuz Atay'ın çalıntı yapmaktan (Nabokov meselesi) öte bir şey yapmadığını söyleyenler bile bulunabilir.
Barış Acar tarafından Şub 9th, 2013 günü 23:05 sularında gönderildi.
Benim okuma programım bir süre daha Onur Çalı üzerinden gidecek gibi. Bu süreç içinde kafamda planladığım bir şeyler var. Kapı komşunuz olarak iyi pişirebilirsem kokusunu da düşürebilirim buralara.
Barış Acar tarafından Şub 9th, 2013 günü 23:06 sularında gönderildi.
Onur Çalı'nın yazdıklarının tümü(en azından çoğu) o paylaştığınız öykü gibiyse, yolunuz uzun gibi görünüyor.
Alttan alta da kendime; "bak, unutma, yaz kafanın bir köşesine; bu yazarı ne yap yap, bul bir yerlerden" diye fısıldıyorum. Okunacaklar koca tepeler oldu. Birkaç gün sonra isteyene zaman yüklemesi yapacaklarmış. (nedeni geçerli bulunanlara.)
Mehmet Sürücü tarafından Şub 9th, 2013 günü 23:11 sularında gönderildi.
Re: Ne Okuyorum?
Bir Banka Güvenlik Görevlisinin Kendi Ağzından Hayat Hikâyesidir öyküsü şöyle Onur Çalı'nın:
Kaynak: ÇALI, Onur. Eksik Yıl, İstanbul: Komşu Yayınları, 2012, s. 81.
Re: Ne Okuyorum?
Onur' un kitabını büyük bir keyifle okumuştum. Son dönem okuduğum öykü kitapları iştahımı kabarttı adeta. Pıhtı, Eksik Yıl. Sıradaki?
Re: Ne Okuyorum?
Kaç sayfa acaba bu öykü?
Re: Ne Okuyorum?
Mecazını doğru anladıysam güzel bir soru olmuş.
Re: Ne Okuyorum?
Kesin doğru anlamışsınızdır. Çünükü epey şey düşündükten sonra "en kısa ne denilebilir" diye düşündüm.
Re: Ne Okuyorum?
Onur Çalı'nın yazdıklarıyla, görme biçimiyle fena bir akrabalığımız var. Okudukça daha iyi anlıyorum bunu. Hafiften de ürkmüyor değilim. Ankaralılık bu kadar mı işlemiş içimize; yoksa başka şeyler mi var?
Re: Ne Okuyorum?
Aslında insanlar kalabalık, çok. Yazanlar da az değil. Hiçbirisi uymuyor, uyuşmuyorsa da, kıyıda köşede kalabiliyor birisi, insanın bastığı yerlere yakın basan.
Re: Ne Okuyorum?
Barış Acar dedi ki:
Ben de tam bunu düşününyordum, Pıhtı'yla olan çağrışımları.
Re: Ne Okuyorum?
Siz neler okuyorsunuz bu aralar? Sizi etkileyen öyküler, cümleler, niyetler yok mu?
Re: Ne Okuyorum?
ben nasıl olduysa John Berger'in Domuz Toprak adlı öykü kitabına bulaştım. Hiç hesapta, planda yokken dalıverdi araya. Biiliyorsunuz sanırım, köyde doğdum. Bir parça da, yapabildiğimce birinci sıradaki (en alt mı dmeli) taşra'yı anlatmaya çabalıyorum. ama berger'in bir ineğin doğurmasını anlatışındaki "bire-bir"lik beni sarstı. bilemiyorum.
Bunun yanında hakan Günda'ın Kinyas ve Kayra'sına başladım. Bin kez bırakma aşamasına geldim. Yüzüncü sayfayı geçtim. hayal kırıklığı bile diyemem. bekliyordum bir parça.
Javier marias'ın yarınki Yüzün üçlemesini bitirdim. Son elli yılda okuduğum en iyi kitaplardan birisiydi.(içinde bir parça şaka barındırıyor bu cümle; zaten ben elli yaşındayım.
)
Fürüzan'ın tüm eserlerini okumaya devam ediyorum. yarısındayım(1700 sayfa) Füruzan'ı anlatmaya ne yeter bilmiyorum.
Böyle.
Re: Ne Okuyorum?
Çok yakın bir zamanda babamı kaybettim. Bu aralar okuduğum tek satır yok. Forumda yazılanları saymazsam...
Ölümü okuyorum mu demeliydim?
Re: Ne Okuyorum?
Üzüldüm. Başınız sağolsun.
Re: Ne Okuyorum?
Ben Leylâ Erbil'in Gecede'sini okuyorum. Bitince Eski Sevgili'ye başlayabilmeyi umuyorum. Ama zaman darlığı çekmekteyim.
Başınız sağolsun. Üzücü bir haber.
Re: Ne Okuyorum?
Bu aralar hep kaybediyoruz sanırım. Sabırlar...
Gecede'yi de Eski Sevgiliyi'de okuyalı yıllar oldu. Çok güzel imgeler bırakmıştı ardında bende. Vapur öyküsü Gecede kitabındaydı yanılmıyorsam. Keşke okurken Leyla Erbil okumalarımıza notlar eklesen; şimdi olmasa da sonrasında dönüp bakabilmemiz için.
Re: Ne Okuyorum?
Melike başın sağolsun, üzüntünü anlamaya çalışıyorum.
Re: Ne Okuyorum?
Niyetim o zaten. Yapabilirsem Şükran Kurdakul okumalarında olduğu gibi derli toplu notlar paylaşabilmek istiyorum. Tabii bu Erbil için biraz daha zor olacak. Kolay ele gelmeyen imgeler (özellikle "Vapur" öyküsü ilgi çekici bu açıdan) ve yan anlamlar çok sayıda parantez açmayı gerektiriyor.
Neler çıkacağını şimdiden bilemiyorum. Keşke başka kullanıcılar da buna benzer özerk çalışmalar yürütse. Belki yazar merkezli okumalarımıza da geri dönebiliriz böylece.
Re: Ne Okuyorum?
Zaman büyük sorun.
Örnek vermem gerekirse, sabah en geç 7'de kalkıyorum. Kalkar kalkmaz ısınma hareketleri yapan sporcu gibi kısa, "aperatif" bir şeyler okumakla başlıyorum. Sonra dünden kalanlar. En az dört-beş kitap birden devam ediyor okumalarım. Gece 01-02 arası yatıyorum. Düzenli olmasa da bir şeyler yazmaya çalışıyorum. Bu aralara biraz yemek, biraz içmek(bazen çokça) bir veya iki "düzgün" film giriyor. Tüm günüm genelde benim ve benzeri geçiyor; çabucak.
Böyle.
Re: Ne Okuyorum?
Okuma deneyimlerini paylaşmak isteyenler paylaşacaklardır. Paylaşmayacaklar ise mazeret üretmeye devam edecekler. Her zaman olduğu gibi... (Durduk yere kimi fıştıklıyorsam.)
Re: Ne Okuyorum?
Hmm. Eren'in sözlerine istinaden yazmıştım. Mehmet Sürücü gönderiyi yaparken benden hızlı davranmış.
Re: Ne Okuyorum?
Hepinize teşekkür ederim. Sizler sağolun. Edgar Keret okumaya niyetliyim diyeyim en azından.
Re: Ne Okuyorum?
Forma bir hayli geç dahil olmamdan ötürü Okuma Odası'ndaki o eski okumaları birebir takip edememiştim. Bu "yazar merkezli okuma" düşüncesini duymak bile çok heyecanlandırıyor beni.
Yalnız merak ettiğim bir mesele var. Elbette ki Uzun Hikâye bir öykü platformu ancak sanki yazarları okurken salt öyküye odaklanmak kimi zaman eksiklikler yaratabiliyor. Sözgelimi Oğuz Atay'ın öykü incelemelerinden çok yararlandım fakat ne yazık ki Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar gibi iki dev yapıtla ilgili pek söz edilmediğini gördüm.
Bu bilinçli bir tercih miydi?
Re: Ne Okuyorum?
Ben biraz değiştireyim isterseniz konuyu. İlerideki günlerde neler okumayı düşünüyorsunuz?
Ben hemen sonrasında (zaman yok-bilemiyorum ne yazık ki) bolano'nun 2666 ve franzen'in özgürlük adlı romanlarına başlamak istiyorum. ayrıca ucundan, arasından başladığım, F O'Connor'un iyi insan bulmak zor ve her çıkışın bir inişi vardır öykü kitaplarını okumayı düşünüyorum.
Re: Ne Okuyorum?
Sanırım bu soruya başka cevap verenler de olacak. Ama romanların "okunmaması" yönünde bir tercih olduğunu söylemek doğru olmaz sanırım. Yazarların romanlarını okuyanların katkıları her zaman mutluluk verci sürprizler oluyor. Fakat özellikle romanların da okunması koşulunu getirirsek, zaten tökezleyen yazar merkezli okumaları daha da zor hale getireceğinden korkuyoruz herhalde. Söz gelimi Leylâ Erbil okumalarına başlamaya karar vereli bir yıldan çok olmuş...
Re: Ne Okuyorum?
Dediğim gibi, zaman darlığı çekmezsem Eski Sevgili'yle ve belki de Hallaç'la devam etmeyi umuyorum Leylâ Erbil okumalarına.
Re: Ne Okuyorum?
Ben okuduğum birkaç roman ile ilgili izlenimlerimi paylaşmıştım.
Düşünüyorum da, Oğuz Atay ve Tutunamayanlar ile ilgili o kadar çok şey yazıldı ki. Şu sıradan sonra sadece belki de söylenebilecek ve insanların kulaklarının dikilmesine neden olacak tek şey; "onun beş para etmez bir eser" olduğudur. Bunu demek de...
Re: Ne Okuyorum?
Eren gerçi güzel cevaplamış soruyu. Yorumu olana kapı sonuna dek açık, ancak o kapıdan geçmek sanıldığından zor. En azından beş yıla dayanan deneyimimiz bize bunu gösteriyor.
Re: Ne Okuyorum?
Bu aralar edebiyat dünyasında bu yönde çok çalışma var. Hatta bir koro halinde Oğuz Atay'ın çalıntı yapmaktan (Nabokov meselesi) öte bir şey yapmadığını söyleyenler bile bulunabilir.
Re: Ne Okuyorum?
Benim okuma programım bir süre daha Onur Çalı üzerinden gidecek gibi. Bu süreç içinde kafamda planladığım bir şeyler var. Kapı komşunuz olarak iyi pişirebilirsem kokusunu da düşürebilirim buralara.
Re: Ne Okuyorum?
Onur Çalı'nın yazdıklarının tümü(en azından çoğu) o paylaştığınız öykü gibiyse, yolunuz uzun gibi görünüyor.
Alttan alta da kendime; "bak, unutma, yaz kafanın bir köşesine; bu yazarı ne yap yap, bul bir yerlerden" diye fısıldıyorum. Okunacaklar koca tepeler oldu. Birkaç gün sonra isteyene zaman yüklemesi yapacaklarmış. (nedeni geçerli bulunanlara.)
Re: Ne Okuyorum?
Sözünü ettiğim Atay tartışmasına dair önemli bir iki yazıyı Oğuz Atay başlığına ekledim: link