UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

24 Mar 2009
Barış Acar

12 Ekim 1934 - 13 Aralık 1977. İnebolu'da doğdu. 5 yaşındayken ailesinin Ankara’ya yerleşmesiyle ilköğrenimine orada başladı. Ortaöğrenimini Maarif Kolejinde tamamladı. 1957 yılında İTÜ İnşaat Fakültesini bitirdi.

Daha sonra İDMMA’da (İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi) öğretim üyeliği yaptı. Bu dönemde topografya ve yol inşaatı dersleri verdi. 1975’te doçent oldu. Aynı dönemde mesleğine ilişkin »Topografya« adlı bir kitap yayımladı.

Üniversite yıllarında edebiyat alanında yazmaya başlayan Atay’ın çeşitli gazete ve dergilerde söyleşi ve makaleleri yayımlandı. 1970 yılında TRT’nin açtığı bir yarışmada başarı ödülü alan Atay’ın, »Tutunamayanlar« adlı romanı 2 cilt olarak yayımlandı. Sonraki yıllarda ise bu romanın devamı niteliğindeki »Tehlikeli Oyunlar« adlı romanı yayımlandı. Bu iki romanın Türkçe edebiyatın önemli eserlerine dönüşmesini ise Oğuz Atay göremedi.

Beyninde çıkan bir ur nedeniyle öldü.

»Tutunamayanlar« (1971), »Tehlikeli Oyunlar« (1973), »Bir Bilim Adamının Romanı« (1975), »Eylembilim« (1998) adlı romanları, öykülerini topladığı »Korkuyu Beklerken« (1975), »Oyunlarla Yaşayanlar« (1979) adlı oyun kitabı ile anıları ve bazı düşüncelerinin yeraldığı »Günlük« (1988) adlı kitapları yayımlandı.

Kaynak

Ayrıca bkz.: Oğuz Atay Kitapları ve Oğuz Atay Hakkında Yazılar

Kategori:

Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

2008 yılında Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümünde yapılmış aşağıdaki tezi buldum. Ancak veritabanına henüz girilmediği için linki yok.

Aygün, Arzu.
"Tutunamayanlar'da 'Oyun' Kavramı"
Türk Edebiyatı Bölümü, Bilkent Ankara 2008

Kütüphaneye giderek aramak isteyenler için katalog numarası: Thesis/PL248.A759A94 2008


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Nurdan Gürbilek,
"Kemalizmin Delisi Oğuz Atay",
Yer Değiştiren Gölge,
İstanbul: Metis Yayınları,
1995,
s. 24-41.

Kemalizmin Delisi Oguz Atay - Nurdan Gürbilek.pdf

EkBoyut
Kemalizmin Delisi Oguz Atay - Nurdan Gürbilek.pdf 4.88 MB

Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Yazıyı üç defa okudum. O.Atay'ın "araf"ta olduğunu biliyordum zaten. A.Hamdi Tanpınar gibi... Doğu - Batı dergisinin "Araftakiler" adlı sayısında da bu konuyla ilgili ayrıntılar var. Ne yazık ki dergi ve dergiye ulaşma şansım şu aralar zor. Elime ilk fırsat geçtiğinde bu konuda bir araştırma - tarama yapacağım.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

""
Doğu - Batı dergisinin "Araftakiler" adlı sayısında da bu konuyla ilgili ayrıntılar var.

Cihan, bu sayıyı göremedim Doğu Batı dergisinin resmi sitesinde. Aşağıya linkini eklediğim sayı olabilir mi?

http://www.dogubati.com/tum-sayilar/38-say-37-entellektueeller.html


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Bu sayıda da Atay'dan bahsedilmişti biliyorum ama kastettiğim bu sayı değil...


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Yıldız Ecevit,
"Korkuyu Beklerken",
'Ben Buradayım...' Oğuz Atay'ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası,
İstanbul: İletişim Yayınları,
2005,
s. 475-501.

Korkuyu Beklerken - Yildiz Ecevit.pdf

EkBoyut
Korkuyu Beklerken - Yildiz Ecevit.pdf 6.93 MB

Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

""
Bu sayıda da Atay'dan bahsedilmişti biliyorum ama kastettiğim bu sayı değil...

Aslında o sayıdan haberdarım; ancak derginin sitesine baktığımda, ilgili sayıyı göremeyince hafızam beni yanıltıyor mu diye duraksadım bir an.

Barış'a da eklediği yazı için teşekkürler.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Yıldız Ecevit,
"Aydın Uyumsuzluğu",
Oğuz Atay'da Aydın Olgusu,
İstanbul: Ara Yayıncılık,
1989,
s. 78-87.

Oguz Atay'da Aydın Olgusu - Yildiz Ecevit.pdf

EkBoyut
Oguz Atay'da Aydın Olgusu - Yildiz Ecevit.pdf 2.26 MB

Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Füsun Akatlı,
"Korkuyu Beklerken",
Oğuz Atay'a Armağan - Türk Edebiyatının 'Oyun/Bozan'ı,
(Yay. Haz.: Handan İnci)
İstanbul: İletişim Yayınları,
2007,
s. 218-220.

Korkuyu Beklerken - Fusun Akatli.pdf

Semih Gümüş,
"Ben Buradayım Sevgili Okuyucum, Sen Neredesin Acaba?",
Oğuz Atay'a Armağan - Türk Edebiyatının 'Oyun/Bozan'ı,
(Yay. Haz.: Handan İnci)
İstanbul: İletişim Yayınları,
2007,
s. 267-270.

Ben Buradayim Sevgili Okuyucum Sen Neredesin Acaba - Semih Gumus.pdf

Ali Akay,
"Oğuz Atay'daki Kimliksizleşme ve Sense of Humour",
Oğuz Atay'a Armağan - Türk Edebiyatının 'Oyun/Bozan'ı,
(Yay. Haz.: Handan İnci)
İstanbul: İletişim Yayınları,
2007,
s. 314-322.

Oguz Atay'daki Kimliksizlesme ve Sense of Humour - Ali Akay.pdf

NOT: Oğuz Atay'a Armağan - Türk Edebiyatının 'Oyun/Bozan'ı kitabından ekleyeceğim bir makale daha kaldı.

EkBoyut
Korkuyu Beklerken - Fusun Akatli.pdf 756.29 KB
Ben Buradayim Sevgili Okuyucum Sen Neredesin Acaba - Semih Gumus.pdf 1.11 MB
Oguz Atay'daki Kimliksizlesme ve Sense of Humour - Ali Akay.pdf 2.43 MB

Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

"Oğuz Atay’ın Romanlarında İronik Dil"
Osman Oruç
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2006

Oguz_Atay_Ironik_Dil.pdf

EkBoyut
Oguz_Atay_Ironik_Dil.pdf 466.65 KB

Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Oğuz Atay'a Armağan - Türk Edebiyatının 'Oyun/Bozan'ı kitabından ekleyeceğimi söylediğim son metin:

Murat Gülsoy,
"Demiryolu Hikâyecileri'nin Ubormetengası",
Oğuz Atay'a Armağan - Türk Edebiyatının 'Oyun/Bozan'ı,
(Yay. Haz.: Handan İnci)
İstanbul: İletişim Yayınları,
2007,
s. 343-360.

Demiryolu Hikayecilerinin Ubormetengasi - Murat Gulsoy.pdf

EkBoyut
Demiryolu Hikayecilerinin Ubormetengasi - Murat Gulsoy.pdf 4.64 MB

Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Zerrin Yanıkkaya,
"Korkuyu Ararken: Oğuz Atay ve Korkuyu Beklerken",
Adam Öykü,
Sayı: 54,
Eylül-Ekim 2004,
s. 28-31.

Korkuyu Ararken - Zerrin Yanikkaya.pdf

Selahattin Özpalabıyıklar,
"Oğuz Atay Öyküsünde Birey: Notlar, Sorular",
Adam Öykü,
Sayı: 55,
Kasım-Aralık 2004,
s. 20-23.

Oğuz Atay Oykusunde Birey - Selahattin Ozpalabiyiklar.pdf

NOT: Böylece Oğuz Atay'la ilgili yaptığım araştırmanın tüm sonuçlarını foruma aktarmış oluyorum. Bundan sonrası yazana sağlık, okuyana afiyet...

EkBoyut
Korkuyu Ararken - Zerrin Yanikkaya.pdf 1.33 MB
Oğuz Atay Oykusunde Birey - Selahattin Ozpalabiyiklar.pdf 958.99 KB

Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

""
NOT: Böylece Oğuz Atay'la ilgili yaptığım araştırmanın tüm sonuçlarını foruma aktarmış oluyorum. Bundan sonrası yazana sağlık, okuyana afiyet...

Barış, eline sağlık. Bir hayli yazı birikti. Bir an önce okumaya başlamak gerekir.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Ellerine sağlık Ağabey, birçoğunu okudum, okumaya devam da edeceğim...


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Karakutu, Atay'ın yapıtlarından kimi bölümleri yayımlamış. Gözden geçirmek ya da alıntı yapmak istenler uğrayabilir: link

Gördüğüm kadarıyla "Korkuyu Beklerken" öyküsünün tamamı da var.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Nurdan Gürbilek'in Kemalizmin Delisi Oğuz Atay yazısını, metnin adından ötürü merak edip okudum. Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar'a ilişkin alıntılar var daha çok metinde. Bu kitaplarını okumadığım için bir yorumda bulunamadım. En kısa zamanda bu kitapları okuyacağım ki, Oğuz Atay yazıda söz edildiği gibi Kemalizmin delisi mi anlayayım ben de.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Sevgili Elif, yukarıdaki kaynaklar içinde özellikle Atay'ın öykülerine odaklanmış çok güzel makaleler var. Onları okumanı tavsiye ederim.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Daha önce öykülerle ilgili başlıklarda üzerinde duruldu, ancak genel anlamda Oğuz Atay'ın öykücülüğüyle ilgili olduğunu düşündüğümden Atay öyküsündeki "ironi, hiciv ve homuor" tartışmalarına ilişkin notlara ve inceleme yazıları üzerine değerlendirmelerimize bu başlıkta devam edelim derim.

Nurdan Gürbilek, "Kemalizmin Delisi Oğuz Atay"da şöyle demişti:

""
Atay, hicivci değildi; çünkü okuruyla paylaştığı bir zemin, bir hakikat yoktu. Oysa hicivde hep bir doğru vardır; hicivci karşısındakiyle alay ederek, onu gülünçleştirerek bu doğrunun görünmesini sağlar. Alay ettiği şeyle kendisi arasındaysa mutlak, aşılmaz bir duvar vardır. Duvarın ötesinde nesnesi acz içindedir, çünkü haksızdır. Bu yüzden hicivcinin karşısındakine yönelttiği alay hiçbir zaman kendisini ya da temsil ettiği doğruyu yaralamaz; tersine onu kuvvetlendirir, daha doğru, daha haklı kılar. (s. 25)

Ali Akay ise, "Oğuz Atay'daki Kimliksizleşme ve Sense of Homour"da şöyle diyor:

""
Nurdan Gürbilek, "Kemalizm Delisi Oğuz Atay" adlı denemesine şöyle yazmaktadır: "Atay hicivci değildi; çünkü okuruyla paylaştığı bir zemin, bir hakikat yoktu."(5) Ben de aynı şeyi iddia etmek istiyorum; ancak, şu önemli farkla: Gürbilek yazısında hiciv ve ironi ayrımı yaparken, ironinin değil hicvin öğretici olduğunu söylüyor. Oysa felsefe tarihinde Sokrates'in ironisi, çok bilinen bir şey olarak tam da Gürbilek'in hiciv için yaptığı tanıma karşılık geliyor; yani ironinin içinde öğreticilik ve bilmişlik varken humour bunun tam tersini içeriyor. Gürbilek hicvin hep doğruyu göstermek olduğunu yazarken aslında ironideki doğruculuğa parmak basıyor.(6)

Gürbilek, "ama Atay'm kulandığı bütün bu tekniklerin toplam etkisi yal¬nızca bir teknik değil, aynı zamanda bir bakış açısı olarak tanımlanabilecek bir başka alay biçimini yaratır: İroni".diye yazar.(7) İronide bir hakikat olmadığını ileri sürer. Halbuki ironinin kendisi hakikati taşımaktadır. İroni, Sokratik bir diyalog içinde geliştirir kendisini. Humour'da ise öğreti değil, Yahudi nüktesi diye adlandırılan, Woody Allen'm filmlerinde kendi cemaatiyle dalga geçtiği hali söz konusudur. Burada bir şey hakikat olarak öğretilmez. "Atay hicivci değildi; çünkü okuruyla paylaştığı bir zemin, bir hakikat yoktu" diyen Gürbilek ile aynı fikirde olmama rağmen kelime bakımından bir fark oluşturmaktayız. Oğuz Atay'ın yazılarının ironik değil de humour, yani nükte taşıyan bir mizaha sahip olduğunu söylemeye çalışmaktayım.

İroninin kökenlerine baktığımızda, Aristophanes'de (l.Ö. 257-180) ironinin (eironeria), siyasi ve insanlık sorunlarıyla alakalı bir şekilde kullanıldığını görürüz. "Başkalarının söylediklerinin doğru olup olmadığını nasıl anlayabilirim?" sorusuyla başlamaktadır ve "söylenen cümlenin sahiciliğine nasıl inanabilirim?" ile devam etmektedir ironi. Yani bir hakikat sorunu olarak, siyasi olarak, ele alınmıştır başından beri. İroni, ilk olarak Platon'da, Sokratik diyaloglarda kullanılmıştır. Yalanlamak anlamında küçümseyici bir anlam taşımaktadır. Ve direkt olarak Sokrates'e gönderme yapmaktadır. Gerçeği veya hakikati saklayanın foyasını meydana çıkarmaya yarayan bir tekniktir. Hakikati gizleyenlere karşı verilecek mücadelede kullanılmaktadır Sokrates'de.


Tehlikeli Oyunlar

Ne şanslıyım! Oğuz Atay'ın Tehlikeli Oyunlar'ını okudum.
Hem kurgu, hem konu, hem konunun işleniş biçimi muhteşem!
Aklımızın bize ettiklerini öyle usta, öyle içten, öyle karmaşık ama öyle anlaşılır anlatmış ki, beynimizin kıvrımlarını, o karmakarışıklığı öyle bir düzenlemiş ki!..
Okurken, kimi yerlerde öyle çok güldüm ki. Ama Atay, acı çekmiş, gerçekten dert edinmiş insana dair ne varsa, okurken bunu sık sık duyumsadım.
Birbiriyle ilgisi olmayan konular, roman karakterinin kafasından geçenler peş peşe akıp gidiyor. Bunu, bu bilgileri toparlarken, yani ilgisiz pek çok şeyi bir çırpıda aklından geçirip kağıda nasıl dökmüş, alıştırma mı yapmış, kendini düşünürken yakalayıp yakalayıp notlar mı almış, nasıl hazırlanmış çok merak ettim. Atay’a öykünen kimi yazarların yazdıklarını da okumuştum, bilinçakışı tekniği deniyor sanırım. Ama onlar sahiden zırvalıktı. Atay, dağınıklığı belli bir düzen içinde yapmış, peş peşe gelen cümleler birbiriyle ilgili değil ama mükemmel bir bütünlük taşıyor.
Korkuyu Beklerken öyküsündeki karakterin bir uzantısı gibi biraz. Romanda kadın erkek ilişkisi etrafında dönüyor konu ama tabii asıl, insanın kendisiyle olan meselesini didikliyor Atay.
Tesadüfen açtığım bir sayfayı sizlerle paylaşmak isterim:

""
“Ülkemiz. Ülkemiz, bazı yanlarından denizlerle, bazı yanlarından da başka ülkelerle çevrili; genellikle dört köşe, özellikle çok köşe bir kara parçasıdır. Denizlerin olmadığı yerlerde ülkemiz, noktalı çizgilerle sınırlanmıştır.” “Hani, haritalardaki gibi, değil mi?” “Sözümü kesme. Evet, haritalardaki gibi. Ülkemiz, bir haritaya benzer.” “Kesikli, yani noktalı çizgiler neye benzer, Hikmet Amca?” “Sözümü kesme dedim. Noktalı çizgiler bir şeye benzemez. Noktalı çizgiler, sınır olarak, sınırlarımızda bulunur. Bütün sınırlar boyunca uzun binalar, çizgileri; noktalar da, bunların arasına yerleştirilmiş bulunan gözetleme kulelerini gösterir. Bunlar, üstten bakılınca, haritalara benzer. Uzun binaların ve kulelerin damları kırmızı olduğu için, sınırlar, haritalarda kırmızı çizgilerle gösterilir. Biz, bu sınırların içinde kalırız. Bundan başka, ülkemizin dört bir yanı, köylülerle çevrilidir. Köylülerle çevrili ülkemizde birçok ürün yetişir. Çeşitli iklimlerin kaynaştığı ülkemizin Akdeniz bölgesinde maki denilen kısa boylu, tıknazca fundalıklar yetişir. Sulak bölgelerde ormanlar yetişir, pirinç yetişir. Ayrıca, bir de güneşi olan bölgelerde meyve yetişir. Ülkemizde, eski çağlardan beri birçok medeniyet yetişmiştir; ülkemiz, birbirine benzemeyen birçok medeniyetin beşiği olmuştur. Bu beşikte birçok medeniyet sallanmıştır, birçok medeniyeti uyutmuşuzdur. En son kurulan medeniyet ekmek medeniyetidir. Bu medeniyetin sürekli oluşunu sağlamak için, ülkemizin birçok yerinde buğday yetişir. Fakat ülkemizde en çok yetişen, köylüdür. Köylü, bütün iklimlerde yetişir. Köylünün yetişmesi için çok emek vermeğe ihtiyaç yoktur. Köylü bozkırda yetişir, yaylada yetişir, ormanda yetişir, dağda yetişir, kurak iklimde yetişir, ovada yetişir, sulak iklimde yetişir. Çabuk büyür, erken meyve verir. Kendi kendine yetişir, kendi kendine meyve verir. Biz köylüleri çok severiz. Şehre gelirlerse onlardan kapıcı ve amele yaparız……
Bu ülkede çocuklara yer yok. Başka ülkelerde varmış, her tarafı yeşil ülkelerde. Biz, büyük bir sabırsızlıkla çocukların büyümelerini bekliyoruz. Onların kafalarına vuruyoruz, adam olmaları için. Seniyezitseni olarak görüyoruz onları. Kafalarını tıraş ediyoruz çabuk büyüsünler diye. Benim içimdeki çocuk büyümedi. (Yirmiüçnisanda onu da bir saatlik başbakan yapsalardı belki büyürdü. Hayır, büyümezdi.) yıllardır taşıyorum içimdeki çocuğu; yaşamadığı için büyümedi hiç, amcası. Öğretmenim! Efendim? Ben evlendim. Ağzınıza biber koyarım, susun bakalım. Evlilikten ağzım çok yandı, öğretmenim. Biz çocuk gibiyiz, değil mi Sevgi? Evet canım, çocuk gibiyiz. Çocukluk ettim, öğretmenim: Ülkemizin sorunlarını çözdüğüm gibi, evliliğin içinden de kolayca çıkacağımı düşündüm. Oysa, heykelbüyükadamlar bile, evlerinde, kim bilir ne zorluklarla karşılaşmışlardır, değil mi? ‘Bu-akşam-ona-evlenme-teklif-edeceğim-nasıl-olur-daha-elini-bile-tutmadım’ sorunu nasıl çözülür öğretmenim? Daha önce vatandaş olarak sorumluluklarımızı bilmeliyiz çocuklar; büyüklerimize karşı ödevlerimizi öğrenmeliyiz. Öğretmenim! Ben, başbakan oldum; ülkemizi yataktan idare ediyorum. Sonra, yataktan kalktım, öğretmenim; Sevgi’ye giderek teklifimi ona bildirmeğe karar verdim: Ben, aşağıdaki sözleri, aklım başımda(pek değildi galiba) ve hiçbir etki altında… Sonra, tozlu yollarda dolaştım, öğretmenim; hemen gidemedim. Güneşi hatırlıyorum, öğretmenim. Çünkü, ülkemizde güneş olmasaydı, toz olmazdı. (Batı ülkeleri temiz olmalarını güneşsizliklerine borçludurlar.) Yolda, bir vitrinin önünden geçerken gözüm camdaki görüntüme takıldı öğretmenim: Gömleğimin arkası, pantalonumun üstünden sarkıyordu, pantalonum da boru gibi olmuştu. Ayaklarıma baktım: Bütün gün tozlu yollarda dolaştığımı anladım.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Oğuz Atay okumak, düşüncelerini kendi düşüncelerinle, yaşama bakışınla kıyaslamak ayrı bir haz. Elif de bunu dile getirmiş. Alıntı bu zevki yeniden yaşattı... Cheers


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Elif dedi ki:
Ne şanslıyım! Oğuz Atay'ın Tehlikeli Oyunlar'ını okudum.

Bir kitap için "ne şanslıyım ........yı okudum" demekten daha övgü dolu bir ifade düşünemiyorum doğrusu.

Bu cümle insana bu kitabı tekrar okutur. Smile


Re: Tehlikeli Oyunlar

Elif'in Tehlikeli Oyunlar hakkındaki notu "Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine" başlığınnın içinde kaybolmuş gitmişti. Buraya taşımanın daha mantıklı olacağını düşündüm. Sizin de gözünüze çarpan böyle notlar olursa lütfen moderasyonu haberdar edin.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Arkadaşlar merhabalar. Paylaştığınız belgelerin hiç birisine ulaşamıyorum. Ben Oğuz Atay ve Tehlikeli Oyunlar ile ilgili bitirme tezi yazacağım. Burada paylaşılan belgeleri bana ulaştırabilmeniz mümkün mü? Şimdiden teşekkür ederim.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

mehmettde dedi ki:
Arkadaşlar merhabalar. Paylaştığınız belgelerin hiç birisine ulaşamıyorum. Ben Oğuz Atay ve Tehlikeli Oyunlar ile ilgili bitirme tezi yazacağım. Burada paylaşılan belgeleri bana ulaştırabilmeniz mümkün mü? Şimdiden teşekkür ederim.

Maalesef, Uzun Hikâye, söz konusu kaynakları yalnızca tartışma amaçlı ve kısa süreli olarak kullanımda tutmaktadır. Her kaynak için açık ve detaylı oluşturulmuş künyeler, bu kaynaklara halk ya da üniversite kütüphanelerinden rahatlıkla ulaşılabilmesi için hazırlanmıştır. Çalışmanıza katkımız, tabii ki kullanmak isterseniz, referans göstermek kaydıyla söz konusu kaynaklar üzerine yorumlarımız düzeyinde olabilir.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Oğuz Atay'ı okumaya ben Tehlikeli Oyunlar'la başladım. Ondan sonra okuduğum Tutunamayan'lar da ise Tehlike Oyunlar'ın çoktan başlamış olduğunu farkettim. İki romanı üç yıl arayla okumuş olmam bu iki kitap arasındaki kuvvetli bağı farketmemi engellemedi.
Tutunamayanlar'ı okuduktan sonra kendi Olric'imle beraber ilk trene atlayıp gitmek istemekle beraber, evden çıkıp Oğuz Atay'ın "Günlük" ünü alıp geri döndüm.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Oğuz Atay, Sait Faik, Nazım Hikmet aklıma ilk gelen, türk edebiyatındaki en üstteki "Dokunulmazlar". Abartısız bir kutsallaştırma, putlaştırma olduğu söylenebilir mi? Yorum yapacak teknik donamım sahibi değilim. Ama, karşı bir yandaki gözüme batan, eleştirdiğim bir yaklaşımın yanımda oluşu, kimi zaman da bunu yapışım bana karmaşık düşünceler yaşatıyor.


Re: Oğuz Atay - Yaşamı ve Yapıtları

Barış Acar'ın verdiği linklere ilaveten ben de elimdeki Notos'un 28. sayısından (Oğuz Atay özel sayısından) bir tarama yaptım. Şavkar Altınel'e ait olan. Belki söz konusu eleştirilere bir başka kaynak olarak da bu görülebilir.

Link