UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Yokuş

05 Tem 2010
FiGeN

Sabah.
Ortalık daha aydınlanmamış ama. Havada karanlık bulutlar var; hemen, bulutları görünce karar verdim. Bu gün kötü bir gün olacak. Ben bugün ne yapacağım? Her gün ne yapıyorsam onu. Diğer insanlar da her gün ne yapıyorlarsa onu yapacaklar. Ben, eskiden hergün işe giderdim. Kovuldum. Niye kovuldum bilmiyorum. Patron kovarken çok katı, sertti. Korktum patrondan soramadım. Sanki ertesi gün orada çalışacak mıydım; patronu bir daha görecek miydim? Sorabilirdim. Şimdi niye kovulduğumu asla bilemeyeceğim. Zaten bilsem ne olacak ki? Geçen gün annem sordu, neden kovuldun yine, dedi. Ona iş yeri battı, herkes kovuldu dedim. Serdar sordu, arkadaşım, ona kızdım patrona, kafam da güzeldi, bastım istifayı, kovulmadım, dedim. Niye kovulduğumu bilseydim, herkese aynı şeyi ezberden söyleyecek, o kötü anı bir daha, bir daha, bir daha yaşayacaktım. Sıkıcı. Şimdi ne güzel, canım nasıl kovulmak isterse öyle kovuluyorum.
Şimdi de çıktım hergün ne yapıyorsam onu yapacağım. Aslında artık yürümekten başka bir şey yapmıyorum. Evden çıkıp mahallenin yokuşunu iniyorum, nasıl dik yokuş, zaten bir saat yokuşu inmekle geçiyor. Bir saat, altmış dakika. Yokuşu inerken bir kedi severim, iki dakika, sonra çok yavaş yürür, sanki yere bir şey düşürmüş gibi bakınırım. Tam bu sırada Bülent iner yokuşun başından. Bülent, iyi çocuk. O yokuşu çok hızlı iner her gün. Evi benim evin de üstünde, yokuşun çok, çok başında. Bülent benden dakikalar sonra çıkar, bana yetişir. Laflarız hergün. O konuşurken yürür bir yandan, hep arkasından seslenmek zorunda kalırım. Bugünlerde Bülent’i biraz daha lafa tutmalıyım. Bülent gidince ben de hızlanırım. İki dakika sürmez bu, yavaşlarım.
Yine hızlandım ve ardından yavaşladım. Yol çalışması olsa.... Bizim yokuşu baştan sona kazısalar ya. Bunun için gerekli yerleri uyarmaya karar veriyorum hemen. Kaç yıl oldu, bizim asfalt değişmeli. Çocuklar her gün düşüyor buradan. Ben de bir türlü inemiyorum. Kayacağım yokuştan, düşüp bir yerimi kıracağım. Yolu yapsınlar. Yol bakım çalışması... Bu aklımda bulunsun.
Ben inerken insanlar yukarı çıkıyor. Yeni güne başlayacaklar. Yeni gün... Böyle bir şiir vardı Hayat Bilgisi kitabımda.
Yeni gün umut verir
Neşe verir insana
Haydi durma yorulma
Sen de güne uyansana
Uyanıyorum. Uyuyorum. Günler değişiyor. Ben bebekliğimi bile hatırlıyorum, otuz beş yaşımda mıyım sahi? Otuz beş yaşımda olmama inanasım gelmiyor, çok da genç gösteriyorum. Olsa olsa yirmi beş. Çünkü mahalleden arkadaşlar da hep yirmi beşlerinde. Otuz beşlik olan arkadaşlar şimdi evli. Çocuk çoluk... Yokuşu yarıladım. Ne kaldı şurada bitmesine... Bacağım mı aksıyor? Aksıyorum hay aksi! Bu yol dik, bak ne oldu! Böyle olacağı belliydi. Aksıyorum. Aksaya aksaya nasıl devam ederim yola. Bir de ortadayım. Ev de uzak yokuşun sonu da. Her yer çok uzak, her yer çok yakın. Aslında uygun bir noktadayım. Karar noktası. Bir yol seçmeli. Bir yol! Çıkış yolu neresidir... Annem, senin yaşında bir erkek için tek çıkış yolu evlenmek, diyor. Evlenmeli. En iyisi. Evlenmek deyince eskiden beri gülerim. Evlenmek, dedim, yine güldüm işte kendi kendime. Ah! Bacağım... Bacağım, çok, çok ağrıyor. Gerçekten. Yürüyemiyorum. Şimdi artık kötürüm bir insanım da hiçbir çıkış yolu yok benim için. Kötürümüm... Kötürümüm. Filmler geliyor aklıma. Eski filmlerden bilirdim kötürümlüğün ne demek olduğunu. İzlerdim, geçerdim. Ama artık ben de kötürümüm. O filmlerde kötürüm olanlar tekerlekli sandalyelerinde, üstlerine vişne çürüğü bir battaniye örterek otururlar. Acı bir bakış vardır yüzlerinde. Bir şey yapamayacaklar artık. Ondan bu bakış.
Saatler geçti.
Belki günler.
Aylar da olabilir... Ben sadece duruyor; işte tam bu yokuşta bekliyorum...

Kategori:

Re: Yokuş

Uzun Hikâye'ye hoşgeldiniz. "Yokuş" bende biraz karmaşık duygular uyandırdı. "Sabah", "yeni gün" gibi şeylerin insanda umut, esenlik uyandırması gerekirken, "Yokuş"ta bunun tam tersi bir etki söz konusu. Bunun öyküyü güçlendirdiğini düşünüyorum. Umut vermesi gereken sabahın kâbus gibi çökmesi... Diğer taraftan o psikolojinin ağırlığını öyküde pek hissedemediğimi söylemeliyim belki. İşsiz gencin kendini "işsizlik" psikolojisinden kurtarmak için çaba sarfetmesi, anlamsız şeyler düşünmesi -yol yapım çalışması gibi- yerli yerinde, ama olaylar biraz hızlı gelişiyor sanki. Öykünün "gerçekçi" sayılabilecek bir üslupla başlayıp bir anda gencin kötürüm olmasıyla bitmesi üzerine düşünmek gerek. Ben bunun öykünün diğer bölümleriyle pek tutarlı olmadığı kanaatindeyim, fakat benim gibi düşünmeyenler de olacaktır, diye tahmin ediyorum.

Öykü, sanırım kaçınılmaz olarak, Yusuf Atılgan'ın "Atılmış" öyküsünü hatırlattı bana.

Elinize sağlık.


Re: Yokuş

""
Şimdi ne güzel, canım nasıl kovulmak isterse öyle kovuluyorum.

Bu cümle öykünün kilit cümlesiymiş gibi geldi bana. Dilin taşıdığı bazı zorluklar var. Ne tek tek örnek verebilirim ne de alternatif önerebilirim buna. Ama yine de varlar işte. Bunun arkaplanına geçildiğinde çok güzel şeyler görülüyor/ görülebilir; ama, işte, dil zorlaştırıyor bunu.

Bilinç akışı gibi görülebilecek bölümler fazla bağıntısız ilerliyor. Bilinç akışının doğası bu değil mi diyeceksiniz. Kontrolsüz bir bilinç akışı olabileceğine inanmıyorum ben.

Tekrar okumalı öyküyü, üzerine düşünmeli.

Ellerinize sağlık.


Re: Yokuş

Figen Hanım,

"Yokuş" adlı öykü aslında bir "yol" öyküsü gibi algıladım ben. Yaşamın kimi zaman yokuş aşağı iner olma halini "işten kovulma" eksenli anlatırken kahramanımız hem yaşamsal olan bu kesidi dile getirmek için "yokuş aşağı inmek" eylemini gayet doğal yerleştirmiş öykünün içine günlük bir alışkanlıkla bağdaştırarak.
Bu anlamda umut adına onu gülümseten belki tek değini Bülent ile karşılaşma olasılığı.

Aslında ritim açısından da evden çıkıp aşağı doğru yürürken o psikolojik inişler daha belki vurgulanabilirdi diye geçirdim içimden.

Fakat değişik bir öykü denemesiydi okuduğum.Belki anlatım dili dolaylı üzerinde durulması gereken şeyler vardır ama güzeldi.

Çalışmalarınızın devamını dilerim, ellerinize sağlık.


Re: Yokuş

İlk satırları okudum zaman yirmili yaşlarında bir bayan canlandı gözlerimde ve hergün iş bulmak için o yokuşu indiğini canlandırdım gözümde.Öykünün sonlarını okuyunca gözümde canlandırdığım tayyörlü bayan takım elbiseli daha yaşlı bir erkeğe dönüştü.

İnsanların yaşlanmasını yokuş çıkması gibi canladırmışımdır hep.Gençken hızlı hızlı çıkarlar ama yaşlanınca dinlenerek .. Burada tam tersininde olabildiğini gördüm..

Ben çok beğendim ellerinize sağlık