Uzun Hikâye Nereye?
Evet, bir iki gündür bu soruyu kafamda evirip çeviriyorum. Forum kullanıcılarının kendi öykülerinin gerekli ilgiyi görmediği, Okuma Odası'ndaki öykülerin hakkıyla değerlendirilmediği bir sürece girdik ve o süreç bir türlü bitmek bilmiyor. Bu ikisinin olmadığı bir Uzun Hikâye'nin kendini yeniden gözden geçirmesi, ne yapacağına yeniden karar vermesi gerekir diye düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
Re: Uzun Hikâye Nereye?
Kötümser olmamak lazım bence. Yaz tatilindeyiz ve bir çoğumuzun internete bile erişemediği gibi bir gerçek var. Kendi adıma bu dönemdeki tıkanıklığa geçici gözüyle bakmak istiyorum. Eylül ayından itibaren hareketleneceğiz diye umuyorum.
Re: Uzun Hikâye Nereye?
Eren'in söylediğini anlıyorum. Sadece durgunluktan değil, beklentimiz olan yaratıcı gücün eksikliğinden söz ediyor sanırım. Evet, nerede o?
Re: Uzun Hikâye Nereye?
Arkadaşlar son zamanlarda uzun hikayenin durgunlaştığından ve yaratıcılığın köreldiğinden dem vuruyorlar.Ben bu yakınmaların tabir yerindeyse bir ters gösteren olabileceğini düşünüyorum. Pekala, hiç de bir üretim eksikliği söz konusu olmayabilir; hatta tam tersine üretimde aşırı bir fazlalık söz konusu olabilir ve tam da bunun için bir alıcıdan yoksunluk… tıpkı öykülerin altının boş kalmasında ama paradoksal olarak öykülerin altının boş kalmaması gerektiğinin dillendirildiği başlıkların altında daha çok kişinin yazmış olmasında olduğu gibi…
***
Üretim fazlalığı, insan nüfusunun artışına bağlı olarak aşırı yaratım ile aşırı fikir bombardmanına tutulan insanlık herhangi bir fikre kendisini bağlayamamakta; kendisini feda edeceği bir düşünce bulamamaktadır. O kadar çok alternatif vardır ki, insanlar bu alternatifler arasından bir seçim yapamamaktadırlar; kendilerini kandırmak için ikna edebilecek bir alternatif yakalayamamaktadırlar. Kendisini verebileceği bir hakikatten yoksun kalan (bir zamanlar buna tanrının ölümü demiştiler) insanlık bir tepkisizlik, hareketsizlik içinde kalmıştır.
Uzun hikaye forumundaki durum doğal olarak bu çağın insanın tepkileri(ya da tepkisizliği) ile karşılaştırılabilir ve tabii ki burada “tanrının ölümünün bedelinin ödenmekte olduğunu” söyleyebiliriz. İşte, tam da bunun için bizim artık başka bir şekilde düşünmeyi, hissetmeyi becerebilmemiz gerekiyor. Bir suç, tepki, öfke, kendini adama, fikre bağlanarak edimselleşme dinamiğini geride bırakmamız gerekiyor. Tüm bunların şu an işlemediği zaten açık; işlediklerinde ise er ya da geç kendilerine karşı dönmek zorunda oldukları –günümüzde olduğu gibi- anlaşılıyor. Bu eylemsizlik hali, “insanın geleneksel harekete geçme tarzının” mantıksal bir sonucundan ibarettir, insanın imajın akışkanlığı karşısında ne yapacağını bilememesi ve oturduğu yere çöküp kalmasıdır. İmajın akışkanlığı hakikat denen masalı ortadan kaldırdığında, hakikate bağlanamadığı için insan denilen harekete geçme enstumanlarından yoksun kalmış olur.
Böylece sanat dediğimiz şeyin nasıl da hala yanlış anlaşılıyor olduğunu görüyoruz: zira, sanat asla bir hakikat etkinliği olmamıştır. Dolayısyla, hakikatin yediği darbelerin sanatsal bir platformu böyle durgunlaştırmaması gerekirdi (tabii, eğer sanat "hakikate" ve "varlığa" kurban edilmiyor olsaydı.)
Re: Uzun Hikâye Nereye?
Şu paragrafı buraya da aktarmayı planlıyordum, unutmuşum:
Re: Uzun Hikâye Nereye?
Oktay'ın saptamaları durumumuz için bence gayet açıklayıcı. Ancak özellikle yukarıdaki satırlara takıldım; yeni bir düşünme tarzı isteyen, öneren, işaret eden yaklaşıma... Güzel geliyor bu bana. Kulaktaki tınısı bile. Öte yandan bunun nasıl realize edileceği konusunda bir fikrim yok. (Buradaki realizasyona Oktay'ın itiraz edeceğini bilsem de. )
Lafın kıssası şu: Uzun Hikâye bir platform. Bu platformun amacı öykü temelinde insanların bir araya gelerek azami ölçüde "özenli" bir tartışma yürütmeleri, düşünceler üretmeleri. Lakin kimse bunu yapmaya yeterince istekli görünmüyorsa o zaman yapının varlık nedeni ortadan kalkıyor.
Oktay'ın sözünü ettiği belki başka bir platformun kuruluş manifestosu da olabilir. Buna da karşı çıkmıyorum, hatta Eren'in yazdığı son yazı ve buraya verdiği link bu niyetin bir örneği olarak da görülebilir. Ancak böylesi (İngilizce "it doesn't work"ten aktardığımızı sandığım deyimde olduğu gibi) "işlemiyor" görüntüsü veriyor.
Re: Uzun Hikâye Nereye?
düşünce üretmek gibi bir sorunumuz var mı emin değilim barış. dediğim gibi daha çok, aşırı üretimin yarattığı bir durağanlık söz konusu sanki. o kadar çok şey söyleniyor ki, hiç birinin ikna ediciliği kalmıyor. işte sorun bir üretme değil tüketme sorunu gibi.insanlık, hakikati kaybettiği için tüketmek istemiyor. çünkü daha önce tüm edimlerini hakikat ile haklı çıkarıyordu. işte ahlak, doğruculuk, hakikatçilik insani etkinliğin böylece bir dinamosu idi. işte bu dinamo işlemez olduğunda, mekanizmayı çalıştırmak adına daha çok ve daha çok üretim gerçekleşmeye başlıyor. bu daha çok ve daha çok hakikat yaratılmasıdır ancak bu ters etki yaratıyor. daha çok üretmek sadece daha az isteme ortaya çıkarıyor. çünkü insanlık için hakikat değilde hakikatler olması -yani bu durumun afişe olması- onun geleneksel düşünme tarzına ve dolayısıyla da edimselleşme biçimine aykırı. kendisini domine edebilecek bir hakikat ile karşılaşamayan insanlık, böylece her zamankinden daha çok yığın oluyor. bir yanda aptalca bir new age dini, uzlaşı ve hoş görü; diğer yanda breivik-şu norveçliyi kastediyorum- gibi yığınları ikna etmeye ve insanları tekrar bir hakikate kendilerini adayarak harekete geçmeye çalışan nolstaljik romantizm. her iki tutum da aynı izleği takip ediyor; söylemeye gerek var mı...
"Tanrının ölümünü, büyük bir reddedişe ve kendi üzerimizde sürekli bir zafere dönüştürmezsek, bu kaybın bedelini ödemek zorunda kalırız." ve işte kaldık da.. durum bundan ibarettir; dünya dual yapılar ile işlemeye o kadar alışmış ki; yapı dağıldığı anda sudan çıkmış balığa döndü "insanlık".
Re: Uzun Hikâye Nereye?
Nereden'i kaçırdığım için biraz havada kalacak, yine de bir iki şey söyleyeyim. Hitap meselesi karışık, seçtiğiniz kullanıcı isimleriyle konuşacağım.
oktay'ın yazdıklarını birkaç kez okudum, ayrı bir mesele olarak kendi iç tartışma gündemime aldım. Fakat sitenin şu anki durumu için pek geçerli olduğunu sanmıyorum. Bahsedilen türde bir enflasyon yok. Aksine üye olduğumdan beri dört beş kişinin aktif olduğuna denk geldim, anasayfaya neredeyse hiçbir yazı eklenmedi. Birkaç haiku, üç öykü, iki de okuma odasından metin... Forumun eski günlerini karıştırdığımda çok daha yoğun tartışmaların yaşandığı günlere rastladığım için söylüyorum, bu sorun bana kalırsa siteyi takip eden ya da çalışmalara katılmak isteyen insanların azalmasından kaynaklanıyor. Sürekli bir şekilde, çok yoğun olduğunu tahmin ettiğim insanların enerjisini talep ediyor uzun hikaye, bir yandan da onlara rahatsızlık, neredeyse azap veriyor. Kendini bu nedenle yiyip bitirmesi daha olası. Ayrıca herkes tanışıyor sanırım, bunun yüklediği fazladan bir bağlılık da var. Birbirine karşı bazen can sıkıcı olabilecek türden bir sorumluluk. Daha önceki kullanıcılardan arkadaşınız olanların neden ayrıldığını bilemiyorum tabii.
Barış Acar'ın bahsettiği yaratıcı güç önemli, evet. eren bir öneri yapmış. Bunlar tartışılabilir, fakat öncelikle bir şekilde birileriyle temasa geçilmesi gerekiyor. oktay'ın mesajında önerilenin kendimizi feda edebileceğimiz yeni bir hakikat veya tanrının yerine koyacağımız bir "insan" tahayyülü olmadığını varsayarak uzun hikaye'nin öncelikle eski hareketliliğine doğal bir şekilde kavuşması gerektiğini öne süreceğim, öldürdüğümüz bir tanrı eğer-hiç-ever olmuşsa bırakalım dirilsin, bırakalım yapsın ya da onu bir kenara bırakalım, geçsin. Devam edelim, isterseniz ilerleme dersiniz, isterseniz Barış Acar'ın kafasında çaktığını sandığım türden bir yeniden oluşum.
Bu başlıkta yazılan her mesajın altında ben içten içe hesap soran bir tavır sezinliyorum, en azından şu an kendi adıma bunu hissettim, "o zaman neden öykülere yorum yazmadın" gibisinden. Bu duygunun fazla üretken olduğuna inanmıyorum. Öncelikle bunu kırmakla uğraşmalı belki.
Notos mesela Yazıevi adı altında yeni bir girişimde bulunmuş (http://notosyazievi.blogspot.com/), bu yönde bir talep var ki ticari olarak hamle yapmışlar. Tabii bir satıcı mantığını önermiyorum, sadaka gibi de olmaz fakat uzun hikaye'de yapılmış-yapılabilecek türden faaliyetlere ilgi duyan pek çok kişi olduğunu sanıyorum, böylesi bir atılım risklerin yanında kendi yaratıcı gücünü de yanında getirebilir. Bu yeni bir okuma tarzı olur, tartışma üslubu olur, e-kitap ya da dergi türünden bir proje olur... Ben düşünülmesi taraftarıyım.
Re: Uzun Hikâye Nereye?
Sitenin kurucu kadrosunun tanışık olduğu doğru ve bu bir noktada kaçınılmaz gibi zaten. Başlangıçta işler bir yapı kurabilmek için epey çaba harcandı. Platformu olduğu kadar kurucu kadroyu da bu yeni medium için hazırlamak, donatmak gerekti. Kimi tıkanıp kaldı bu konuda kimi kısa yoldan bir arka kapı buldu kimi de yineleme yöntemiyle varlığını sabitledi.
Öte yandan süreç ilerledikçe arkadaş ya da tanışıkların katkılarının değil, Uzun Hikâye'ye tesadüfen ulaşmış kişilerinin katkılarının daha üretici olduğunu gördük. Ancak bu yine de bir sürekliliğe karşılık gelmedi. Çoğu kişi dönem dönem aktifleşip kayboldu. Bu da internet tabanlı bir platformun doğası elbet. Kötü ya da sıkıcı olan ise yeni güçlerin "sorumluluk" alarak, sürecin dönüştürücü bir parçası olmaya çalışmaması ya da bunu gerçek anlamda becerememesi oldu (belki de burada büyük sorun sitenin mevcut kurucuları ya da yürütülerinin yüklendiği "dil"dir; tam olarak bilemiyorum). Neticede sıkıcı bir bekleme durağına dönüşmeye başladı platform. Bu yüzden de yeni bir kaçış stratejisi arıyor kendine.
Bu arada Notos'un çalışma başlığı üzerinde durduğumuz konulardan biri. Sanırım yakınlarda bu konuda daha geniş bir tartışma yürütebileceğiz.
Re: Uzun Hikâye Nereye?
son bir ayda 5 öykü paylaşılmış, ki ortalama olarak haftada bir öykü paylaşıldığı anlamına geliyor. acaba, bu öyküleri okuyan sayısı -yazmanın okumaktan daha çok çaba gerekticeğini düşünürsek- kaçtır? demek istediğim bununla ilişkili. tabii, okuyup da yorum yapmak istemeyenler de olabilir. şimdi, bu durumu da(okuyup da yorumda bulunmamayı) yaratıcı güç yoksunluğu olarak mı göreceğiz? yoksa, yeterince ayartıcı bir hakikat ile karşılaşılmadığı için mi durum böyle oluyor. (ayrıca durumu uzun hikayeye indirgememek, uzun hikayenin üretim bombarmanın küçük bir parçası olduğunu akılda tutmak gerekiyor sanırım. (filmler, konsol oyunları, tiyatro, tv dizileri, diğer edebiyat platformları, kitaplar, dergiler vs.vs. sonsuzca üreten bir üretim makinesi ile karşı karşıyayız.)
Re: Uzun Hikâye Nereye?
burada paylaşımda bulunan kimse ile kişisel bir ilişkim yok.arkadaşların öykülerine kendimce makul bulduğum sebeplerle yorum yazmayı bırakmıştım. sadece "ölülerin öykülerine" dair yazmaya karar vermiştim.(okuma odasında) ama kimi sebeplerden dolayı burada da pek görünmemeye karar verdim. dolayısıyla bir suçluluk hissetmediğimi söyleyebilirim ve zaten buradaki ilk mesajımda şöyle demiştim :
"Bir suç, tepki, öfke, kendini adama, fikre bağlanarak edimselleşme dinamiğini geride bırakmamız gerekiyor."
Re: Uzun Hikâye Nereye?
Derken aslında yorum yazma mecburiyeti hissetmeyen insanları da içermek istemiştim. Fakat hala bahsettiğiniz çokluğun bu sitenin görece aktif olduğu dönemler için de geçerli olduğunu düşünüyorum, uzun vadede yıpratıcı bir etkisi var fakat bir kırılma noktası değil. İşi yazıların niteliğine de vurmadım ve sayarken kendi metinlerimi herhangi bir değerlendirmeden kaçınmak için bir kenara koydum. Ama ayartıcılıkla ilgili önermenenizin geçerli olması için sanırım önce bu hakikatlare göz atılması gerekiyor. Yani bir başka soru da bu öyküleri okuyan sayısının yanında bu öykülerin varlığından haberdar olanların sayısı.
konusunda haklısınız, aslında biraz da bu sözlerinize gönderme yaparak yazmıştım. Sezdiğim şey söylenenlerden ya da üsluptan kaynaklanmıyor, aksine bu başlığın doğasında ve ne olursa olsun biri bu konuya kafa yorduğunu gösterecek bir biçimde bir mesaj attığında tekrar parlayan bir iletim var. Biraz da Barış Acar'ın çabaları için.
Üç mesajda bana uzun hikaye tarihi de özetlenmiş oldu, en azından.
Re: Uzun Hikâye Nereye?
Sanırım öncelikle şunu söylemeliyim: ne zamandır ben de kullanıcıların gönderdiği öykülere yorum yapmıyorum. Okuma Odası'ndaki öykülerleyse hasbel kader ilgileniyorum. Bu nedenle en baştaki notu gönderirken aslında "neden yorum yapmıyorsunuz?" gibi bir tondan özellikle kaçınmaya çalıştım (bunu ne kadar başarabildiğimi bilemiyorum). Zira ben de üretime katkıda bulunamayan grubun içinde görüyorum kendimi ve bu bana rahatsızlık veriyor.
Bu işe (öykü okuyup üzerine konuşma işine) başladığımızda katkıda bulunan herkesin bunu kefiyle yaptığını hisseder, ben de büyük bir keyif ve mutlulukla söz alırdım öyküler üzerine. Bu "keyif"in artık o kadar sık görünür olmadığını hissediyorum Uzun Hikâye'de. Bunun yaz aylarıyla ilgili olduğunu da pek düşünmüyorum, çünkü yazdan önce de çok farklı sayılmazdık. Dikkat çekmeye çalıştığım da buydu esasında.
Bir yerde şunu da sormuş olduğumu düünüyorum: yazıya dair ne yapmaktan keyif alırsınız?