UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Tokyo Sonatı (Tôkyô Sonata)

30 Ağu 2010
Cihan Başbuğ

Kiyoshi Kurosawa’nın 2008 yapımı filmi Tokyo Sonatası, son dönem Japon sinemasının iyi örneklerinden birisi. 2009'un festival filmlerinden birisi olan Tokyo kısa filmlerinden sonra (üç kısa film), Tokyo'daki yaşamı yakından görme fırsatı yakalıyoruz.

Üniversitedeyken okuduğum Bozkurt Güvenç'in Japon Kültürükitabından sonra Japon sinemasına, kültürüne ilginç bir merak başlamıştı bende. "Koy" bu meraka darbe vursa da özellikle Japon aile yaşamı üzerine düşünülmesi gereken bir fenomen. Kurosawa da tam bu kavramı incelemiş Tokyo Sonatası'nda. Tokyonun hızlı kapital yaşamının gelenekler üzerindeki yıpratıcı etkisi, aile kavramı, statülerin toplumdaki öneminin gittikçe "para" merkezli bir hale gelişi,insanların gittikçe yalnızlaşması...

Filmde, iştan atılan ama bunu ailesine ve çevresine açıklayamayan ve her gün işe gider gibi evden çıkan bir babanın; aile bireyleri için yaşayan ve rollerle gerçeklerini örtüştüremeyen yalnız bir annenin, mutluluğu Amerikan ordusuna katılmakta bulacak olan çocuğun ve tüm bunların ötesinde piyano çalmayı öğrenen dahi bir çocuğun yaşamını izliyoruz.

Teknolojinin, küreselleşmenin çok hızlı ve ezici ilerlediği Japon toplumunda katı gelenekler üzerine oturtulan "aile" kavramının çatlakları gittikçe büyümektedir. Yönetmenin de işaret ettiği problemler ise "içtenlik" ve "özgürlük"ü temsil eden piyano meraklısı çocukla kendini var etmeye uğraşmaktadır. Ama çocuğun piyanoyla uğraşmasından çok eğitiminin tamamlanması herkesin tek isteği. Çok da yabancı olmadığımız değer yargılarını Japon toplumunda görmek şaşırtıcı.

"Kendini gerçekleştirme" uğruna küçük yaşında ailesini karşısına alabilmeyi göze alanan çocuğun oyunculuğu da izlemeye değer.

Kategori:

Re: Tokyo Sonatı (Tôkyô Sonata)

""
“Statü, kişinin toplumdaki konumunu ifade eder. Sözcüğün kökeni Latince “ayakta duruş” anlamına gelen statum fiilidir.”

“Statü, dar anlamıyla, kişinin bir gruptaki resmi ya da mesleki duruşunu belirtir (evli, yüzbaşı, vb.). Fakat daha geniş anlamıyla statü (bizi burada ilgilendiren tam da budur), kişinin dünyanın gözündeki değerini, önemini ifade eder.”

“Merdivendeki (Statü basamakları) konumumuz bizim için çok önemlidir, çünkü benlik imgemiz (kendimizi nasıl algıladığımız) başkalarının bizi nasıl algıladığıyla birebir alakalıdır. Nadir istisnalar dışında (Sokrates ve İsa gibi), hepimiz kendimize tahammül edebilmek için dünyanın bize saygı duyduğuna dair birtakım işaretler arar, onlara bel bağlarız.”

Statü Endişesi.Alain de Botton.Sel Yayıncılık.Sayfa:7-8

Toplumdaki en önemli statü belirleyicilerden birisi kişinin mesleğidir. Baba Sasaki’nin işten atılması, evdekilerin haberi olmadığı halde, otoritesinin düşmesine neden olacaktır. Film boyunca işe gidiyormuş gibi her dışarıya çıktığında giymek zorunda olduğu takım elbise, kravat gibi öğeler statünün giyime, dış görünüme dönük önemli bir unsurlarındandır. İşte bu nedenle, çalıştığı eski işinin kendisine sağladığı statüden çok daha düşük bir iş olan; büyük bir marketin temizliğinde gün boyu tuvalet temizliği gibi işlerde çalışıp, işini bitirdiğinde, takım elbisesini giyerek, kravatını takmadan evine dönmez. Evdeki en yakınlarına değil işten atıldığını açıklamak, daha düşük statülü bir işte çalıştığını hissettirmekten bile çekinmektedir.

Bunun yanında eşi, işten atıldığı andan itibaren durumu bilmekte, kocasının otoritesini düşünerek bunu belli etmemektedir. İşsizlik ve önceki konumundan daha düşük işlerde çalışmak, iş aramak Baba Sasaki’yi duygusal yönden yıpratmıştır. Büyük oğlu izin vermediği halde Amerikan Ordusuna katılır. Küçük oğlu Kenji ailesinden habersiz piyano dersleri alır. Piano öğretmeninin yazdığı bir mektupta, oğullarının piyano konusunda çok yetenekli olduğunu, onu daha yüksek bir okula göndermelerinin uygun olacağını öğrenir. Babanın ilk tepkisi, oğlunun yetenekli oluşuna sevinmek olacağı yerde, büyük oğlunun otoritesini hiçe sayarak evi terk edişinin acısını ondan çıkarırcasına küçük oğluna karşı anlayışsız ve sert davranır.

Film boyunca sorguladığım kavramlar; otorite, iş, işsizlik, statü ve statü endişesinin insanı, devamında da aileyi nasıl etkilediği üzerineydi. Burada babanın belki bir parça abartılmış iş-statü-otorite kavramları, aileyi yıkıma götüren korkuların, abartılmış değer yargılarının ve şiddetin kaynağındaki toplumsal, düzensel dayatmanın, siyasal sistemin asıl gerçek neden olduğunu daha bir ön plana çıkarıyor.

Tokyo Sonata izlenip, üzerinde düşünülmesi gereken bir film bence. Cihan Başbuğ'a böylesi yerinde bir öneri için teşekkür ederim.


Re: Tokyo Sonatı (Tôkyô Sonata)

Gerçekten ilginç bir film sanırım neyapıp edip izleyeceğim.Önerin için teşekkürler.