UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Oscarlı Belgesel: Koy

08 Tem 2010
Barış Acar

2010 en iyi belgesel Oscar'ını kazanmış olan Louie Psihoyos imzalı Koy'u (Cove) nihayet izleyebildim.

1960'lı yılların sevilen yapımı Flipper dizisinin yunuslarını yakalayan ve eğiten, bu çalışmasıyla dünya çapında su parklarının gelişmesine ve yunus ticaretine vesile olan Ric O'Barry'nin başrolünde yer aldığı belgeselde, O'Barry'nin Flipper'ın ölümüyle birlikte doğal yaşamı koruma eylemcisine dönüşmesi ve bu ticaretin dünyadaki en önemli merkezi olan Taiji'de yapılan katliamları ifşa etme çabasını konu ediniyor Koy.

Belgesel, bir yandan yunus ve dolayısıyla memelileri kapsayan üst tür olarak balina ticaretinin dünya çapında nasıl işlediğini ele alırken, bir yandan da Taiji'de, su parklarında stres altında bir yaşama mahkûm edilen yunusların durumunu ve seçilmeyen yunusların yakalandıkları koyun arka tarafında nasıl vahşice katledildiklerini belgelemeye odaklanıyor. Gerçekten de, akıllı memeliler olarak bildiğimiz yunusların, yaşamlarını kendi istekleriyle (nefes almayı bilinçli olarak bırakarak) sonlandırdıklarını, O'Barry'nin deyimiyle "intihar" ettiklerini öğrenmem benim için sarsıcıydı. Dünyanın en gelişmiş sonar sistemine sahip olan bu canlıların, deniz altında üretilen yüksek desibelli çekiç sesleriyle koya sürüklenerek yakalanmalarından başlayarak ilerleyen süreç tüyler ürpertici.

Eylemci grup, daha havaalanından başlayarak, koyda yaşananları belgelemek için yetkililerle dişe diş bir mücadele içinde hareket ediyor. Sonunda ise, tam da Japonya'nın balinadan sorumlu bakanı dünya ölçeğinde izin alabilmek için yunusların gelişkin teknik yöntemlerle öldürüldüğünü söylerken, Ric O'Barry vücuduna bağladığı bir monitörle, koyda yaptıkları çekimlerde elde ettikleri, zıpkınlanan, kesilen ve sağa sola kaçışarak kurtulmaya çalışan, kan gölü içinde çırpınan yunus görüntüleriyle salona dalıyor.

Epey dallanan budaklanan düşünceler yarattı bu film bende. Öncelikle, eylemci (bugün moda olan İngilizce adlandırmasıyla "aktivist") olmanın ne demek olduğu üzerine uzayan bir dizi düşünce. Bunun ardından, bütün Anglo-sakson dünyasına sirayet etmiş görme biçimi (eylemin başarıya ulaşma öyküsü ve bunun belgesel tarafından işlenişi) hakkında sorular. Nedense en sonda da, başka bir canlı türünün yaşamasına karşı gösterdiğimiz saygısızlık/ bayağılık/ çirkinlik geldi yüzüme çarptı.

Olayların "gerçeklik" olarak bir mantık dizgesi üzerine yerleştirilmesi sırasındaki manipülasyonu bunların içinde en çok üzerinde durulmayı hak eden konu kanımca. Son olarak altını çizdiğim nokta da burada çözüme kavuşuyor bence. Düşünmeli.

Kategori:

Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Balinaların şartlandırılmalarını, eğitim olarak değerlendiren ve bu gösteride olmaktan büyük zevk duyan insanların "eğitim-şartlandırma" ilişkisini sorgulamaları lazım.
Eğitim felsefesinin temel sorularından biridir balina örneği. "Eğitim nedir?"i bulmak için bu örneği düşünürüm hep.


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Bu belgesel eski yunus eğitmeni Ric O’Barry'nin ve sinemacılar, eylemciler, dalgıçlardan oluşan bir ekibinin japon balıkçılarının nasıl yunus katliamı yaptıklarını konu ediyor.Dikenli teller ve yasak tabelalarıyla çevrili körfezde karanlık bir gerçek yatıyor ve bu ekip o gerçeği çok profesyonel bir şekilde aşikare çıkarıyor. Ve sonuç bu belgeselin en iyi belgesel ödüllerinin ardından,en iyi belgesel dalında 2010 Oscar’ını kazanan film olması taktire layık. Emeğinize sağlık.....


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Bir süre önce izlemiştim "Koy"u. Etkileyici bir belgeseldi. Bu belgeseli izleyip de beğenenlere "Earthlings" adlı belgeseli de önerebilirim. Ama bir uyarıda bulunmalıyım;
-Aşırı şiddet ve etkileyici görüntüler içeriyor.
İnsanların hayvanlara yaptığı akla sığmaz işkenceleri anlatıyor belgesel. Başladıktan beş dakika sonra, bitene kadar,kendi kendime, "Artık bu kadar da olamaz. Bundan daha fazlasına dayanamam." dedim. Bu belgeseli izledikten sonra et yediğim her zaman aklıma geldi.
Tekrar uyarıyorum, izledikten sonra bazı şeyler eskisi gibi olmayabilir.


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Belgeseli izleyemeyenler için fırsat:

""
NTV Yeşil Ekran’ın katkılarıyla İstanbul Film Festivali’nin yanı sıra ve geçen ay sinemada da gösterilen, bu yıl en çok ses getiren belgesel filmi Oscar ödüllü 'Koy/The Cove', 16 Temmuz Cuma günü 22:00’de NTV’de yayınlanacak.(Kaynak)


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Mehmet Sürücü dedi ki:
Bu belgeseli izleyip de beğenenlere "Earthlings" adlı belgeseli de önerebilirim. Ama bir uyarıda bulunmalıyım;
-Aşırı şiddet ve etkileyici görüntüler içeriyor.
İnsanların hayvanlara yaptığı akla sığmaz işkenceleri anlatıyor belgesel. Başladıktan beş dakika sonra, bitene kadar,kendi kendime, "Artık bu kadar da olamaz. Bundan daha fazlasına dayanamam." dedim. Bu belgeseli izledikten sonra et yediğim her zaman aklıma geldi.
Tekrar uyarıyorum, izledikten sonra bazı şeyler eskisi gibi olmayabilir.

Earthlings'i izledim ya da tahammül edebildiğim kadar bir kısmına bakabildim demeli. Hayvan katliamları ve eziyetler insana vejeteryan olmayı ciddi ciddi düşündürüyor. Koy'da olduğu gibi bu filmde de yunus katliamlarına yer verilmiş. Dayanabileceğini düşünenler için belgesel google video'ya yüklenmiş:


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Apaçık bir "insan" manzarası zannımca film.
Bir insan bedenindeki ruhun cenneti mi, cehennemi mi yaşatabileceğine dair.

Fakat doğanın kendince müthiş bir dengesi var.
"Aldığının yerine verirsin."

İnsanoğlu doğadan aldıkları yerine neleri feda etmek zorunda kalacağına dair çok düşündürücü...


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Earthlings'deki canlı canlı kürkü yüzülen tilki gözümün önünden gitmiyor. Başka bir canlıyı kendine post olarak kullanmayı hangi canlı düşünebilir ki! Peki, sadece canlıyken bunun yapılması mı içimizi acıtan?


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Barış Acar dedi ki:
Earthlings'deki canlı canlı kürkü yüzülen tilki gözümün önünden gitmiyor. Başka bir canlıyı kendine post olarak kullanmayı hangi canlı düşünebilir ki! Peki, sadece canlıyken bunun yapılması mı içimizi acıtan?

Şu son cümle çağrışım yarattı.
"canlıyken bunun yapılması mı içimizi acıtan?"
Şu sıralar İstanbul'da Body Worlds adında bir sergi var, Gunther Von Hagens adında bir bilim adamınca eşi ile ölü insan bedenlerinden yapılan.
Sergiyi gördünüz mü bilmiyorum.
Fakat şunu söylemeliyim insan ruhu o denli karanlık koridorlara kilitli ki, o eşikler adımlanırsa karşılaşılacak şeyler acıtmanın ötesinde kimi zaman.
Ölü bir insan bedeninin derisini sinirlerine varana dair plastik bir bebeğe dönüştürür gibi söküp yeniden biçimlendirebilyorsa neleri yapamaz ki?

"İnsan" denen varlık doğanın efendisi olmadığını, kardeşi olduğunu acaba nasıl anlayacak?


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Body Worlds sergisini de içim kalka kalka gezmiştim. Tıp bilimini hiç anlamamışımdır zaten. İnsanın içini açıp ne bulacaklarını sanıyorlar ki.

İnsanın içi de hâlâ insan mı?

Sergiden:

body_thinker_394x450.jpg

Re: Oscarlı Belgesel: Koy

ntvmsnbc.com Ric O'Barry ve Louie Psyihoyos ile yapılmış bir röportajı Türkçeye çevirmiş: "Koy'un öyküsünü anlattılar". Çeviri ne yazık ki pek özenli değil, ama filmi izlemek konusundaki merakımı daha da artırdı bu rçportaj. Meraklısına...


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Sonunda izleyebildim Koy'u. Yunus katliamını duygu istismarına kaçmadan ama çarpıcı biçimde yansıtmış film ekibi. Filmin bir yerinde Japonya'nın yunus katliamı konusundaki tavrını imparatorluktan miras alınmış milliyetçi bir gururla açıklayan yorumcunun söyledikleri beni düşündürdü. Ama beni en çok etkileyen yunusların belki insanoğlundan daha zeki/ akıllı canlılar olabileceği yönünde yapılan tespitlerdi. Bu nedenle filmi izlerken iki şeyi aklımdan çıkaramadım:
1. Barış'ın "Yazının Reddi" gönderisi bağlamında yaptığımız tartışmalar;
2. Douglas Adams'ın ünlü başyapıtı Otostopçunun Galaksi Rehberi'nde yunuslara verilen rol. Onların yıllarca insanları yaklaşmakta olan felaket hakkında uyarmaya çalıştıkları, ama bütün çabalarına karşın insanların yunusları alkışlayıp onlara balık vermekten başka bir şey yapmamaları, en nihayetinde yunusların dünya yok edilmeden hemen önce dünyayı bir şarkı eşliğinde terk etmeleri: "So long, and thanks for all the fish."

Video, başka yerde bulamadığım için yalnızca Youtube izleyebilenler için geliyor:


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Bu sıralar bu minvalde ne kadar çok belgesel yapılmış. Yemek A.Ş. filminde Amerikan yemek endüstrisi üzerinden olayın başka bir boyutu ele alınmış.

Cinedergi'de şöyle denmiş:

""
Ozon tabakası deliniyor. Küresel ısınma yüzünden mevsimler değişiyor ve gezegeni dramatik bir son bekliyor. Çevreci örgütler protesto ediyor. Çeşitli kurumlar toplanıyor falan filan. Ben şimdi size soruyorum. Şu anki sistemle kendi yiyeceğini zehirleyen bir adam ozonun delinmesini ne kadar önemser. Sonunu ölüm olduğunu bile bile genleriyle oynadığı yiyecekleri kendisi de yiyen bir adam küresel ısınmayı ne kadar takar. Kapitalizmin bir ruh durumu olduğunu kabul edersek bu ruh ölmeden bu sistem nasıl son bulabilir? (Kaynak)


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

""
Japonya'nın güneyinde bulunan Okinawa Churaumi Akvaryumu’ndaki gösteri sırasında dışarı atlayan yunus Kuru, izleyicileri şaşkınlığa uğrattı.

Yunus havuzdan dışarı atlayınca telaşa kapılan çalışanlar, hayvanı tekrar suya sokmaya çalışırken diğer yunuslar da havuzun Kuru’nun düştüğü kenarına toplandı.

O sırada eğlence parkında çekim yapan, yunusları özgürleştirme çalışmalarıyla tanınan “Flipper” dizisinin eski eğitmeni Ric O’Barry bu görüntülerin esaret altındaki hayvanların çektiği acıyı gösterdiğini söyledi. 70 yaşındaki O’Barry, "Hayatına son vermek istedi, bir insan kendini neden bir binadan aşağıya atsın ki" diye konuştu. (Kaynak)


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Daha önce sözünü ettiğim Yemek A.Ş. belgeselini bugün izleyebildim. Amerikan gıda endüstrisinin mısır üretimini neden ve nasıl desteklediği, cola'dan pile, içeceklerden hayvan yemine dek her yerde kullanılan bu ürünün aşırı kullanımının yol açtığı hastalık ve mutasyonlar güçlü bir dille anlatılmış; beni çok etkiledi.

Aşırı beslenmekten ötürü gövdelerini taşıyamadıkları için yürüyemeyen tavuklar, yirmi sene olan yaşam sürelerini dört sene olarak yaşayan büyük baş hayvanlar, ot yerine mısır yemek zorunda kaldıkları için kolibasili üreten, sindirim yapamadıkları için sırtlarından gövdelerine açılan bir delikle işkembeleri boşaltılan inekler... (Uff, daha fazlasını anlatmak istemiyorum.)


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

""
(Uff, daha fazlasını anlatmak istemiyorum.)

Sabah kalkar kalkmaz kötü bir seçim yaptım. Yemek A.Ş. belgeselini izlemeye başladım. Duygularımda, midemde, hoş olmayan değişimler yarattı şu ana kadar izlediklerim. Daha ayrıntılı tartışılmasını düşündüğüm bu konularda birkaç şey var. Tavuk-yiyecek yaklaşımı. Yedikleri bir yiyecekteki E-Coliden zehirlenerek çocuğu ölen annenin dramı, Barış'ın sözünü ettiği, sırtında soba borusunun gireceği kadar geniş bir delikten ineğin içine elini sokmuş bir adam...

Anlatılması zor şeyler. izlenmesi de öyle... Ama çok önemli bence...


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Food Inc-Yemek AŞ nin sonundaki bazı uyarıları buraya alma gereği duydum.

""
Bu sistemin değişmesi için oy verebilirsiniz. Günde üç defa.(üç öğün yemek)

İşçisine, hayvanına, çevresine saygı duyan şirketlerden alın.

Markete gittiğinizde sezonunda(mevsiminde) üretilmiş ürünleri alınız.

İçinde ne olduğunu bildiğiniz ürünleri alın, etiketleri okuyun. Organik ürünleri alın.

Yerel ürünler alın. (Yakın yerlerden geldikleri için ulaşım maliyetleri azalıyor) Çiftçi marketlerinden alın.

Küçük bile olsa, bir bahçeniz olsun.

Ailenizle yemek pişirin ve beraberce yiyin.

Herkesin sağlıklı gıdaya hakkı var.

Çiftçilerin ürünlerini satabilmesini sağlayın.

Okulunuzdan (işyerinizden) öğle yemeklerinin sağlıklı olmasını isteyin.

Nezaketle bizi sağlıklı tutacak gıdaları isterseniz, gezegenimiz sağlıklı olur.

Dünyayı değiştirebilirsin.her ısırmanda.

Değişim için aç mısın ?


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

Belgeselde takıldığım bir vurgu vardı. Muhtemelen bu Bakma ve Görme Biçimleri başlıklı notlarımın devamında da tartışma konusu edilecek. Ancak kısaca buraya not düşmeli.

Yemek A.Ş.'nin henüz başlarında gıda endüstrisinin gelişmesi ve örneğin hayvan yetiştiriciliği konusunda gösterdiği aşırı büyüme, et fiyatlarının başka türlü ucuzlayamayacağı ve yoksul insanların ancak bu sayede protein tüketebilecekleri şeklindeki garip bir tezle açıklanmaya çalışılıyordu. Ne de olsa aşırı üretim fiyatları aşağı çekiyordu.

Bu argüman elbette büyük oranda hatalı. En azından varolan üretim biçimi ve tüketim alışkanlılarını mutlak varsayan çarpık bir dünya görüşünün uzantısı. Merkezlerde toplanmış, uzmanlaşmaya itilerek yalnızlaştırılmış, üretimiyle tüketimi arasında insanî bir korelasyon kuramamış bir ekonomik sistem için geçerli ancak bu düşünüş biçimi. Oysa tarih içinde bu üretim biçimi süreksiz değildi. Ondan önce de insanlar yaşıyor, üretiyor ve gereksinimlerini karşılayabiliyorlardı. Muhtemelen ondan sonra da bunu becermeye devam edecekler.

Belgeselin bu anlamda bana söylediği, yalnızca, mevcut ekonomik sistemin yürürlükte kaldığı süre boyunca yeryüzü kaynaklarına ne ölçüde zarar verdiği oldu.


Re: Oscarlı Belgesel: Koy

İki belgeseli de izleme fırsatı buldum. "Koy"u izledikten sonra bir süre kendime gelemedim. "Birleşmiş Milletler" türevi kuruluşların da küreselleşmeye ne kadar hizmet edebildiğini gördüm. Japonya gibi "panda" sahiplenmesiyle dünyaya hayvanseven görüntüler çizen bir ülkede bu tip olayların nasıl gerçekleşebildiğini şaşırarak izledim. Koyda nöbet bekleyen, aktivistleri kamerayla takip eden adamın bakışları ne kadar kötüydü...

"Yemek A.Ş."nin de okullarda, kalabalık alanlarda insanlara gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta okulda, bu kış öğrencilerime izletmeyi de düşünüyorum. Tabi köy öğrencilerin bu tip sorunları yok ama özellikle şehirlerde, AVM'lerle yayılan sağlıksız yemek kültürünün önlenmesi için ciddi önlemlere ihtiyaç var.