Oscarlı Belgesel: Koy
2010 en iyi belgesel Oscar'ını kazanmış olan Louie Psihoyos imzalı Koy'u (Cove) nihayet izleyebildim.
1960'lı yılların sevilen yapımı Flipper dizisinin yunuslarını yakalayan ve eğiten, bu çalışmasıyla dünya çapında su parklarının gelişmesine ve yunus ticaretine vesile olan Ric O'Barry'nin başrolünde yer aldığı belgeselde, O'Barry'nin Flipper'ın ölümüyle birlikte doğal yaşamı koruma eylemcisine dönüşmesi ve bu ticaretin dünyadaki en önemli merkezi olan Taiji'de yapılan katliamları ifşa etme çabasını konu ediniyor Koy.
Belgesel, bir yandan yunus ve dolayısıyla memelileri kapsayan üst tür olarak balina ticaretinin dünya çapında nasıl işlediğini ele alırken, bir yandan da Taiji'de, su parklarında stres altında bir yaşama mahkûm edilen yunusların durumunu ve seçilmeyen yunusların yakalandıkları koyun arka tarafında nasıl vahşice katledildiklerini belgelemeye odaklanıyor. Gerçekten de, akıllı memeliler olarak bildiğimiz yunusların, yaşamlarını kendi istekleriyle (nefes almayı bilinçli olarak bırakarak) sonlandırdıklarını, O'Barry'nin deyimiyle "intihar" ettiklerini öğrenmem benim için sarsıcıydı. Dünyanın en gelişmiş sonar sistemine sahip olan bu canlıların, deniz altında üretilen yüksek desibelli çekiç sesleriyle koya sürüklenerek yakalanmalarından başlayarak ilerleyen süreç tüyler ürpertici.
Eylemci grup, daha havaalanından başlayarak, koyda yaşananları belgelemek için yetkililerle dişe diş bir mücadele içinde hareket ediyor. Sonunda ise, tam da Japonya'nın balinadan sorumlu bakanı dünya ölçeğinde izin alabilmek için yunusların gelişkin teknik yöntemlerle öldürüldüğünü söylerken, Ric O'Barry vücuduna bağladığı bir monitörle, koyda yaptıkları çekimlerde elde ettikleri, zıpkınlanan, kesilen ve sağa sola kaçışarak kurtulmaya çalışan, kan gölü içinde çırpınan yunus görüntüleriyle salona dalıyor.
Epey dallanan budaklanan düşünceler yarattı bu film bende. Öncelikle, eylemci (bugün moda olan İngilizce adlandırmasıyla "aktivist") olmanın ne demek olduğu üzerine uzayan bir dizi düşünce. Bunun ardından, bütün Anglo-sakson dünyasına sirayet etmiş görme biçimi (eylemin başarıya ulaşma öyküsü ve bunun belgesel tarafından işlenişi) hakkında sorular. Nedense en sonda da, başka bir canlı türünün yaşamasına karşı gösterdiğimiz saygısızlık/ bayağılık/ çirkinlik geldi yüzüme çarptı.
Olayların "gerçeklik" olarak bir mantık dizgesi üzerine yerleştirilmesi sırasındaki manipülasyonu bunların içinde en çok üzerinde durulmayı hak eden konu kanımca. Son olarak altını çizdiğim nokta da burada çözüme kavuşuyor bence. Düşünmeli.
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Balinaların şartlandırılmalarını, eğitim olarak değerlendiren ve bu gösteride olmaktan büyük zevk duyan insanların "eğitim-şartlandırma" ilişkisini sorgulamaları lazım.
Eğitim felsefesinin temel sorularından biridir balina örneği. "Eğitim nedir?"i bulmak için bu örneği düşünürüm hep.
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Bu belgesel eski yunus eğitmeni Ric O’Barry'nin ve sinemacılar, eylemciler, dalgıçlardan oluşan bir ekibinin japon balıkçılarının nasıl yunus katliamı yaptıklarını konu ediyor.Dikenli teller ve yasak tabelalarıyla çevrili körfezde karanlık bir gerçek yatıyor ve bu ekip o gerçeği çok profesyonel bir şekilde aşikare çıkarıyor. Ve sonuç bu belgeselin en iyi belgesel ödüllerinin ardından,en iyi belgesel dalında 2010 Oscar’ını kazanan film olması taktire layık. Emeğinize sağlık.....
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Bir süre önce izlemiştim "Koy"u. Etkileyici bir belgeseldi. Bu belgeseli izleyip de beğenenlere "Earthlings" adlı belgeseli de önerebilirim. Ama bir uyarıda bulunmalıyım;
-Aşırı şiddet ve etkileyici görüntüler içeriyor.
İnsanların hayvanlara yaptığı akla sığmaz işkenceleri anlatıyor belgesel. Başladıktan beş dakika sonra, bitene kadar,kendi kendime, "Artık bu kadar da olamaz. Bundan daha fazlasına dayanamam." dedim. Bu belgeseli izledikten sonra et yediğim her zaman aklıma geldi.
Tekrar uyarıyorum, izledikten sonra bazı şeyler eskisi gibi olmayabilir.
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Belgeseli izleyemeyenler için fırsat:
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Earthlings'i izledim ya da tahammül edebildiğim kadar bir kısmına bakabildim demeli. Hayvan katliamları ve eziyetler insana vejeteryan olmayı ciddi ciddi düşündürüyor. Koy'da olduğu gibi bu filmde de yunus katliamlarına yer verilmiş. Dayanabileceğini düşünenler için belgesel google video'ya yüklenmiş:
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Apaçık bir "insan" manzarası zannımca film.
Bir insan bedenindeki ruhun cenneti mi, cehennemi mi yaşatabileceğine dair.
Fakat doğanın kendince müthiş bir dengesi var.
"Aldığının yerine verirsin."
İnsanoğlu doğadan aldıkları yerine neleri feda etmek zorunda kalacağına dair çok düşündürücü...
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Earthlings'deki canlı canlı kürkü yüzülen tilki gözümün önünden gitmiyor. Başka bir canlıyı kendine post olarak kullanmayı hangi canlı düşünebilir ki! Peki, sadece canlıyken bunun yapılması mı içimizi acıtan?
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Şu son cümle çağrışım yarattı.
"canlıyken bunun yapılması mı içimizi acıtan?"
Şu sıralar İstanbul'da Body Worlds adında bir sergi var, Gunther Von Hagens adında bir bilim adamınca eşi ile ölü insan bedenlerinden yapılan.
Sergiyi gördünüz mü bilmiyorum.
Fakat şunu söylemeliyim insan ruhu o denli karanlık koridorlara kilitli ki, o eşikler adımlanırsa karşılaşılacak şeyler acıtmanın ötesinde kimi zaman.
Ölü bir insan bedeninin derisini sinirlerine varana dair plastik bir bebeğe dönüştürür gibi söküp yeniden biçimlendirebilyorsa neleri yapamaz ki?
"İnsan" denen varlık doğanın efendisi olmadığını, kardeşi olduğunu acaba nasıl anlayacak?
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Body Worlds sergisini de içim kalka kalka gezmiştim. Tıp bilimini hiç anlamamışımdır zaten. İnsanın içini açıp ne bulacaklarını sanıyorlar ki.
İnsanın içi de hâlâ insan mı?
Sergiden:
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
ntvmsnbc.com Ric O'Barry ve Louie Psyihoyos ile yapılmış bir röportajı Türkçeye çevirmiş: "Koy'un öyküsünü anlattılar". Çeviri ne yazık ki pek özenli değil, ama filmi izlemek konusundaki merakımı daha da artırdı bu rçportaj. Meraklısına...
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Sonunda izleyebildim Koy'u. Yunus katliamını duygu istismarına kaçmadan ama çarpıcı biçimde yansıtmış film ekibi. Filmin bir yerinde Japonya'nın yunus katliamı konusundaki tavrını imparatorluktan miras alınmış milliyetçi bir gururla açıklayan yorumcunun söyledikleri beni düşündürdü. Ama beni en çok etkileyen yunusların belki insanoğlundan daha zeki/ akıllı canlılar olabileceği yönünde yapılan tespitlerdi. Bu nedenle filmi izlerken iki şeyi aklımdan çıkaramadım:
1. Barış'ın "Yazının Reddi" gönderisi bağlamında yaptığımız tartışmalar;
2. Douglas Adams'ın ünlü başyapıtı Otostopçunun Galaksi Rehberi'nde yunuslara verilen rol. Onların yıllarca insanları yaklaşmakta olan felaket hakkında uyarmaya çalıştıkları, ama bütün çabalarına karşın insanların yunusları alkışlayıp onlara balık vermekten başka bir şey yapmamaları, en nihayetinde yunusların dünya yok edilmeden hemen önce dünyayı bir şarkı eşliğinde terk etmeleri: "So long, and thanks for all the fish."
Video, başka yerde bulamadığım için yalnızca Youtube izleyebilenler için geliyor:
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Bu sıralar bu minvalde ne kadar çok belgesel yapılmış. Yemek A.Ş. filminde Amerikan yemek endüstrisi üzerinden olayın başka bir boyutu ele alınmış.
Cinedergi'de şöyle denmiş:
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Daha önce sözünü ettiğim Yemek A.Ş. belgeselini bugün izleyebildim. Amerikan gıda endüstrisinin mısır üretimini neden ve nasıl desteklediği, cola'dan pile, içeceklerden hayvan yemine dek her yerde kullanılan bu ürünün aşırı kullanımının yol açtığı hastalık ve mutasyonlar güçlü bir dille anlatılmış; beni çok etkiledi.
Aşırı beslenmekten ötürü gövdelerini taşıyamadıkları için yürüyemeyen tavuklar, yirmi sene olan yaşam sürelerini dört sene olarak yaşayan büyük baş hayvanlar, ot yerine mısır yemek zorunda kaldıkları için kolibasili üreten, sindirim yapamadıkları için sırtlarından gövdelerine açılan bir delikle işkembeleri boşaltılan inekler... (Uff, daha fazlasını anlatmak istemiyorum.)
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Sabah kalkar kalkmaz kötü bir seçim yaptım. Yemek A.Ş. belgeselini izlemeye başladım. Duygularımda, midemde, hoş olmayan değişimler yarattı şu ana kadar izlediklerim. Daha ayrıntılı tartışılmasını düşündüğüm bu konularda birkaç şey var. Tavuk-yiyecek yaklaşımı. Yedikleri bir yiyecekteki E-Coliden zehirlenerek çocuğu ölen annenin dramı, Barış'ın sözünü ettiği, sırtında soba borusunun gireceği kadar geniş bir delikten ineğin içine elini sokmuş bir adam...
Anlatılması zor şeyler. izlenmesi de öyle... Ama çok önemli bence...
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Food Inc-Yemek AŞ nin sonundaki bazı uyarıları buraya alma gereği duydum.
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
Belgeselde takıldığım bir vurgu vardı. Muhtemelen bu Bakma ve Görme Biçimleri başlıklı notlarımın devamında da tartışma konusu edilecek. Ancak kısaca buraya not düşmeli.
Yemek A.Ş.'nin henüz başlarında gıda endüstrisinin gelişmesi ve örneğin hayvan yetiştiriciliği konusunda gösterdiği aşırı büyüme, et fiyatlarının başka türlü ucuzlayamayacağı ve yoksul insanların ancak bu sayede protein tüketebilecekleri şeklindeki garip bir tezle açıklanmaya çalışılıyordu. Ne de olsa aşırı üretim fiyatları aşağı çekiyordu.
Bu argüman elbette büyük oranda hatalı. En azından varolan üretim biçimi ve tüketim alışkanlılarını mutlak varsayan çarpık bir dünya görüşünün uzantısı. Merkezlerde toplanmış, uzmanlaşmaya itilerek yalnızlaştırılmış, üretimiyle tüketimi arasında insanî bir korelasyon kuramamış bir ekonomik sistem için geçerli ancak bu düşünüş biçimi. Oysa tarih içinde bu üretim biçimi süreksiz değildi. Ondan önce de insanlar yaşıyor, üretiyor ve gereksinimlerini karşılayabiliyorlardı. Muhtemelen ondan sonra da bunu becermeye devam edecekler.
Belgeselin bu anlamda bana söylediği, yalnızca, mevcut ekonomik sistemin yürürlükte kaldığı süre boyunca yeryüzü kaynaklarına ne ölçüde zarar verdiği oldu.
Re: Oscarlı Belgesel: Koy
İki belgeseli de izleme fırsatı buldum. "Koy"u izledikten sonra bir süre kendime gelemedim. "Birleşmiş Milletler" türevi kuruluşların da küreselleşmeye ne kadar hizmet edebildiğini gördüm. Japonya gibi "panda" sahiplenmesiyle dünyaya hayvanseven görüntüler çizen bir ülkede bu tip olayların nasıl gerçekleşebildiğini şaşırarak izledim. Koyda nöbet bekleyen, aktivistleri kamerayla takip eden adamın bakışları ne kadar kötüydü...
"Yemek A.Ş."nin de okullarda, kalabalık alanlarda insanlara gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta okulda, bu kış öğrencilerime izletmeyi de düşünüyorum. Tabi köy öğrencilerin bu tip sorunları yok ama özellikle şehirlerde, AVM'lerle yayılan sağlıksız yemek kültürünün önlenmesi için ciddi önlemlere ihtiyaç var.