"Sözcük"ten "Öykü"ye...
Doğaçlamaya ve rastlantının zoruna hep inanmışımdır. Hiç, biçim, sıra, izan gözetmeden hemen ekliyorum; ilk atölye ödevimiz:
""
narincir yazdı:
bir tek sözcük üzerine yazmak. sevdiğim bir alıştırmadır benim. diyelim ilk sözcük kibrit birisi kibritten çağrışımla bir doğaçlama yapar ve sonunda yeni bir sözcük verir ödev. yazan bir sonraki sözcüğü belirleme hakkına sahip olur. her sözcük bir kere bir kişi tarafından yazılır. Ya da benzer bir şekilde bir sözcük sürekli açık kalabilir, isteyen herkes o başlığa yazabilir, gibi..
Dileyen önden buyursun. Hoşgeldin Ramazan!
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Nedense, kabak tatlısı deyince çoğu zaman içimden gülmek gelir:hem kabak hem tatlı. Hani, kabak tadı verdi, deriz ya, sanki öyle diyenlere nisbet olsun diye, kabak tatlısı, uydurulmuş gibime, yani o söz aklımdayken,tam tatlı değilmiş gibime gelir. (Ne olursa olsun, kabak tadını, tatlıya çevirmek güzel bir şey ama.) Halbu ki ne tatlıdır! Bir de bal kabağından yapılırsa tadından yenmez. Amma suda haşlanmışı vardır, daha doğrusu çoğun buharda haşlanır, içine bir gram şeker konmadan, balkabağından...Bilirsin sen, unutmadıysan. Pek güzel yapardım gençliğimde, ne zaman istesen, hay hay! derdim, koşardım kollarımı çemriyerek, bizimkinde yoksa komşunun bostanına. iki çift güzel laf işitmek içindi hepsi, yoksa sana, senin mavi gözlerine vurulduğumdan değildi. Ne zamanki kabak tatlısı benim sevgimden öne geçmişti, o zaman, vurgunluğum gözlerinden vazgeçip karadenizin mavilerine yönelmişti. Belki de bundan biraz da kabak tatlısı deyince içimden ağlamakla karışık gülmek gelir.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Ne yalan söyleyeyim İğneci'nin iğnesi iyi bir çift kelam getirdi nihayet, üçgen öykücüğünüzü beğendim efendim.
Sevgili Elif senin de zeytuni öykücüğünü beğendim.
Bu arada nurtenöztürk, size ve pırıltılı zekanıza şapka çıkarıyorum.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Ben de bir şeyler yazayım dedim bugün ama Nurten Öztürk yeni sözcüğü vermemiş. Bekliyoruz.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Afedersiniz, sözcük vermeyi unutmuşum.
Yeni sözcük:mavi
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
nurten aksakal, teşekkürler .
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
sevgili hamsi nurtenciğim çipura nurtene zekanız konusunda aculi bir denden korum
elif zeytuni gözlerine bakakaldığım adamcağızıma da yakıştı öykündeki uyku mahmurluğu eline sağlık....=))
nurten kabak tadı verdirmeden ama veren kabakları da atlamayan kaleminden öperim ... aaa smiley adamcıklarda öpcük yokmus bu önce öpüp sonra çiçek veriyor sanırsam
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Maviye maviye çalar gözlerin deniz mavisine ... bu şiir dolandı dilime yine.Hüzünlü bir kışın evden içeri sokulmaya çalıştığı günlerde onu bekliyorum yine penceremde. Aman nasıl olsa döner demiştim kendimi avutmak için, dönmedi. Bu ikinci kış onsuz, camlarda. Masmavi gözlerini hüzünle yere indirişini özledim, usulca gelip koynuma kıvrılışını, patilerini yorgandan dışarı uzatışını, kışın soğuk gecelerinde beni de ısıtmak isteyen mırıltılı şevkatini. Şaşı mavi gözlü, güzel siyamım, Kaşmirim, yün yumağım, mırmır battaniyem, ateş topum, gülgoncam, çıngıraklı şımarıkım, ıslak burunlum... O da beni terk etti ötekiler gibi, uykularım da onun peşinden... Denize bakmak bile içimi bulandırıyor gözlerim yaşarıyor hemen. Bu rengi görünce sadece onun gözleri, sadece onun suratını suratıma dayadığı zamanlarki şaşkın bakışı...Sabah uyanmaları kocaman bir tırtırlı dille yalanarak. Şimdi yataktan bile çıkasım yok, ev onsuz o kadar sessiz ki... Peynirli makarna yapmayalı çok uzun zaman oldu yapamadım onsuz boğazımdan geçmedi.
Bir gün Nurten'e gittiğimde bir tabak makarnaya bakarak hıçkırıklara boğulmuştum. Ne yapacağını şaşırmıştı Nurtenciğim.
Ne olursun sen ağlama ben sana kabak tatlısı yaparım, acılı mücver yaparım demişti. Sorun makarnada değil diyemedim, boğazıma düğümlenen mavi gözlerin tabağa dikilmiş hayalinde.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
aşk
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Öfkeli konuşmalarını, kurumunu çalımını görünce hemen notunu vermiştim. Hele kadınlar hakkında söylediklerini duyunca onun yanından bile geçilmez demiştim. Kadınlar hakkında ileri geri konuşurdu. Bazen kendince espriler yapardı. Kadının kafasına arada bir şeytanlar doluşurmuş. Şeytanları dağıtmak için kadınların saçlarını eline dolayıp şöyle bir sallayacakmışsın kafalarını ki... Kadına güvenilmez, kadın nankördür, kurnazdır, şeytandır derdi bağıra bağıra.
Çırak masanın etrafına sandalyeleri yerleştirirken ben de ekmeği, tabak çanağı taşıyordum masaya. Usta ellerini yıkıyordu. O da lavabonun boşalmasını bekliyordu. Herkes sandalyesine yerleşince tencereyi getirmek için mutfağa gittim. Geri dönerken gördüm onu. Sandalyesinden kalkmış, benim oturacağım sandalyeye minder yerleştiriyordu. Tencereyi alıp masaya geri döndüğümden habersizdi. Minderi sandalyeye özenle koydu, elleriyle minderin üstüne bastıra bastıra yüzeyi düzleştiriyordu. Görmezden geldim. Aceleyle geçip yerine oturdu. O gün onu düşündüm hep; minderi yerleştirişini. Onu düşünürken kendi kendime gülümsedim durdum. Sonra, aşk dedim buna.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Sonraki sözcük, Elif vermemiş ama minder olsun mu? Olsun olsun!
Yeni sözcük: halı
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
barış pişti... halı var değiştir =))
elifim ya aşkı hiç böyle düşünmemiştim içim acıdı. =( bu arada senkronizasyon olmuş barış senin öyküdeki önemli bir karakter olan düzeltilmiş minderi almış
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Suret kim =))
ayakların gidişini çok sevdim seni yusuf seni ...
minderi oyması da sıkıntının mindere akması gibi duruyor çamurlu yerde aklım kalmıştı ki sildirdin bereket ... bir tek kaşların altından gözlerine girişteki yerde söylenişten dolayı ya da ben anlamadım baharatı az fazla kaçmış poğaça tadı aldım. Bir daha okuyayım belki noktalama işareti özürlü olduğumdan anlamamışımdır.
uzun bir aradan sonra bir öykü yazmış olmanızdan dolayı da teşekkürler özlemişim satırlarınızı efem
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Bunu derken gözleri kaşlarının altından suç işlemiş gibi Kerem'in gözlerine kaydı.
ahanda burası dediğim yer alıntılamayı bilmiyordum öğretirseniz sevinirim bu arada eren the diyalog writer and "entelektüel eleştirmen"( acaip güzel dipnotlar düşüyor) beni yanlıs anlamıs ona not düştüm ama görmemiş olma ihtimali var koca gelinciğin altında ne yapmam lazım göstermek için.
Egemen the technology handicapped
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Evet, bunu çok iyi anlatamadığımı ben de düşünüyorum. Kafası öne eğilmiş, gizliden ama cevap bekler gibi bir bakıştı aslında Suret'in bakışı. Ancak bu kadar anlatabildim ben.
Muhtemelen görmüştür ve kafasında düzeltmiştir yanlış anlamayı. Bu aralar yumuşak sessizleri ezberleyemeyen bir arkadaşla beraber başlarına çorap örmekle meşgul olduklarından forumdan düştü kendileri. Hatta çorap örne anını kutsamak için "Uzun Hikâye Tasasız Bir Hayat Diler" çelengi gönderecektim ben ama telaşa bir telaş da ben eklemeyeyim diye tuttum kendimi.
Alıntı yapma konusunda Eren'in Destek Forumu içinde "Deli Osman" maceralarında çok güzel yönlendirmeleri var. Tümünü tavsiye ederim. Epey de eğlenceli. Alıntı için bkz.: Deli Osman'ın Forum Maceraları - Macera 3
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Bırak, dedi anası Suret'in elinden bezi alırken. Toprakla uğraşmış ki eve çamur getirmiş peşi sıra. Dursun yerinde çamur. Git minderi hale yola koy sen. Edilmez mi, didik didik edilir elbet minder de. Sen n'apıyorsun, can sıkıntısından, minderi didiklediğini bile fark etmeden, aklın kim bilir nerde, köşesindeki sökükten sokup parmağını... Bırak, çamurlar kalsın halının üstünde. Çamuru temizliyor aklı sıra... Suret, anasına küskün küskün bakarken bir yandan da ne söylesem de minderi oyuşuma anlamlı bir neden bulsam diye düşündü.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Kerem’e söyleyemedikleri içinde duruyordu daha. Söyleyemedikleri, boğazına düğümleniyordu. Koskoca bir balon yutmuş gibi, koskoca bir boşluk hissediyordu içinde. Yerdeki mendile çevirdi bakışlarını Suret, bakışlarını kaçırmadan, korkmadan, Kerem’in gözlerinin içine içine bakıyormuş gibi dimdik baktı mendile. Avazı çıktığı kadar bağırarak içindekileri sayıp dökmeye başladı. Odanın öte ucundakilerin sesleri bıçakla kesilmiş gibi kesiliverdi birden. Sıkma dişlerini, sıkma öyle Kerem, diye bağırdı gücünün yettiğince. Sanki, Kerem’di karşısında duran da yaklaşamıyordu yanına. Uzaktan, mendilin etrafında dönenmeye başladı. Bak dedi usulca, bak… Eliyle odanın öte yanındakileri gösterdi mendilden ayırmadan bakışlarını, Menteşeleri oynayan kapı gıcırtıyla açıldı. Duymadı Suret kapının açıldığını. Bak, arsız diyorlar bana, diye haykırdı, Ne dersin sen bu işe Kerem? Neye yorarsın halimi, arsız mıyım ben, yoksa dellendim mi Kerem… Ağlar gibi çarpıldı yüzü. Güler gibi oldu birden. Sustu. Göğsü hızlı hızlı kabarıp indi. Dudakları titremeye başladı. Gözlerinde yaşlar birikti. Ama kararlıydı içini dökmeye o. Ağlasa da, arsız yaftası da yapıştırılsa diyecekti bir bir içinden geçenleri.
Yeni sözcük "bedel"
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
betimlemeyi çok sevdim, özellikle" mırıltılı şefkat" :müthiş ! Devamını dileriz, kavuşmanız umuduyla.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
elif cinar:
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Benim bedel kelimesi için yazdıklarım sayılmaz, çünkü bir yeşilçam repliği kullanayım dedim ve öylesine yazdım dolayısıyla, öykü için kelime yine "bedel" olsun.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Suret beti benzi atmış aynadaki suretine dalmış dudakları titreyerek ağlıyordu. Kapı usulca açıldı önce iki ayak sonra bir kıvırcık baş girdi kapıdan minicik elleriyle eteğini çekiştirdi aynanın karşısındaki titrek suretin. Eğildi kollarına aldı ufaklığı kıvırcık saçlarına parmaklarını geçirdi öptü, kokladı. Gözyaşlarını yaladı ufaklık yüzünü buruşturdu. Aylamaaa.. dedi dudaklarını büzerek. Gülümseme yayıldı suratına Suret'in daha sıkı sarıldı gözlerinden öptü defalarca. Ödediği bedele karşılık aldığı ödülünü sımsıkı göğsüne bastırdı. Oğluşum dedi, Kerem'i affediverdi yüreciği. Yüreğini yufkalaştıran onu bir sözcükle sakinleştiren oğlunu derin derin kokladı Kerem'in kokusunu almak ister gibi.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Yeni sözcüğü verinceye kadar Nilüfer, ben kafama göre takılayım.
Yerde duran mendili gördü kıvıcık baş. Suret'in kollarından kurtulup yere doğru kaydı kucaktan. Mendile yürüdü ayakları. Minicik elleriyle mendili yerden alıp Suret'e uzattı. Mendili sahibine uzattığı için olsa gerek, taktir edilmeyi bekledi bakışları. Ellerini heyecanla çırparak sağa sola yaylandı. Gözleri Suret'in gözlerinde, onun öpücüklerini bekledi, el çırpıp yaylanarak.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
hım .. gayet şık olmuş elifim el sende =)) ama yine de dersen bu gidişatı bozmayalım... ayak olsun
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
nurtencim bende isterdim ki kavuşalım ama hem kendi kısıtlı ciğerlerim hemde annemin fobisi ve kanser dolayısıyla yapmaması gerekenler listesi yüzünden ben işteyken babamın sokağa bıraktığı çintali ( gürcüce küçük pisicik demek) gittiğinden beri içim de yaradır bakarsın uygun bir sözcük gelir de ilhamım açılır en azından edebiyat sayesinde kavuşuruz 3 ay her gece sokaklarda aradığım pisime
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Aklım, ayaklarımdaydı, ayaklarımın arkasında, canım da... Bir ayağım havadayken, yere basacağım anı düşünüyor, süreyi uzatmaya çalışıyordum ki, yerdeki sıkışıyordu, vazgeçiyordum birden, onu koyup ötekini kaldırıyordum. Derken peltekleşen bir konuşmaya benzedi yürüyüşüm, ne doğru düzgün yol alıyor ne de duruyordum, duramazdım da...
Yeni sözcük:Ayakkabı
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Ne diyordum: Aklım, ayaklarımdaydı, ayaklarımın arkasında, canım da... Bir ayağım havadayken, yere basacağım anı düşünüyor, süreyi uzatmaya çalışıyordum ki, yerdeki sıkışıyordu, vazgeçiyordum birden, onu koyup ötekini kaldırıyordum. Derken peltekleşen bir konuşmaya benzedi yürüyüşüm, ne doğru düzgün yol alıyor ne de duruyordum, duramazdım da... Ayağımın arkasına, sıcak bir acı gittikçe daha çok yayılıyordu, ıslaktı. Kanıyor olmalıydı. Ayakkabının dikişli bitişinin kemiğime değdiğini hisseder gibiydim, çorapım derimle yada etimle bütünleşmiş gibi geliyordu. Çıkarırken bandaj söker gibi birden,sert çekmeli çorapları, yoksa yapışır kalır... Giyerken neler düşünmüştüm, "prezentabıl bayan" olmak hiç de kolay değilmiş. Hem elimde en az beş kilo loluk bir çanta varken dik durup, saatlerce topukluların üzerinde yürümek... "Bakışlarınızı aşağı düşürmeyin kızlar! omuzlar dik! Siz yardım almaya gitmiyorsunuz, yardım etmeye gidiyorsunuz bunu asla unutmayın! Öyle göğüsler göbeğin üzerine inmesin, bükülmeyin, hep dik! Karın içerde, göğüs ilerde, yapacağınız bu! Zor mu? Zor olsa inanın bunu sizden istemem. Kendiniz için yapın bunu..."
Peltekleşen, kanayan yürüyüşüm, bulduğum ilk çimenlik alanda sona erdi.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Bu ayakkabı etütlerini ilgiyle takip ediyorum.
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Oturduğum yer bir parktı. Dört yanından dört yöne yol giden bir park. Dört yanımda vızır vızır arabalar... Buraya parkı niye yaparlar ki, Yeşil olsun tamam; ama banklar, fıskiyeler kimin ne işine yarar bu gürültünün ortasında? İnsanlar dinlenmesin diye mi? Ayakkabılarımı çıkarıp, kemiğimde kurumadan sıyırdım çoraplarımı. Bacaklarımı uzattım serin çimenlere. Ayakkabılarım karşımda. Arkadaşımın kredi kartıyla aldığım, on taksitli, deri ayakkabılarım... Bir başkası çıkarıp bırakmış gibi... Topuklu, ucu sivri... " Her işin bir zorluğu var, ama inanın en az zorluğu olan işlerden biri sizinki, bir kaç aylık eğitimle çok paralar kazanabilirsiniz. Bağlamanız gereken bir sermaye yok, dolayısı ile riske ettiğiniz bir şey de yok. Kendinize biraz yatırım yapın, yatırım dediysem kılığınıza kıyafetinize, süsünüze. İnsan görünümüyle karşılanır, kişiliği ile uğurlanır derler ya, e, karşılanmazsanız uğurlanamazsınız da, değil mi ama... Olmadı, rahatlıkla çekip gidebilirsiniz. Yapıp yapamıyacağınız zaten bir haftada belli olur, kararı verecek olan sizsiniz."
Yeni sözcük:park
Re: "Sözcük"ten "Öykü"ye...
Çimenlerin serinliği iyi geldi, ama kesin pembe, içi su dolu, acılı baloncuklar çıkacak ayakkabımın vurduğu yerde. Her seferinde lanet ediyorum giydiğime, ama pirezentıbıl olabileceğimi kanıtlamam gerek, sık dişini kızım. Niçin pirezentabıl olcaksam ben olsam olsam bu boyla pire, zen ve tıfıl olurum lafa da bak kimi temsil ediyorum ki satmak için kırılıp döküldüğüm şu ucubik boyaları kremleri mi? Hem kendinizin patronu olacaksınız demediler mi o zaman ben kendim gibi olmalıyım, kendimi temsil etmeliyim. Aman neyse ne! ayaklarım sızlıyor arabalar da vızır vızır beynim döndü üstüme üstüme geliyorlar dört koldan. Allah bilir şu yüksek ökçeli ayakkabılar da bir erkek icadıdır; bir tür işkence aleti, kadınların daha çekici ya da "tıbıl" olmaları için olmazsa olmazlar listesinde yer alması gerektiğine inandıran reklamcılar da verince gazı, oturursun işte böyle çimenlerde, patlak lastik gibi yayılmış sızlayan ayacıklarla. Parmaklarımı kıvırıyorum, acıyorlar, sivri uçlarına bakıyorum az ötemdeki yabancıya aitmiş gibi duran ayakkabıların, sizin yüzünüzden diyorum ne var o kadar sivri olacak, sanki insanın ayağı o kadar sivri olabilir miş gibi... Büzüştü parmacıklarım içinizde yamru yumru olmuşlar bak, nasıl duracaklarını bilemiyorlar şimdi. Saatime bakıyorum bir sonraki randevuya daha yarım saat var, eteğim açılmasın diye uçlarını tutarak kalkıp ne yana gideceğim diye bakınıyorum. Nevrim döndü vızır vızır,zart zart, dinlenme parkıy mış pehhh yemişim ben böyle dinlenmeyi be. Kulaklarım da çınlıyor kart kokoşun sesi, göğüs dışarı, karın içeri, popo dışarı.Derin bir nefes çekip deniyorum gene kıkırdamam tutuyor. Uzun bağcıklarından tutup çekiyorum daha taksitlerini bitiremediğim ayakkabılarımı, sallaya sallaya yürüyorum çimenlerde.Parmacıklarım çimenlerin serin yüzüne sürüyorlar yüzlerini nasıl da mutluyuz ayacıklarımla ben.
Yeni sözcük : oje