Soysuz Kedi
M.Şevket Esendal
"Soysuz Kedi"
Gödeli Mehmet
Ankara, Bilgi Yayınevi, 1988
sf : 121 - 124.
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
M.Şevket Esendal
"Soysuz Kedi"
Gödeli Mehmet
Ankara, Bilgi Yayınevi, 1988
sf : 121 - 124.
Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi
Re: Soysuz Kedi
Bu konuya dair M. Belge'den güzel bir yazı okudum bugün. Yarın tarar, Barış'ın yardımıyla foruma eklerim.
Re: Soysuz Kedi
Vallahi bravo! Çağan, Barış ve Müstear Efendi'nin yorumlarıyla oturdu öyküdeki simgeler kafamda. Teşekkürler arkadaşlar. Yoksa dedim, durup dururken MŞE, ne istiyor öyküdeki kadından, onu niye bu kadar vurdumduymaz, kediyi niye bu kadar acımasız çizsin ki?
Abdullah'ın 'aşırıyorum'unu anlamak da hayli zaman aldı, anlamak için cümleyi defalarca okumak yerine, hemen Barış'ın iletisine geçsem 'aşırı yorum' dediğini anlayacakmışım.
Re: Soysuz Kedi
Ben onu özellikle bir kavrama karşılık geldiğini düşünerek, yazım hatası yaptığımı da bilerek bitişik yazdım. Anlam karışıklığı oluşmuş olabilir.
Re: Soysuz Kedi
Abdullah'ın yukarıda sözünü ettiği makale için bkz.: Metin İncelemeleri Üzerine - Murat Belge
Re: Soysuz Kedi
Bayram vesilesiyle Cihan Başbuğ'la buluşma şansını yakaladıkta; kitaplığına çöreklenip etrafı karıştırırken Niyazi Berkes'in Unutulan Yıllar'ını buldum. Başladım hevesle karıştırmaya. Öykünün yazıldığı 1940'lı yılların sonlarına ilişkin, resmi tarih söyleminde pek anılmayan, bir takım gelişmeleri okudum. Özellikle Milli Şef'in yapıp ettikleri üzerinden öyküde gördüğüm alegorik anlatımla bire bir örtüşen emarelere rastladım. Sanırım aşağıdaki alıntılardan sonra döneme ilişkin sıkı araştırmalara girişen Müstear Efendi'den daha detaylı yorumlar da gelecektir:
Kitapta bunun akabinde, Milli Şef'in hamleleriyle DP içinde yaratılan fransksiyonlar, bir sosyalist parti kurdurulması vb. gelişmeler detaylı olarak anlatılıyor. Hatta bu konuyu sarakaya alan -Peter Sellers'ın başrolünde oynadığı- bir film bile çekilmiş o dönem Hollywood'unda: The Mouse That Roared / Kükreyen Sıçan (Filmden bir sahne için bkz.: link).
Benim burada ilgimi çeken ise Milli Şef'in o dönem herkes tarafından bilindiği aşikâr olan tutumlarıyla bizim öykümüzün kahramanı olan kedilerin iyiliğini düşünen "derviş kılıklı baba"ımızın benzerliği. Kitaptan okuduğum kadarıyla sezinliyorum ki, dönemin ayak oyunları ve bu oyunların acı sonuçları kedinin çocuklarını yemesiyle çok yerde kesiştirilebilir. Daha detaylı olarak döneme ilişkin gelişmeler irdelenirse neler çıkar kimbilir?
Re: Soysuz Kedi
Derviş kılıklı baba'yla Milli Şef'in yapıp ettiklerinin bir göz boyama oluşu mu söz konusuymuş, iyi niyetli görünmek için numaralar yapıyor oluşları mıymış benzerlikleri?
Re: Soysuz Kedi
Re: Soysuz Kedi
Niyazi Berkes'in "Unutulan Yıllar"ı; yazarın 1940'lı yıllarda Türkiye'de kaynayan "cadı kazanı" sırasında hedef olduğu ırkçı-turancı saldırıları, Behice Boran, Pertev Naili Boratav gibi akademisyenlerle birlikte yaşadığı tasviye sürecini, Atatürk'le başlayan aydınlanmanın ne denli değiştiğini bir dönemin tanıklığıyla anlatır. Memduh Şevket'in dönem eleştirisini kapsayan öyküsüyle beraber bu yıllara dönmek adına , kitabı ikinci kez okuma şansım oldu. Berkes, Atatürk'ün eğitim için -bizzat ilgilenerek- yurt dışına yolladığı akademisyenlerdendir. Kitaptan :
Re: Soysuz Kedi
Devir ve İnönü eleştirisi kadar, eleştiriyi biraz da daha içe Esendal'a da dayandırabiliriz...II. Dünya Savaşı'nın gerginliği, meclis içi tartışmalardan vb bahsettikten sonra:
Re: Soysuz Kedi
Kitapta , "kedinin evlatlarını yeme" göndermeleriyle ilgili daha birçok ayrıntı var. Hasan Ali Yücel'in cumhuriyetin kırılma noktası olacak olan Köy Enstitüsü Projesi ve onun bizzat Milli Şef tarafından kapatılması meselesini de sanırım öyküdeki benzetmeye dahil edebiliriz. Bu konudaki tartışmaların altını beslemek ve yakın tarih okumalarına ara ara dönmek yerinde olacaktır.
Re: Soysuz Kedi
bu öyküyü kacırdım rica etsem biri gonderir mi bana :?
Re: Soysuz Kedi
Forumdan mecburen uzak kaldığım şu günlerde, zaman zaman, Abdullah'la bu başlıkta yürüttüğümüz, fırsat bulduğumuzda da yüz yüz konuştuğumuz "simge" ve "alegori" kavramları üzerine düşünüyorum. Huizinga'nın Ortaçağın Güntabımı adlı ilham verici çalışmasından şu satırları aktarmış olmakla yetineyim:
NOT: İlk fırsatta daha önce söz verdiğim "Trier Sinemasında Kadın" adlı yazımı bitirip ilgili başlığa ekleyeceğim. Duyurulur.