UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sarı Köpeğin Mağarası

23 Haz 2010
Mehmet Sürücü

Sarı Köpeğin Mağarası (The Cave of the Yellow Dog) Bir Moğolistan filmi. Birbirinin benzeri, eğemen bakış açılarından bakan sürüyle filmin arkasında, bilinmeyi, izlenmeyi, keşfedilmeyi bekleyen bir film.

Daha önce Moğolistan sinemasından The Story of the Weeping Camel (Ağlayan Devenin Öyküsü) adlı filmi izlemiştim. Bende; doğada geçen, insanların doğayla iç içe olduğu, onunla yaşamanın bir parçasının gereği olan bilgi ve felsefeyi özümsediği filmler çok daha fazla etki bırakıyor. Bunu ilk Dersu Uzala’da fark etmiştim. Nedeni de çocukluğuma, doğduğum yerlere uzanan geçmişimdeki yaşadıklarım diyebilirim.

Filmde birbirinden şirin, (saçları başları darmadağın, bazen yırtık sökük elbiseler içerisinde, bazen toza, toprağa bulanmış, birisi daha küçük) üç kız çocuğu var. Göçebe bir aile bu. Bozkırın ortasında, küçük bir gölün kıyısında çadırlarını kurmuşlar. Çadır deyip geçmeyin; her şeyleri içinde. Küçük bir bölümdeki ibadet yerleri bile var.

Film bulutlu, yağmur, ardından da kar getireceği hissedilen bir gökyüzünün altında, bir tepeye, ölü bir köpeği gömen küçük kız ve babasıyla başlıyor. Açtığı çukura köpeğin cansız bedenini yerleştiren babaya çocuk soruyor;
“Kuyruğuyla ne yapıyorsun, baba?”
Babanın yanıtı,
“Yeniden dünyaya geleceği zaman, kuyruklu bir köpek olarak değil de atkuyruklu bir insan olsun diye başının altına koyuyorum.”
Sahiden mi?
Herkesin hayatı sona erer,ama hiç kimse gerçek anlamda ölmez.

Film daha başında böyle başlarsa, önceki deneyimlerimden biliyorum ki; o filmde özel bir şeyler olacak.

Küçük kızlardan birisi, Nansal kırlarda dolaşırken, mağranın içerisinde şirin birf yavru köpek bulur. Onu evlerine (çadırlarına, yaşadıkları yere) getirir. Babası köpeği evde istemez. Nedeni, bozkırda koyunlara zarar veren kurtlar çoğalmıştır. Baba, bir süre başıboş dolaşan köpeğin belki de bir süre kurtlarla yaşadığını, onun varlığının kurtları sürüye çekeceğinden korkmaktadır. Film boyunca hayran kaldığım küçük küçük incelikler, duygusalllıklar saymakla bitmez. Bir örnek verirsem daha iyi anlaşılır;
Anne-baba kurtların boğduğu, kan içindeki iki koyunu çadırlarına doğru sürüklerlerken uzaktan bir eski minibüs görünür. İçinde şehirde okuyan en büyük kızları vardır. Anne minibüsü karşılayıp kızına sarılırken, baba yerdeki kanlar içerisinde yatan koyunların üzerine gri bir örtü örter. Uzaktan babasına doğru koşan kızına kanlı hayvanları göstermek istemeyen, kanın doğada bile, sakınımlı, bir ayrıdına varmanın zamanının olduğunu ifade eden ince, düşünceli hareketi. Çadıra girdiklerinde babası özlemle sarılır kızına. Elbiselerini ona kendi eliyle giydirir. Tabi ki çocuk gören gözlerle bakmaktadır her şeye. Üzeri örtülmüş koyunu bile fark edip sorar;
“-Baba?
- Ne oldu, çocuğum?
- Dışarıda ne yapıyordun?
-Koyunlara bakıyordum sadece.
-Kurtlar geri mi geldi?
-Evet.”

Çocuklar otların arasında oyun oynamaktadırlar. Şehirden gelen kız onlara apartmanları nası anlatacağını düşünürken aklına bir fikir gelir. İçeriden yakmak için aldıkları tezeklerden birkaç tanesini alır, üst üste koyup, her tezeğin bir ev, apartman denen şeyin bu tezek kulesi olduğunu gösterir.

Küçük Nansal köpeğini bırakmak istemez. Annesi bir ona insanların hayatta her istediği şeye, ona çok yakın olsa bile sahip olamayabileceğini anlatır.

-Anne, babam bulamasın diye Zochor'u sürünün arasına sakladım.
-Öyle yapmanın pek bir faydası olmaz. Geri götür onu lütfen.
-Çok kötüsün! Ne kadar tatlı hayvan oysaki. Niye istemiyorsunuz anlamıyorum ki.
-Konu isteyip istememek değil.

Anne elini, avuç içi yukarı gelecek şekilde, parmaklarının ucundan diğer eliyle tutar. Aşağıya doğru eğerek avuç içini gerdirir.

-Elini benim yaptığım gibi gerdir.
-Şimdi de avuç içini ısırmaya çalış.
-Isıramıyorum!
-Öyle mi?
-Tekrar dene.
-Ya şimdi?
- Olmuyor.
-Anladın mı şimdi? Gözünün dibinde olmasına rağmen, ısırmaktan da bir o kadar uzaksın.
Gördüğün her şeye sahip olamazsın.

Daha fazla anlatmaya gerek var mı bilmiyorum.

Kategori:

Re: Sarı Köpeğin Mağarası

The Story of the Weeping Camel'ı izleyememiştim. Hatırlattışınız iyi oldu. Onunla başlamışken The Cave of the Yellow Dog ile de devam ederim herhalde Smile Ne zamandır bir şeyler izlememiştim.


Re: Sarı Köpeğin Mağarası

İzlemeye The Story of the Weeping Camel'la başladım. Devenin Moğol çöllerinde yaşayan göçebelerin hayatındaki önemi hiç bir şey değilse film boyunca dedenin torunlarına anlattığı deve hikâyeleri gösteriyor olmalı. Film sanırım "belgesel anlatı" olarak sınıflandırılıyor. Tartışmalı bir mesele. Kurmaca ile gerçek arasındaki kabul edilmiş sınırları tartışmaya açan bir sinema anlayışı. Film "En İyi Belgesel" dalında Oscar'a aday gösterilmiş, oysa filmin bir senaryosu, anlattığı bir hikâye var. Yani izlediğimizin "kurgu" olduğundan kuşkumuz yok. Oysa film tekniği bir belgesel izlemekte olduğumuzu sezdirmek istiyor. Kameranın hareketleri, hayvanların davranışlarını incelememize müsaade eden uzun çekimler... Kısacası, filmin "belgesel" olarak sınıflandırılması bana biraz tuhaf görünüyor. (Bu yanıyla türün antropolojik belgesel türünün ilk örneği olan Nanook of the North (Kuzeyli Nanook) [] filmini akıllara getiriyor.)

Hikâyenin sadeliğine ve dokunaklılığına ise diyeceğim yok. Çölün ortasında yaşayan bir ailenin hayatına uygun bir yalınlığı hikâyelemede de görüyoruz. Acele etmiyor yönetmen, gideceği yere daha hızlı ulaşmaya çalışan (yine de zamanın çok büyük bölümünü yollarda geçiren) kent insanının teaşına kapılmadan, çölü anlayarak anlatıyor hikâyesini. Dokunaklı bir hikâye izlemek isteyenlere öneririm Ağlayan Devenin Hikâyesi'ni.


Re: Sarı Köpeğin Mağarası

Yönetmen filmin (Sarı Köpeğin Mağarası) sonunda politik bir mesaj vermekten de geri durmamış. Hep kitaptan alıntı yapacak değiliz ya, ben de filmden alıntı yaptım.

Artık bozkırda yaşamaları pek olası olmayan, bir şekilde şehre göçmek zorunda kalan bir ailenin devletle belki de ilk ciddî yüzleşmesidir yaklaşan seçimler. Onların hayatıyla şehirdeki hayat arasındaki uzlaşmazlığın ortadan kalkmasının uzun süreceğini de sezdiriyor sanki yönetmen bu çekimle. Taşınmak için yolu değil de ona paralel çayırı kullanan ailenin koyunları seçim duyurusu yapan aracın önünü kesiveriyorlar.

Mehmet Sürücü'ye önerisi için teşekkürler Good