UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Roland Topor'u Dönmek

19 Ara 2010
Barış Acar

Garip bir şey bu. Ne zaman bir yazar, müzisyen, ressam vb. üzerine sağı solu eşelemeye başlasam, hayatımda onunla ilişkilenen pek çok uç görünür oluveriyor. Sanki hep şimdi araştırdığım kişinin etrafından dönmüşüm, ama bir türlü ona ulaşamamışım gibi. Ortak bir ruh durumu diyebilir miyim buna, yoksa yaşlandıkça bakış açımın olguları birbirine bağlamak için daha canhıraş bir çaba içine girmesi mi? Yine de bu kadar tesadüf olmaz ki!

Roland Topor'un Açları Doyurmak öyküsünü Uzun Hikâye'nin okuma programına tesadüfen almıştık. Hakkında daha çok şey aradıkça gözümün önünden bir perde kalktı sanki.

Önce, Polanski'nin bayıldığım Kiracı filminin Topor'un Le locataire chimèrique romanından uyarlandığını öğrendim. Kimlik sorunu üzerine bir takım kelamlar ederken değindiğim bu filmin (bağlantı) senaryosu gerçekten de tüyler ürpertecek kadar karanlıktır. Ama işte bir şekilde arkasındaki Topor'u görmemiştim.

Sonra, konservatuvardan tanıdığım bir hoca iki oyununun kendisinde bulunduğunu söyledi. Yakında edinebileceğim onları da. Hemen ardından, Ferit Edgü'nün çevirdiği, Ada Yayınları arasından çıkmış olan Toptopor kitabı bir arkadaşımın kütüphanesinden önüme attı kendini. Boynuma sarılıp kulağıma fısıldadı:

""
ANI

Tiyatroya gidecektim
Franz Kafka'dan uyarlanmış bir oyunu görmek için
Otobüsün önünde şişko bir kadın
Eğilmiş şöyle diyordu yanındakine:

"Paris'i sevmiyorum artık her kıyısı
bir şey hatırlatıyor bana
ister iyi, ister kötü olsun, anılar acımasız
içimden çekip gitmek geliyor, nereyse oraya."

Bu sözler garibime gitti
İnsanın yaşadığı yeri bilmesi gerekmez
Kakademiyken ben böyle düşünürdüm
Ama artık fikrimi değiştirdim.

Kaynak: TOPOR. Toptopor, (Çev. Ferit Edgü), Ada Yayınları, 1988, s.45.

Sanatçının desenleriyle birlikte 1988'de basılmış bu kitabın içindeki şarkı/şiirleri anlamaya uğraşırken, son satırlarda Topor'un kitabını Yüksel Arslan'a ithaf ettiğini okuyunca iyice afalladım. Sürrealist çevreler içinde hiç dikkatimi çekmemişti Topor. Oysa geçen seneki Yüksel Arslan Retrospektifi sırasınca da adı anılmış pek çok kez. Arslan'ın yakın dostuymuş.

Hemen kütüphane taramasına çıkıp, henüz hiçbiri Türkçe'ye çevrilmemiş birkaç öykü kitabını buldum Topor'un. La plus belle paire de seins du monde (yarım yamalak bile olmayan Fransızcamla "Ol Dünyanın En Güzel Çifti" diyesim geliyor kitabın ismine) elimde dolanıp duruyorum son günlerde. Kıpkısa öykülerini okuyup bir şeyler anlamaya çalışıyorum. Bir de çevirisine gönüllü olacak birileri çıksa, keyfime diyecek yok.

Kafka'ın, Topor'un, Mrozek'in dünyasından çıkamıyorum. Gerçeklik duygusunu yitirmiş bir dünyada yaşıyorum; sanırım yaşlanıyorum, kesin yaşlanıyorum.

Kategori:

Re: Roland Topor'u Dönmek

"Gerçeklik duygusunu yitirmiş bir dünyada yaşıyorum; sanırım yaşlanıyorum, kesin yaşlanıyorum."

Bu iki önerme düşünmeye değer bence. Bazı insanlarda yaşlanmak onları gerçeklik duygusundan uzaklaştırıyor olabilir. Çünkü bu duygu (bana göre) çeşitli alanlarda, (müzik, görüntü, koku) nostaljiye dalmayla (nezlenin ilk belirtileri gibi) kendini gösteriyor. Sonrasında bunlar daha çok acıya daha çok sızıya neden oluyor. Başka kaçışlara gidiliyor... Ötesini tahmin etmeye çalışabilirm sadece. Ama yaşlılığın gerçeklği farklı bir şekilde büktüğünü, karadeliklerin kenarındaki zamanın yavaşlaması, belki durması gibi, onu değiştirdiğini düşünüyorum. (Burada bir büyütece veya gerçekliği gizleyen perdeye dönüşüm söz konusu değil sanırım, farklı bir saydamlık belki, veya daha az renklerle yetinmeyi keşfetme gibi) "Dünyadan elini eteğini çekmek" sözünden öte tam bir "değerli-değersiz dönüşümü listesi oluşturulmaya başlandığını düşünüyorum. öyle bir liste ki; değerli hanesinde üç-beş sözcüğün kaldığı)

Daha çok şey söylenebilir.


Re: Roland Topor'u Dönmek

Mehmet Sürücü dedi ki:
Bazı insanlarda yaşlanmak onları gerçeklik duygusundan uzaklaştırıyor olabilir.

Şöyle diyeyim: Gerçeklik duygusunun getirdiği sahihliğin güvencesinden uzaklaşıyor insan yaşlandıkça, tedirginlik basıyor her yanını. En azından, şimdi, bende, böyle.


Re: Roland Topor'u Dönmek

Otobiyografik şiirin önemine daha önce Cihan Başbuğ değinmişti (bağlantı). Topor'un otobiyografisi de pek güzel geldi bana bu yüzden:

""
ÖZYAŞAM ÖYKÜM

Saint-Louis Hastanesi'nde
Doğmuşum Saint Martin
Kanalının kıyısında otuz-sekizde
Doğar doğmaz çekmişim cızlamı
Kıçımda aynasızlar
Ve SS nazileri
Ki Fırhansızlar Mareşalin onuruna
El vermişler onlara
Son çözüm için
Uzun lafın kısası
İsviçre'ye yakın bir dağ köyünde
Köylüler barındırmış bizi
Beklerken bu iğrençlik değişsin
Hayatta kalmak gibi
Küçücük bir kaygım vardı
Özgürlüğüne kavuşunca Fırhansa
On yaşıma değin yaşamak gibi
Bir saplantıya dönüştü bu
On yaşıma vardıktan sonra
Elbet başka şeyler isteyecektim
Bu tarihsel dönem
Şaşırttı beni hemen
Kalabalıkların ve mürşitlerin
Sıkıntının ve kutsallığın
Ve şekerli şiirin
Ve belsoğukluğunun
Ve evrenselliğin
Stalinciliğin budistlerin
Şeriatçı islâmın
Ve ülküleri
benim doğal yapımı yadsıyanların
Toplamından kaynaklandı nefretim
Uyduruk sözcüklerle beslenenler
Hayvancıklar daha sağlıklı olur
Bense şunu istedim hep
Bin-dokuz-yüz-kırklardan bu yana
Varlığım armağan olmasın akbabalara
Bunun için hiçbir saplantıya kapılmadan
Hem yazdım, hem de çizdim
Hem kanı, hem boku
Hem de aşnayı ve fişneyi

Kaynak: TOPOR. Toptopor, (Çev. Ferit Edgü), Ada Yayınları, 1988, s.52-53.


Re: Roland Topor'u Dönmek

Topor'un resimlerinden örnekler:

Sanatçının kendisi Sternberg'le Fransa'da bir cafe'de:


Re: Roland Topor'u Dönmek

Yazıyı defalarca okudum. Bir şiir, bir öykü bazen bizi nelere götürüyor. Bugün Murathan Mungan'ın 227 Sayfa'sını okuyorum, uzanabilecek o kadar fazla yol, okunması gereken kitaplar, foruma aktarılması gereken öyküler var ki... Sanırım okumanın bağdaşıklığı, suya bırakılan paranın çıkardığı halka dalgacıklar gibi. Bir kapıdan bir kapıya uzanıyoruz ve ufkumuza bir halka daha ekleniyor.
Roland Topor'u sayende bir parça tanıyabildik, çok da iyi oldu. Öyküleriyle devam edebilme şansımız yok sanırım. Çevrilmiş diğer öykülerine ulaşılabilecek miyiz?
Bu arada yaşamöyküsünü yazmış olması da büyük bir tesadüf benim açımdan. Bir dönem otobiyografik şiirlere epey meraklanmıştım.