UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Maniya Grandioza Olayları

17 Eyl 2009
Barış Acar

Anton Çehov
Bütün Öyküler I/1880-1884
(Çev:Mehmet Özgül)
Cem Yayınevi
İstanbul
4. Basım
2005
s. 136-137.

İndirmek için tıklayın:
Öykü forumdan kaldırılmıştır. (Bkz.:Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: M. Grandioza Olayları

Ne hoş bir öykü "Maniya Grandioza Olaylari". İnsanlığın kendi elleriyle oluşturduğu medeniyet, gün geliyor ironik bir biçimde onu hapsediyor. Ve artık koca bir sistemin yürümesi için çabalayan kölelere dönüşüyoruz. Bir bakıma daha rahat daha huzurlu yaşamanın olanaklarını araştırmak olan günümüz yaşam biçimi, aksi yönde gelişme gösteriyor.

Çehov, bu durumu öyküye yaraşır bir biçimde ortaya koymuş. Yazar, müthiş mizah gücüyle bu delilik hâlini özetliyor. Aklıma hem Haldun Taner'in öykülerini hem de Chaplin'in Modern Times filmini getirdi.


Re: M. Grandioza Olayları

___________________________________________________________________
İNSANCIL ATÖLYESİ
ÇEHOV ÖYKÜLERİ İNCELEME SEMİNER KÜMESİ
___________________________________________________________________

MANİYA GRANDİOZA OLAYLARI (1.irdeleme metni)
Hazırlayan : Himmet Doğan

1.Çehov, öykünün giriş tümcesiyle amacını açıklar. Öyküyle yapacağı uygarlık eleştirisidir: “Uygarlığın insanlığa yararları yanında büyük zararları dokunduğundan kimsenin kuşkusu olmasın.”

2.Öykü, tıp dergisine yazılan bir makaleden oluşmaktadır. Uygarlık eleştirisi için Çehov, ruh hastalıkları ile ilgili tartışmalara katılır, uygarlık ile ruh hastalıkları arasında ilişki kurar. Çehov, sorunun kaynağında uygarlığın ilerlemesini görmektedir.

3.Uygarlığın insanlığa verdiği büyük zararları göstermek için seçtiği karakterler, Çehov’un konuya yaklaşımındaki sınıfsal bakış açısını da gösterir: Emekli bir zabıta müdürü, sürgün bir polis memuru, levazım astsubayı amca, vergi memuru enişte. Karakterler, ezen ve ezilenler arasındaki ilişkide, ezenler tarafındadır. Bir bütün olarak bakıldığında, devlet ve bürokrasiyi temsil ederler. Ama ezenler tarafında olmalarına karşın, sistemin nimetlerinden de yararlanamamaktadırlar. Onlar, yalnızca sistemin devam etmesi için egemenler tarafından kullanılan bireylerdir ve bu durum onlarda yabancılaşma, davranış bozukluğu diyebileceğimiz sonuçları doğurur. Bir burjuvada ya da gücünü yitirmemiş bir aristokratta benzer sonuçları görmek mümkün müdür?

4.Çehov’un ilk bakışta abartı olarak görürülebilecek karakterleri ne olağan dışıdır ne de belirli bir dönemde, belirli bir bölgede yaşarlar. Uygarlığın başlangıcıyla görülürler ve günümüzde de varlıklarını sürdürmektedirler. Kalabalıktan ürken zabıta memuru, bugün rasgele kimlik kontrolü yapan, herkesi kimliğine bakana kadar suçlu olarak kabul eden, sıradan diyebileceğimiz bir basın açıklamasını bile kör bir şiddetle engelleyebilen eden polis memurları olarak karşımıza çıkmaktadır. 1982 Anayasası Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun da bu tür abuklukları destekleyen maddelerle dolu olduğunu unutmamak gerekir.

5.Herkesi “deliğe tıkmakla aklını bozmuş” polis memuru da bize uzak, abartı bir örnek değildir. Gelecekte de bunu göreceğimizin belirtisi bir örnek size: Bir arkadaşımızı karşılamak üzere kalabalık bir grup olarak havaalanı girişinde arama noktasındayız. Gurubumuzun en küçük üyesi 4 yaşındaki bir erkek çocuğu polisleri görünce yüksek sesle şöyle bağırdı: “Baba bende polis olacağım.” Polislerin çok hoşuna giden bu sesleniş, sordukları soruya aldıkları yanıtın ardından onları daha fazla mutlu etmişe benziyordu:
”Neden polis olacaksın yavrum?” dedi kadın olanı sevecenlikle.
”Herkesi hapse atacağım, kelepçe takacağım.” yanıtı, oradaki polisler tarafından “aferin” ve baş okşamaları ile ödüllendirilmişti. Çocuk, kendisine benimsetilen polis rolünü pek erkenden onaylamış görünüyordu. Belli ki bu yaşta “güç” peşinde koşmaktaydı. Herkese gücünü gösterecekti. Güce tapma diyebileceğimiz bu durum, sınıflı toplumlarda egemenlerin bilinçli bir biçimde yaygınlaştırdıkları, topluma benimsettikleri davranış olarak bu tür örneklerle karşımıza çıkabilmektedir.

6.Levazım astsubayı amca ve yolsuzlukla suçlanan vergi memuru eniştenin davranışlarına örnek bulmakta da pek fazla sıkıntı çekmeyiz. Burjuva partilerin seçim yarışında kullandıkları propaganda ve ajitasyonlar da sıklıkla karşımıza çıkar. Her bir aday ve parti, rakip parti ve adayın yolsuzluk seceresini sıralar, her bir aday ve partinin tonlarca yolsuzluk raporu ve bu raporlarda adı geçen binlerce kişi yer almaktadır. Bunun en arı biçimini Kılıçdaroğlu’da görürüz. Kılıçdaroğlu bir liste hazırlamıştır Çehov’un vergi memurunda olduğu gibi. Belli ki o da vergi memuru gibi bazı isimlerin altını çizmektedir. Basın toplantılarında sorar; felanca kimdir açıklayın, bu kadar parayı niye verdiniz açıklayın?

7.Karakterlerin ortak noktası, uygarlığın bir zor aygıtı olarak insanlığa armağan ettiği devlette temel rolleri oynuyor oluşlarıdır. Egemenler tarafında yer almaktadırlar ancak hiçbir zaman tam anlamıyla bu bireyler egemenliğin nimetlerinden yararlanamamaktadır. Çehov’un Maniya Gradioza (Büyüklük Hastalığı) olarak tanımladığı davranış bozuklukları iktidar ilişkilerine gizlenmiştir. Güce tapanın güç elindedir ancak bireysel çıkarlar, gelişmemiş benlikle birleşince güç çarpık bir biçimde açığa çıkar. Zabıta memuru toplantıları anımsatıyor diye ormanı keser, sürgün polis böcekleri şişelere hapsederken parayla cezaevine girecek insan arar, levazım astsubayı o kadar cimridir ki bonkörlüğü yalnızca kendisi kadar cimri olanadır, vergi memuru rüşvet yemekle suçlanmıştır ve bu nedenle herkesin rüşvet yediğine kendisini de ikna etmeye çalışmaktadır.

8.Çehov’a göre uygarlık insanlık için yarlıdır ancak ezen ve ezilen ilişkisinin olmadığı bir uygarlıkla insanlık sorunlarından kurtulacaktır.


Re: M. Grandioza Olayları

________________________________________________________________
İNSANCIL ATÖLYESİ
ÇEHOV ÖYKÜLERİ İNCELEME SEMİNER KÜMESİ
___________________________________________________________________

MANİYA GRANDİOZA OLAYLARI
1.İRDELEME METİN ELEŞTİRİLERİ

•Birinci tümce öbeğindeki alıntı Çehov’un düşüncesiymiş gibi ele alınmış. Bu Çehov’un değil, anlatıcının düşüncesi. Yine aynı biçimde ikinci tümce öbeğinde Çehov’un tartışmalar katıldığı, uygarlık ile ruh hastalığı arasındaki ilişki kurduğu belirtilmiş. İlişkiyi kuran ya da kuranlarla dalga geçen anlatıcıdır.

•Üçüncü tümce öbeğindeki sınıfsal bakış görüşüne ve bu insanların devleti temsil ettiği düşüncesine katılmıyorum. Buradaki insanlar yalnızca memurdur. Aristokrasinin o dönem Rusya’sında elde ettiği gelirin yanına bile yaklaşamıyorlar. Bu anlamda sınıfsal bakmak çok doğru değil.

•Verilen güncel örnekleri abartılı, temellendirilmemiş ve fazla öznel buldum.

•Öykü yabancılaşmaya güzel bir örnek iken bunu irdelemede göremiyoruz.

•Çehov’un o dönem Rus devlet yapısına getirdiği eleştiriyi öyküde görebiliyoruz. Ancak irdeleme metninde bu eleştiri dolaylı olarak anlatılmaya çalışılmış. Doğrudan verilebilirdi.

•Karakterlerin adları yok. Bunun anlamı ne?

•Öykü adıyla öykü konusu arasındaki ilişki daha ayrıntılı kurulabilirdi. Bu büyüklük hastalığı tıbbi bir hastalık olarak mı ele alınmış yoksa toplumsal bir karşılık mı taşıyor.? Ayrıca bu mektup neden bir hekim gazetesine gönderilmiş.

•Öykünün izleği ne? Bir uygarlık eleştirisi mi yoksa bireysel çürüme mi?

•Batı uygarlığı üzerine yapılan eleştiriye yer verilmemiş.


Re: M. Grandioza Olayları

Öykü kısaymış hemen okuyuverdim.

Çehov'un bu öyküsünü okuyunca, bugün dinlemek zorunda kaldığım bir telefon görüşmesi geldi aklıma. Öyle çok bağırıyordu, öyle azarlıyordu ki karşısındakini yanımdaki, büyüklük hastalığı mı denir, konumundan faydalanıp karşısındakini ezme hastalığı mı...

Anlatılan olayların nedenine dair bir yorum da yapılmış öyküde:

“Ben kendim de kaynağını uygarlığın gelişmesinde aradığım birçok ağır ruh hastalığı olayı ile karşılaştım.”

Foruma yükleyenlerin elleri dert görmesin.


Re: Maniya Grandioza Olayları

___________________________________________________________________
İNSANCIL ATÖLYESİ
ÇEHOV ÖYKÜLERİ İNCELEME SEMİNER KÜMESİ

Öykü : Maniya Grandioza Olayları (Son İrdeleme)
Hazırlayan : Himmet Doğan

Çehov’un, “Maniya Grandioza Olayları” (Büyüklük Hastalığı) adlı öyküsü mektup yöntemiyle yazılmıştır. “Hekim gazetesinin dikkatine” girişiyle başlayan öyküde, mektubun yazarı “Uygarlığın insanlığa yararları yanında büyük zararları dokunduğu”nu söylemektedir.

Öyküde, mektup yazarı hakkında bilgilere doğrudan yer verilmez. Yazar hakkında söyleyebileceklerimiz, kullandığı dilde, olaylara yaklaşımında saklıdır. “Amerika’da, Avrupa’da en hafifinden en ağırına kadar adam başına sinir hastasına rastlarsınız.” deyişiyle, Rus aristokratları ve burjuvalarının model aldıkları “Uygar Batı”nın yarısının sinir hastası olduğunu öne sürerek abartılı bir yaklaşımda bulunduğunu görürüz. Yine “Ben kendim de, kaynağını uygarlığın gelişmesinde aradığım birçok ağır ruh hastalığı olayı ile karşılaştım.” tümcesinde yazarın bilgiçlik yaptığı, “ben”, “kendim” sözcüklerini yan yana kullanışıyla, kendisini gereğinden fazla önemsediği görülebilir. “Büyüklük hastalığı”nı anlatacak kişinin, bu hastalığın izlerini taşıyor oluşu Çehov’un alaysılamasına güzel bir örnek oluşturur. Mektup yazarının bu özellikleri, aktardığı örnekleri ve olayları değersizleştirmez. Tersine, öyküyle ortaya koyulan sorunların Rus aydınlarında da var olduğunu gösteren alaysı bir anlatım oluşturur. Çürüme, bozulma yaygınlaşmakta, toplumun bütün kesimlerine yayılmaktadır.

Mektubun yazarının, “kaynağını uygarlığın gelişmesinde aradığı ruh hastalıkları”nı göstermek için anlattığı örnekler şunlardır: Emekli bir zabıta müdürü, sürgün bir polis memuru, levazım astsubayı amcası, vergi memuru eniştesi. Ortak noktaları memur oluşlarıdır. Bir bütün olarak devleti temsil etmektedirler. Sorunun “Uygarlık” ile ilgili bağıntısını metup yazarı burada kurar.
Karakterler meslekleriyle ilişkili abartılı davranışlar sergilemektedir, mesleklerini ve yaptıkları işleri yaşamın tek biçimi olarak görürler, insanlarla kurdukları bütün ilişkiler yine mesleklerinde edindikleri davranışlarla ilgilidir. Kapitalist uygarlığın yabancılaştırdığı, işlerini yaşamanın tek biçimi olarak gören, çürümüş tiplerdir. Öyküde karakterlerin isimlerine yer verilmez. Böylelikle, meslekler neredeyse kişileştirilir, sorun bir sistem sorunu, “kapitalist uygarlık” sorunu olarak ortaya konulur.

Zabıta memuru, emekli olmasına karşın kurulmuş bir makine gibi çalışmaya devam eder. “Toplantı yasağına kafayı taktığı” için ailesiyle bile yemek yemez, ağaçları toplu olarak görmeye dayanamadığı için kestirir, arkadaş toplantılarına katılmaz. Sürgün polis memuru da görev alışkanlıklarını yaşamının her anında sürdürür. İnsanların yanı sıra böcekleri hapseder, bu onun tek eğlencesidir, tek ilişki biçimidir. Tutuklayacak kimseyi bulamadığında parayla hapse atacağı kişiler arar. Levazım astsubayı amca eli sıkıdır, cimrileri sever. Vergi memuru enişte rüşvet almaktan gazetelerin diline düşeli beri suç işleyenleri gazetelerde işaretler, onların isimleriyle kendine ayrı bir dünya kurar. Bütün karakterler makine gibi yaşar, kapitalist uygarlıkta meslek alanlarının dışına çıkamadıkları gibi o rolün içinde yabancılaşırlar. Yabancılaşmanın, kişiyi işini yapamaz duruma getirdiği bile gözlenebilir.

Karakterlerin bir diğer ortak yanı düşük dereceden memur oluşlarıdır. Buna karşın devletten aldıkları gücü, mesleki konumlarını kullanmak için her yolu denerler. “Büyüklük hastalığı” özellikle bu davranışlarında gizlidir. Suçlu suçsuz ayırmadan tutuklama isteği, denetiminde olan devlet mallarını kullandırtmama, arkadaş toplantılarını bile onaylamama, vergi yolsuzluğu yapma ve herkesi kendisi gibi bilme hastalığın tipik belirtileridir.
Memur karakterlerine sıklıkla yer veren Çehov, bu öyküsünde birden fazla karaktere yer vererek bütünlüklü bir tablo ortaya koyar. Polisin, zabıtaların, askerlerin insanları boğan keyfi uygulamalarıyla, herkese rüşvetçi gözüyle bakan vergi memurlarıyla, bürokratlarıyla Rus devleti ve toplumunun bütünüyle çürüdüğü gösterilir.

Öykü, yüzünü “Uygar Batı”ya dönmüş Rus toplumuna bir uyarı, bir eleştiri olarak da okunabilir: Hızlı kapitalist dönüşümün Rus toplumsal yaşamında yol açtığı yeni sorunları gösteren bir uyarıdır. “Batılılaşma” ile Rusya’da tüm toplumsal sorunların çözülebileceğine inananlara bir göndermedir. Öyküdeki anlatım, Rusya’daki kapitalist dönüşümün yönü ve hızıyla çürümenin daha da artacağını ortaya koyar.