UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kurgu Odası

06 Kas 2009
Barış Acar

Gündelik yaşamdan alınmış olaylar üzerine kurgular yapabilir miyiz? Gerçek onu yeniden kurgulamamıza ne kadar izin verir? Her gerçek birinin gerçeği, her dilselleştirme, anlama ve aktarma çabası aynı zamanda bir kurgu da olduğuna göre bu teşebbüse "caizdir" diyebilir miyiz?

Bu öyküyü beraber yazabilir miyiz?

Kategori:

Camide Bir Giacometti

İmam camide kendini astı

""
Pencereden içeri sızan sokak lambasının solgun, titrek ışığında, kubbeyi yüzyıldır taşıyan ahşap direklerin hep aynı yerlere düşen gölgeleri arasında telaşlı bir gölge çabuk çabuk gidip geliyor. Yüzlerine açılmış yaralardan kokularına dek ezbere bildiği kadim direkler arasında, sanki bir çocuk oyunu oynar gibi zik zaklar çizerek, peşi sıra sürüklediği bir ipi gövdelerine dolayıp yüzyıllar öncesinden kalma bir labirenti çözerek dolanıyor. Adımları sık ve uzun. Yıllardır attığı adımların hesabını yapıyor sanki ve tekrar tekrar aynı yerlerden geçerek bir süredir kaybettiği bir yeri, bir şeyi bulmaya çabalıyor. Dışarıdan bakan biri, onun, kıpırtısız durmaktan bıkarak harekete geçmiş, şaşkınlığından ne yapacağını bilmez halde bir oraya bir buraya seğirten bir direk olduğunu bile düşünülebilir.


Re: Kurgu Odası

""
Yüzlerine açılmış yaralardan kokularına dek ezbere bildiği kadim direkler arasında, sanki bir çocuk oyunu oynar gibi zik zaklar çizerek, peşi sıra sürüklediği bir ipi gövdelerine dolayıp yüzyıllar öncesinden kalma bir labirenti çözerek dolanıyor.

Bu muhteşem cümlenin hangi bir tarafını övmekle başlayacağımı bilemedim.

""
üzlerine açılmış yaralardan kokularına dek ezbere bildiği kadim direkler arasında,
Direklerin yıllar içinde yıpranmasına ve zaten ahşabın daha ağaçken budaklarından kalma gözlerine ne güzel bir yakıştırma "yüzlerindeki yara" ifadesi...

""
sanki bir çocuk oyunu oynar gibi zik zaklar çizerek, peşi sıra sürüklediği bir ipi gövdelerine
Oradan oraya dolanan bir adamı bir çocuk oyununun içinde varsayarak birazdan canına kıyacak adamın yaşananlar karşısındaki çocuk çaresizliğini ele verişi...
""
yüzyıllar öncesinden kalma bir labirenti çözerek dolanıyor
Çaresizliğin sebebi belliki içinde kaybolunmuş bir sorunlar yumağı, dert bir değil iki değil üç değil anlaşılan, dert sadece onun da değil anlaşılan daha önce başkaları şimdi de o bu derdin içinde olmalı. Ama son kişi olmayı umuyor ki labirentin çıkışını arar gibi dolanıyor. Daha doğrusu anlatıcı onu dolandırıyor.

Cümlede asıl can alıcı (can acıtı mı demeliyim acaba?) şey ise anlatıcının olan biteni tanımlarken nasıl da bu adamı bir gölge gibi izlediğini ona dokunmak isterken bir elini arkasından uzatıp uzatıp dokunamadığını da hissettiriyor olması.


Re: Kurgu Odası

Öyküye kimin nasıl devam edeceğini de merakla ve sabırsızlıkla bekliyorum. Kendi adıma usta kalemleri en azından kurgu biraz daha olgunlaşana bekleyeceğimi söylemeliyim.


Re: Kurgu Odası

""
Birden mıh gibi çakalıyor bulunduğu yere. Kafasının içinde, beyninde yeni yeni beliriveren bir düşünce durduruyor onu. Karşısına birden çıkıveren bir düşmanın söylediklerini dinler gibi, bir yabancının düşüncelerini anlamaya çalışır gibi durup dinliyor aklından geçenleri. Dinlediklerinden çıkardığı anlam hesaplarını karıştırıyor. Az öncekinden daha hızlı yürüyor ahşap direklerin arasında. Kaybettiği o yeri, o şeyi hemen, şimdi bulmalı karşısına dikilen düşünceyi yerle bir etmek için. Adımları hızlandıkça, sıklaştıkça ayakları birbirine dolaşıyor. İçeri sızan sokak lambasının solgun, titrek ışığı görünmez oluyor. Kopkoyu bir karanlığa düşüyor, kapaklanıyor, ahşap zemine.


Re: Kurgu Odası

Barış ve Elif'in kısa öykülerini keyifle okudum. Elinize sağlık.


Re: Kurgu Odası

""
Birden, düştüğü yerde beklenmedik bir duygu şimşek aydınlığıyla beliriveriyor. İçten içe yaşadığı bütün bu kahredici savaşımlara karşın ahşabın kokusu soluğuna karışıyor ve o kapkara, yıldırıcı düşüncelerin ağırlığı biraz hafifliyor sanki. Keder, baskı, çaresizlik ne kadar gerçek ise, işte hayat, o koku ve çağrışımlarıyla o derece gerçekliğini teslim ediyor. Kısa bir kararsızlık anı. Hemen kalkmak istemiyor kapaklandığı yerden. Ahşap kokusundan ayrılamadığından mı, yoksa bedenini koynuna teslim edeceği toprağa kendini alıştırmasından mı? Bilemiyor.


Re: Kurgu Odası

""
Bir bacağını altına alarak oturduğu yerde, kahverengi, yünü topak topak atmış çorabına bakıyor uzun uzun. Ayak parmaklarını oynatarak kurtulmaya çalışıyor bu kırçıl görüntüden. Bunun imkânsız olduğunu biliyor. Dizini büküp halının kıvrılan yerini düzeltiyor parmak ucuyla. Bu halı ne zamandır burada? Diğerleri kadar solgun görünmüyor.


Re: Kurgu Odası

Gerçekten çok merak ediyorum: İmam ne yapacak? Caminin girişindeki ilk büyük direğin (onun adı direk mi) arkasındayım. Yazılanlar kadar değerlendirmeler de ilgi çekici. Teşekkürler arkadaşlar.


Re: Kurgu Odası

Evet, sanat tarihi terminolojisinde "ahşap direkli camiler" olarak sınıflandırılıyor bu türden camiler. Yukarı koyduğum Sivrihisar Ulucami'den bir görünüm. Eski bir yapı tipi ve Anadolu'da sayıları fazla değil. Genellikle bu ahşap direkler devşirme olarak adlandırılan, Roma ya da Antik Yunan dönemlerinden kalan sütun başlıklarıyla tamamlanıp üst yapıdaki ahşap konstrüksiyonu taşıyorlar.

sivrihisar ulucami.jpg

Re: Kurgu Odası

""
Halının desenlerine dalıyor bakışları. Evdeki herkesin yer sorfasında, aynı kaptan yemek yediği bir zamanı anımsıyor birden. Ölgün bir lambayla aydınlanan odada, tıpkı şimdi kendisinin oturduğu gibi oturan dedesinin sofradan kalkarken bükülü kalmaktan uyuşan bacaklarının sızısıyla uzun bir of çekişini, uyuşukluğu açmak için parmaklarını kımıldatışını anımsıyor. Dedesinin, çorabındaki minik pıtırcıkları, topak topak yün toplamış dikenleri, saman parçacıklarını yoluşunu anımsıyor. Şaşıyor, yıllarca öncesine, çocukluğuna dair bu önemsiz ayrıntıları şu halının renkleri kadar net görebildiğine. Dedesinin uzun uzun öksürüp balgam söktükten sonra, "hadi bakalım, karnını doyurduysan, küçük testiyle aşağı pınardan su getir bana." deyişini anımsıyor. Çocukluğuna ait bu anıları düşünmekle sanki o anılara haksızlık ediyormuş gibi bir duyguya kapılıyor, sanki hiçbir şeye dokunmaması gerekirmiş, sanki elleri kirliymiş, düşündüğü, dokunduğu her şeyi kirletiyormuş gibi bir duyguya kapılıyor. Omuzları şiddetle sarsılıyor önce, sonra ağlamaya başlıyor. Az önce desenlerine baktıığı halıya yüzünü bastırıp hıçkırığını durdurmaya çalışıyor. Secde eder gibi iki dizinin üzerinde yüzü halıda öylece kalıyor. Gücü tükenince bütün bedenini bırakıyor halıya. "Ne yaptın lan sen?" diye fısıldıyor. "Sen ne yaptın?"

Barış Acar dedi ki:
Gündelik yaşamdan alınmış olaylar üzerine kurgular yapabilir miyiz? Gerçek onu yeniden kurgulamamıza ne kadar izin verir? Her gerçek birinin gerçeği, her dilselleştirme, anlama ve aktarma çabası aynı zamanda bir kurgu da olduğuna göre bu teşebbüse "caizdir" diyebilir miyiz?

Bu öyküyü beraber yazabilir miyiz?

Nurten Öztürk dedi ki:
Gerçekten çok merak ediyorum: İmam ne yapacak? Caminin girişindeki ilk büyük direğin (onun adı direk mi) arkasındayım. Yazılanlar kadar değerlendirmeler de ilgi çekici. Teşekkürler arkadaşlar.

Alıntıladığım her iki metinde de, edebiyatımızda söz sanatı diye anılan bir sanatın icra edildiğini düşünüyorum. İlkinde, ...-e bilir miyiz, ...-a bilir miyiz derken, birlikte yapalım, edelim denmek isteniyor, bu söz sanatının adını bilemiyorum.
İkincisinde ise, anlayıp da anlamazlıktan, bilip de bilmezlikten gelme sanatı kullanılmış zannımca.
Olayı direklerin arkasından izleyenler! İmamın n'apacağı hiç belli olmaz. Zıvanadan çıkıp gırtlağınıza yapışıverir alimallah, müdahale edin!


Re: Kurgu Odası

""
"Ne yaptın lan sen?" diye fısıldıyor. "Sen ne yaptın?"

Elif aslında tam da benim gitmek istediğim yere parmak basmış. Öyküyü bir yerde durum öyküsünden çıkartıp tekrar geri gelmek üzere bir süreliğine olay öyküsüne dönüştürmek gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla yukarıdaki soruya cevap arıyorum.


Re: Kurgu Odası

""
Olayı direklerin arkasından izleyenler! İmamın n'apacağı hiç belli olmaz.

Smile Laughing out loud Laughing out loud Elif, teşekkürler, uzun zamandır bu kadar gülmemiştim.
O kadar güzel akıyor ki, akışı bozmaktan korktum. Sizi kutluyorum. Ayrıca araya da çok yorum, yazı yazarak akışı karıştırmak istemiyorum. Dur bakam... Flowers
Cami fotoğrafının öyküyü zenginleştireceğini düşünüyorum.


Re: Kurgu Odası

Nurten Öztürk dedi ki:
O kadar güzel akıyor ki, akışı bozmaktan korktum.

Flowers


Re: Kurgu Odası

Yazılanları keyifle okuyup devamını merak içinde bekliyorum.


Re: Kurgu Odası

Hadi, arkadaşlar, biri el atsın da kaldıralım imamı yattığı yerden!


Re: Kurgu Odası

""
Bu sözleri söyler söylemez karşısında onu görüyor. İnce uzun boyuyla direkler arasında bir başka direk. Sessiz. Merhametsiz. Alnında halıdan kalan kırmızı bir iz, gözleri yaş içinde o da doğruluyor. Tam karşısında duran kendi bedenine bakakalıyor.


Re: Kurgu Odası

""
Bir uçurumun birbirini seyreden iki yakası gibi karşı karşıyalar. Her ikisi de aynadaki yansısına bakar gibi gözlerini bir diğerine dikmiş. Gerçeği hayalinden ayıran yalnızca yerden kalkanın alnındaki iz. İlk adımı hangisi atarsa atsın aralarındaki mesafe mutlaka korunacak.


Re: Kurgu Odası

""
Alnında iz olanı, yumruklarını hırsla sıktığında, sağ avucuna batan sert ve pürüzlü urganı fark ediyor. Yorgun bedeni korkuyu tetikleyen bir uyanışın şaşkınlığıyla irkiliyor. Olabildiğince yakınına gelip, sert bir hareketle uzatıyor urganı karşısındaki bedenine. Keskin bir fısıltı, sağır sessizliği ürpertiyor:
" İşte çare! Var mısın kurtuluşa!"


Re: Kurgu Odası

""
demeyi ne çok isterdi. Hayır, bunu diyemiyor. Kendi bedeni karşısında el gibi duruyor. Onun bu çaresizliğini izlemekten keyif alan bir düşman şimdi o. Ali gibi, kendi cesetini yıkamaya, yıkayıp kefenle tabuta koymaya yanaşmayacak. Uzaktan seyredecek onu. “Şimdi ben mi suçluyum?” diyor. Bu ipi senin yüzünden geçireceğim boynuma. Bu ip ikimizin.” “Niye,” diyor, beriki. “Niye ipe sarıldın. Benden kaçmak da kurtaramadı mı seni? Bura da mı huzur vermiyor artık? Gelip secde edince huzura eremiyor musun, avunamıyor musun?” Elindeki ipi öfkeyle karşısındakine fırlatıyor. “Aklımdan bir saniye bile çıkmıyor!” diye bağırıyor. “Aklımı sen çeldin, sen çıkardın beni yoldan…” Beriki sakin, kendinden emin yavaş yavaş konuşuyor, “Yalan söylüyorsun. Hiç tartmadın, hiç düşünmedin, aklına gelir gelmez yaptın. Şimdi, pisliğine beni de bulaştırma.”


Re: Kurgu Odası

""
Bu sözlerin muhatabı, söylenenleri huzursuz bir sessizlikle karşılıyor. Gözleri yarı ölü bir yılan gibi az ötesinde kıvrılmış ipe ilişiyor. Bir ürperti uyanınca teninde, kaçırıyor bakışlarını. Ne kadar istemese de gözleri yine karşısındaki bedene çevrili şimdi. Ama bu kez görebildiği, yer yer sırları dökülmüş bir aynanın gösterebileceği kadar. Öylesine eksik, parçalara bölünmüş, köhne bir çerçeveye hapsolmuş kırık dökük bir silüet var karşısında.


Re: Kurgu Odası

Gittikçe sorular artıyor. Önceleri neden canına kıyacak diye düşünüyordum. Şimdi de nasıl ve neden kıyacak diye düşünüyorum. Bir de Ali var şimdi. Kim bu Ali, o ne yapmış kendine? Neden yapmış?


Re: Kurgu Odası

""

Sokulabileceği bir sığınağının olmadığını duyumsuyor; içine girip kaybolabileceği şuncacık bir oyuğun olmadığını. Gözlerinden akan yaşların sıcaklığını hissediyor. Ne karısının, ne annesinin, hiç kimsenin, hiçbir şeyin onu sarıp sarmalayamayacağını, hiçbir yerde huzur bulamayacağını bütün benliğiyle duyumsuyor. Mihraba doğru yürüyor.


Re: Kurgu Odası

""
Bir karışlık yükseltinin üstüne çıkıyor. Başı sarıksız, sırtı cübbesiz bu ilk duruşu mihrabın karşısında. Pişmanlıktan öte suçluluk ve utanç duyuyor. Kirpiklerindeki damlalar mihrabı yer yer belirsizliklerle yansıtıyor muhayyilesine. Ama o, asıl görmek istediği yere ısrarla odaklıyor bakışlarını. Duvarın içine tatlı bir kavisle yerleşivermiş, mihrap oyuğunu seyrediyor bir süre. O oyuğa sığınmayı, bu korkutucu sessizliğin ise bir tefekkür suskunluğuna dönüşmesini diliyor.


Re: Kurgu Odası

""
...mihrap oyuğunu seyrediyor bir süre. O oyuğa sığınmayı, bu korkutucu sessizliğin ise bir tefekkür suskunluğuna dönüşmesini diliyor.

Bu kısmı çok başarılı buldum. Ellerine sağlık Hasan Parlak.


Re: Kurgu Odası

Teşekkürler sevgili Barış. Senin fikrin ve açışınla başlanmasaydı bu öyküye, ben de bu cümleleri yazmamış olacaktım. Flowers


Re: Kurgu Odası

Kahramanımız kendisini asmadan önce panoya bir şeyler yazmalı. Baştan beri bunun hayalini kuruyorum. Ancak üçümüz de onun neden bu yola girdiğini yazmaya niyetli değiliz anladığım kadarıyla. Yani işin zor kısmından kurtulmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla bütün parçaları bir araya getirip bakmadan ve malum sonu hazırlamadan önce bir şekilde gerekçemizi oluşturmalıyız.


Re: Kurgu Odası

Birbirini genellikle uyumlu bir biçimde izleyen bu parçaları ilgi ve beğeniyle takip ettiğimi daha önce de defalarca dile getirdim. Yazılan her yeni öykücük beni iyice içine alıyor. Katkı sunan herkese tekrar teşekkür ederim.

Zaman zaman iki farklı kalemden çıkan parçalar arsında anlamı farklılaştıran ifadelere rastlıyorum. Sanırım en sonunda bütün öykücükler alt alta dizildiğinde bu ayrıntıları hep birlikte bulup çıkaracağız.


Re: Kurgu Odası

gerçekteki imamın 17 yıllık evliliğinde çocuk sahibi olamamış. eşi olay sırasında anne babasının yanında, komşu köydeymiş ve panoya şu yazılıymış: elveda canım, elveda camim.

cümleden çok etkilendim. bu ayrıntıların hikayemize katkısı olabilir. zaten intihar sebebi konusu işlenmemiş henüz.


Re: Kurgu Odası

""
gerçekteki imamın 17 yıllık evliliğinde çocuk sahibi olamamış. eşi olay sırasında anne babasının yanında, komşu köydeymiş ve panoya şu yazılıymış: elveda canım, elveda camim.

cümleden çok etkilendim. bu ayrıntıların hikayemize katkısı olabilir. zaten intihar sebebi konusu işlenmemiş henüz.

Evet, bu ifadeler de etkileyici olayın kendisi de.


Re: Kurgu Odası

E, hadi o zaman buyurun...