UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



İnternet Yayıncılığı

29 Oca 2010
eren

altZine linkini verdikten sonra sitede biraz zaman geçirdim ve şunu fark ettim: yazıların altında yorum yapmak için bir bölüm yok. Böyle bir tercihin nedenlerini tahmin edebiliyorum, ama yine de bu tercihin internet yayıncılığının güncel durumuyla derin bir çelişki içinde olduğunu düşünüyorum. Belki bu başlık altında İnternet yayıncılığı hakkında düşüncelerimizi de paylaşmaya başlarız, zirâ Uzun Hikâye forumuyla bu işin merkezinde gibi görünmesek de önemli unsurlarından biriyiz. altZine vesilesiyle konuşmaya kullanıcı katılımından başlayabiliriz belki. Ben üzerinde fazlaca düşünmeye gerek duymadan, bugünün internet yayıncılığı için kullanıcı katılımının olmazsa olmaz olduğu düşüncesindeyim. Bu nedenle de altZine'ın mevcut yapısını uzun süre sürdüremeyeceğini düşünüyorum (çok mu iddialı oldu?).

Kullanıcı katılımı dediğim şey kullanıcıların yapının işleyişi üzerindeki etkisinden çok içeriğin oluşturulmasındaki ortaklıkları ile ilgili. Bunun en olmayacağı yer sanırım haber portallarıdır. Haber, muhabir tarafından portala ulaştırılır ve kullanıcıya sunulur. Kullanıcının katılımı bu noktadan sonra başlar. Haberi kendi bakış açısından yorumlamak, başka portallardaki haberlerle karşılaştırmak gibi şeylerden söz ediyorum (biz de bir de önüne gelene küfretmek, hamasî cümlelerle önüne gelene sataşmak meselesi var, ama ona hiç girmeyelim şimdi). Haber portallarının olmazsa olmazlarından olan kullanıcı yorumları aslında günümüzün internetini şekillendiren en önemli etkenlerden biri. Haber gibi teknik olarak yalnızca bazı kişiler tarafından hazırlanabilen metinlerin bir adım ötesine geçtiğimizdeyse bu katılımın daha çarpıcı boyutlarda olmaması için bir neden göremiyorum. Aslında bizim Uzun Hikâye'de uzunca bir süredir yaptığımız da böyle bir şey. Bir metni okumaya, yeniden biçimlendirmeye çalışmak. Belki Okuma Odası kapsamındaki uğraş daha çok haber yorumlamaya benziyor, oysa Öykü Atölyesi'nde, Evire Çevire'de yapılan öncül metni kökten değiştirebilecek bir çaba.

Bu konuyu zaman zaman Barış'la da konuşuyoruz, oysa şimdiye dek forum içinde bu konuya fazla girmedik. Belki de çoğu zaman benzer sonuçlara vardığımız için pek tartışılabilecek bir şey olmadığını düşündük. Öte yandan, üzerinde biraz derinlemesine düşünürsek daha önce ele almadığımız yeni boyutlarının ortaya çıkacağından eminim.

Sizlerin genel olarak internet yayıncılığı, özel olarak da internette içerik oluşumuna katılım konularında neler düşündüğünüzü merak ediyorum. Düşünceli

Kategori:

Re: İnternet Yayıncılığı

Ben bu konudaki düşüncelerimden önce forumla beraber başladığım, internetten bilgi edinme, kültürlenme, yorum yapma, yazma-tartışma ilişkimin yaşamıma neler getirdiğini düşünüyorum. Herşeyden önce yazılı bir yığın oluşuyor ki bu yığın, internet dışında oluşması güç bir yığın. Önceden de tartışılırdı, ama uçup giden cinsten. Ayrıntılarla boğmak istemiyorum ama forum kültürünün bana çok şey kattığı bir gerçek. Eren'in düşüncelerine katılmamak elde değil. Haber, güncel meseleleri ya da sanat dallarından birine ait bir konuda yorumları dikkate almak son derece mantıklı ama saçma sapanlıkların önüne geçmek için de bu yazıların önce moderatör tarafından onaylanması da diğer okuyucular tarafından güvenirliği düşürüyor olabilir. Yani moderatörlerin elinde bu yetkinin bir despotluğa dönüşmesi kadar bazı siyasi haberlerin altındaki saçma yazılar da sinir bozucu.


Re: İnternet Yayıncılığı

Murat Gülsoy da "blog"unda bu konudan söz ediyor: Yayıncılığın Büyüsü Bozuluyor


Re: İnternet Yayıncılığı

surucu32surucu dedi ki:
Ama şurası da galiba düşünmeye korktuğumuz farklı bir yan, başlamakta iyi olduğumuz kadar sürdürmekte iyi değiliz. Sonrasında da, baharın gelişine, sonbaharın bitimine gibi örtülerin ardına gizliyoruz gibi bazı şeyleri. Bir de şu olabilir, siz entellektüel katılımların çıtasını sürekli yukarılarda tutmak isterseniz, çoğunlukla günlük yaşantımızın ayarı (ne kadar ince düşünüp-tasarlama becerimiz gelişmiş olursa olsun) sıradan sözcüklerin üzerinde inşa edildiğinden, ötesi birliktelikler farklı bir çaba gerektiriyor. Söylediğimizin sıradan karşılanmasından korkmaya başlayabiliyoruz bir zaman sonra.

Bunlar önemli tespitler. Hepsine katılıyorum. Başlarken duyduğumuz heyecanı iki sene sonra koruyamamak, nitelikle niceliğin bir türlü buluşamaması... Uzun Hikâye yakında (iki ay sonra) ikinci yılını dolduracak. Bu iki yıl zarfında yüzün üzerinde öykü üzerine konuşmuş, bu arada okuduklarımızı ve izlediklerimizi birbirimizle paylaşmışız. Her öykünün aynı ilgiyi görmediğini, her öykücünün bizi o kadar heyecanlandırmadığını söylemeye gerek var mı, bilmiyorum. Yine de, bu iki yılın verimli bir iki yıl olduğunu düşünüyorum. Forum birlikteliğimizin amacını unutmadan, öyküyü hep odakta tutarak daha önce örneğine pek fazla rastlamadığımız bir işi, ne yazık ki pek fazla görünür olamadan, başarabildiğimiz kanaatindeyim.

Bu iki yıl içerisinde iki yüzün üstünde kişi forumumuza üye olmuşsa da bunların çok azı foruma aktif katılım göstermiş. Belirli bir zaman diliminde forumun aktif katılımcı sayısının iki elin parmaklarını geçmediğini söyleyebiliriz herhalde. Bu da nitelikle niceliğin bir türlü buluşamamasının en önemli göstergesi. Kabalaşmadan tartışabilmek, puanlamalar, rütbeler peşinde koşmadan foruma katılım göstermek, zaman ayırıp bir konuyu araştırmak, söylenecek sözü o araştırmanın üstüne bina etmek, Türkçe forumlarda görmeye alışık olmadığımız şeyler. Bunları yapmadan, kolaya kaçmadan özgün içerik üretmek, her ne kadar ilk başta zor değilmiş gibi görünse de, edebiyat eğitiminin bizimki seviyesinde olduğu bir ülkede aslında bayağı zor bir iş. Herhalde en çok bunun sıkıntısını çekiyoruz.

Bir de içeriğin kendine bir biçim bulması sorunu var. Sık sık üzerinde düşündüğümüz, nasıl yaparsak kullanıcılar düşüncelerini/ duygularını daha rahat ifade edebilirler, diye kafa patlattığımız önemli bir konu. Forum biçimi bu konuda pek çok kolaylık sağlıyorsa da yetersiz kaldığı, aklımızdakileri kolayca yazıya dökmemize müsaade etmediği zamanlar da oluyor. Görünürde tali bir konu, ama en iyi biçimi bulduğumuzdan emin olana kadar da peşimizi bırakmayacağa benzer.

Sonuçta özgün katkı bizim için hep en önemli şey oldu. Her zaman herkes gerekli zamanı bulamasa da birbirimizi ya da kendimizi tekrarladığımız, hiçbir yere gitmeyen anlamsız tartışmalara girdiğimiz söylenemez herhalde. Ama görünürlüğümüzü artırmamız, nitelikli katkıyı artırmak yönünde adımlar atmamız gerektiği muhakkak. Bu konudaki öneri ve tekliflere de açığız. Biçimi değiştirmek de bunlara dahil.


Re: İnternet Yayıncılığı

Anlama uygun bir biçim bulmak ve biçimler içinde bir anlam üretmek insanlık tarihinin -belki de yazıyla/ sesle başlayan- en berbat problemlerinden biri sanırım. Bunun dışında Eren bir hayli derleyip toplayan bir çatı kurmuş foruma ve gidişata ilişkin; ellerine sağlık.

Edebiyat eğitimi konusuna gelince, Türkiye'de hiçbir çocuk yok ki, Türkçe öğretmenlerinin ve öğretiminin eziyetinden geçmemiş olsun. En iyi okullarında bile "imgesi çıkarılacak" şiirler okunan bir ülke de hâlâ bir edebiyatın varolması bile mucize gibi görünüyor bana.


Re: İnternet Yayıncılığı

İnternet ve internete daha "verimli" katılım konusunda iki kitap önerim olacak. Ne yazık ki kitapların ikisini de hala okuyamamış durumdayım. O uzayıp giden"okunacaklar" kuyruğunda bir yerlerdeler.
1-Siberuzayda Macera Dolu Bir Yolculuk-Jos de Mul-Kitap Yayınevi
2-Sokrates İnternette-Denis Huisman-Güncel Yayıncılık
Konu gerçekten her boyutuyla tartışılmayı gerektiriyor. Sonuçta bilginin, birikimin kişinin arayışlarını, arayışın da bununla şekillenen bir kaliteyi buldurduğunu düşünüyorum. başka bir dille söyleyecek olursam, kendimize katabildiğimiz her değerli birikim bizi nette daha elit ortamların oluşumuna ulaştırması gerekir.
Mehmet Sürücü


Re: İnternet Yayıncılığı

Uzunöykü, başka bir yerde değindiğim bir nedenle karşıma çıktı. Üye olup, sağda solda, seçmeye çalışarak bir şeyler okumaya başladım. yadırgadığım, bana yabancı gelen ilk olgu; neden "öyküyle bir sınırlama" oldu. Katılıan kişilerin katılım tarzları, içerikleri, çok zevkli bir paylaşımın ortamı olduğunu hemen farkettiriyor. Ama sanırım, "masenger" usulü bir şekilde gelişen bazı paylaşım durumlarında yeterince düşünülerek, hazırlanarak oluşturulacak metinlere olanak vermiyor.
Bu konuda birkaç önerim olacak. Ama önerilerin üzerinde biraz daha düşünmek, geliştirek istiyorm.
Ama ilk aklıma gelen, belirli bir okuma (verilen öykü gibi) dışında, çağrışım tetikleyici konular belirleyerek, bunların üzerinde daha emek ağırlıklı, çok da uzun olmayan ön metinler hazırlanması, gibi bir şey var. Tüm formdaki yazılanları okumadım. bu önerimi tartışmış veya uyguluyor olabilirsiniz. böyle bir şey varsa özürlerimi sunarım. sadece araştırarak zaman yitirip, konunun soğuması düşüncesiyle yazdım bunu.
saygılarımla


Re: İnternet Yayıncılığı

""
Üye olup, sağda solda, seçmeye çalışarak bir şeyler okumaya başladım. yadırgadığım, bana yabancı gelen ilk olgu; neden "öyküyle bir sınırlama" oldu.

Forumun temel işleyişini öykü türünün üzerine kurması forumun temel amacını oluşturuyor. Bunu bir sınırlama değil de öykü türüne gösterilen ilginin azlığı, bu tür yapılanmalarda kolay paylaşım alanları oluşturması, öyküye duyulan özel bir ilgi olarak okuyabilirsiniz. Bunun yanında birtakım önerilerinizi beraber konuşur, değerlendiririz.


Re: İnternet Yayıncılığı

surucu32surucu dedi ki:
Katılıan kişilerin katılım tarzları, içerikleri, çok zevkli bir paylaşımın ortamı olduğunu hemen farkettiriyor. Ama sanırım, "masenger" usulü bir şekilde gelişen bazı paylaşım durumlarında yeterince düşünülerek, hazırlanarak oluşturulacak metinlere olanak vermiyor.
Bu konuda birkaç önerim olacak. Ama önerilerin üzerinde biraz daha düşünmek, geliştirek istiyorm.
Ama ilk aklıma gelen, belirli bir okuma (verilen öykü gibi) dışında, çağrışım tetikleyici konular belirleyerek, bunların üzerinde daha emek ağırlıklı, çok da uzun olmayan ön metinler hazırlanması, gibi bir şey var.

Söylemek istediğiniz anladığımı sanıyorum. Biraz daha zaman ayırıp forumdaki ana tartışmaları ("Okuma Odası" kategorisi altındaki öykü tartışmaları, "Yazma Uğraşı" kategorisindeki çeviriler, öyküler ve öykü kuramı üzerine yapılan tartışmalar, yorumlar) incelediğinizde göreceksiniz ki "messenger usulü" dediğiniz türden çok fazla tartışma olmuyor Uzun Hikâye'de. Belirli bir konuda kısa kısa değiniler genellikle Semaver Kıraathanesi forumunda gerçekleşiyor, onun nedeni de bu forumun sohbete ayrılmış olması. Bir film ya da kitap üzerine kısacık bir yorum yazabilmemizi ya da hoşumuza giden bir karikatürü paylaşabilmemizi sağlıyor Semaver Kıraathanesi.

Öte yandan, söylediğiniz gibi, uzun boylu emek harcanarak hazırlanacak metinler için paylaşım olanağı oldukça sınırlı. Özellikle "blog post" formatına uygun hazırlanmış metinler için bir paylaşım ortamı olması gerektiğini düşünüyorum (bu konuda bana katılan başkaları olduğunu da biliyorum). Şimdilik, böyle metinleri, her bir metin için ayrı bir başlık açarak paylaşmak mümkün olabilecekse de önümüzdeki aylarda bu konuda bazı somut adımlar atmayı da ne zamandır planlıyorduk.

Bununla birlikte önerilerinizi merakla bekliyorum. Bu değişim sürecinde olması gerekene ilişkin ne kadar çok katkı olursa, yeni "biçim" o kadar işlevli olur. Cheers


Daniil Kharms - [Kalindov]

Bir paylaşım anındaki katılımcıların katkılarının derinliğinin yanında, katılımcı sayısının çokluğunun da mutlaka önemli olduğunu düşünüyorum. Bazı konular bu tür paylaşımlarla geliştirilerek zevkli bir metinlere dönüştürülerbilir. Burada sanıyorum sorun katılımcıların ne zaman katılacaklarının bir şekilde rastlantıya kalan yanlarının oluşu. Düşündüğüm şu;
_1-Bir anket düzenlenip, genel katılımın en fazla sağlanabileceği, üyelerin internet kullanım alışkanlığı konusunda daha fazla bilgi sahibi olumak.
_2-Anket sonuçlarına göre en fazla katılımın eb fazla olabileceği belirli "özel saat"ler belirleyip, belki süresi de yaklaşık belirlenebilecek, bir "buluşma" şekline dönüştürmek.
Bu konularda daha geliştirici önerileri olacaklar vardır sanırım. Katkılarıyla daha farklı bir sonuca ulaşılabilir.
Mehmet


Re: İnternet Yayıncılığı

Sabah kalkar kalkmaz bir-iki satır karalamak istedim. Ama sanırım daha çok "kalkmaz " yanıma rastladı. Yanlışlıkla yazdıklarımı; "Daniil Kharms - [Kalindov]" bölümüne eklemişim. Affınıza sığınıyorum.
Mehmet


Re: İnternet Yayıncılığı

surucu32surucu dedi ki:
Sabah kalkar kalkmaz bir-iki satır karalamak istedim. Ama sanırım daha çok "kalkmaz " yanıma rastladı. Yanlışlıkla yazdıklarımı; "Daniil Kharms - [Kalindov]" bölümüne eklemişim. Affınıza sığınıyorum.
Mehmet

Mesajı Kharms başlığından silip bu başlığın altına kopyaladım. Good


Re: Daniil Kharms - [Kalindov]

surucu32surucu dedi ki:
Bir paylaşım anındaki katılımcıların katkılarının derinliğinin yanında, katılımcı sayısının çokluğunun da mutlaka önemli olduğunu düşünüyorum. Bazı konular bu tür paylaşımlarla geliştirilerek zevkli bir metinlere dönüştürülerbilir. Burada sanıyorum sorun katılımcıların ne zaman katılacaklarının bir şekilde rastlantıya kalan yanlarının oluşu. Düşündüğüm şu;
_1-Bir anket düzenlenip, genel katılımın en fazla sağlanabileceği, üyelerin internet kullanım alışkanlığı konusunda daha fazla bilgi sahibi olumak.
_2-Anket sonuçlarına göre en fazla katılımın eb fazla olabileceği belirli "özel saat"ler belirleyip, belki süresi de yaklaşık belirlenebilecek, bir "buluşma" şekline dönüştürmek.
Bu konularda daha geliştirici önerileri olacaklar vardır sanırım. Katkılarıyla daha farklı bir sonuca ulaşılabilir.
Mehmet

Aslında yaklaşık 1 yıl önce 2. maddedeki öneriye karşılık gelecek bir etkinlik yaptık: Uyku Saati - Öykü Saati. Şimdi bakınca görüyorum ki, yaklaşık 1,5 ay sürdürebilmişiz.

Tekrar neden denenmesin!


Re: Daniil Kharms - [Kalindov]

surucu32surucu dedi ki:
_1-Bir anket düzenlenip, genel katılımın en fazla sağlanabileceği, üyelerin internet kullanım alışkanlığı konusunda daha fazla bilgi sahibi olumak.
_2-Anket sonuçlarına göre en fazla katılımın eb fazla olabileceği belirli "özel saat"ler belirleyip, belki süresi de yaklaşık belirlenebilecek, bir "buluşma" şekline dönüştürmek.

İkinci önerinizi, Barış'ın da söylediği gibi, daha önce denemiştik. Her ne kadar bu yöntemin sürdürülebilir olduğundan kuşku duyuyor olsam da denenmesine karşı değilim. Yeniden denenmesi yönünde bir görüş oluşursa neden olmasın?

İlk önerinizi ise pek iyi anlayamadım. Forum kullanıcılarının hangi internet kullanım alışkanlıkları konusunda bilgi sahibi olmak gerektiğini ve bu bilginin foruma yapılan nitelikli katkının artırılması konusunda nasıl kullanılabileceğini açıklayabilir misiniz?


Re: İnternet Yayıncılığı

Anketin amacı, Formdaki herhengi bir konuya katılımcıların hangi gün, hangi saatlerde daha sık ve uzun zaman ayırabileceklerini saptamak için. Bu bence o kişilerin buna hep beraber karar vermeleri katılımı arttıracaktır. Diğer zamanlarda günlük, belirsiz ve plansız zamanlardaki katılımların sadece kişisel olarak bir bölümden, bir şeyler okuma olarak değerlendirildiğini düşünüyorum.
mehmet


Re: İnternet Yayıncılığı

Konuyu aşamara dökeyim en iyisi
BİRİNCİ AŞAMA
1.soru- her gün iş amacı dışında nete giriyor musunuz?
2.soru- rahatsız edilmeden, sorun yaşamadan en çok hangi saatler arasında nete bağlanıyorsunuz.
3-nette kaliteli bir ortamdaki paylaşımın sizce süresi yaklaşık ne kadardır.
---Gibi daha çoğaltılabilecek sorular
İKİNCİ AŞAMA
Diyelim ki; soruların yanıtlarını vereyim, (söz gelimidir, benim yanıtlarım değildir)
-Evet
-gece 10-01 arası
-Bir saat
Yanıtları bu olarak kabul edersek, katılımcıların ortalama olarak her gün nete girip girmediği, formdaki bir konuyu paylaşacak arkadaşların genelde hangi saatlerde daha sorunsuz katılıp yapabileceği, sıkılmadan, ayıp olmasın diye sürdürme gereği duymadan ortama ne kadar süre katılabileceği daha belirginleşir düşünceme göre.
Bu tür bilgilerle, bir öykü okuması-değerlendirmesi için önceden saptanan zamanlardaki beraberce oluşturulan ortamın daha doyurucu olması gerekir.
Bilemiyorum tabi.
mehmet


Re: İnternet Yayıncılığı

Aslında iki yılın sonunda en azından sürekli kullanıcılarımızın internet kullanım alışkanlıkları hakkında (bu anlamda) bayağı fikir sahibi olduğumuz söylenebilir. Belki Barış da "Uyku Saati - Öykü Saati" bağlamında gözlemlerini aktarabilir. Ben, forum kullanıcılarının aynı anda internete bağlanıp bir tartışma içerisine girmesinin daha nitelikli bir paylaşım sağlayacağı konusunda kuşkuluyum. Üstelik, daha önce de söylediğim gibi, bunun sürdürülebilir olmadığı kanaatindeyim.


Re: İnternet Yayıncılığı

Bu tip bir anket, forum kullanıcılarının alışkanlıklarını istatistiksel olarak belirleyip forum etkinliklerini kesin bir sonuca vardırmaktan çok, kullanıcıların kendi internet kullanım ve nitelikli zamanlarını düzenleme alışkanlıklarını gözden geçirmesi açısından ilgi çekici geldi bana. Nasıl hazırlanacağına ve uygulanacağına emin değilim, ama denenebilir. Good


Re: İnternet Yayıncılığı

Bir dönem denendi bu durum, başarısız olduk da diyemeyiz. Ben tekrarına varım, denenebilir.


Re: İnternet Yayıncılığı

eren dedi ki:
Aslında iki yılın sonunda en azından sürekli kullanıcılarımızın internet kullanım alışkanlıkları hakkında (bu anlamda) bayağı fikir sahibi olduğumuz söylenebilir. Belki Barış da "Uyku Saati - Öykü Saati" bağlamında gözlemlerini aktarabilir. Ben, forum kullanıcılarının aynı anda internete bağlanıp bir tartışma içerisine girmesinin daha nitelikli bir paylaşım sağlayacağı konusunda kuşkuluyum. Üstelik, daha önce de söylediğim gibi, bunun sürdürülebilir olmadığı kanaatindeyim.

Aslında çok fazla bir gözlemde bulunmak niyetinde değilim. Ancak bu tip çalışmalarda hep bir itici güç bulunduğu göz önüne alınırsa, sayısı sınırlı bir grubun bu tip bir etkinliği düzenli olarak yürütmesi forumun diğer kullanıcılarını da o saatler de foruma daha çok bakmaya, giderek tartışılan öykülere dair daha çok şey söylemeye iteceğini düşünüyorum. Öte yandan bu gerçekten zor bir iş.


Re: İnternet Yayıncılığı

AltZine format değiştirmiş. Bu haliyle internet yayıncılığının blog formatında geliştiğine bir kanıt daha sunulmuş oldu. Smile


Re: İnternet Yayıncılığı

İnternet yayıncılığı üzerine kuramsal düşünceler de oluşmaya başladı yavaştan. Onur Kesen'in NTV Bilim'de yayımlandığını sandığım bir yazısından aşağıdaki kısım özellikle dikkatimi çekti benim. Üzerine söyleyecek çok şey var (ya da artık yok)!

Onur Kesen dedi ki:
Yapılan deneyler, ideogramlar (resim yazı) içeren Çince, Japonca kullananların bize kıyasla farklı bir zihin haritası kullandığını ortaya koyuyor. Bu durumda, basılı materyal okumaya alışan zihinlerle, ekran üzerindeki metinleri okumaya alışan zihinler arasında benzer bir farktan söz etmek mümkün. Hem de, yaştan bağımsız olarak. Genel kanının aksine, beynimiz yetişkin hale gelince gelişimini durdurmuyor, ileri yaşlara kadar değişmeye devam ediyor. Kısacası beyin, kendisini yeniden düzenleyebilir, işlevlerini yeni araçlar için tanımlayabilir esneklikte.

Üstelik, Friedrich Nietzsche de böyle düşünüyor. 1882’ye doğru Nietzsche’nin gözleri yanmaya, acımaya başlıyor. Filozof, önündeki sayfaya odaklanmakta güçlük çekiyor, buna rağmen yazmakta ısrar ettiğinde başı ağrıyor. Buna bir çare olarak, yeni icat edilen daktilo öneriliyor kendisine. Malling – Hansen marka daktiloya alışmak biraz zahmetli oluyor ama sonunda Nietzsche klavyeyi tanıyor, gözlerini kapatarak yazabilir hale geliyor. Sorun böylece çözülüyor, düşüncelerini ilk seri üretim daktiloyla kayda geçirmeye başlıyor.

Bir süre sonra, arkadaşlarından biri, makineden çıkan yeni yazılara bakarken bir tuhaflık olduğunu fark ediyor. Nietzsche’nin yazı stili bu makineyle daha da özlü bir hal alıyor; bazı yerlerde telgraf metinlerini andırıyor. Arkadaşı, bir mektupta “Yazı aracı insanın yazı biçimini bu kadar etkileyebilir mi ?” diye soruyor Nietzsche’ye.

“Evet” cevabını veriyor Nietzsche, “Yazı araçlarımız düşüncelerimizi etkiler”. Gerçi filozof, yaklaşık altı hafta ve elli sayfadan sonra, nedendir bilinmez, daktilodan vazgeçiyor. Nietzsche’nin ürettiği yazıları inceleyen Friedrich A. Kitler, yazı makinesinin ardından filozofun argümanları bir kenara bırakıp aforizmalara, söz oyunlarına, kısa ve kesin saptamalara yönelen bir yazı tarzı geliştirdiğini söylüyor.

(Kaynak)