Aslında en klasik Kafka öykülerinden biri. Eldeki kaynakları taramak vb. uzun olacağı için bunu seçtim. Belki internetteki kaynakları da bu şekilde daha optimal kullanabiliriz.
Barış Acar tarafından May 12th, 2009 günü 22:51 sularında gönderildi.
Öyküde belirgin olarak üç kişi var: İmparator, haberci ve pencerede oturup bekleyen ben. Burada anlatıcının doğrudan ikinci tekil şahısla okuyucuya seslenmesini önemli buluyorum ben. Çünkü benimle konuşmak isteyen, bana -benim gibi önemsiz ve sıradan birine- haber göndermek isteyen kişi bir imparator.
Barış Acar tarafından May 12th, 2009 günü 22:58 sularında gönderildi.
Denir ki: imparator sana sen tek kişiye, sen zavallı kuluna, imparator güneşinin önünden çok çok uzaklara kaçan sen minicik gölgeye, işte dosdoğru sana ölüm döşeğinden bir haber yollamıştır.
Özellikle bu girişle Barış'ın söylediğini Kafka, vurgular. Hem de üstüne üstüne giderek.
abdullah şahin tarafından May 12th, 2009 günü 23:00 sularında gönderildi.
Burada okuyucu "impratorun güneşinden çok uzaklara kaçan kişi" olarak tanımlanmış. Burada ikili bir kıskaç var. Öncelikle imparator kendisinden kaçan bana mektup gönderiyor. İkinci olaraksa kaçmışım ve yine de ondan haber bekliyorum.
Barış Acar tarafından May 12th, 2009 günü 23:02 sularında gönderildi.
Kuşkusuz öykünün asıl vurgusu, iç içe sıralanan odalarda, bitmek bilmeyen avlularda, dışına çıkılması neredeyse imkânsız kette ve birbirinin üzerine kapanan tüm bu mekânlarla kuşatılmış insanın yalnızlığındadır.
Ancak benim daha önemli bulduğum ve merak ettiğim şey imparatorun habercinin kulağına fısıldamış olduğu şeydir.
Acaba bunun bir önemi yok mudur? Kafka bunu mu söylemeye çalışmıştır? Yoksa çok çok önemli bir şey mi vardır bana iletilmesi gereken ve haberciyi böylesine zor bir görevle yükümlendiren?
Barış Acar tarafından May 12th, 2009 günü 23:05 sularında gönderildi.
Ölüm döşeğinde haberciye tekrarlatılıp doğruluğundan emin olunacak kadar önemli bir şey olmalıdır burada söylenen. Kuşkusuz bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ancak bu durum, söz konusu haberin önemsiz olduğunu göstermiyor bana göre. Sadece ve sadece onun kaybedilmiş olduğunu gösteriyor.
İmparator, belli ki bilge bir imparatordur burada anlatılan, tebasından birine seslenmek gereğini duymuştur. Onu önemsemiştir. Belki de kendinden uzaklara kaçtığı için kırgındır ona. Onu geri kazanmak istemektedir (Burada öykünün dinsel çağrışımlar kazandığını da düşünebiliriz). Oysa bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir.
Barış Acar tarafından May 12th, 2009 günü 23:09 sularında gönderildi.
Barış'ın merak ettğini ben de merak ediyorum ancak şunu da merak ediyorum: İmparator gönderdiği haberin ulaşıp ulaşmayacağını, bekleyen haberin gelip gelmeyeceğini biliyor mu?
Ben de uyanan ilk duygu ( öykünün devamını okumadan önce) haberin kolayca ulaşabileceği; ama devamı okuduğumda gerip bir döngüye giriyorum haberciyle beraber. Hiç ulaşmayacak duygusu sarıveriyor zihnimi.
Nurten Öztürk tarafından May 12th, 2009 günü 23:14 sularında gönderildi.
Bu haberin önemini ve ilahiliğini -dolayısıyla öykü içindeki simgesel değerini- etrafı saran kalabalıktan anlarız. Herkesin önünde verilmiş bir iletidir bu. Devlet erkanı, izleyiciler, herkes buna tanıktır. Neredeyse, benim dışımda herkes.
Barış Acar tarafından May 12th, 2009 günü 23:15 sularında gönderildi.
Ancak benim daha önemli bulduğum ve merak ettiğim şey imparatorun habercinin kulağına fısıldamış olduğu şeydir.
Acaba bunun bir önemi yok mudur? Kafka bunu mu söylemeye çalışmıştır? Yoksa çok çok önemli bir şey mi vardır bana iletilmesi gereken ve haberciyi böylesine zor bir görevle yükümlendiren?
Ben de haberin ne olduğundan çok ulağın oradan çıkıp çıkamayacağını merak ettim. Sanırım pek bir önemi yok kralın söylediğinin. "Söylenenler aynı bilinmesine gerek yok; yaşama şeklimiz, kuşatılmışlığız asıl önemli olan." iletisi saklı gibi.
abdullah şahin tarafından May 12th, 2009 günü 23:15 sularında gönderildi.
İmparator gönderdiği haberin ulaşıp ulaşmayacağını, bekleyen haberin gelip gelmeyeceğini biliyor mu?
İlginç bir şekilde imparator bu anlatının merkezinde gibi görünmesine rağmen en belirsiz ve silik karakter. Haberci, izleyiciler ve okuyucu bile imparatordan daha canlı öyküde. Zaten daha haberci saraydan çıkmadan ölüyor kendisi de.
Barış Acar tarafından May 12th, 2009 günü 23:17 sularında gönderildi.
Öykünün simgesel düzlemde ilahi olanla, tanrısallıkla ve giderek tanrının ölümü fikriyle oluşturulduğunu düşünüyorum. Ben tanrıdan kaçmış olan zavallı kul, çok uzakta ve içimde doldurulamaz bir boşlukla bir haber beklerken; o, bana ses veriyor. Böylece onun gerçekliğine yeniden inanacağım. Ne yazık ki, bu haber bana hiçbir zaman ulaşmayacak.
Barış Acar tarafından May 12th, 2009 günü 23:22 sularında gönderildi.
Metinde imparator, zavallı; güneş, gölge gibi zıtlıklar içeren sözcükler kullanılmış. Daha çok zayıf ile güçlünün kıyasını da içeriyor bu zıtlıklar; ama öykünün bütününde garip bir dengeye oturtulmuş bu güç. Her ikisi de güçsüz öykünün sonunda, her ikisinin de isteği gerçekleşmiyor.
Nurten Öztürk tarafından May 12th, 2009 günü 23:23 sularında gönderildi.
Öykünün simgesel düzlemde ilahi olanla, tanrısallıkla ve giderek tanrının ölümü fikriyle oluşturulduğunu düşünüyorum. Ben tanrıdan kaçmış olan zavallı kul, çok uzakta ve içimde doldurulamaz bir boşlukla bir haber beklerken; o, bana bir haber gönderiyor. Böylece onun gerçekliğine yeniden inanacağım. Ne yazık ki, bu haber bana hiçbir zaman ulaşmayacak.
Yorum gayet güzel. Barış'ın yorumundan sonra öyküyü tekrar okudum da öyküde "imkânsızlık, acizlik, müdahelesizlikle" ilgili çağrışımları da var. Öykü sonu düşünülerek yazılmış gibi. Kişi isteklerine ulaşamayınca onun dışında gelişen olaylardan habersizdir, o sadece ister ancak isteğinin önündeki engelleri bilemez.
abdullah şahin tarafından May 12th, 2009 günü 23:27 sularında gönderildi.
Öykününü simgesel düzlemde yukarıda söz ettiğim bu kuruluşunun yanında, gerçeklik olarak da neye karşılık geldiği üzeirne düşündüm.
Habercinin kalabalığın içinden çıkma çabası, surların, binaların arasından kendine yol açması vb. sanki arkeolojik bir bakış göz önüne alınmış diye düşündürdü bana.
""
Bin yıllar boyu sürüp gidecektir böylece.
ifadesi de bu düşünceyi destekliyor. Kuşakların içinden geçtiği bir inanç yolculuğudur burada anlatılan. Sanki bir ören yerinin katmanları arasından okuyucuya ulaştırılmaya çalışılan bir haberden söz edilmektedir.
Hiç ulaşmayacak olması da biraz bu yüzdendir.
Barış Acar tarafından May 12th, 2009 günü 23:29 sularında gönderildi.
Son olarak burada trajik yazgıya sahip olan, dolayısıyla Kafka'nın kendisiyle özdeşletirdiği kişi Habercinin kendisidir diye düşünüyorum. Bilgiye sahip, onu iletmekle yükümlendirilmiş, ancak asla onu ulaştırması gereken kişiye zamanında ulaştıramayacak, bin yıllar boyunca boşuna çırpınıp duracak kimse...
Barış Acar tarafından May 12th, 2009 günü 23:32 sularında gönderildi.
Haydi sonunda en dış kapıdan kendini dışarı atabildi diyelim.—ama dünyada dünyada olmaz böyle bir şey—bir de bakacak ki, daha yeni duruyor karşısında başkent, dünyanın merkezi başkent, tortusu dağ gibi başkent; kimse bir yol bulup geçemez içinden, hele bir ölünün haberiyle asla!
Son tümce haberin bir ölüye ait olması, ilgili yere ulaşmasını da engelliyor vurgusunu içinde taşıyor. Bir de burada haberi bekleyen mi sıkıntıda, ulaştırmak isteyen mi? Haberi bekleyen pek de gerçekçi olmayan, hayal ürünü bir isteğe talipmiş gibi geldi. Ancak önemli olan ulağın durumu. Ulak için bu süreç çok sancılı. Haberi kendisine getiriyormuşçasına bir çaba içinde. Böylesi bir ikili anlam da düşünülebilir.
abdullah şahin tarafından May 12th, 2009 günü 23:38 sularında gönderildi.
Sanırım pek bir önemi yok kralın söylediğinin. "Söylenenler aynı bilinmesine gerek yok; yaşama şeklimiz, kuşatılmışlığız asıl önemli olan." iletisi saklı gibi.
Bana da öyle geliyor ki ne söylediğinden ziyade kimin söylediği önemli. Bütün kapıları açmasını beklediğimiz, olmazları olduran büyülü "imparator" sözcüğü bizi burada hayal kırıklığına uğratıyor. Haberini bekleyene ulaştıramadan ölüyor.
Barış Acar dedi ki:
Öykünün simgesel düzlemde ilahi olanla, tanrısallıkla ve giderek tanrının ölümü fikriyle oluşturulduğunu düşünüyorum.
Nurten Öztürk tarafından May 12th, 2009 günü 23:39 sularında gönderildi.
Bana da öyle geliyor ki ne söylediğinden ziyade kimin söylediği önemli. Bütün kapıları açmasını beklediğimiz, olmazları olduran büyülü "imparator" sözcüğü bizi burada hayal kırıklığına uğratıyor. Haberini bekleyene ulaştıramadan ölüyor.
Evet, engeli de kralın tebaası, kurduğu şehir ve çevresi yaratıyor. Yani kendi eliyle oluşturdukları.
abdullah şahin tarafından May 12th, 2009 günü 23:43 sularında gönderildi.
Bilgiye sahip, onu iletmekle yükümlendirilmiş, ancak asla onu ulaştırması gereken kişiye zamanında ulaştıramayacak, bin yıllar boyunca boşuna çırpınıp duracak kimse...
Barış'ın trajik yazgı olarak adlandırdığı bu durum Kafka'nın haberlerin zamanında ulaşmamasından şikayet etmesinden daha çok ulaşamayacak olmasını bu denli kabullenmiş olmasında sanki. Hatta ulaşabileceğine asla inanmamış olmasında.
Bu öyküdeki inançsızlık, Kafka'nın yazdıklarını yayınlamak yerine yakmayı neden yeğlediğni de daha iyi anlamamı sağladı.
nurten aksakal tarafından May 12th, 2009 günü 23:47 sularında gönderildi.
Barış'ın tarajik yazgı olarak adlandırdığı bu durum Kafka'nın haberlerin zamanında ulaşmamasından şikayet etmesinden daha çok ulaşamayacak olmasını bu denli kabullenmiş olmasında sanki. Hatta ulaşabileceğine asla inanmamış olmasında.
Bu öyküdeki inançsızlık, Kafka'nın yazdıklarını yayınlamak yerine yakmayı neden yeğlediğni de daha iyi anlamamı sağladı.
"İnançsızlık" sözcüğü öyküye çok yakışıyor.
abdullah şahin tarafından May 12th, 2009 günü 23:49 sularında gönderildi.
Sonuçta imparator ile zavallı kulun eşitlendiğini düşünüyorum. Haberci yol açma çabasındadır hâlâ. Haberci ile yazarın özdeşliği fikri çok çarpıcı geldi. Buna o haberin asla ulaşmayacağını, bekleyişin beyhudeliğini bilen okuyucuyu da katsak ne olur?
Bu öykü ile tekrar düşünmek gerekecek benim için.
Teşekkürler arkadaşlar.
Nurten Öztürk tarafından May 12th, 2009 günü 23:53 sularında gönderildi.
Öyküde bitmek bilmez koridorlar ve bu koridorlarda geçit vermeyen kalabalıklar, iç içe geçmiş saraylar brokrasiyi çağrıştırıyor. Ama benim asıl sorum; derin bir brokrasi ıssızlığında olan kentten dışarı ulaştırılmak istenen haber bu karmaşıklığı çözecek birine bir çağrı mı? Yani "haber" aslında bir yardım çağrısı mı?
nurten aksakal tarafından May 13th, 2009 günü 0:07 sularında gönderildi.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Bana ilk okumada bürokratik engelleri çağrıştırdı öykü.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Beri yandan eylemsizliğin anlamsızlığını.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Aslında en klasik Kafka öykülerinden biri. Eldeki kaynakları taramak vb. uzun olacağı için bunu seçtim. Belki internetteki kaynakları da bu şekilde daha optimal kullanabiliriz.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Güzel olmuş. Bu şekliyle daha fazla kişi tarafından okunacağından eminim.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Öyküde belirgin olarak üç kişi var: İmparator, haberci ve pencerede oturup bekleyen ben. Burada anlatıcının doğrudan ikinci tekil şahısla okuyucuya seslenmesini önemli buluyorum ben. Çünkü benimle konuşmak isteyen, bana -benim gibi önemsiz ve sıradan birine- haber göndermek isteyen kişi bir imparator.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Özellikle bu girişle Barış'ın söylediğini Kafka, vurgular. Hem de üstüne üstüne giderek.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Abdullah benden önce davranmış.
Burada okuyucu "impratorun güneşinden çok uzaklara kaçan kişi" olarak tanımlanmış. Burada ikili bir kıskaç var. Öncelikle imparator kendisinden kaçan bana mektup gönderiyor. İkinci olaraksa kaçmışım ve yine de ondan haber bekliyorum.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Kafka gene Kafkalığını yapmış. Yalın bir anlatım. Karmaşık bir anlam.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Kuşkusuz öykünün asıl vurgusu, iç içe sıralanan odalarda, bitmek bilmeyen avlularda, dışına çıkılması neredeyse imkânsız kette ve birbirinin üzerine kapanan tüm bu mekânlarla kuşatılmış insanın yalnızlığındadır.
Ancak benim daha önemli bulduğum ve merak ettiğim şey imparatorun habercinin kulağına fısıldamış olduğu şeydir.
Acaba bunun bir önemi yok mudur? Kafka bunu mu söylemeye çalışmıştır? Yoksa çok çok önemli bir şey mi vardır bana iletilmesi gereken ve haberciyi böylesine zor bir görevle yükümlendiren?
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Zavallı bir kula çok önemli bir mesaj gönderiliyor imparatordan. En güçlü adamdan.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Ölüm döşeğinde haberciye tekrarlatılıp doğruluğundan emin olunacak kadar önemli bir şey olmalıdır burada söylenen. Kuşkusuz bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ancak bu durum, söz konusu haberin önemsiz olduğunu göstermiyor bana göre. Sadece ve sadece onun kaybedilmiş olduğunu gösteriyor.
İmparator, belli ki bilge bir imparatordur burada anlatılan, tebasından birine seslenmek gereğini duymuştur. Onu önemsemiştir. Belki de kendinden uzaklara kaçtığı için kırgındır ona. Onu geri kazanmak istemektedir (Burada öykünün dinsel çağrışımlar kazandığını da düşünebiliriz). Oysa bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Barış'ın merak ettğini ben de merak ediyorum ancak şunu da merak ediyorum: İmparator gönderdiği haberin ulaşıp ulaşmayacağını, bekleyen haberin gelip gelmeyeceğini biliyor mu?
Ben de uyanan ilk duygu ( öykünün devamını okumadan önce) haberin kolayca ulaşabileceği; ama devamı okuduğumda gerip bir döngüye giriyorum haberciyle beraber. Hiç ulaşmayacak duygusu sarıveriyor zihnimi.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Bu haberin önemini ve ilahiliğini -dolayısıyla öykü içindeki simgesel değerini- etrafı saran kalabalıktan anlarız. Herkesin önünde verilmiş bir iletidir bu. Devlet erkanı, izleyiciler, herkes buna tanıktır. Neredeyse, benim dışımda herkes.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Ben de haberin ne olduğundan çok ulağın oradan çıkıp çıkamayacağını merak ettim. Sanırım pek bir önemi yok kralın söylediğinin. "Söylenenler aynı bilinmesine gerek yok; yaşama şeklimiz, kuşatılmışlığız asıl önemli olan." iletisi saklı gibi.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
İlginç bir şekilde imparator bu anlatının merkezinde gibi görünmesine rağmen en belirsiz ve silik karakter. Haberci, izleyiciler ve okuyucu bile imparatordan daha canlı öyküde. Zaten daha haberci saraydan çıkmadan ölüyor kendisi de.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Öykünün simgesel düzlemde ilahi olanla, tanrısallıkla ve giderek tanrının ölümü fikriyle oluşturulduğunu düşünüyorum. Ben tanrıdan kaçmış olan zavallı kul, çok uzakta ve içimde doldurulamaz bir boşlukla bir haber beklerken; o, bana ses veriyor. Böylece onun gerçekliğine yeniden inanacağım. Ne yazık ki, bu haber bana hiçbir zaman ulaşmayacak.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Metinde imparator, zavallı; güneş, gölge gibi zıtlıklar içeren sözcükler kullanılmış. Daha çok zayıf ile güçlünün kıyasını da içeriyor bu zıtlıklar; ama öykünün bütününde garip bir dengeye oturtulmuş bu güç. Her ikisi de güçsüz öykünün sonunda, her ikisinin de isteği gerçekleşmiyor.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Yorum gayet güzel. Barış'ın yorumundan sonra öyküyü tekrar okudum da öyküde "imkânsızlık, acizlik, müdahelesizlikle" ilgili çağrışımları da var. Öykü sonu düşünülerek yazılmış gibi. Kişi isteklerine ulaşamayınca onun dışında gelişen olaylardan habersizdir, o sadece ister ancak isteğinin önündeki engelleri bilemez.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Öykününü simgesel düzlemde yukarıda söz ettiğim bu kuruluşunun yanında, gerçeklik olarak da neye karşılık geldiği üzeirne düşündüm.
Habercinin kalabalığın içinden çıkma çabası, surların, binaların arasından kendine yol açması vb. sanki arkeolojik bir bakış göz önüne alınmış diye düşündürdü bana.
ifadesi de bu düşünceyi destekliyor. Kuşakların içinden geçtiği bir inanç yolculuğudur burada anlatılan. Sanki bir ören yerinin katmanları arasından okuyucuya ulaştırılmaya çalışılan bir haberden söz edilmektedir.
Hiç ulaşmayacak olması da biraz bu yüzdendir.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Son olarak burada trajik yazgıya sahip olan, dolayısıyla Kafka'nın kendisiyle özdeşletirdiği kişi Habercinin kendisidir diye düşünüyorum. Bilgiye sahip, onu iletmekle yükümlendirilmiş, ancak asla onu ulaştırması gereken kişiye zamanında ulaştıramayacak, bin yıllar boyunca boşuna çırpınıp duracak kimse...
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Ben de öyküdeki haberci metaforunun Kafka ile özdeşleştiğini düşünüyorum.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Son tümce haberin bir ölüye ait olması, ilgili yere ulaşmasını da engelliyor vurgusunu içinde taşıyor. Bir de burada haberi bekleyen mi sıkıntıda, ulaştırmak isteyen mi? Haberi bekleyen pek de gerçekçi olmayan, hayal ürünü bir isteğe talipmiş gibi geldi. Ancak önemli olan ulağın durumu. Ulak için bu süreç çok sancılı. Haberi kendisine getiriyormuşçasına bir çaba içinde. Böylesi bir ikili anlam da düşünülebilir.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Abdullah:
Bana da öyle geliyor ki ne söylediğinden ziyade kimin söylediği önemli. Bütün kapıları açmasını beklediğimiz, olmazları olduran büyülü "imparator" sözcüğü bizi burada hayal kırıklığına uğratıyor. Haberini bekleyene ulaştıramadan ölüyor.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Evet, engeli de kralın tebaası, kurduğu şehir ve çevresi yaratıyor. Yani kendi eliyle oluşturdukları.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Barış'ın trajik yazgı olarak adlandırdığı bu durum Kafka'nın haberlerin zamanında ulaşmamasından şikayet etmesinden daha çok ulaşamayacak olmasını bu denli kabullenmiş olmasında sanki. Hatta ulaşabileceğine asla inanmamış olmasında.
Bu öyküdeki inançsızlık, Kafka'nın yazdıklarını yayınlamak yerine yakmayı neden yeğlediğni de daha iyi anlamamı sağladı.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
"İnançsızlık" sözcüğü öyküye çok yakışıyor.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Evet haklısın...
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Sonuçta imparator ile zavallı kulun eşitlendiğini düşünüyorum. Haberci yol açma çabasındadır hâlâ. Haberci ile yazarın özdeşliği fikri çok çarpıcı geldi. Buna o haberin asla ulaşmayacağını, bekleyişin beyhudeliğini bilen okuyucuyu da katsak ne olur?
Bu öykü ile tekrar düşünmek gerekecek benim için.
Teşekkürler arkadaşlar.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Kafamızda çevirip dururuz öyküyü. Sonuçta çağrışımlara olabildiğince açık bir öykü. Yarın devam ederiz artık.
Re: Kafka - İmparatorun Haberi
Öyküde bitmek bilmez koridorlar ve bu koridorlarda geçit vermeyen kalabalıklar, iç içe geçmiş saraylar brokrasiyi çağrıştırıyor. Ama benim asıl sorum; derin bir brokrasi ıssızlığında olan kentten dışarı ulaştırılmak istenen haber bu karmaşıklığı çözecek birine bir çağrı mı? Yani "haber" aslında bir yardım çağrısı mı?