UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Ferit Edgü - Çığlık

30 Haz 2009
abdullah şahin

"Çığlık"
Ferit Edgü
Çığlık
Yapı Kredi Yayınları - İstanbul - 2002:69-72

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Ferit Edgü - Çığlık

Daha önce okuduğumuz öykülere göre uzun ancak kendisini bir çırpıda okutan bir öykü.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Abdullah öyküyü rastlantı sonucu seçmemiş sanırım. Öykü müthiş bir biçimde Kafka'nın Gelip Geçenler'ine benziyor. Sanki Edgü, aynı olayı alıp detaylandırarak yeni yeni kavramlar sokmuş öyküye ya da Kafka'nın etrafında dolandığı sorunları daha bir açık dile getirmeye çalışmış öyküyle.

Tabii öykünün Much'un Çığlık tablosunu anımsatmadığını söylemek de güç:

EMunch-Scream.jpg

Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Abdullah öyküyü rastlantı sonucu seçmemiş sanırım. Öykü müthiş bir biçimde Kafka'nın Gelip Geçenler'ine benziyor. Sanki Edgü, aynı olayı alıp detaylandırarak yeni yeni kavramlar sokmuş öyküye ya da Kafka'nın etrafında dolandığı sorunları daha bir açık dile getirmeye çalışmış öyküyle.

Evet, F. Edgü'deki Kafka etkisini çok açık hissettiren öykülerden biri. Öykü, özellikle "vicdan, yasa, hak" gibi kavramları açımlamaya fırsat tanıyor.

""
Tabii öykünün Much'un Çığlık tablosunu anımsatmadığını söylemek de güç:

Much'un tablosu aklıma gelmemişti. İyi ki anımsattın.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Belki de öyküyü tekrar okumam gerekecek, çünkü ben Barış'ın ifade ettiği gibi bu öyküde Kafka'nın gelip geçenler öyküsünde kurduğu gerilimi bulamadım. Buradaki gerilim daha farklı geldi bana. Dedim ya belki de öyküyü tekrar okumalıyım. Günün yorgunluğuyla metnin tadına varamamış olabilirim.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Her iki öyküyü de tekrar okudum. "Gelip geeçnler" öyküsünde bir gece sokakta yürümeye koyulan bir adamın karanlığın ve dolunaydan kaynaklanan muhtemel gölgelerin etkisiyle bir tür paranoyaya kapılıp bir suça tanık olma olasışığında neler yapa(maya)cağı şeyler hakkında fikir yürütmesiyle ilgili iken "Çığlık" öyküsü ortada vuku bulmuş bir olay karşısında sessiz kalan adamın belkide vicdanından yükselen çığlık hakkında yorum yapması ve bu olaya neden kimsenin müdahale etmediğini düşünerek kendisinin de müdahale etmiyor olmasına gerekçeler bulmasıyla ilgiliydi. Evet öyküde kullanılan kelimeler aynı ama bence her iki öykü arasında temelde çok büyük farklılıklar var.

Birinde gerçekleşmeyen bir suç karşısında zaten gece karanlıkta kormuş birinin bu kormuşluğuyla hiç bir olaya karışamayacağının bilince olarak hayalinde bir olay uydurması, diğerinde ise elinde güç unsuru olabilecek bir bıçak olmasına rağmen ve güpegündüz gerçekleşmekte olan bir oaly hakkında sessiz kalması.

Edgü bu öyküyü "Gelip Geçenler" öyküsünden esinlenerek yazmış olabilir ama bu "Çığlık" öyküsünün "Gelip Geçenler" öyküsünün izinde olduğu anlamına gelmez bence.

Barış beni aksine ikna edene kadar bu konuda ki fikrim budur.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Görüp gelselerdi, elimde bıçak ne diyebilirdim onlara?

Öyküde bir gerilim unsuru olarak görmüştüm bu cümleyi, neden bu adamın elinde bir bıçak var acaba diye düşünmeye başlayıp olay şimdi ilginç bir hal aldı derken bu sorumun cevabı geldi.
""
Elimde ebegümecilerini kesmek için taşıdığım bıçak. Çalıların ardında, yanımda henüz bir kök ebegümeci kesmediğim için boş sepetim, onları izliyordum.

Bu cümleye birlikte öykü benim için gizemini yitirdi.

Ama en azında yerde sürüklenen adamın neden hiç bağırmadan yardım istemeden karşı koyduğuna bir açıklama getirmemesi öykü için söyleyebileceğim olumlu bir şey. Böylece olayları tanığın kendi ağzından dinlediğimiz için bu kısımın belirsiz kalması öykünün gerçekliğini zedelememiş.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Nurten'in kastettiği gibi bire bir bir karşılıklık aramadım iki öyküde; yalnızca birbirini çağrıştıran iki öykü olduğunu düşündüm bu iki öykünün. Elbette Edgü'nün iyi bir Kafka okuru olduğunu da bildiğimden...

Öte yandan Nurten değinmiş; benim için de öykünün kilit taşı olabilecek bir yere: Elde bıçak ebegümeci kesmeye gelen adam. İnternette bulduğum bir iki ebegümeci fotoğrafı da yüklüyorum aşağıya. Genelde meskenlerin yakınlarında, duvar diplerinde biten bu bitki öyküde bir metafora karşılık gelmekte diye düşünüyorum. Şifa verici bu bitkinin toplanmak için kesilmesi bir yandan bireyin kendini koruması için bir yolken, öte yandan da doğaya karşı girişilmiş çok daha kapsamlı bir kendi hesabına katletme girişiminin uzantısı. Dolayısıyla öyküde olaya müdahil olma olmama ile başlayan süreç aslında bizim yaşama müdahil olurken yalnız ve yalnız kendimizi düşünerek bakmamızın da bir uzantısı.

Böylece nereden geldiği belli olmayan "çığlık"ın da -aynen Munch'un tablosunda olduğu gibi- doğadan yükseldiğini iddia etmek olası.

ebegumeci.jpg ebegumeci2.jpg

Re: Ferit Edgü - Çığlık

Ben iki öykü arasındaki yakınlığı, bir sorun karşısında kendisi için ahlâkî bir duruş belirlemeye çalışan bireyi ele alışları olarak görüyorum. Zira her iki öykünün anlatım biçimi olan iç monologlarda da görülebileceği gibi kişi, tamamen vicdan muhasebesine yakın bir sorgulayışa girişiyor. Kendisini haklı görüyor, edilgenliğinin nedenlerini dışarıda arıyor, kim olsa benim gibi yapar diyor... İnsanî bir rahatsızlık içinde kıvranıp duruyorlar.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Abdullah Şahin dedi ki:
Ben iki öykü arasındaki yakınlığı, bir sorun karşısında kendisi için ahlâkî bir duruş belirlemeye çalışan bireyi ele alışları olarak görüyorum. Zira her iki öykünün anlatım biçimi olan iç monologlarda da görülebileceği gibi kişi, tamamen vicdan muhasebesine yakın bir sorgulayışa girişiyor. Kendisini haklı görüyor, edilgenliğinin nedenlerini dışarıda arıyor, kim olsa benim gibi yapar diyor... İnsanî bir rahatsızlık içinde kıvranıp duruyorlar.

Güzel anlatmışsın Abdullah, benim dilim dönmemişti. Smile


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Hayır, bağırmadım. Ben bağırmadım. Bağıran ben değilim.

Bağırmam için özel bir neden yoktu. Hiçbir gerek. Hiçbir gerekçe. Ben yalnızca gördüm: Üç kişi
bir adamı sürüklüyordu.

Bu tümceler öyküyü özetliyor kanımca. Birini zor bir durumdan kurtarmak için ciddi bir gerekçemizin genellikle olmadığı söylenir ki "Niçin yapayım, yardım edeyim?" şeklinde bunu ifade ederiz. Ancak anlatıcı farkında olmadan sadece olayı gördüğünü söylüyor. "Görme"nin geçerli bir gerekçe uyandırmadığı kanaatinde. Fakat Edgü farkına varılmadan söylenmiş bu sözün en geçerli gerekçelerden biri olduğunu sık sık vurguluyor. Ki öykü olayı izlemek üzerine kurulu.

""
Eğer bir rastlantı sonucu orda olmasaydım, olup biteni
görmeyecektim. Bu olayın tanığı olmayacaktım. Ben görmediğime göre başkası da görmeyecekti. Çünkü başkası yoktu.
Ama, dedim kendi kendime, ben burda olmasaydım, o zaman belki bir başkası burda olacaktı. Her olayın mutlaka bir tanığı vardır.

Bu sözler düşüncemi pekiştiriyor. Görmüşseniz olaya müdahilsiniz, siz vazgeçseniz bile hafızanız size olayı hatırlatacaktır.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Çığlık, forumda beraber okumak istediğim ama biraz uzun bulduğum bir öyküydü. Çok uzun olmamış. Kafka'nın öyküsünü çağrıştırıyor; bu biraz daha hayatın içinden geldi, böylece daha yakından sorgulattı bazı kavramları. "Ben orada olsaydım ne yapardım?" sorusunu direkt sordurdu bana.
Ebegümeci konusunda Barış'a teşekkürler, ve yorumlarına katılıyorum.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Ama, dedim kendi kendime, ben burda olmasaydım, o zaman belki bir başkası burda olacaktı. Her olayın mutlaka bir tanığı vardır.
Acaba?
Bilmiyorum. Ama öyle olmak gerektir.
Sen olmasan, senin yerinde mutlaka bir başkası olur.
Bu durumda, o zaten benim yerimde değil, kendi yerindedir. Ben de orda değilimdir. (Çünkü başkasının yerini almyaı hiçbir zaman istememişimdir.)

Evet, Abdullah'ın yargısındaki gibi, burada mesele ben ile öteki arasında dönüyor yoğun olarak. Ötekilik de bir çeşit benlik olarak tanımlandıktan sonra kaçınılmazca etik bir probleme dönüşüyor.

Çığlığı atan ise kanımca -belki Munch yorumumla çelişecek ama ben çok çelişmediğini de iddia edebilirim- ben ve ötekinin birleştiği geniş ve genel bir insanlık durumu...


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Ben iki öykü arasındaki yakınlığı, bir sorun karşısında kendisi için ahlâkî bir duruş belirlemeye çalışan bireyi ele alışları olarak görüyorum.
Abdullah'ın cümlesine şunu eklemek istiyorum,kişi burada ahlâkî duruşunu belirlemeye çalışırken, daha çok kendine bahane üretiyor. Kendini kendi gözünde haklı çıkaracak biçimde durumdan kaçınmaya çalışıyor.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Çığlığı atan ise kanımca -belki Munch yorumumla çelişecek ama ben çok çelişmediğini de iddia edebilirim- ben ve ötekinin birleştiği geniş ve genel bir insanlık durumu...

Bence de çığlığın kaynağı bu. Bu öğeyi Edgü fantastik bir şekilde öyküye dahil ederek "vicdanın sesi" denen kavramı somutluyor. Şu tümceler de çığlığın o durumu gören herkesin içinden yükseldiğini belirtiyor.

""
Bu çığlık sanki bana yöneltilmiş bir çığlıktı. Bana, orda olduğumu ansıtıyor, adamı kurtarmamı istiyordu.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Çığlığı atan ise kanımca -belki Munch yorumumla çelişecek ama ben çok çelişmediğini de iddia edebilirim- ben ve ötekinin birleştiği geniş ve genel bir insanlık durumu...

Buradaki ara cümleyi biraz açmam gerektiğini hissediyorum.

Daha önce çığlığın doğa olduğunu söylemiştim. Az önce ise geniş ve genel bir insanlık durumudur dedim. Aslında her ikisinde de aynı şeyi imlemeye çalışıyorum büyük oranda. Çünkü benim gözümde tek tek insanların ötesinde insanlık denen soyut kavram da aynen bitkiler ya da evren de olduğu gibi doğaya -onun üzerindeki varoluşa- dönük bir tanım çerçevesini oluşturuyor.

Biz genellikle "insanlık" gibi bir terimi kültürel bir terim, bu yüzden de doğal olanın karşıtı olarak algılıyoruz. Oysa bu yaklaşım kavramı içleminden bağımsızca ele almaktan kaynaklanan yabancılaştırıcı bir tutum. Belki de tanımlarken dilimizin zorlukla döndüğü bu yabancılaşmayı öykü bir çığlığın içine kolaylıkla sığdırıyor...


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Kimin söylemiş hatırlamıyorum, hatırladığım kadarıyla: Başkalarını kurtarmak, kendini kurtarmaktır. Burada kişi ebegümeci ile sağlıklı yaşamaya çalışarak, bir yandan kendini korumaya çalışırken, bir yandan yalnız bırakma ve yalnız kalma olgusu ile essında kendine zarar veriyor.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Abdullah'ın cümlesine şunu eklemek istiyorum,kişi burada ahlâkî duruşunu belirlemeye çalışırken, daha çok kendine bahane üretiyor. Kendini kendi gözünde haklı çıkaracak biçimde durumdan kaçınmaya çalışıyor.

Bir taraftan da bahane ürettiğinin bilincinde. Kahramanımız iki kişilikle bunu yürütüyor. Bölünmüşlük söz konusu.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Barış Acar dedi ki:
""

""
Daha önce çığlığın doğa olduğunu söylemiştim. Az önce ise geniş ve genel bir insanlık durumudur dedim. Aslında her ikisinde de aynı şeyi imlemeye çalışıyorum büyük oranda. Çünkü benim gözümde tek tek insanların ötesinde insanlık denen soyut kavram da aynen bitkiler ya da evren de olduğu gibi doğaya -onun üzerindeki varoluşa- dönük bir tanım çerçevesini oluşturuyor.

Good


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Kahramanımız iki kişilikle bunu yürütüyor. Bölünmüşlük söz konusu.
Neden böyle bir bölünmüşlük yaşıyor. Bu ikilemi kime karşı? Kendine mi topluma mı? Bunu çok anlayamadım. Her ikisi de mi?


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Öyküde yoğun hissettiğim bir duygu da "suç, suçlu" kavramlarının çok çabuk kayabileceği, yer değiştirebileceği. "Suç"u gücün belirlediği... Kişi, bağıran ben değilim, derken, daha çok bir suçlu gibi konuşuyor.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Neden böyle bir bölünmüşlük yaşıyor. Bu ikilemi kime karşı? Kendine mi topluma mı? Bunu çok anlayamadım. Her ikisi de mi?

Sanırım Edgü'nün anlatmaya çalıştıklarından biri de bu. Yer yer bu eylemsizliğin kaynağına işaret etmekle beraber "cesaret eksikliğinden, toplumsal kabullerden, bencillikten" örülmüş edilgenliğin karışıklığına ve bireyin istediği takdirde bir şekilde bahane üretmeye hazır bir yapıya sahip olduğuna dikkat çekiyor.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Öyküde yoğun hissettiğim bir duygu da "suç, suçlu" kavramlarının çok çabuk kayabileceği, yer değiştirebileceği. "Suç"u gücün belirlediği... Kişi, bağıran ben değilim, derken, daha çok bir suçlu gibi konuşuyor.

Evet, bu durum, kişinin vicdanî sorumluluğunu daha da artırıyor. Her an izleyen veya izlenen olabilirsin.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Ben bu iki öykünün benzerlikleri hakkında söylenen her şeyin aslında iki öykü arasında ki farkları vurguladığı düşünüyorum.

Birbirine paralellik taşıdığının altının çizildiği bir olay karşısına susmak ve kendini bu durumda haklı bulmaya çalışmak olgusu her iki öykü için o denli farklı ki. Üstelik "Gelip Geçenler" öyküsünün konusu da bence bu da değil zaten.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Bağırmam için özel bir neden yoktu. Hiçbir gerek. Hiçbir gerekçe. Ben yalnızca gördüm: Üç kişi
bir adamı sürüklüyordu. Adam ise, onlarla gitmek istemiyordu. Bir ara ellerinden kurtulup, kendini
yolun kıyısındaki hendeğe atmayı başardı. Tam o sırada da bir ses duyuldu. Biri bağırdı.
Bağırmam için özel bir neden yoktu... diyen birileri için, belki de çığlık atan olayın kendisidir. Onca inkara rağmen, ortada olan su götürmez gerçektir.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

"Çığlık" öyküsünde çığlığın kime ait olduğunun belirsiz kalmasının Muhc'un tablosuna en çok yaklaştıran unsur olduğunu düşünüyorum. Çünkü tabloda çığlığı atan kişi çıkan sesle çevresinde bir bozulma yaratabilmiş ancak kendisi olmayan kulaklarını elleriyle kapayarak çığlığının yaratacağı değişikliğe olan inançsılığını da belirtmiştir. Öyküde de atılan bu çığlık olayın sonucunu ve olaya müdahale edilmeyeceğini gerçeğini değiştirmiyor.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Nurten Öztürk yazdı:

Bağırmam için özel bir neden yoktu... diyen birileri için, belki de çığlık atan olayın kendisidir. Onca inkara rağmen, ortada olan su götürmez gerçektir.

Evet, inkârı mümkün olmayan bir olay var. Güzel bir sembol olarak düşünülebilir değindiğin nokta.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

Çığlığın adamın vicdanının sesi olma ihtimali de var. Aslında çığlık adama aitse gerçekten Edgü "çığlık" tablosunda kendi çığlını duyamayan adama hak verenlerin en azında burada karşı çıkmalarını istemiş olabilir.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

nurten aksakal dedi ki:

Birbirine paralellik taşıdığının altının çizildiği bir olay karşısına susmak ve kendini bu durumda haklı bulmaya çalışmak olgusu her iki öykü için o denli farklı ki. Üstelik "Gelip Geçenler" öyküsünün konusu da bence bu da değil zaten.

Diğer öyküde, öykü kahramanı belki de olabilecek böyle bir olaya karşı kalınabilecek duyarsızlığı anlatıyordu. Bu öyküde kişi içinde bulunduğu durumda takındığı tutumla çok barışık değil, barışmaya çalışıyor. Korkaklığının, ikiyüzlülüğünün, bencilliğinin kendisine kaybettirdiklerinden habersiz. Habersiz mi?


Re: Ferit Edgü - Çığlık

""
Bu çığlık sanki bana yöneltilmiş bir çığlıktı. Bana, orda olduğumu ansıtıyor, adamı kurtarmamı istiyordu.
""
Bir araba geçti, ama adam kurtulamadı.

""
Siyah chevrolet yaklaştı yaklaştı... Sürüklenen adam, arabaya doğru umutsuzca baktı; ama chevrolet (bir dolmuştu ) yavaşlayıp duracağına, hızını artırıp geçip gitti.

"Bu olayın sonucu ne olursa olsun değişmeyecek dolayısıyla çığlık atmak işe yaramayacaktı" sonucu çıkabilir elbette bu durumda da aklıma şu soru takılıyor yerlerde sürüklenen adam neden hiç bağırmıyor.
Belkide duyulan o ses üç kişi tarafından yaka paça sürüklenen adamın attığı bir çığlıktır. Öyküde çığlığın ona ait olmadığı vurgulanıyor ama bu fikir çığlığın gizlice olayı izleyen anlatıcıya ait olma ihtimali kadar olası geldi bana.


Re: Ferit Edgü - Çığlık

nurten öztürk dedi ki:
Diğer öyküde, öykü kahramanı belki de olabilecek böyle bir olaya karşı kalınabilecek duyarsızlığı anlatıyordu. Bu öyküde kişi içinde bulunduğu durumda takındığı tutumla çok barışık değil, barışmaya çalışıyor. Korkaklığının, ikiyüzlülüğünün, bencilliğinin kendisine kaybettirdiklerinden habersiz. Habersiz mi?

Ben de tam burada bu iki öykünün merkezlerinin birbirinden uzaklaştığını söylüyorum. " Gelip Geçenler" öyküsünde kişi ıssız bir yokuşu tırmanırken kalabileceği olağan üstü olayları düşünerek zaten belirmeye başlayan korkularının iyice esiri olup belki de yarattığı korkudan heycandan bir nevi zevk alarak(korku-gerilim filmlerini izlemekten hoşlanmak gibi) bu kurgunun içinde kendini duyumsamaya çalışıyor. Bu öyküde ise anlatıcı hiç bir şekilde içinde olmadığı ve olmamak için elinden geleni yaptığı bir suç ile karşı karşıya.