UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Çeviri Kuramı

01 Nis 2010
Barış Acar

Söylemek istediklerime göre epey iddialı bir başlık seçtim; ama Çağdaş'ın bu başlığın altını dolduracağını düşündüğümden çok dert etmiyorum.

Walter Benjamin'in yeni Türkçe'ye çevrilen "Sanatta ve Edebiyatta Eleştiri - Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kavramı" adlı doktora tezinin başlangıcından beni epey etkileyen bir bölüm:

""
[Walter Benjamin]...çevirmenin görevini "yabancı dilde sürgüne yollanmış saf dili kendi dilinde yeniden kazanmak" ve "bir eseri başka bir dile aktarmak suretiyle, içinde hapsolmuş dili serbest bırakmak" diye tanımlar. Bu tanımla anlatmaya çalışıp da başaramadığı şey ne olursa olsun, tanımın "saf dil" kavramına dayandığı aşikârdır... "Saf dil", bir iletişim aracı olmadığı için, Tekvin'de dünyayı yaratan ve adlandıran Tanrı kelamı gibi bir dil olabilir: Saf dil, tamamen geçirimsiz bir dildir.

Kaynak: LACOUE-LABARTHE, Philippe, "Walter Benjamin'in 'Alman Romantizminde Sanat Eleştirisi Kavramı' ", Sanatta ve Edebiyatta Eleştiri, (Çev. Elçin Gen), İstanbul: İletişim Yayınları, 2010, s. 12-13.

Benjamin'in "bir eseri başka bir dile aktarmak suretiyle, içinde hapsolmuş dili serbest bırakmak" ifadesi benim açımdan çok ufuk açıcı oldu. Adeta çeviriye bakışımı değiştirdi bu yaklaşım diyebilirim.

Çağdaş da bu konunun Heidegger ve Derrida'daki yansımalarını açarsa çok sevinirim.

Kategori:

Re: Çeviri Kuramı

Derrida benzer bir konuda şöyle diyor: Bir metnin orijinal olduğu gerçeğinin önemi çevrilecek kadar değerli ve kıymetli görülmesinde, çeviri yoluyla da Walter Benjamin'in "ein Überleben" (öte yaşam) dediği şeye ulaşmaya elvermesindedir. Sağlanan bu "öte yaşam" ile çeviri asıl değerine ulaşır. (bkz. House, J. Translation quality assessment: a model revisited, Tübingen, Gunter Narr Verlag Tübingen, 1997, 9-10)

Doğrudan Derrida'nın kendisinden alıntılayacak olursak: "Çeviri, orijinalin yükselişinde/büyümesinde öyle bir andır ki kendini genişleterek tamamlanır (...) Eğer orijinal metin kendini bütünleyici şey için çağrıda bulunursa, bu, orijinalin, özünde hatasız, tam, tamamlanmış, yekpare ve kendine özdeş olarak orada bulunmuyor oluşundandır".

Foucault'dan da şöyle bahsedilmiş elimdeki eserde (Juliane House'un kitaplaştırılmış doktora tezinde): Foucault'ya göre yazar, gerçek bir kişilik değil, bir dizi öznel konumdan ibarettir; onu belirleyen, tek bir uyum içinde harmanlanmış etkiler bütünü değil, eksiklikler ve kopukluklardır.

"Telif yazar" kavramı yapısökümcülük içinde böyle sorgulanırken yazarın yaratıcı rolünün önemi azalır, bir metnin içindeki söylemin nereden geldiği konusu irdelenir.

Bu da Heidegger'in Sein und Zeit'da "Bir kişiden ziyade, dilin kendisidir konuşan, insan sadece dinler" deyişine bağlanabilir.

Bu konu, şu anda benim de okuduğum yazılara paralel olarak böyle, dahasını bilemiyorum; ama yukarıda söylenenler dil ve çeviri konusunda yeterince çarpıcı.

Madem "Çeviri Kuramı" başlığımız açıldı, forumun başına bir dahaki oturuşumda "yamyamlık" anlayışından bahsedeyim.

Çeviribilim içerisindeki. Bu kuramlar, sömürgecilik sonrası anlayışlar, feminist anlayışlar, yapısökümcü anlayışlar çeviri için hakikaten önemli. Hem çeviri ediminin kendisi, hem çeviri eleştirisi için. Sadık/serbest çeviri meselesi çeviri alanında 2500 yıldır hüküm süren iki başlı bir canavar olarak hükmünü sürdükten sonra hele de.


Re: Çeviri Kuramı

""
Juliane House, "Concepts and Methods of Translation Criticism

Çağdaşcığım, yaptığın alıntılar yukarıdaki kitaptan sanırım. Ancak internet aramasında bu kitaba ulaşamadım. Google Books'ta arattığımda karşıma çok yazarlı ve Almanca-İngilizce olan Übersetzung... adlı bir derleme çıktı.

Bu tip bilgilerin daha sonra da kullanılabilir olması açısından açık kaynak (akademik kurallara göre) ve sayfa numarası belirtirsen iyi olur.


Re: Çeviri Kuramı

:oops: Doğru, düzelteyim onu bu akşam. O arada da şu "Yamyamlardan" bahsedeyim biraz.
Çeviride "cannibalism"i siz de seveceksiniz. :twisted:


Re: Çeviri Kuramı

"Devamı yarın" kuşağı biçiminde kuram notlarına başlamaya karar verdim. Ne kadar süre sürdürebilirim, göreceğiz. Belki böylece bu başlığa olan ilgiyi de ölçmüş oluruz. Şu anda bir makalenin çevirisine başladım. Susan Bassnet ile Harish Trivedi'nin "Of Colonies, cannibals and vernaculars" adlı makalesi. Buyrun ilk paragraf! Düşünceler fora!

(Basnett, S., Trivedi, H. Post-colonial translation theory, London, Routledge, 1999)

(Bu iki kişi kitabın editörlüğünü yapmış, benim çevirisini yağtığım kısım ise kitabın başında editörlerin yazdığı bir giriş yazısı, bu durumda nasıl vermeli kaynağı?)

""
Sömürgeler, yamyamlar ve günlük dil üzerine

1

Günün birinde, on altıncı yüzyılda, bugünkü Brezilya’da, Tupinambà kabilesinin üyeleri bir katolik rahibi yiyip bitirdiler. Bu olay, Portekiz ve İspanya’yı dehşete düşürdü, Avrupalı bir hıristiyan için akla gelebilecek en büyük tabu olarak addedildi. “Yamyam” teriminin kendisi Amerika kıtalarıyla özdeşletirilmişti; başlangıçta Antilles’teki bir grup Carib için kullanılan sözcük, 1796’da Oxford English Dictionary’de “insan eti yiyen kişi” anlamında kullanılarak önce İngilizce’ye, sonrasında ise diğer Avrupa dillerine girdi. Bir kabile adı ile insan eti yiyen vahşilere verilen ad, tek bir terimde birleşmiş oldu.


Re: Çeviri Kuramı

Ben kuram konusunda pek söz alacağımı sanmasam da başlığı ilgiyle takip edeceğimden eminim. Good

acarcagdas dedi ki:
... başlangıçta Antilles’teki bir grup Carib için kullanılan sözcük, ...

Bildiğim kadarıyla Antilles Türkçeye Antiller (çoğul) diye çevriliyor. Bu durumda çeviri şöyle olsa daha iyi olacak sanki:
""
... başlangıçta Antiller’deki bir grup Carib için kullanılan sözcük, ...

"Carib" yerine de "Karayipli" mi demek lâzım acaba?


Re: Çeviri Kuramı

Ah seslisözlük, beni yanılttı bu sefer. Son birkaç aydır kimi konularda daha başarılı bulduğum bu sözlüğü kullana kullana bakmaz olmuştum tureng sözlüğe. "Antilles" konusunda seslisözlük'te bir madde bulamayınca öylece bırakıvermiştim. "Antiller" olarak değiştireyim hemen. "Carib" konusunda, oranın "asıl" yerli halkı bugün nesli tükenmiş bir kabile olarak geçiyor metinde. Yani bugünün Karayipli'lerinden farklı olması lazım. Ben çeviriyi word'de yaparken dipnotlarla birkaç bilgi verdim. Bu "carib"lerin konuştuğu dil, 1920'lerde ölen biri ile yokolmuş, demek ki başka bir topluluk olarak görülüyorlar diye düşündüm. (bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Carib)

Bu başlık altında ben de biraz kuram metni çevirisi alıştırması yapmış olurum. Bakalım, yarın neler olur?


Re: Çeviri Kuramı

Çağdaşcığım, metinlerle ilgili açık kaynak belirtirsen, dileyenler için orijinal kaynağa bakma olanağı yaratmış olursun. Here


Re: Çeviri Kuramı

""
Sömürgeler, yamyamlar ve günlük dil üzerine (2)

Tupinambàlılar açısından bakılacak olursa bu yaptıkları hiç de mantıksız bir eylem değildi, aksine saygı göstergesi bile sayılabilirdi. Sonuçta insan, saygı duymadığı kişileri yemez. Ayrıca kimi toplumlarda en büyük düşmanın ya da itibarlı yaşlıların yenip bitirilmesi o kişilerin hayatları boyunca elinde tuttuğu güçlere sahip olmanın bir yolu olarak görülegelmiştir. Hem bu, Avrupa’da hiç bilinmedik bir şey değildi; Portia’yı hatırlamamız yeter. Bir kadeh şarap içinde kocasının küllerini içen Romalı dul, soylu Portia, kocası için en uygun dinlenme yerinin kendi vücudu olduğunu söylemişti. Elbette bir de, rahibin hıristiyanlaştırmaya çalıştığı Tupinambà kabilesi için şaşırtıcı olduğu su götürmez, şu gerçek var: hıristiyanlık İsa’nın, yani Kurtarıcı’nın etini ve kanını yeme ve içme sembolüne dayalıdır. Komünyonda sembolik olarak yeme içme ritüelini Peder Sardinha’nın fiili olarak yenmesinden ayırmak gerektiği yönünde isyan etmek elbette ki boşunadır. Tupinambàlıların yeme ve tabu kavramları bambaşka kaynaklardan gelir.


Re: Çeviri Kuramı

acarcagdas dedi ki:
Komünyonda sembolik olarak yeme içme ritüelini Peder Sardinha’nın fiili olarak yenmesinden ayırmak gerektiği yönünde isyan etmek elbette ki boşunadır.

Bu cümlede ne söylendiğini anlayabilmek için iki kez okumam gerekti. Acaba başka türlü bir cümle yapısıyla ifade etmek mümkün olur mu?


Re: Çeviri Kuramı

Düzelteyim birazdan. Bu arada üçüncü paragrafta geliyoruz sadede, yamyamlar ile çeviri/dil bağlantısına. Bir heyecan dalgası yarattı mı acaba "uzunhikaye" forumunda bu yamyamlar?


Re: Çeviri Kuramı

acarcagdas dedi ki:
Düzelteyim birazdan. Bu arada üçüncü paragrafta geliyoruz sadede, yamyamlar ile çeviri/dil bağlantısına. Bir heyecan dalgası yarattı mı acaba "uzunhikaye" forumunda bu yamyamlar?

İlgiyle bağlanacağı yeri bekliyorum. Friends


Re: Çeviri Kuramı

Birçok tartışma konusu kalmış:

- Benjamin'in metninde çevirinin, çevirmen için bir "görev" oluşu,
- Çeviri yoluyla "içeride hapsolmuş dili" bulma çabası; yani hiçbir dilde tam olarak ifade edilemeyecek soyut bir ileti ("tertium comparationis" de denir, ne kaynak ne hedef dildeki mesaj - ikisiyle de kıyaslanabilecek üçüncü ve soyut ileti)
- Yamyamlar meselesi, ki konuya başlayamadan bırakmışım.

Anca doktora sürecine girişerek açılacak kapılar...