UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Bir Öneri

28 Eyl 2011
Mehmet Sürücü

İlk onunla tanışmam yıllar önce olmuştu. Bir şiir kitabıyla. Tuhaf bir adı vardı. Önce, adının bir dizgi yanlışına kurban gittiğini düşünmedim değil, sonra buna ihtimal vermedim pek, ama yine de tuhaftı adı; Pepetye

1990’lı yıllarda okumuştum. Şiirin en ciddiye alındığı yıllar yani. Gerçi o, her zaman öyleydi galiba. En dalgacı şiirde bile, alttan alta bir oturaklılık, bir her zaman yoldan çıkmaya, çıkartmaya hazır ciddiyet yok mudur? Belki o; hep içinde biraz bu sevinç ve neşe de olsa, en mahremimize seslendiği, dokunduğu için daha ciddi geldi bize… Papatya demek istememişti, doğru tahmin ettiniz. İçimizdeki, kaldığınca, çocuk yanımızın kalıntılarını arayan, onlara seslenen bir yanı vardı o şiirlerin.

Herneyse…

Sonra aradan geçen, yıllar ve başka kitaplardı. Bir film beni Saraybosna konusunda düşünmeye ve bir şeyler okumaya yöneltti: Savrseni krug(Kusursuz Çember).1997. Sonra da Akova’nın o güzelim kitabı, Yıkık Bir Çocuk Bahçesi Gibiydi Yüzü’nü okudum. İlk bölümde derlediği Saraybosna izlenimlerini, boğazımın ortasındaki, yukarı mı, aşağı mı, ne yana gideceğini bilemeyen bir yumruyla okudum. Film savaşın acımasızlığından önce, savaştaki çocukların, acıyı, ölümü, düşmanlığı kavrayamayan dünyası, yaşam treninin savaş, kin ve nefret nedeniyle, durmadan geçtiği çocukluk durağı üzerineydi.

Şiirler bizim için düşünmezler.

Şiirler bizim için hayal etmezler.

Bizim için, içine düşüp, gökyüzünü küçük bir nokta gibi göreceğimiz aydınlık, çukurlar, dehlizlerinde kaybolup, bir kelimeyi, küçük, parlak bir çakıl taşını, bazen başkasını, bazen kendimizi arayıp bulamayacağımız, kaybetmeye çalışacağımız umutlu labirentler de olurlar.

Kimi zaman bizi içten içe susmaz bir geveze, bazen de günlerce çıtıçıkmaz bir dilsiz yapan da onlardır. Biliyorum, neden acaba? Diyeceksiniz. Bu, şiirin ne olduğu, bizi neden böyle yaptığını hep düşündük, hep düşüneceksiniz…

""
Belki Akova’dan birkaç dize alıntılamanın tam zamanı.
beni bu kentten götür diyorsun
çünkü burada
gitgide azalıyor manolya ağaçları
ve parklarda öpüşmüyor artık aşıklar
yaralıları almamak için sürücüler
hızla geçiyorlar kaza yerinden
gerçeği savunan sesler zayıflıyor
kendi harflerine dökülüyor aydınlar

"Sevdiğim Kadın Adları Gibi 1.Kitap" adlı yapıtında yer almıştır.

O, ele avuca, tanıma, sözcüklere sığmayan bazı duyguları ne kadar da; titrek bir parmak ucuyla dokunulacak kadar yanımıza getirip bırakmış değil mi?

Ben aslında bu yazıyı; Akgün Akova’nın netteki sitesini tanıtmak, önermek için yazacaktım. Birkaç satırlık bir şeyler düşünmüştüm. Sonra dağıldı gitti anlatacaklarım.

Ana sayfası
http://www.akgunakova.com/index.php

Denemeleri;(Saraybosna Kırmızısı 2 adlı denemeyi özellikle okumanızı öneririm-Sabah değil ama, gece- bir sevdalinka eşliğinde belki)
http://www.akgunakova.com/index.php?edebiyat&b=7

Şiirleri;
http://www.akgunakova.com/index.php?edebiyat&b=6

Radyo Programları;
http://www.akgunakova.com/index.php?radyoprogramlari

Deniz fenerleri adlı radyo programı konuşmasını, sonra diğer kısa kısa programları da dinleyince, bu linki sevgili Uzun Hikaye dostlarıyla paylaşmayı düşündüm.

Umarım beğenirsiniz.

Kategori:

Re: Bir Öneri

Ben, Akova!nın Caz Çiçeği şiirini çok severim. Sanırım sadece şiirlerinden bir kısmını okumuştum. Mehmet Sürücü bana bu şiiri tekrar hatırlattı ve Akova'ya daha yakından bakabilmeyi.