UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Baron

03 Eyl 2009
Demokritos63

Anton Çehov
Bütün Öyküler I/1880-1884
(Çev:Mehmet Özgül)
Cem Yayınevi
İstanbul
4. Basım
2005
s. 124-132.

İndirmek için tıklayın:
Öykü forumdan kaldırılmıştır. (Bkz.:Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Baron

___________________________________________________________________
İNSANCIL ATÖLYESİ
ÇEHOV ÖYKÜLERİ İNCELEME SEMİNER KÜMESİ
___________________________________________________________________

BARON (1.irdeleme metni)
Hazırlayan : Ayten Yılmaz

1- Çehov bu öyküsünde tiyatroda suflörlük yapan ‘’Baron’’ takma isimli kişiyi anlatır. Baron’la birlikte dönemin tiyatrosunu , oyuncularını ve seyircilerin entellektüel yapısını görürüz.

2- Baron altmış yaşlarında , sırtı kambur , çirkin , sıska , ufak tefek bir adamdır.Ucuz içki olan ispirto içer.Ara sıra da şampanya.Yıkıntı, pislik içinde olan üçüncü kuliste suflörlük yapar.

3- Tiyatronun büyüsüne kapılmış Baron gerçeklikten yitik bir yaşam sürer. Bedensel çirkinliği, yoksul, pis bir kulis içinde geçen yaşamı onun için sorun değildir. O,oyuncuların oyunlarda giydiği , paçavraya dönmüş kostümlerle –ki Baron çocuğunu bir oyuncunun giydiğini varsayar- kendine varlık katar. Çehov alaysı anlatımıyla bunu güçlendirir.Baron’un üstünde emanet gibi duran pardösünün bir zamanlar bir güldürü ustasının bedenini sardığı yazar. Lime lime olmuş kadife yeleğini bir trajedi oyuncusu giymiştir. Kirden yağlanmış, bitlenmiş kravatı da Ernesk Russi’nin ‘’Makbet’’ piyesindeki cadılarla konuşurken giydiği pardösü kalıntısından yapılmıştır. Öyle ki kravat üstündeki asalaklar Kral Dünkan’ın kanına gelirler.

4- Baron büyük oyuncuları soyunma odalarında hayranlıkla izler.Eğer büyük oyuncu orada yoksa oradaki konuşmlara katılıp görüşlerini sokuşturur.Ancak bayatlamış bu görüşlere pek aldıran çıkmadığı gibi ayak altında dolaştığından ötürü Baron sürekli azarlanıp horlanır.

5- Baron’un kılık kıyafetine ‘’verdiği önemin’’ tek başarısı onu tanımayan acemi oyuncuların eski bir oyuncu sanıp alkışlaması.Ancak bunun dışında Baron sürekli alaya alınır.Üstelik ‘’Baron’’ takma adı da onunla alay etmek için konulmuştur.Ancak Baron aldırış etmez , tepki göstermez.Üstelik Baron kendine güvensizlik gibi basit bir engeli olmasaydı uzun zaman öncesinden bugüne ünlü bir oyuncu olmasına ramak kalmıştı diye düşünür.

6- Tiyatro ve büyük tiyatro oyuncusunu hayranı Baron için suflörlük bir nimet. Çünkü bütün oyunları bir kuruş bile ödemeden ön sırlara oturup izler. Suflörlüğü de herkesten iyi yaptığını düşünen Baron zaman zaman suflörlüğü unutup oyuncuğu kutlaması ya da başarısız bir oyuncuyu yuhlaması gibi olmadık rezaletler de çıkarır. Ama yine de bu garip adam tiyatroda kalmaya devam eder. Burada dönemin Rus tiyatrosunun ne kadar ciddiyetten yoksun , keyfi olduğunu görürüz.

7- Asıl rezalet ‘’Hamlet’’in sahnede oynayacağı gün çıkar. En büyük amacı Hamlet’i oynamak olan Baron , oynayacak oyuncuyu kıskanır.Onu ince sesinden , kızıl saçından ötürü onu aşağılar. O gün çok içip çok konuşan Baron’un zihni kıskançlıktan , umutsuzluktan , nefretten allak bullak olur.Kamburunu bile aklına getirmeden bu oyunun kendisi için olduğunu düşünür.Hamlet’i bir kere oynamak, bir kerecik olsun deniz kıyısında söylenen o sözleri söylemek tutkusuyla yanar, tutuşur.

8- Oyun başlayıp, suflör olarak Hamlet’in sözlerini fısıldayan Baron gittikçe yükselen öfke , kıskançlık seline kapılır. Genç oyuncuya laf atıp, onu aşağılar. Bütün amacı oyunu kurtarmaktı. Bunun için Baron kellesini bile ortaya koyardı.

9- Oyunun ortalarına doğru kıskançlığından, öfkesinden deliye dönen Baron suflör kulübesinden yarı beline dek çıkıp iyice yükselmiş çatlak sesiyle Hamlet’in sözünü söyler.Konuşması kesilen , şaşıran oyuncu oyuna başlayamaz.Heyecanı yatışan Baron eğilip kulübesine girerken başı tavana çarpar.Başının çarpmasıyla birlikte çıkan yok sese seyirciler -Bravo davulcu- diye kahkahalarla gülerler.

10- Seyirciler bunu yapanın davulcu olduğunu sanır. Uyuyakalan orkestra davulcusu adını duyunca kendini sahneye atıp seyirciyi selamlar. Böyle yanlışlıkları çok seven seyirci öyle ki oyun yerine yanlışlıklar güldürüsü sunulsa iki kat para ödemeye hazırdır.

11- Yaptığına pişman olan Baron bütün güldürü dergilerinin onunla alay edeceğini, üstelik tiyatrodan atılacağını düşünür. Yine de bitmeyen öfkesiyle Hamlet’i oynayana öğütler vermeye , laf atmaya devam eder .En sonunda oyuncunun kırıtmasına öyle bir sinirlenir ki son monuloğunu öfkeli ,nefret dolu , yılların yıpratıp güçsüzleştirdiği sesini yükselterek söyler.
-Ey kanlı şehvet düşkünü iki yüzlü alçak
Satılık , duygusuz , aşağılık zalim!
Sonra da sesini alçaltarak ‘’Aptal herif! Sonunu sen getir’’ der.Baron , eğer yaşlılık diye bir şey olmasaydı gerçek Hamlet’in sesinin ancak böyle olacağını zanneder.Çehov , bu olayın Baron’un tiyatrodan atılmasına neden olacak gibi göründüğünü yazarak öyküsünü bitirir.

12- Tutkularına engel olmayıp oyun sahnesinin ortasına giren suflör , uyuklayan orkestra davulcusu , yanlışlığa gelen ve bunu da alkışlayan seyirciyle Çehov bize dönemin Rus tiyatrosunu anlatır.Üstelik ‘’Hamlet’’gibi trajik bir oyunda böyle bir yanlışlığın yapılması seyirciyi rahatsız etmez.Buradaki çelişki Baron’un kör bir tutkuyla önem verdiği oyunu gülmeye , eğlenmeye hazır bir seyirci topluluğun bilinçsizcesine izlemesidir.


Re: Baron

___________________________________________________________________
İNSANCIL ATÖLYESİ
ÇEHOV ÖYKÜLERİ İNCELEME SEMİNER KÜMESİ

BARON 1. İRDELEME METİN ELEŞTİRİLERİ

• Anlatım Baron üzerinde yoğunlaşmış. Oysa öykü o dönemin toplumunu da anlatıyor. Bu konuya az girilmiş. Yetersiz kalmış.

• İrdeleme metninden çok öykü özetine benzemiş. Ayrıca imla hatası çok. Noktalama işaretleri yanlış ve eksik kullanılmış.

• 2. Tümce öbeğinin ne anlattığını anlamadım. İspirto ve şampanya içmesinin ya da içememesinin ilişkisini verememiş.

• 1. Tümce öbeğindeki ‘’Seyircilerin entellektüel yapısını görürüz’’ tümcesi fazla iddialı olmuş. Buna katılmıyorum. Olsa olsa seyirci eleştirisi var burada.

• Öykü diliyle ilgili bir açıklama gerekirdi. Çehov’un kullandığı alaysılık belirtilmeliydi. Bu alaysılık yazarın kişilere ve topluma bakışının ipuçlarıdır bence.

• Neden ‘’Baron’’ denmiş bu adama? Bu adın o dönemin toplumsal sınıflarla bir ilişkisi var mı? Bu verilmeliydi.

• Ayrıca bu takma adı neden benimsemiş. Alaysılıkla mücadele edecek gücü mü yok. Yoksa tam aksi ona değer kattığını mı düşünüyor.

• Bu adam acaba bir Oblomov mu?

• Seyirci ayrıca ele alınmalıydı. Trajik bir oyunda gülmeleri, konuyla ilgili ilgisiz birçok şeye tepki vermesi neden?

• Acaba Gorki’nin halk tiplerinden biri de diyebilir miyiz. İşini çok iyi yapan ama öte yandan toplumda yitip gitmiş, ezik, çaba gösteremeyen, umarsız insan tiplerinden biri örneğin.

• Baron’un Hamlet oyuncusuna müdahalesi bence önemli. Bu onun çok iyi bir oyuncu olduğunu mu yoksa tam aksi, oyuncunun çok iyi oynaması karşısındaki kıskançlığı mı?

• Baron neden müdahalelerinin sonunda ‘’gerisini de sen getir’’ diyor? Bu Baron karakteri hakkında ip ucu olabilir mi?

• Seyircinin yapısı ile oynanan ‘’Hamlet’’ oyunu arasında bir zıtlık yok mu? Çehov bu zıtlıkla neyi anlatmak istedi acaba? Böyle bir topluluğa ‘’Hamlet’’I oynamak nasıl bir fikir olabilir?

• Bu olayın günümüze getirilmesi gerekirdi. Günümüzde de hem ‘’Baron’’ hem de böyle davranan bir seyirci profili yok mu?

• Öykü kurgu açısından da irdelenmeliydi. Nesnelerin birliği, nedensellik, tipiklik, çatışka..vb teknik hususlarında bulunup gösterilmesi gerekirdi.

• İzlek yok. İzleksiz irdeleme eksik irdeleme demektir. Öyküyü okumayan biri bu irdelemeden bir şeyler çıkaracaksa en çok izlekle çıkarabilir.


Re: Baron

Öyküyü ve İnsancıl atölyesinde öykü üzerine yapılmış irdeleme ve eleştirileri keyifle okudum.

Kendi yorumumu bu akşam eklemeyi düşünüyorum.


Re: Baron

Öncelikle öykünün iki başat öğesinin Çehov tarafından nasıl konumlandırıldığına değinmek istiyorum: Bunlar Baron tiplemesi ve Baron'un yaşantısının bir örneklem üzerinden ifşa edilmesi amacını taşıyan Hamlet oyunu tercihi.

Çehov'un humor yaratmada kullandığı temel yöntem karşıtlıklardan faydalanma. Karşıtlığın kontrastından faydalanarak hem mizahi bir durum üretmiş oluyor hem sezdirmek istediği toplumsal eleştiriyi kör parmağım gözüne yapmadan anlatabiliyor. Bunun iyi bir örneği olduğunu düşündüğüm öyküde, Baron ile Hamlet belirgin bir çakışma ve çatışma diyalektiği içindeler. Şöyle ki; Baron, Shakespeare'in Hamlet'te anlattığı yazgısı hakkında kararsızlık içinde olan geçiş dönemi insanı profilini sarakaya alıyor.

Hamlet, her şeyden önce, güçlü olmasına güçlü ama çağının olaylarının karmakarışıklığı yüzünden aklı karışmış bir karakter. Özellikle oyunun ilk bölümlerinde; dünyayı yıkmaya da kendini öldürmeye de aynı mesafede olduğu halde ikisini de seçemeyecek kadar çaresiz biri. Düşünceler içinde dolaşan, yapabilecekleri kendisinden ayrılmış bir karakter. Baron'a yakından baktığımızda, onun oyunculuk tutkusu konusunda da benzer bir tutum içinde olduğunu görebiliriz. Nasıl ki Hamlet annesinin ihaneti konusunda onca delile karşın kendinden emin olamıyor ve harekete geçmekte sıkıntı çekiyorsa, Baron da oynanan oyunları çok iyi bildiği ve oradaki karakterleri çok iyi analiz ettiği halde sahneye çıkmaktan çekinmektedir. Bir nevi, 16. yüzyıl sonu Hamlet'inin 19. yüzyıl sonuna nakledilmiş halidir Baron. Bu yüzden daha çaresiz, daha karikatürvari, daha acıklı bir haldedir; adeta bir parodiye dönüşmüştür. Tarih sahnesine çıkmaktan çekinen Hamlet'le kurmaca bir sahneye çıkmaktan korkan Baron arasındaki kontrast can acıtıcıdır. Kent soylu sınıfın ve görkemli bir kamuoyunun ortaya çıktığı 16. yüzyıl'ın Hamlet'inden, ilerici tüm niteliklerini tüketmiş, eşitlik, özgürlük, kardeşlik ideallerine yüz çevirmiş burjuvazinin yarattığı -ahlâki seçimleri kuruntularla örülü- acınası insan tipine, içine girdiği kılığı dolduramayan Baron'a geçiştir Çehov'un meselesi. Baron'un iki de bir kendini komik duruma düşürmesinden, izleyicinin tiyatrodan fars komedisi dışında bir beklentisi olmamasına kadar Çehov'un yaratılmış olan bu insan tipine karşı eleştiri oklarını sivrilttiğini görebiliriz.

Bu yorumun doğrudan bir uzantısı olarak öykünün finalini iki şekilde bağlayabileceğimizi düşünüyorum:

""
Onu bu sefer tiyatrodan kovacakları kesindi... Böyle bir önlem kaçınılmaz gözüküyor.

  • Baron'un yüklendiği aristokrat kimliğin -tabii onun ahlâksal seçimlerinin de- modern toplumda artık saf dışı edilmesinin bir zorunluluk halini aldığı

ve bir adım daha ileri giderek;

  • Hamlet'in de Baron'un da sözcüsü olduğu -mülkiyet hiyerarşisi içinde belirlenmiş- insanlık durumundan kurtulmak gerektiği.

Sanırım bu konuda yapacağımız seçim özne olarak bireyin tarih sahnesine ne kadar çıkabileceğini de belirleyecek.


Re: Baron

Barış'ın ve İnsancıl dergisinin atölye çalışmasındaki yorumların birçoğuna katılıyorum. Özellikle Barış, Hamlet'le Baron arasındaki ilgiyi güzel bir dille ve açıklayıcılıkla anlatmış. Ancak belki bilindiği için vurgulanma gereği hissedilmeyen ya da fark edilmeyen bir özellik daha var Çehov'un karakterlerini ele alış biçiminde:

Çehov, döneminin kimi insan tiplerini, bu kişilerin düştükleri güç durumları anlatırken karakterlerine merhamet dozu yüksek bir yakınlıkla yaklaşıyor. Yazar, onları yerden yere vururken, budalalıklarını açığa çıkarırken bile onlara hep bir anlama kaygısıyla, yargılamaktan kaçınarak tatlı bir eleştiriyle yaklaşıyor. Onları anlamaya çalışmak, bu kişilerin düştükleri durumun köklerini gözümüze sokmadan resmetmek yazarın karakterlerine yaklaşırken göz önünde bulundurduğu en önemli düsturlardan biri.

Bu şekilde öyküyü düşünürken Baron'un aslında o dönemin ürünü olduğunu Çehov farkında. Yazar, karakterini kendi yanına çekerek aslında onu o duruma düşüren yapıya gönderiyor oklarını. Bunları öyküyü okurken çok içten bir şekilde hissettiriyor yazar.

Bu arada meramımı daha iyi yansıtır diye Çehov'la ilgili H. Taner'in bir saptamasını aktarmak istiyorum:

""
Çehov, gerçekçi gözlemlerini ince duyarlılığının süzgecinden geçirdikten sonra onlara insancıl yaratılışının sevecen hümorunu da katar. Dürüst ve kavrayıcı bir sevecenliktir bu. Ancak ermişlerde ya da analarda bulunan. Çehov, bu benzersiz sevecenliği ile hangi yavan ölümsüzü sarsa, o insan birden ilginçleşir, güzelleşir, şiirleşir.

Kaynak: ANDAÇ, Feridun. "Açılımlar", Varlık Dergisi, 1106, İstanbul, Kasım 1999: 109.


Re: Baron

Abdullah Şahin'in açıklaması Çehov'un ustaca kulladığı "humor" kavramını açıklaması bakımından çok önemli. Burjuva hümanizminin yüzakı olan humour kavramı hicvin taşıyıcısı olduğu kadar, ne şekilde eleştirirse eleştirsin hedef tahtasına koyduğu kişi ya da kavramda insani olanı dışlamamayı da ilke ediniyor.

Konu hakkında yararlanılabilecek güzel bir kaynak: Toplumsal Eleştiri Söylemi Olarak Mizah ve Gülmece - Artun Avcı (Birikim Dergisi)


Re: Baron

Barış Acar dedi ki:
Abdullah Şahin'in açıklaması Çehov'un ustaca kulladığı "humor" kavramını açıklaması bakımından çok önemli. Burjuva hümanizminin yüzakı olan humour kavramı hicvin taşıyıcısı olduğu kadar, ne şekilde eleştirirse eleştirsin hedef tahtasına koyduğu kişi ya da kavramda insani olanı dışlamamayı da ilke ediniyor.

Burada söylenenlerin Haldun Taner için de söylenebileceğini düşünüyorum;hatta bu açıdan Çehov'la benzerlik görüyorum.


Re: Baron

""
Burada söylenenlerin Haldun Taner için de söylenebileceğini düşünüyorum;hatta bu açıdan Çehov'la benzerlik görüyorum.

Nurten'in yazdıklarına katılıyorum. H. Taner'de aynı sıcaklığı bulmak mümkün. Önceki iletime alıntıladığım Taner'in saptaması iki yazar için ortak bir payda içeriyor.


Re: Baron

___________________________________________________________________
İNSANCIL ATÖLYESİ
ÇEHOV ÖYKÜLERİ İNCELEME SEMİNER KÜMESİ

Öykü : Baron (Son İrdeleme Metni)
Hazırlayan: Ayten Yılmaz

“Baron” bir tiyatroda suflörlük yapmaktadır. Çehov onun üzerinden, dönemin Rus toplumundan bir kesiti tiyatro aracılığıyla gösterir. Yazarın dili yalın ve alaysıdır. Öykü üçüncü tekil kişi anlatımındadır.

Baron altmış yaşlarında, kambur, sıska, ufak tefek çirkin bir adamdır. Tiyatronun büyüsüne kapılmış, gerçeklikten kopuk bir yaşam sürer. Yoksul, pis bir kulis içinde geçen yaşamını kendine dert etmez. Oyuncuların oyunlarda giydiği, paçavraya dönmüş kostümlerle –ki Baron bunların her birinin ünlü bir oyuncunun giydiğini varsayar- kendi varlığına değer katar.

Baron ezik, uysal, kimsenin saymadığı, herkesin kullandığı bir kişidir. Zaten bu ad ona alay etmek için takılmıştır. Aristokrat ünvanların alay konusu olarak kullanılışıyla, böylece bu sınıfın çöküşünü sezeriz. Bu kadar kullanılmasına ve alay edilmesine karşın, Baron aldırışsız ve tepkisizdir. Oysa ki bir zamanlar o, hayran olunacak oyuncular arasında olabilirdi. Onu bundan alıkoyan tek neden kendine olan güvensizliğidir: Oyuncu olma ateşiyle yanar ama sahneye adım atamayacak kadar kendine güvensizdir. Amacı için kendini zorlamak, geliştirmek, didinmek yerine korkarak geri kaçar. İstekleri içseldir ama kendi gücüne güvenemediğinden bunlar, biçimsel olarak çizdiği hayal dünyasının içinde kalmıştır. Yaşlılık gelip çattığında da artık alışkanlıklarının kölesi olmuş, kimsenin saymadığı zavallı bir varlıktır.

Baron için suflörlük bir nimettir. Çünkü bütün oyunları bedavadan izler. Ama daha da önemlisi Baron’un kendine varlık kattığı yerdir burası. Suflör kulübesi dışındaki ezik, uysal adam, burada acemi oyunculara yüksekten bakan, küstahça aşağılayan efendi olur. Hamlet’in oynanacağı gün de aynı olay yaşanır. Kahramanımız bir Hamlet hayranıdır. Hamlet’i oynayacak genç, acemi oyuncuyu bu role değer bulmadığından, aşağılar. Oyunun ortalarına doğru başını uzatıp, suflesini bağırarak söyler. Suflör kulübesine başını çekerken, başının çarpmasıyla birlikte çıkan tok ses hem sahnedeki hem seyircideki sessizliği bozar. Oyun yerine yanlışlıklar güldürüsüne iki kat para ödemeye hazır seyirciler, sesi davulcunun çıkardığını sanıp, “bravo davulcu!” diye alkışlarlar. Burada, çökmekte olan aristokrasiyle birlikte, yükselen burjuva sınıfının sanata yaklaşımını da görürüz… Uyuklayan davulcu ayaklanıp seyirciyi selamlar.

Aslında Baron kendi öznelliği, saplantıları içinde kıvranır. Çünkü bir zamanlar oyunculuk için can atan kahramanımız sahneye çıkma korkusundan ötürü daha en başta çıkmaza düşmüş, kendi gizilgücünü kullanmaktan kaçmıştır. Bu yüzden de, kendine güvenip sahneye çıkmış her genç oyuncuyu kıskanır.

Hamlet gibi trajik bir oyunda yapılan yanlışlığı, üstelik de “bravo!” diyecek kadar körü körüne alkışlayan seyirci, anlık eğlencelerin peşinde yoz bir topluluktur. Çehov’un anlattığı dönemin tiyatrosuna bir bütün olarak baktığımızda; sık sık yaptığı ciddi yanlışlara karşın işine devam edebilen, burada kendine varlık katan suflörü, oyun sırasında uyuklayan, alkışlanan yanlışlıkta payı bile olmadan selam veren davulcuyu, tüm bunları izleyip alkışlayan, gülmeye, eğlenmeye hazır seyirci topluluğunu görürüz. Dönemin bu toplum yapısı gevşekliğin, duyumsamazlığın, başıboşluğun çekim alanında, birbirini tamamlayan eğreti bir bütündür.

Baron kimi zaman pişman olup, tiyatrodan atılacağını düşünse de yapacağından geri durmaz. En sonunda bir oyuncunun kırıtmasına öyle bir sinirlenir ki son monoloğunu öfkeli, nefret dolu sesini yükselterek söyler. Bu son olayın artık Baron’un tiyatrodan atılmasına neden olabileceğini düşünebiliriz; ancak yazar öykünün sonunu yorumlamayı okuyucuya bırakır.

İzlek: Kendine güvensiz, yaşamı erteleyen, kendini kuramamış kişiliklerin bulunduğu dönemin Rus toplumu, yozlaşma ve yabancılaşma içinde, günlük eğlencelerle geleceğini erteleyen çürümüş bir toplumdur.


Re: Baron

""
Baron için suflörlük bir nimettir. Çünkü bütün oyunları bedavadan izler. Ama daha da önemlisi Baron’un kendine varlık kattığı yerdir burası. Suflör kulübesi dışındaki ezik, uysal adam, burada acemi oyunculara yüksekten bakan, küstahça aşağılayan efendi olur.

Ayten Yılmaz'ın irdeleme metninde üzerinde durmak istediğim bir nokta "suflörlük" meselesi. Gerçekten kimdir suflör? Tarihçesine bakıldığında tiyatroyla değil, doğrudan operayla ilgi içinde olduğunu ve bu yönüyle 16. yüzyılın çocuğu olduğunu görüyoruz. Rönesans'ın, hümanizmanın ve kentsoylu sınıfın egemenliğinin yüzyılı 16. yüzyıl. Suflörlük mesleğinin burada önemli bir esprisi olduğunu düşünüyorum. Keza insanın parlayışının yüzyılı olarak anılan Rönesansın doruğunda oyuncuya sufle veren bir kişi var. Onun unuttuğu ya da iyi çalışmadığı yerlerde söz alan, sahne üzerinde birbaşına kalmasına engel olan ve ezberi dikte eden bir kimlik.

Baron giydiği kıyafetlere kadar kendini önemli bulduğu karakterlerle özdeşleştirme sevdasında, yoksul, tutunamamış bir tip. Sahneye (kamuoyunun karşısına ya da insanlık tarihine de diyebiliriz buna) çıkan yolda ilerleyebildiği en ileri uç suflör kabini. Dolayısıyla çökmüş bir insanlık halinin ancak sahneye sufle verebildiğinin altını çiziyor Çehov. Baronun dünyası ezberlenmiş bir dünya. Ezberin dışına çıkamayan, güdük, karikatürümsü bir dünya ve onun insan olarak hayata en yakınlaşabildiği anda ne yazık ki sadece bu an.

"Baron" yakıştırmasını bir de böyle düşünmeliyiz. Sahneye ezberi dayatan, Hamlet'in çelişkilerine yön vermeye çalışan artık görünmez olmuş bir kişi.


Re: Baron

Barış'ın bu güzel yorumu öyküyü yeni bir gözle okumayı gerekli kılıyor.


Re: Baron

Abdullah'a katılıyorum. Öykünün tamamını okumadan yorumları okumak gibi bir gaflette bulundum ama iyi de oldu. Zira, öyküyü sonuna dek okusam da bu bağlantıyı kuramaz ya da göremezdim.


Re: Baron

Barış'ın bakışı öykünün en önemli kişisine yepyeni bir yorum getiriyor, bu, Abdullah'ın da değindiği gibi öyküyü yeniden okumayı gerektiriyor; ancak,şimdilik şunu demeliyim, bu yoruma sanırım katılmıyorum. Tam olarak, niye katılmadığımı bilmiyorum. (Barış'ın makale benzetmesi geld iaklıma her nedense.) Ve Barış'ın " sonuçta benimkisi bir yorum" dediğini duyar gibiyim; benimkisi de bir yorum. Wink

""
Onun unuttuğu ya da iyi çalışmadığı yerlerde söz alan, sahne üzerinde birbaşına kalmasına engel olan ve ezberi dikte eden bir kimlik.
Diğerleri arasında ezberi bozmaya çalışan mı var, sorusunu sorduruyor bu yorum bana. Yoksa Baron'u tek başına mı değerlendirmeliyiz.

Öte yandan, Çehov sayfasını yeniden canlı görmek beni sevindirdi, emeği geçen arkadaşlara teşekkürler, hep ilgiyle izliyorum, merakla bekliyorum.