UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Aslı Erdoğan - Mucizevi Mandarin

01 Mar 2010
melike şenyüksel

"Mucizevi Mandarin"
Aslı Erdoğan
Mucizevi Mandarin
Everest Yayınları
2006: 49-50.

Kategori:

Re: Mucizevi Mandarin

Yeni öykü...


Re: Mucizevi Mandarin

Mucizevi Mandarin yapıtının bestesici Béla Bartók, bildiğim kadarıyla, epey zor bir müzisyendir.

Şu linkten yapıt parça parça da olsa dinlenebilir.


Re: Mucizevi Mandarin

mandarin: Avrupalıların Çin devlet görevlilerine verdikleri isim.

Daha büyük bir anlatının küçük bir parçası olduğu için okuduğumuz, bütünü görerek yorum yapabilmek pek kolay değil. En azından kitabı okumamış olduğum için benim o bütünlüklü bakışı geliştirebilmem mümkün değil. O nedenle kitabın tamamını okumuş arkadaşlardan (özellikle de Melike Şenyüksel'den) yardım talep ediyorum Smile Kitaba adını veren bu bölümün kitabın geri kalanıyla ilişkisini bize anlatmak isteyen olmaz mı acaba?

Mandarinin masalsı hikâyesi oldukça vurucu. Ama "Mucizevi Mandarin"i "öykü"ye dönüştürmesi gereken, son paragrafın bu hikâyeyle kurduğu ilişki olmalı. Anlatıcının ilk sevişmesiyle taş kalpli fahişenin ilk sevişmesi arasında bir bağlantı kurmadan edemiyor insan. Sergio'yla da mandarin arasında bir benzerlik kuruyor zihnim. Ama mandarinden farklı olarak Sergio, vücudundaki kılıç yaralarını göstermek istemiyor belki. Ya da karşısındakini o yaraları görmeye "yetkili" biri olarak görmüyor, onunla kurduğu ilişkiyi bir aşk ilişkisi olarak nitelemiyor. Kim bilir. Çünkü Sergio'nun mandarinin hikâyesini sevmemesine başka anlam veremiyorum. Bu kadar özlü bir meseli başka neden sevmez ki insan?


Re: Mucizevi Mandarin

"Mucizevi Mandarin" kitabını henüz tamamlayamadan bu öykü foruma yüklendi. Ancak ilgili bölümü okumuş olduğum için masal ile kahramanımız arasındaki bağlantıyı anladığım kadarıyla sizlerle paylaşmak isterim. Anlatıcımız Cenevre'de yaşayan kendini zaman zaman "doğulu kadın bir göçmen" olarak zaman zaman da "tek gözlü kadın" olarak niteleyen 27 yaşında bir kadın.

Anlatıcımızın kendini Mucizevi Mandarin masalındaki mandarinin yerine koyduğunu düşünüyorum. Çünkü anlatıcımız sevgi ve şefkat karşısında kendini hep savunmasız ve yara almaya açık hissediyor. Bu sebeple de her zaman olabildiğince katı, soğuk ve mesafeli duruyor insanlara. Yaşamın içinde olmaya karşı direnç gösteriyor. Tek gözünü kaybettikten sonra da insanlardan iyice uzaklaşıyor.

""
Tek gözlü bir kadın hayaletten bile daha korkutucu. İnsanların yüzümü görünce kapıldıkları dehşetten, ansızın iri iri açılan gözlerden, kaçırılan bakışlardan, korku ve tiksintiyle çarpılan ağızlardan bıktığım için gündüzleri olabildiğince az dışarı çıkıyorum. (syf. 39)

""
Yitik gözümü, yitirdiklerinin ya da yitirebileceklerinin yerine koyuyorlar. Bir uçuruma, çekimine kapılıp da içine yuvarlanacakları kendi uçurumlarına dönüştürüyorlar. Korkunç bir çukur, ışığı bile geri yollamayan bir karadelik oluveriyor.(syf. 39)

Anlatıcımızın "Mucizevi Mandarin" adlı masalı anımsadığı ve kitapta bu masaldan oluşan öyküden hemen önceki bölümde şu satırlar yer alıyor:

""
Şimdiye dek genç ve serinkanlı doktorum dışında gözümden korkmayan sadece iki kişiye rastladım...
Diğeri ise hastane dönüşü belediye otobüsünde yanımda oturan küçük bir zenci kızdı... Beş yaşlarındaki kız çocuğu sağ tarafımda, annesinin kucağında oturmuş, sürekli bıcır bıcır konuşuyordu. Uzunca bir süre sargılarımı fark etmedi, ama edince de bakışlarını bir daha benden alamadı. Sus pus olmuştu, iri iri açılmış gözleri hep yüzüme dikilmişti. Bense onu görmezlikten geliyor; soğuk, katı, duygusu ifademle, yani gündelik maskemle önümdeki pembe beyaz enseyi süzüyordum. Gelgelelim yan gözle incelemiştim onu, hüzün, şefkat, sevecenlik, iyilik ve sevgi doluydu bakışları. Beni iyileştirmek, kurtarmak, mutlu etmek istiyordu... Sonunda çocukcağız cesaretini topladı, birdenbire elini uzattı. Yaralı bir kedi yavrusuna dokunuyormuşçasına usul usul, belli belirsiz kolumu okşadı. Ona doğru dönmedim, nedense yapamadım bunu, o eşi bulunmaz cömertliğe bir gülümsemeyi bile çok gördüm. Az sonra anne kız otobüsten indi, ben de ağlamaya başladım. İçten, duygu dolu, bitmek bilmeyen bir ağlamaydı bu, sanki hayatımda ilk kez ağlıyordum... Şefkat bazen nasıl da ona en çok gereksinim duyanları paramparça ediyor. (syf. 40-41)

Sergio' nun neden bu masaldan hoşlanmadığı sorusunun yanıtı anlatıcımızın Sergio ve ilişkileri hakkında dile getirdiği şu satırlarda olabilir:

""
Bu dünyada kısıtlı süresi olduğunun her an bilincinde yaşar, yaşam suyunu son damlasına dek yudum yudum içmeye çabalardı. Bense, yolu kendi ormanından uzaklara düşmüş, korku içinde bir yabani kedi gibi karanlıklara sığınırdım. Ben ebedi bir sürgündüm, o ise ebedi bir gezgin. Bir sokak köpeği kadar başıboştum. Görünüşteki sertliğime, özgürlüğüme toz kondurmayışıma, ceviz kabuğuma rağmen, bana biraz şefkat sunanın kulu kölesi olmaya hazırdım. Sergio ise tam tersi, aşık olabilir, tutkudan yanıp tutuşabilir, ölesiye bağlanabilirdi, ama benliğini hiçbir zaman yitirmezdi.(syf. 24)

""
Sergio ile beraberken mutlu değildim, ama ondan da öte, canlıydım, soluk alıp verebiliyordum. Dönüşmüştüm, arınmıştım, kutsanmış ve yücelmiştim. (syf. 26)

Kaynak: ERDOĞAN, Aslı. Mucizevi Mandarin, İstanbul, Adam Yayınları, Kasım 1998.


Re: Mucizevi Mandarin

Nurten'e aktardıkları için çok teşekkürler. Benim düşündüğüm gibi değilmiş demek ki. Smile


Re: Aslı Erdoğan - Mucizevi Mandarin

Öyküdeki mesaj ya da öyküden çıkacak fikir için, sevgi her türlü yarayı açar, sevginin açamayacağı yara yoktur diyesim geldi.

“karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi” Başka türlü kurulabilirdi bu cümle.
Yaşlı ve çirkin mandarinin başka seçeneği yok gibi gözüküyor. Anlatıcı ‘karşılık’ sözcüğünü özellikle mandarin için mi, onun durumunun ne kadar vahim olduğunu anlamamızı sağlamak için mi kullanmış, yoksa, bu anlatıda parayla; ama her durumda ille de karşılığı olan, karşılığında bir şey ödenen bir eylem olduğunu mu söylemeye çalışmış anlatıcı?
Böyle kısacık ve masal gibi anlatılması hoşuma gitti ama sondaki açıklama, bu bilgi bize niçin gerekli diye düşündüm. Kendi sevgilisinden söz ederek, sevgili’ye dair bir ipucu vermek mi istemiş anlatıcı, bir taş kalplilik mi söz konusu, neden hoşlanmamış sevgili dinlediği öyküden?


Re: Aslı Erdoğan - Mucizevi Mandarin

Bu dünyada kısıtlı süresi olduğunun her an bilincinde yaşar, yaşam suyunu son damlasına dek yudum yudum içmeye çabalardı. Bense, yolu kendi ormanından uzaklara düşmüş, korku içinde bir yabani kedi gibi karanlıklara sığınırdım. Ben ebedi bir sürgündüm, o ise ebedi bir gezgin. Bir sokak köpeği kadar başıboştum. Görünüşteki sertliğime, özgürlüğüme toz kondurmayışıma, ceviz kabuğuma rağmen, bana biraz şefkat sunanın kulu kölesi olmaya hazırdım. Sergio ise tam tersi, aşık olabilir, tutkudan yanıp tutuşabilir, ölesiye bağlanabilirdi, ama benliğini hiçbir zaman yitirmezdi.

Hım, o zaman anlatıcıda yaralar açan sevgi daha önceye ait. Bir sürgün olduğunu söylemesi böyle düşündürdü bana. Öyküyü anlattığı segiliyle aralarında bir sevgi bağı yok, sevmeden yaralarını kapatmak için birlikte oluyor.


Re: Aslı Erdoğan - Mucizevi Mandarin

Yazıları ilgiyle okuyorum ve öykü daha anlamlı hale geliyor.


Re: Aslı Erdoğan - Mucizevi Mandarin

Mucizevi Mandarin kitabına ilişkin kapsamlı bir incelemeyi siteye ekledim: Gerçeği Iskalamak