UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

09 Şub 2009
Barış Acar

""
Öyküler forumunda yeni bir yapılanmaya gidilmişken, uzun zamandır foruma eklemeyi düşündüğüm öykü kuramına ilişkin metinleri aktarmaya başlayayım.

İlk olarak Adam Öykü dergisinin Eylül-Ekim 1997 yılında yayımladığı 12 numaralı "Kısa Kısa Öykü" özel sayısıyla yola çıkalım istedim. Kısa öykü üzerine müthiş tartışmalar içeren bu sayı, sanıyorum ki, öykü dünyamıza da türün geleceği adına çok şey katmış bir yayındır.

Ancak tekrar ve ısrarla altını çiziyorum ki, yoğun bir emek harcanarak buraya aktarılmış metinler, üzerine söz alınmaz, yorum yapılmaz ve tartışılmazsa, anlamlarına kavuşamayacaklar. Forum kullanıcılarından dileğim, bu metinleri okumanın yanında sıkı bir eleştiri sürecinden geçirmeleri ve değerlendirmelerini forum okurlarıyla paylaşmaları olacaktır.

"Öykülemenin Öyküsü"
Yurdanur Salman-Deniz Hakyemez, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 5-12.
oykulemenin_oykusu_yurdanur_salman_deniz_hakyemez.pdf
"Öykünün Biçimleri"
Orhan Duru, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 36-37.
oykunun_bicimleri_orhan_duru.pdf
"Çok Kısa Öyküler... Öykücükler"
Ferit Edgü, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 38-39.
cok_kisa_oykuler_oykucukler_ferit_edgu.pdf
"Çok Kısa Öykü İçin Çok Kısa Sözler"
Necati Tosuner, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 40.
cok_kisa_oyku_icin_cok_kisa_sozler_necati_tosuner.pdf
"Çağdaş Türk Yazınında Kısa Kısa Öykü"
Nedret Tanyolaç Öztokat, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 41-45.
cagdas_turk_yazininda_kisa_kisa_oyku_nedret_oztokat.pdf
"Anlık Kurmaca"
Charles Baxter, Adam Öykü, 12, (Çev. Taner Karakoç), İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 85-90.
anlik_kurmaca_charles_baxter.pdf
"Kısa Kısa: Anlık Öykü"
Robert Shapart, Adam Öykü, 12, (Çev. Taner Karakoç), İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 91-94.
kisa_kisa_anlik_oyku_robert_shapart.pdf
"Şiirle Düzyazı Arasında Kısa Kısa Öykü"
Nedret Tanyolaç Öztokat, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 95.
siirle_duzyazi_arasinda_kisa_kisa_oyku_nedret_oztokat.pdf

Kategori:

Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Yine Adam Öykü'nün aynı sayısından kısa kısa öykü üzerine yazar yorumları:

"Gelenek ve Kısa Kısa Öykü"
..., Adam Öykü, 12, (Çev. Almıla Özdek), İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 110-119.
gelenek_ve_kisa_oyku.pdf
"Yeni Bir Yazınsal Türe Doğru"
..., Adam Öykü, 12, (Çev. S. Gökçen Ezber), İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 120-128.
yeni_bir_yazinsal_ture_dogru.pdf
"Uygulamadan Örnekler"
..., Adam Öykü, 12, (Çev. Filiz Kaynak), İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 129-132.
uygulamadan_ornekler.pdf
"Atlambaçlar, Kapanlar ve Patlangaçlar"
..., Adam Öykü, 12, (Çev. F. Zeynep Bilge), İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 133-137.
atlambaclar_kapanlar_ve_patlangaclar.pdf

EkBoyut
gelenek_ve_kisa_oyku.pdf 3.1 MB
yeni_bir_yazinsal_ture_dogru.pdf 2.52 MB
uygulamadan_ornekler.pdf 1.14 MB
atlambaclar_kapanlar_ve_patlangaclar.pdf 1.32 MB

Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Barış, eline sağlık; çok güzel bir iş çıkarmışsın. Umarım hararetli tartışmalarla başlıktan beklediğimiz verimi elde ederiz.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Sevgili Barış; zaman içinde her bir makalenin dikkatlice okunup üzerine fikir beyan edileceğine dair söz veriyorum. Ancak biraz zaman alacak, olmaz mı? El salla


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
"Bir öykünün, başı, ortası, sonu vardır": Bu Aristotales'ten gelir, Avrupa anlatı geleneğinin birçok büyük öyküsünü mükemmel bir şekilde betimler; ama bütün öyküleri değil. Bir bonfile tarifidir, ama içli köfte* tarifi değil. Bu üçe bölme Avrupa'ya özgüdür, hatta sona –öykünün nereye gittiğine, nereye vardığınıza- özel vurgu da Avrupa'ya özgüdür

Tamamı için bkz.: Öyküyü Öykü Yapan Nedir? - Ursula K. Le Guin

Le Guin, parlak zekasıyla müthiş ipuçları vermiş öyküye dair.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Şu sıralar öykü üzerine okuduğum bir kitaptaki yazarların öyküye yaklaşımları, onu türler arasında konumlandırma biçimleri Barış'ın alıntısına paralel nitelikte. Bunlardan biri, Tahsin Yücel'den. Usta yazar, bu türe yaklaşımını "öykü ve hikâye" sözcüklerinin çağrışım alanlarından hareketle belirliyor:

""
Anlatı kapsamına giren Latince kaynaklı terimlere baktığımız zaman, roman bir yana, hemen hepsinin şu ya da bu biçimde, ama hep anlatma kavramına bağlanığını görürüz...

Yazının bundan sonraki alıntılamadığım kısmında yazar, anlatı sözcüğüne yüklediğimiz anlamları diğer dillerde karşılayan örneklere yer veriyor. Sonra şöyle devam ediyor:

""
......Çoklarımız bu sözcüğün -öykünün- öykünmek eyleminden türetildiğini, bu nedenle hikâyeyle örtüşmediğini, onun yerini tutamayacağını söyleriz; ne var ki, Derleme Sözlüğü bu sözcüğün Burdur ve Denizli'nin kimi yörelerinde "anlatmak, söylemek" anlamında kullanıldığını, en azından kullanılmış olduğunu gösterir. Hikâye de, biliriz, birincil olarak, herhangi bir olayın söz ya da yazıyla anlatılması, ikincil olarak, "Aslı olmayan söz ya da olay" diye tanımlanır......

Yazarın bu ayrımlarını ve tanılarını yerinde bulmakla beraber yazının devamı üzerinde konuşmak istediğim konuları oluşturuyor:

""
.....Ne var ki, bir şeyi anlatmak, yani söze ya da yazıya dökmek öncelikle onu kurgulamaktır.....Öykücü de kurgular gerçeği, yani onu kendi düzleminden başka bir düzleme taşıyarak yeniden düzenler, bunun sonucu olarak da bir ölçüde kendi özünden uzaklaştırır. Bu da bize, başka birçok şey arasında, gerçek dediğimiz şeyin hep aynı düzlemde yer alan, tek biçimli, tek tanımlı bir veri olmadığını gösterir.....

Son alıntı, birçok meseleyi de içinde barındırıyor. Sizin yorumlarınızla o meseleleri açalım derim.

Not: Alıntılar uzun olduğundan sıralı noktalarla belli yerleri kesmek zorunda kaldım. Umarım yazının bütünlüğünü zedelememişimdir. Alıntılardaki noktalama imleri yazar ait olduğundan olduğu gibi aktardım.

Kaynak:
Tahsin Yücel,
"Öykü ve Gerçeklik",
Öykücünün Kitabı, (haz. Feridun Andaç), İstanbul: Varlık Yayınları, 1999: 254-256.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Teşekkürler Abdullah, kaynağın açık künyesini de versen; belki alıp incelemek isteyen birileri olur. Smile


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Barış ve Abdullah'a teşekürler. Şu sıralar evde Internet bağlantısında sorunlar yaşıyorum (aslında bağlantı düpedüz yok, "sorunlar yaşıyorum" biçiminde söyleyince daha kibar oluyor Tongue). O nedenle henüz yüklenen metinlere zaman ayıramadım. Hafta sonu da geldiğine göre (Internet işini halledebilirsek) artık yavaş yavaş okumaya başlarım.

Ben de Abdullah'tan okuduğu kitabın künyesini rica ediyorum Smile


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Ben yavaş yavaş okuyorum efendim. Foruma yüklendiği sırayla okuyup okudukça düşüncelerimi de aktarmaya, en azından fırsat buldukça kafama takılan soruları paylaşmaya çalışacağım.

Yurdanur Salman ve Deniz Hakyemez'in ortak imzasını taşıyan "Öykülemenin Öyküsü", kısa öykünün yan ve alt türleriyle ilgili derleyici bir çalışma olmuş. Öyküyü tanımlamanın güçlüğünü, bu tanıma gelmez türün kendi içinde pek çok birbirine akraba türe nasıl ayrıldığını yazarlar oldukça güzel özetlemişler. Yine de metnin bir kaynakçasının olmaması (en azından foruma yüklenen sayfaların) kabul edilebilir değil. Bir yazarın, konuyla ilgilenen okuru daha derinlikli araştırmalar yapma şansından mahrum bırakmasını kabul edemiyorum bir türlü.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Bir ara hareketlenir gibi olup sonra birden bire eski sessizliğine dönen foruma şaşırmamak elde değil. Atadan forumcu olmadığımızdan olsa gerek zamanla anlayacağız herhalde bu meretin işleyiş yasalarını, en azından ben umutluyum, gün gelecek bir örüntü çıkarıvereceğiz ortaya.

Neyse efendim, forum ayrı mesele. Gelelim geçtiğimiz günlerde hayata gözlerini yuman Orhan Duru'nun kısa yazısı "Öykünün Biçimleri"ne.

Duru, zaten kısacık yazısında bir metni öykü olarak niteleyip nitelememenin onun kelime sayısıyla, uzunluğuyla ilgili olamayacağını savunuyor yazısında. Güzel bir cümleyle de özetliyor bu düşüncesini: "Öykü mezura ile ölçülemez."

Aslında ("Öykülemenin Öyküsü" ile birlikte) bu iki yazı da, daha önce bu konuyla ilgili okumuş olduğum birçokları da türün tanımlanmasında yaşanan güçlükleri ele almak açısından iyi birer giriş olarak düşünülebilir. Bu konuya biz de "Kısa Öykü, Kısa Kısa Öykü ve Tartışmalar" başlığında girmiş, ama bir türlü içinden çıkamamıştık.

Bir metnin öykü olarak tanımlanıp tanımlanmamasına hangi ölçütlere dayanılarak karar vereceğimizi bilmiyoruz, ama hangi ölçüte bakılarak karar verilemeyeceğini biliyoruz: öykünün kelime sayısı.

Belki buna şöyle bir itiraz gelebilir: Biri getirip 1000 dosya sayfası büyüklüğünde bir metin tutuştursa elimize ve bunun "öykü" olduğunu iddia etse, yine de sırf uzunluğuna bakarak bunun aslında bir öykü olamayacağını söyleyemez miyiz? Belki tuhaf kaçacak ama buna şöyle cevap vermek istiyorum: söyleyebiliriz! Evet, bin sayfalık öykü olmaz. Ama bu cevabımın tek başına öykünün sayfa sayısıyla ilgili olmadığını da eklemeliyim. Temellendirmeye çalışayım: Öyküyü öykü yapan öğeler -ki yavaş yavaş bunları ortaya koymaya başlayacağımızı, tartışacağımızı umuyorum- bir öykünün bin sayfaya yayılmasına müsaade etmezler. O bin sayfa layıkıyla yazılmışsa büyük olasılıkla bir roman olmuştur, yok layıkıyla yazılmamışsa hiçbir şey olamamıştır. Kısacası, layıkıyla yazılmış bir öykü kısa olur, ama bu onu tanımlayan temel özelliklerden bir tanesi değil, o temel özelliklerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bir edebi metnin öykü mü yoksa roman mı olduğuna karar verebilmek için uzunluğuna bakmak, yağmurun insanlar şemsiye taşıdığı için yağdığını söylemeye benzer.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Orhan Duru'nun saptaması beni çok eğlendirmişti. Öykücülüğümüzde çok rastladığımız kestirme oyllar arayanlara müthiş bir cevap niteliğindeydi. Ama Eren'in şu satırları da beni çok sevindirdi doğrusu:

Eren dedi ki:
Bir edebi metnin öykü mü yoksa roman mı olduğuna karar verebilmek için uzunluğuna bakmak, yağmurun insanlar şemsiye taşıdığı için yağdığını söylemeye benzer.

Bu konuyla ilgili, Eren'in linkini verdiği başlıkta kısaca değindiğim -türsel ayrımların gerekliliği, gereksizliği meselesine bağlanan- (tartışma da yaratabilecek) bir iki düşüncem var. Ama daha derli toplu ifade edebileceğim bir zamana saklıyorum. Smile


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Ferit Edgü'nün zaten kısacık olan yazısının neredeyse yarısını alıntılamak belki garip kaçacak, ama metnin ileride forumdan kaldırılacağı düşünülürse o kadar da budalaca sayılmamalı Smile

""
Minimalist sanat, resimde, en az renk ve biçimle yetinen sanattır.

Yazıda da alıp başını gitmiş imgelerin, birbiri ardına yazılmış dıfatların değil; sıradan sözcüklerin, zenginleştirilmiş değil, yoksullaştırılmış bir sözcük dağarcığının ürünleridir. Burada, her sözcük yerli yerinde olmak zorundadır. Anlamının sınırları çizilmiştir. Yorumları sınırlandırılmıştır. Yaratıcı söylem, sanki kendi kendini yok etmiştir.

Peki niçin bunca yoksul, yoksun bir dille, görünüşte hiçbir ilgi çekiciliği olmayan, hiçbir şeyi betimlemeyen, hiçbir ruh halini çözümlemeyen, bireysel ya da toplumsal hiçbir sorunu konu edinmeyen bir öykü?

İnsanoğlunun düş gücünü harekete geçirmek, yaratıcılık diye kendisine sunulan, yan yana geldiklerinde hiçbir şey anlatmayan, roman, öykü, anlatı diye nitelenen laf salatalarından okuru kuşkuya düşürmek için. Ve sanatın pek öyle ulaşılamayacak tepelerde olmadığını, evlerde, odalarda, sokaklarda dolaştığını göstermek ve katılımı için için sağlamak için.

"Çok Kısa Öyküler... Öykücükler", Ferit Edgü, Adam Öykü, Sayı: 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997, s. 38-39.

Bu arada, şimdiye dek okuduğum yazılarda dile getirilmemiş bir noktayı dile getirmek istiyorum. "Öykü" ya da "hikâye" sözcüklerinin İngilizcedeki karşılığı "story"dir. "Story" aynı zamanda haber metinlerine verilen isimdir. Öykünün kaynaklarından birine, Çehov'un St. Petersburg sokaklarında dolaştığı günlere işaret ediyor bu eşseslilik. Smile


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Minimalist sanat, resimde, en az renk ve biçimle yetinen sanattır.

Öyküdeki sözcük tasarrufunu anlamak için minimalizm iyi bir çıkış noktası. 1960'ların alameti farikası bu akımın çıkış mottosu "Less is more"dur. "Az, daha çoktur" diye çevirebileceğimiz bu ifade; en yalın biçimde anlatılanların alımlayıcı için çok daha fazla çağrışıma olanak tanıyacağını, dolayısıyla çok şey söyleyene göre daha katmanlı olduğunu ifade eder.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Evet, bin sayfalık öykü olmaz. Ama bu cevabımın tek başına öykünün sayfa sayısıyla ilgili olmadığını da eklemeliyim.

Eren'in yazdıklarına katılmakla beraber öyküde kısalık meselesine, Tomris Uyar'ın nefis bir yazısında Nahit Sırrı Örik'ten alıntıladığı şu ifadelerle farklı bir pencere açmak isterim.

""
Kısa hikâye... Sayfa azlığını mı göstermektedir "kısa"? Zaman darlığını mı? Sayfalarca süren başarılı kısa hikâyeler, uzun yıllara yayılan olayları işleyen kısa hikâyeler, "kısa" sözcüğüne başka bir anlam bulmamızı gerektiriyor. İki tanımın birleştiği nokta: aydınlanma, "icmal" kavramı; çağdaş hikâyenin insani bir gerçekliği bir aydınlanma anı çevresinde geliştiren bir sanat türü olduğu. Öyleyse "kısalık", bu aydınlanma anı'nı vurucu, unutulmaz kılabilmek için gereken "yoğunluk" olmalıdır.

Örik'in öykünün kısalık yönünü bu ifadelerle anlamasını kafa açıcı buluyorum. Öykünün insalık hâllerine ışık tuttuğunu, bunu uzun bir planda yapmaktansa tabir yerindeyse dokunup geri çekilerek, anlık bir müdaheleyle gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Bu ifadelerden yola çıkarsak şunu söyleyebiliriz: Sayfa sayısı öykü için herhangi bir ölçüt oluşturmaz; ancak öykü derdini olabildiğince az ve öz sözcükle anlatmak için vardır. -Umarım çok indirgemeci bir yaklaşım olmamıştır.-

Kaynak:
Tomris Uyar,
"Hikâyede Yoğunluk",
Öykücünün Kitabı, (haz. Feridun Andaç), İstanbul: Varlık Yayınları, 1999: 260-261.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Abdullah dedi ki:
Örik'in öykünün kısalık yönünü bu ifadelerle anlamasını kafa açıcı buluyorum. Öykünün insalık hâllerine ışık tuttuğunu, bunu uzun bir planda yapmaktansa tabir yerindeyse dokunup geri çekilerek, anlık bir müdaheleyle gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Bu ifadelerden yola çıkarsak şunu söyleyebiliriz: Sayfa sayısı öykü için herhangi bir ölçüt oluşturmaz; ancak öykü derdini olabildiğince az ve öz sözcükle anlatmak için vardır. -Umarım çok indirgemeci bir yaklaşım olmamıştır.-

Abdullah'ın yaptığı alıntı ve saptamasına katılıyorum. Bu yaklaşım beni de çok etkilemiştir. Bir önceki iletideki derdime de azıcık dermandır aslında.

Sonuçta Proust'un "Kayıp Zamanın İzinde"sinin bile (öyküsü olmasının ötesinde) bir öykü olduğunu, yoğunluğunu farklı bir şekilde kurmuş (hem de bir anı onlarca sayfa boyunca anlatabilecek kadar radikal) bir öykü olduğunu düşünebilirim ben. Roman türünü öykünün yanında çok ciddiye almamaktan suyunu alır benim yaklaşımım biraz da. Neyse sonra dedim, sonra açacağım bu konuyu. Şimdi çenemi tutamadım yalnızca. Laughing out loud


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Öykünün Biçimleri, adlı metninde öykünün tanımına dair şu yorumu
yapıyor Orhan Duru:

""
Mutlaka bir tanım yapacaksak "öykü" nün tanımı üzerinde durmalıyız. Yapacağımız bu tanımın bile tam olmayacağını biliyorum. Öykü ile romana arasında yapılacak bir ayrım yarralı olabilir. Bu noktada çekine çekine" öykü" bir devinimi, bir davranışı anlatırken, "roman"ın daha çok tipleri ele aldığını söyleyebilirim. Birinde "hareket" önemliyken, öbürü karakterler sergiler. Bu söylediğim bile yeterli olmayabilir.
Ayrıca "öykü mezura ile ölçülemez" diyor, dolayısı ile uzunluk ya da kısalığına göre tanım alamaz...
Öykü ile roman arasındaki ayrım sırf uzunluk- kısalıktan kaynaklanmıyorsa, ki bir çok kişi bu konuda hemfikir, o zaman yapılacak ayrım, tanımın yanı sıra uzunluk- kısalık meselesine de katkı sunacaktır diye düşünüyorum. Öte yandan öykünün, bir devinimi, romanınsa daha çok tipleri ele aldığı fikrine katılamıyorum. Bir çok güzel tip tanımlamasıyla öykülerde karşılaştım. Örneğin Memur'un Ölümü'nde. Tabii bir de, tip kimdir, karakter kimdir? soruları çıkıyor. Bazı romanları "hareket” leri olmasa okuyamazdım, sıkılırdım. Benim öykü ile roman arasındaki farka dönük kafamda pratik yaşamdan bir benzetmem var: öyküyü demli bir çay, romanı açık bir çay gibi düşünüyorum. Bazıları çayı açık sever, 20 bardak içer, bazıları demli sever dört bardak içer. Demli olan öyküdür. İkisi de ufak tefek farklı olanaklar sunar içiciye, hem pratik yaşam hem keyif açısından. Umarım bu benzetme tipi “kuram” başlığını zedelemez.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Arkadaşlar emeğinize sağlık, gönderdiğiniz metinleri okurken, hazıra konmuş gibi hisseediyorum kendimi. Teknik bilgim ve olanaklarım elvermediğinden araştırma yapıp sizlere ulaştıramıyorum.
Sanırım şu ana kadar kimse yazmadı, "Romanın tarihi kısadır.(...) ...kısa öykünün geçmişi inanılmaz uzundur." diye giriş yapan çok keyifle okunan, dünya edebiyatına bakarak kısa öykünün kısa bir tarihçesini sunan,bir kitap adı vereyim bari.


KISA ÖYKÜ
Yazınsal Bir Tür Olarak
H.E.BATES, (Çev. GÖkçen Ezber) Bilge Kültür Sanat YAy,İst.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Öte yandan öykünün, bir devinimi, romanınsa daha çok tipleri ele aldığı fikrine katılamıyorum.

Nurten'e katılıyorum.

Edebî türlerin sınırları çizilirken "karakter, mekân, zaman" gibi öğelerin niceliği üzerinden bu çizgilerin belirlenmesinin indirgemeci yaklaşımlar olduğunu düşünüyorum. Orhan Duru, her ne kadar çekinerek bunu belirtmişse de ifadelerinin sınırlayıcı olduğunu söze başlamadan kabullenmiş. Devamını getirmeyebilirmiş.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Roman ve öykü türleri arasındaki ayrımlar hakkında internette bir forumda bulduğum kimi değinileri buraya aktarmak istedim. Maalesef yapılan alıntılar için kaynak bildirilmediğinden güvenilirlikleri konusunda bir şey söyleyemeyeceğim.

oyku ve roman.pdf

EkBoyut
oyku ve roman.pdf 125.98 KB

Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Norman Friedman: Roman ile öykünün arasındaki farklardan biri anlatılan eylemlerin büyüklükleri değil, bu eylemlerin gösteriliş biçimidir.

Bu yaklaşımı yerinde buldum. Dillendirmeye çalıştıklarımı destekler nitelikte.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Barış, yukarıda bahsettiğin yazıyı diğer üyelerimizi bilmem; ama ben beklemekteyim.

Ne zaman okuruz? Biraz malumat verir misin?


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Öykü Ve Roman adlı metinde birçok yazar öykü ile romanı kısaca, kıyaslamış . Çoğunluk, farklı biçimde ifade etse de, öykünün romandan daha yoğun bir metin olduğu üzerinde durmuş; farkı bunun üzerinden tanımlamış. Yapılan ayrımlar içinde bana farklı ve yakın gelen tanımlamalaradan biri Burgess'inki oldu:

""
Antony Burgess: Kısa öykü bir sorunu ortaya çıkarmak, roman ise çözümlemek için yazılır.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Sevinç Özer: Roman bir nesneyi ya da bir olayı mekan içinde kavramsallaştırırken "bütün"duygusundan hareket eder, kısa öykü ise "parça" duygusundan yola çıkar.
Burada "...duygusundan yola çıkmak" çok iyi oturtamadığım bir ifade oldu. Arkadaşlar ne anlıyor acaba Sevinç Özer'in dediğinden?


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Benim anladığım, roman ele aldığı nesneye veya olaya "önü-arkası, zamanı, mekânı" içinde çok yönlü yaklaşırken; öykü ise onun sadece bir yönüne -nesne-mekân, olay-zaman ilişkisi gibi- yoğunlaşır.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Buradaki "bütün"lüğün ne olduğunu ya da ne kast edildiğini tam olarak bilemiyorum elbet, öte yandan farklı türlerde bütünlük ve parça ilişkisi üzerine pek çok şey söylenebilir.

Özer'in aksine romanın olduğunca öykünün de bütünü (bkz. Poe, Maupassant, Refik Halid, Murathan Mungan), öykünün olduğunca romanın da parçayı (bkz. Beckett, Handke) anlatabildiğini düşünüyorum. Bu daha çok yazarın istekliliğine ve kalemininin gücüne bakıyor.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Adalet Ağaoğlu'nun 'Dar Zamanlar' üçlemesinin Aysel'i ile Engin ya da Ömer arasında gitgide uzayan bir süreç içinde dönüşerek gelişen çatışmaları düşünelim sözgelimi. Bunun karşısına bir de, Murathan Mungan'ın 'Boyacıköy'de Kanlı Bir Aşk Cinayeti' adlı öyküsündeki Gelin ile Genç Adam arasında bir anda oluşan tuhaf tutkuyu koyalım. Aysel'in Engin ve Ömer ile yaşadıkları, kısa öykünün biçimine ve yordamına sağdırılabilir mi? Öte yandan, 'Boyacıköy'de Kanlı Bir Aşk Cinayeti'nin Genç Adam'ının sokakta gördüğü Gelin'e vurgunu, karasevda düşü bir romanın konusu ve sorunu olabilir mi?...

Semih Gümüş, roman ile öykü arasındaki ayrımı bu sözlerle sorgulamaya çalışıyor. Yazarın kafa yorduğu sorunsalın en can alıcı noktasını "Romanın meselesi nedir, öykünün meselesi nedir?" , "Anlattığı konuya bu türler nasıl yaklaşır?" diye somutlaştırabiliriz.

Üzerinde düşünmeye değer.

Alıntı:
Semih Gümüş - Öykünün Bahçesi
Adam Yayınları - s.19


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Ben de buradaki tüm yazıları okumaya başladım. Notlarımı tutuyorum. Barış Acar'ın açtığı bu başlığın gereken değeri göreceğinden de eminim. Öykü üzerine konuşan bizler ve çevirmen adayı genç arkadaşlar için iyi kaynaklar var...Yakında görüşmek üzere...


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Başlık açıldığından beri, bir söyleyeyim diyorum, bir vazgeçiyorum. En sonunda dayanamayacağım soracağım: Bu metinlerin hiçbiri makale değil. Çoğunluğu deneme (henüz bakmadıklarım var aralarında); o zaman başlık neden "Makale" diyor? Hadi, diyelim, "deneme" çok sınırlayıcı olur, "yazı" ya da "metin" demek daha uygun düşmez mi?


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Eren dedi ki:
Başlık açıldığından beri, bir söyleyeyim diyorum, bir vazgeçiyorum. En sonunda dayanamayacağım soracağım: Bu metinlerin hiçbiri makale değil. Çoğunluğu deneme (henüz bakmadıklarım var aralarında); o zaman başlık neden "Makale" diyor? Hadi, diyelim, "deneme" çok sınırlayıcı olur, "yazı" ya da "metin" demek daha uygun düşmez mi?

Demesen iyiymiş ya, madem demiş bulundun; ben de bir şeyler diyeyim. Laughing out loud

Metinlerin tamamının makale formatında olmadığı doğru, ama arada (özellikle akademik kimlikli olanlarda) bu forma yaklaşıldığını görebiliyoruz. Öte yandan bu başlığa zaman içinde daha çok makale kıvamında metin de ekleneceğini düşünüyorum.

Makale, deneme vb. arasında farklara gelcek olursak; kabul etmekle birlikte çok sevmiyorum bu ayrımları. Özellikle de akademik yayınlar dışında yayımlanan, makale kurgusuna sahip ancak daha serbest formda yazılmış yazılar daha çok benim karşılaştıklarım ya da değer verdiklerim; bu da tanımı makale lehine yaklaştırıyor benim gözümde.

"Metin" sözcüğünü, Türkiye kültür sanat ortamına giriş biçimi dolayısıyla (metinlerarasılık vb.) pek yakın bulmadığım gibi, fazla dışsallaştırıcı, yabancılaştırıcı bir ifade olarak görüyorum.

"Yazı" ise fazla tanımsız, fazla genel bir çerçeve gibi geliyor. İnternette dolaşan bir cümlelik ahkâmlar da bu çerçeveye sığarmış gibi. Oysa bu başlık altındaki dert, biraz da, bu alandaki özgün ve nitelikli araştırmaları değerlendirmek olmalı. En azından insanlarda bu duyguyu kakışlamalı.

Belki "literatür" bu konudaki istekliliği çok iyi karşılıyor. Ama bu sözcüğün de kulak tırmalamasına alışamadım bir türlü.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Eren:

""
Bu metinlerin hiçbiri makale değil. Çoğunluğu deneme
Önemli bir kısmını okudum, ben de başlığın değişmesi fikrine katılıyorum, hepsini içeren bir başlık olabilir. Örnek: Deneme, Makale ,Metin