UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

09 Şub 2009
Barış Acar

""
Öyküler forumunda yeni bir yapılanmaya gidilmişken, uzun zamandır foruma eklemeyi düşündüğüm öykü kuramına ilişkin metinleri aktarmaya başlayayım.

İlk olarak Adam Öykü dergisinin Eylül-Ekim 1997 yılında yayımladığı 12 numaralı "Kısa Kısa Öykü" özel sayısıyla yola çıkalım istedim. Kısa öykü üzerine müthiş tartışmalar içeren bu sayı, sanıyorum ki, öykü dünyamıza da türün geleceği adına çok şey katmış bir yayındır.

Ancak tekrar ve ısrarla altını çiziyorum ki, yoğun bir emek harcanarak buraya aktarılmış metinler, üzerine söz alınmaz, yorum yapılmaz ve tartışılmazsa, anlamlarına kavuşamayacaklar. Forum kullanıcılarından dileğim, bu metinleri okumanın yanında sıkı bir eleştiri sürecinden geçirmeleri ve değerlendirmelerini forum okurlarıyla paylaşmaları olacaktır.

"Öykülemenin Öyküsü"
Yurdanur Salman-Deniz Hakyemez, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 5-12.
oykulemenin_oykusu_yurdanur_salman_deniz_hakyemez.pdf
"Öykünün Biçimleri"
Orhan Duru, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 36-37.
oykunun_bicimleri_orhan_duru.pdf
"Çok Kısa Öyküler... Öykücükler"
Ferit Edgü, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 38-39.
cok_kisa_oykuler_oykucukler_ferit_edgu.pdf
"Çok Kısa Öykü İçin Çok Kısa Sözler"
Necati Tosuner, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 40.
cok_kisa_oyku_icin_cok_kisa_sozler_necati_tosuner.pdf
"Çağdaş Türk Yazınında Kısa Kısa Öykü"
Nedret Tanyolaç Öztokat, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 41-45.
cagdas_turk_yazininda_kisa_kisa_oyku_nedret_oztokat.pdf
"Anlık Kurmaca"
Charles Baxter, Adam Öykü, 12, (Çev. Taner Karakoç), İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 85-90.
anlik_kurmaca_charles_baxter.pdf
"Kısa Kısa: Anlık Öykü"
Robert Shapart, Adam Öykü, 12, (Çev. Taner Karakoç), İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 91-94.
kisa_kisa_anlik_oyku_robert_shapart.pdf
"Şiirle Düzyazı Arasında Kısa Kısa Öykü"
Nedret Tanyolaç Öztokat, Adam Öykü, 12, İstanbul, Adam Yayınları, Eylül-Ekim 1997: 95.
siirle_duzyazi_arasinda_kisa_kisa_oyku_nedret_oztokat.pdf

Kategori:

Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Bu başlık hayli ilgimi çekiyor. Yazıları tekrar tekrar okuyup düşünüyorum. "Kısa Kısa Öykülerle Daha Uzun Öykülerin Mukayesesi" adlı yazıda da üzerinde durulması gereken noktalar var.

""
Kısa kısa öyküler çabucak öze ulaşan ve pek az kelimeyle, bir durumun veya anının ruhunu ortaya çıkaran öykülerdir. Kendi içlerinde bir bütünlüğe sahiptirler ve tıpkı daha uzun öyküler gibi pek çok farklı ruh halini ifade edebilir, pek çok biçim alabilirler.

""
Daha uzun öyküler, karakterlerin zaman içerisinde gelişmesine izin verir; kısa kısalar ise vermez. Kısa kısalarda karakterleri sadece bir anlığına görürüz. Onları kilit bir olayda, can alıcı bir anda görürüz. Karakterler bu anda, araba sürmek, yemek pişirmek veya yürüyüş yapmak gibi bir fiziksel etkinliğin tam ortasında olabilirler; tıpkı bir karar alma sürecinde olabilecekleri veya bir şeyleri ilk kez fark edebilecekleri gibi. Pek çok örnekte, bu anların veya belirli durumların ne öncesinde ne de sonrasında onları görürüz.

Tüm bu yazılardan hareketle kısa öyküde karakterlerin "sembol karakterler" olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Öyküde ise tahlile ve tasvire açık karakterlerle karşılaşıyoruz. Bunun yanında mekan ve zamanı da daha rahat kullanabilme, öykünün diğer unsurlarını besliyor. Örneğin; karakterin yaşadığı ortamı, evini, işini vb tasvir ederken karakterin dünyası hakkında da çıkarımlar yapılabiliyor. Kısa öyküde ise bu pek fazla mümkün değil.Bu da kısa öyküde "minimalizm"i doğuruyor(Minimalizm hakkında Aysu Erden'in bu başlıktaki yazısına bakmak gerekir). Kısa anları, hisleri, içe dönük özelliklerin ortaya çıkmasını da biraz bu gerçeğe ve teknik yapıya bağlayabiliriz.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Cihan'ın yazdıkları üzerine "Kısa Kısa Öykülerle Daha Uzun Öykülerin Mukayesesi"ne nasıl muhalafet edebilirim diye düşünüyorum (Ruhuma işlemiş anacağım!).

Pek yakında...


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Eren yazdı:

.....Yani aslında Çehov istediği konuları ele alırken öyküyü tercih etmiyor, bu onun için bir zorunluluk: komik bir şey anlatması gerekiyor ve bunu şu kadar kelime ile başarması gerekiyor.....

.....Çehov içinde bulunduğu durumdaki zorunluluğu tanıyarak kalemini özgürleştiriyor bir yerde. Bu da onun türün kurucuları arasında anılmasını sağlıyor...

Eren'in yazdıkları, yukarıdaki sorularımı yöneltirken diğer taraftan cevap diye düşündüklerimi de içeriyor. Her bir sanatçı, benzer içerikleri ele almasına rağmen biri şiiri, biri sinemayı, biri öyküyü yol olarak belliyor. Yaşamı anlamlandırma, yaşantı, kişilik veya başka öğeler sanatçının bu yollardan birini seçmesini sağlıyor.

Çehov'un gazetelerde ele aldığı yazılar, onu bu yola sürüklemiş. Ancak içinde insanların anlık hâllerini anlatma gereksinimi olmasaydı, Çehov usta bir öykücü değil pek bilinmeyen bir gazete yazarı olarak yaşayacaktı. İçindeki konular, bu konuları en yetkin biçimde anlatabileceği bir türe yönlendiriyor, bunun ne olduğunu düşündüğünde de karşısına öykü çıkıyor diye düşünüyorum.

Bu duruma içerik ve biçimin çift yönlü ilişkisi denebilir.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Madem konu Çehov'un öykü yazma biçimine ve dönem analiziyle ilişkili üslupsal gelişime geldi dayandı; şu makale yararlı olacaktır:

"Fransız Yazınında Felsefi Öykü ve Voltaire"
Jale Erlat
Düşler ve Öyküler,
Haziran 1998,
s. 118-125.

İndirip okumak isteyenler için aşağıda pdf formatında hazırladığım yazı internette şu adreste bulunuyor: "link".

Fransız Yazınında Felsefi Öykü ve Voltaire.pdf

EkBoyut
Fransız Yazınında Felsefi Öykü ve Voltaire.pdf 187.65 KB

Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Barış, eline sağlık. Sayende güzel yazılar okuyoruz. Thumb Up


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

GÖKALP, Gonca.
"Masaldan Romana Uzanan Çizgi: Masal İle Roman Arasındaki Ortaklıklar Üzerine Kuramsal Bir Deneme",
Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi,
XIV, 1-2, 1997: 119-129.

İndirip okumak isteyenler için aşağıda pdf formatında hazırladığım yazı internette şu adreste bulunuyor: "link".

Masaldan Romana Uzanan Çizgi.pdf

EkBoyut
Masaldan Romana Uzanan Çizgi.pdf 284.94 KB

Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

Evet, yukarıda belirttiğim gibi Kısa Kısa Öykülerle Daha Uzun Öykülerin Mukayesesi başlıklı yazıda geçen şu satırlara

""
Daha uzun öyküler, karakterlerin zaman içerisinde gelişmesine izin verir; kısa kısalar ise vermez. Kısa kısalarda karakterleri sadece bir anlığına görürüz. Onları kilit bir olayda, can alıcı bir anda görürüz. Karakterler bu anda, araba sürmek, yemek pişirmek veya yürüyüş yapmak gibi bir fiziksel etkinliğin tam ortasında olabilirler; tıpkı bir karar alma sürecinde olabilecekleri veya bir şeyleri ilk kez fark edebilecekleri gibi. Pek çok örnekte, bu anların veya belirli durumların ne öncesinde ne de sonrasında onları görürüz.

muhalefet etmek için yazdığım öykü burada.

Görüldüğü gibi "Öncesi, Sonrası" adlı bu öyküde, karakterler zaman içinde gelişiyorlar, değişiyorlar. Karakteri bir anlığına değil, üç yıl boyunca, hatta öykünün sonuna istinaden ömür boyunca görüyoruz. Dolayısıyla kısa kısa öyküde karakterlerin, mekânların, zamanın öncesi ve sonrasıyla da varolabileceğinin bir kanıtı bu da...


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
"Her ne olursa olsun, kurmaca yapıtlar okumaktan vazgeçmeyeceğiz, çünkü onlarda yaşamımıza bir anlam verecek formülü aramaktayız. Sonuçta, yaşamımız süresince, bize neden dünyaya geldiğimizi ve yaşadığımızı söyleyecek bir ilk öykünün arayışı içindeyiz. Kimi zaman kozmik bir öykü arıyoruz, evrenin öyküsünü, kimi zaman da kendi bireysel öykümüzü. Kimi zaman kendi bireysel öykümüzü evrenin öyküsüyle çakıştırmayı umuyoruz."

Umberto Eco

Barış'ın son eklediği metnin girişinde yer alan, U. Eco'nun özlü sözleri benim metinlerle olan ilişkimi çok güzel bir biçimde özetliyor.

Mitolojide ve dinî metinlerde yer alan öykülerin insanların çözemedikleri birçok bilinmezliğe dair söz alarak, insanlığı en zayıf yerinden yakaladıklarını düşünmüşümdür. Hatta dinin insanların yaşamında, yüzyıllar boyunca bu kadar önem buluşunun sırrını da buraya dayandırırım.

Eco'nun söz ettikleri, yaşamın karanlığına dair güçlü bir soru. Kimi dinî metinlerde sorusuna son noktayı koyar; kimisi de soru sormaya devam eder.


Kısa Öykü Üzerine

""
Kısa Öykü Üzerine

Lale Demirtürk, “Kısa Öykü Grameri” başlıklı yazısında, eski çağlardan bu yana varlığını sürdüren “öykünün konumu[nun] tarihsel gelişimi içinde dinleyici/okur beklentileri yönünden değişmiş” olduğunu söyler (20). Sözlü bir aktarım olarak çeşitli kültürlerde çok eski devirlerde ortaya çıkan öykü, o zamanlar dinleyiciler için yarattığı beklenmedik sonucuyla bir “zevk ve eğlence kaynağı” idi. Günümüzde ise artık kısa öykü bir eğlence aracı olma durumunu çoktan aşmıştır. Demirtürk’ün ifade ettiği gibi, “kendine özgü yapılanma yöntemleri olan ayrıksı bir biçimdir” artık ve “okumayı bir öğrenme ve düşünme sürecine dönüştürmektedir”. Yine de temelde bir öykü dinleme ya da okuma ihtiyacının yüzyıllardır devam ettiği açıktır. Çağlar boyu bizimle olduğuna göre, belki de Valerie Shaw’un dediği gibi “insanların yaşam konusundaki izlenimlerine bir sınırlılık duygusu hakim olduğu sürece, (kısa) öykü bu duyguyu dile getirmenin en iyi yolu olacaktır” (alıntılayan Demirtürk 21).

Günümüzde “kısa öykü” adı altında değerlendirilen metinlerin ilk örneklerinin genellikle 19. yüzyılın başlarından itibaren Amerikalı yazarlarca verildiği kabul ediliyor ve bu bağlamda Nathaniel Hawthorne, Washington Irving, Herman Melville, Edgar Allan Poe gibi öykücülerin adı geçiyor (Erden, Kısa Öykü ve Dilbilimsel Eleştiri 22). Bu konu üzerinde odaklanan tartışmalar hâlâ sürüyor. Çünkü, Austin Wrigth’ın belirttiği gibi “türün Boccaccio’ya, Binbir Gece Masalları’na, ve Kutsal Kitap’a kadar gittiğini tartışanlar [. . .] ya da daha dar bir kapsamda Çehov ya da Joyce ile başladığını söyleyenler” var. Kaldı ki “kimi, kısa öykü ile çağcıl kısa öykü arasında ayrım olduğunu öne sürüyor, kimi de var olan tek
kısa öykünün çağcıl olduğunu savlıyor” (19).

19. yüzyılın başlarına dönecek olursak, eleştirmenlerin, Poe’nun öykü anlayışı doğrultusunda, kısa öykü için “kesin bir yapı ve teknik” belirlediklerini görürüz (Kocaman 24). Daha sonra aynı yüzyılda buna “O. Henry’nin sıkıca yapılandırılmış şaşırtıcı-sonuç öyküsü ekleniyor ve kısa öykü bir formül gibi düşünülmeye başlanıyor” (24-25). Yüzyılın sonlarında “gerçekçiliğin etkisi, doğalcılığın ortaya çıkışı, Çehov’un ‘yaşam kesiti’ öyküleri” bu formülü zorluyor ve gittikçe “yaşamın kendisinin karmaşık yapısızlığını yansıtan” öykülere geçiliyor (25). Geleneği bir ulusa mal etmek ya da sadece birkaç isimden bahsetmek elbette ki çok göreceli ve yetersiz bir değerlendirmedir; yine de kısa öykü adına bir başlangıç noktası olarak 19. yüzyıl Batı edebiyatını almak olanaklı görünüyor.

Tomris Uyar Öykücülüğünde Toplumsal Güncellik ve Biçimsel Arayışlar - Ayşegül Nazik


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
“okumayı bir öğrenme ve düşünme sürecine dönüştürmektedir”.

Bu tanımlamayı çok sevdim. Smile


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

"Fransız yazınında felsefi öykü ve Voltaire" adlı makaleyi okudum. Makale bir çoğumuzun doğru kabullendiği, yaşanan yüzyılın politik ve ekonomik şartları o yüzyılın sanatını da etkiler düşüncesini örneklendirmiş. Bu kısımda benim açımdan bir sorun yok elbette. Ancak aynı fikri kısa kısa öyküye uyarladığımda hoşuma gitmeyen, bendeki kısa kısa öykü karşılığıyla uyuşmayan bir sonuca ulaşıyorum. Derdimi şöyle anlatmaya çalışayım:

"Yüzyıllar" olarak tanımlanan ve parçalara ayrılan sınıflandırma biçimi "onlu yıllara" dönüştürülebilir. 1920'lerle 1980'ler arasında bilimin günlük hayatımıza kattıkları açısından birkaç yüzyıl geçmiş gibi, hatta internetin yaygınlaşması sebebiyle 1990'lar ile 2000'li yıllar arasında da birkaç yüzyıl var. Yaşadığımız yıllar her şeyin çabucak temin edilebildiği, dolaşıma sokulabildiği ve yerini başka bir şeye aynı hızla bıraktığı bir dönem. Kullan-at, iste-vazgeç arasındaki sürenin iyice kısaldığı yıllar. Böyle bir dönemde kısa kısa öyküler çabucak okunup bitebilir ve bir yenisine başlanabilir olduğu için çağımızın tercih edilen metin şeklidir, sonucuna ulaşılabilir. Ben ise derinliksiz, sığ yapıtların baştacı edildiği zamanlar için taşıdığı yoğunluk bakımından kısa kısa öykülerin çağına meydan okuduğunu düşünüyorum.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
"Fransız yazınında felsefi öykü ve Voltaire" adlı makaleyi okudum.

Ben de Barış'ın eklediği bu yazıyı az önce okuyabilidim. Yazıyı okurken Fransız edebiyatında baskının sıklaştığı dönemlerde, yazarların mecazlar, sembollerle yüklü bir dili tercih etme zorunlulukları, bana doğu dilleri ile ilgili bir tanıyı anımsattı. Batı dillerine nazaran doğu dillerinin neden mecaza bu kadar yer verdiğini bir yazar, şuna benzer bir ifade ile açıklamıştı:

"Doğu halkı sürekli devlet baskısının altında yaşadığı için sözünü doğrudan söyleme zeminini kolay kolay bulamadı. Eserlerini de 'dolaylı anlatımlarla, kinayelerle, mecazlarla' donattı. Böylece hem istediklerini söyleyebiliyor hem de yaşamını korumuş oluyordu. Dil de zamanla bu mecazlarla yüklenmiş oldu.

Batı dillerinde ise durum tam tersidir. Sözünü sakınmadan söyleme özgürlüğünü Doğu halkından daha erken elden Batı insanının dili de daha açık ve mecazlara daha az yer vermiştir." demişti.

""
Böyle bir dönemde kısa kısa öyküler çabucak okunup bitebilir ve bir yenisine başlanabilir olduğu için çağımızın tercih edilen metin şeklidir, sonucuna ulaşılabilir. Ben ise derinliksiz, sığ yapıtların baştacı edildiği zamanlar için taşıdığı yoğunluk bakımından kısa kısa öykülerin çağına meydan okuduğunu düşünüyorum.

Evet, ben de böyle olduğunu düşünüyorum. Hızın, acelenin, sonuca ulaşmanın bu denli revaçta olduğu bir yüzyılda öykü sanırım bu duruma en uygun düşen tür oluyor.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
""
Ben yazdım: Böyle bir dönemde kısa kısa öyküler çabucak okunup bitebilir ve bir yenisine başlanabilir olduğu için çağımızın tercih edilen metin şeklidir, sonucuna ulaşılabilir. Ben ise derinliksiz, sığ yapıtların baştacı edildiği zamanlar için taşıdığı yoğunluk bakımından kısa kısa öykülerin çağına meydan okuduğunu düşünüyorum.

Bu sözlerim üzerine;

""
Abdullah yazdı; Evet, ben de böyle olduğunu düşünüyorum. Hızın, acelenin, sonuca ulaşmanın bu denli revaçta olduğu bir yüzyılda öykü sanırım bu duruma en uygun düşen tür oluyor.


Sanırım Abdullah beni yanlış anlamış. Ben bu aceleci çağda bu duruma en uygun düşen türün öykü olduğunu söylemedim. Makalenin fikrini dümdüz takip ettiğimde bu sonuç çıkabilir ama ben (öyküden daha çok kısa kısa öyküyü kastederek) bu türün çabuk okunabilmesine nazaran kendini çabucak ele vermemesi, kolay lokma olmaması açısından, yani öyle hemen tüketilmeyeceğinden çağına meydan okuduğunu vurgulamak istemiştim.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Makalenin fikrini dümdüz takip ettiğimde bu sonuç çıkabilir ama ben (öyküden daha çok kısa kısa öyküyü kastederek) bu türün çabuk okunabilmesine nazaran kendini çabucak ele vermemesi, kolay lokma olmaması açısından, yani öyle hemen tüketilmeyeceğinden çağına meydan okuduğunu vurgulamak istemiştim.

Ben de makale doğrultusunda sadece kişilerin edebi ürünlere zaman ayırabilmesi bakımından öykünün bu çağa uygun olabileceğini düşünmüştüm. Bu fikrin içine "yoğunluk" ilkesini katmamıştım.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Adı ne olmalı? Çok kısa öykü.. Öykücük.. kıpkısa öykü.. kımkısa öykü.. öykümsü.. kısacık öykü.. öyküceğiz.. en kısa öykü.. ufak öykü..

Çok kısa öykü öyle olması gerektiği için çok kısa olan öyküdür.

Kumaş yetmediği için değil, artan kumaş öyküsü hiç değil.

Neredeyse tanımı kendisinden uzun.

On gram pamuk değil, on gram demir.

Tadımlık gibi görünen doyumluk öyküler.

Harlı değil, cezveyi fokurdatan köz.

Okyanusu simgeleyen akvaryum kabarcığı.

Yazması güç, silmesi kolay.

Öykünün, romandan çok şiire yakın durduğunun bir kanıtıdır.

Yere bakan, yürek yakandır.

Cebi yoktur, yakası da...

Belki "kapalı kutu", Kapalıçarşı" değil.

Han kapısından sığmak istemez.. fındık kabuğuna girer.

Necati Tosuner

Tosuner'in bu şiirsel öykü tanımlamalarından kimse söz etmedi bugüne kadar. Ben de yazı fark edilmemiştir, düşüncesiyle tamamını buraya aktardım. Bu hoş tanımlamalardan özellikle "Kumaş yetmediği için değil, artan kumaş öyküsü hiç değil." ifadesini çok beğendim. Kısa öyküyü en kısa yoldan anlatmış.


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Neredeyse tanımı kendisinden uzun.
Tüh!


Re: Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler

""
Merhabalar. Ben öykü ile ilgili bir çalışmayı sizlerle paylaşmak istedim. Link aşağıdadır.

http://www.serinselvi.com/yazi/hikye-ve-teknigi.html