UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Kısa Öykü, Kısa Kısa Öykü ve Tartışmalar

03 Ağu 2008
Barış Acar

Kısa öykü denince aklıma Hemingway'in 6 sözcüklük bir öykü yazabilirim iddiası geliyor:

""
The original short short story. In the 1920s, Hemingway bet his colleagues $10 that he could write a complete story in just six words. They paid up.

His story: "For sale: Baby shoes, Never worn”

İngilizce çeviribilim uzmanlarından bir çeviri bekleriz artık.

Kategori:

Re: Kısa Öykü

Yazarin notu: Bu mesaji tekrar okuyunca dusuncelerimi birebir yansitamadigimi ve butun cabama karsin yanlis anlasilma olasiligi barindirdigini fark ettim. Yuz yuze konusmalarda cozulmesi cok kolay olan yanlis anlamalari yazisarak cozmek cogu zaman daha guc oldugundan ve bu masaja yonelik henuz bir yanit da yazilmamis oldugundan mesaji siliyorum. Yakin zamanda buradaki dusunceleri iceren yeni bir mesaj yazmaya calisacagim. Verdigim rahatsizliktan dolayi ozur dilerim Smile


Re: Kısa Öykü

""
okoseoglu yazdı:
Acaba diğer forum üylerinin beğenileri, görüşleri ne yöndedir?

Madem davet edildik, ben de fikrimi söyleyeyim...

""
okoseoglu yazdı:
Bir de şaheser olmasa da beğendiğim, sanki türün manifestosu gibi bir kısa-kısa.

Kurmaca
Jason Rogers

Bir karakter, adı Çarli, kadın karakterden hoşlanır (geri kafalı ama çok güzel). Olayların geçtiği yer değişir (üç defa). Çarli benmerkezci ve kibirlidir. Bir zaman sonra ana karakterde tersine bir değişim görülür. Diğer ikincil karakterler aynı kalır. SON

Ben yukarıda alıntılanan metnin, öykü/kısa öykü/kısa kısa öykü kabul edilmesindeki kriterlerin (ki bana göre bu sadece bir metin) Bedel'de daha kapsamlı ve yerli yerinde bulunduğunu düşünüyorum.

Adıyla başlayan güçlü bir zincir var, baştan sona kopmadan kendini tamamlıyor. Bıçak varlığıyla, yüzyıllar öncesinden bulunup gelmesiyle, orada o biçimde oluşuyla kendi öyküsünü anlatıyor ve anlatıcı (kanımca bu anlatıcı tanrı anlatıcı) "Al" diyor, ve tekrar başlığına dönüyor öykü.


Re: Kısa Öykü

Merhabalar,
Bu başlık altındaki yazıları (felsefi cümleleri, yabancı sözcükleri on kez okumanın da bir faydası olmayacağını siz de takdir edersiniz) iki üç kez okumam gerekse de) okumaktan hem keyif alıyorum, hem de besleniyorum.
Şu hikâyedir, şu öyküdür ayrımınının neden yapıldığını anlamıyorum, böyle bir ayrıma neden ihtiyaç duyulduğunu... Neye, hangi kriterlere göre belirlendiğini... Bu ayrımın, pek(tamam, hiç!) felsefi olmayacak ama, yeni bir şey yapmıyorum, boş durmayayım bari 'yeni' bir şey söyleyeyim diyen işgüzârların uydurduğu bir ayrım olduğunu düşünüyorum. Öyküde yapılmaya çalışılan denemeler içinse, şu şunun malzemesidir, bu bunun... demeden ilgiyle, beğeniyle izliyorum onları.
Yeri değil ama Bekir Yıldız'ı Bir Nefeslik Ara'ya koyduğu için Eren'e teşekkür ediyorum. Flowers


Re: Kısa Öykü

Bu tartışma benim için de besleyici ve araştırmaya götürücü oldu. Aslında tartışmaya katılmaya cüret etmeyecektim ancak sonlara doğru gelen çağrıdan sonra, tartışmaya yeni kanallar açmayacak dahi olsa görüşümü bildirmek istiyorum. Elif Cinara, aslında sessiz kaldığım diğer formlarda olduğu gibi burada da katılmaktayım.

elif cinar dedi ki:

Şu hikâyedir, şu öyküdür ayrımınının neden yapıldığını anlamıyorum, böyle bir ayrıma neden ihtiyaç duyulduğunu...


Bu ayrımların sınırlarına veya nedenlerine değil ama edebi metinlerde benim ne aradığımdan sözü geçirmek isterim. Edebi bir metinde kurguya dönüşmüş bir akıl, bana geçebilen bir duygu ve etki oluşturan estetik aramaktayım. Bunların hangisinden ne ölçüde bulunacağını tamamen yazarın tercihine bırakıyorum.

Bu açıdan Hemingway’in

For sale: Baby shoes, Never worn i benim için çok güzel bir edebi metin. O kadar ki, kurgusunu

Buhurdanlığın üzerinden elini geçirirken ardına bırakıveriyor.
Bu tartışmanın içeriğinde kısa kısa öykü için verilen örneklerde, kocakafalığı bir yana bırakmak için kendimi zorlasam dahi bulamadım.


Re: Kısa Öykü

""
akşamçayı yazdı;
Bu tartışmanın içeriğinde kısa kısa öykü için verilen örneklerde, kocakafalığı bir yana bırakmak için kendimi zorlasam dahi bulamadım.
Confused


Re: Kısa Öykü

nurten aksakal dedi ki:
""
akşamçayı yazdı;
Bu tartışmanın içeriğinde kısa kısa öykü için verilen örneklerde, kocakafalığı bir yana bırakmak için kendimi zorlasam dahi bulamadım.
Confused

Sanırım Akşamçayı Hemingway’in "For sale: Baby shoes, Never worn" öyküsünün kurgusundan söz ediyor. Buradaki kurguyu bu başlık altında kısa kısa öyküye (ya da micro-fiction'a) örnek olarak verilen metinlerde bulamadığını söylüyor.


Re: Kısa Öykü

Okeseoglu, kısa kısa öykü örnekleri gönderdi de ben onları bulamıyorum sanıyordum. Akşamçayı da onları bulamıyor sanıyordum. Yanlış mı sanmışım?


Re: Kısa Öykü

haklısınız benim ifadeyi eksik bırakmışlığımdan, özür dilerim.

Diğer örneklerde, kendimi çok zorlasam da Hemingway'de bulduğum duyguyu, güzelliği ve aklı bulamadım demek istemiştim.


Re: Kısa Öykü

""
Oğul Köseoğlu şöyle demişti:
Sadece benim "öykü"den anladığım şey, "öykü" diye bilip, tanıyıp, sevdiğim, ilgilendiğim, ilişki kurduğum şey bu değil.

Şimdi benzer bir ifade Akşamçayı'ndan da gelince üstünde durmak gereğini duydum. Elbette sevgimizin ve ilgilerimizin yöneldiği öykü anlayışları söz konusu olduğunda yalnızca hak vermek düşer dinleyene. Ancak yukarıdaki tartışma, öyle sanıyorum ki, daha çok öykünün ne'liğine, onun özgülüklerine ve onu o yapan şeylere ilişkin ölçütler bulma amacı taşıyor.

Böyle olunca da bahsedilen duygulanımlara teğet geçen şu soruya cevap vermek gerekiyor: Yaşar Kemal'in öykülerinde, içinde yaşadığı iklimden, ilişkilerden, zorunluluklardan bunalmış kişilerle, Beckett'in Watt'ın da arka arkaya sıraladığı ev şekillerini düşünen karakterin bunalmışlığı arasında niteliksel bir fark var mıdır? Biri öyküyken diğeri öykü olamaz mı?


Re: Kısa Öykü

Biçimsel farklılıklar sanat eserlerinin katagorileştirilmesinde bir veri olarak kullanılıyorsa yani edebiyatın işini sözcüklere yaptığı varsayılır ve öykünün de edebiyatın bir türü kabul edilirse sınırlar fazlaca belirgin demektir; ne öykü ne öykü değildir demek kolaydır.
Özellikle herşeyin iç içe geçmiş, olguların bile isteye bulanıklaştırıldığı çağımızda duygu ve düşüncenin aktarılış biçimiyle uğraşmanın (kendimi sadece bir alımlayıcı olarak konumlandırdığım için)yersiz ve zamansız bir sorun teşkil ettiği kanısındayım.
Yaşamakta olduğumuz göstergeler bombardımanı sınır tanımadığına göre anlamın alımlayıcıya hangi teknik ya da yöntemle geçtiğini sorgulamak ve buları adlandırmak, sınıflandırmak elbette litaratür bağlamında önemli olabilir ama benim bir sanat eserine ihtiyaç duymuşluğumu karşılayıp karşılamamasının daha önemli bir soru olduğunu düşünüyorum.
Yine de sınıflandırma/isimlendirme çabasına girişirsem bu soruyu cevaplayabileceğim argümanların giderek azaldığını farkediyorum. Her bir sanat dalı olanaklarıyla bir birini öylesine etkilemiş ve öyle iç içe geçmiş durumda ki bunları ayıklayabilmek ve sınıflandırabilmek için çok kaba çizgiler kullanmam gerekecek sanıyorum. Ve galiba kullanabileceğim veriler bir çok örneği kabul görmüş türlere benzemek ya da benzememekten öteye geçmeyecek. Burada içime hiç de sinmeyecek cevaplar vermem gerekir. Mesela Barış'ın Bedel çalışmasını öykü olarak kabul etmemeliyim o zaman. Oysa ki ben bu çalışmanın çok da iyi bir öykü olduğunu düşünüyorum.
Bir zamanlar öykü, roman, kısa öykü, sinema, animasyon, canlandırma vs. türleri ilk örneklerini verdiğinde insanların bildik alışıldık türlerin dışına taşan öğeler barındırdığı için bir sınıflandırma sorunu yaşamış oldukalarını ve bunun zaman içinde şekil aldığını düşünüyorum. Bu durumda en azından yeni bir şeyler deneyerek ortaya sunulan eserlerin bir yere dahil edilmesi için sabırlı olmamız gerektiğini düşünüyorum.


Re: Kısa Öykü

Türler arasında bir ayrım yapmayı yararsız bulmayı belirli bir noktaya kadar anlayabiliyorum elbette. Ancak hem bunu savunup hem de belirli bir sanat ürününün "öykü" olduğunu iddia etmek bana tuhaf geliyor. Sanırım buna daha önce okoseoglu da değinmişti. Örnekten hareket edecek olursak, hem türler arasındaki sınırların belirsizleştiğini, eseri kullanılan malzemeye dayanarak sınıflandırmanın anlamsızlaştığını hem de Barış'ın "Bedel"inin bir öykü olduğunu söylemek bana açık bir çelişki olarak görünüyor. O zaman şu soru kendini ortaya atıyor: bu eser neden kısa film değil de öykü? Ya da şu soru: neden roman değil de öykü? Ya da şu soru: neden şiir değil de öykü? Bu sorular çoğaltılabilir elbette, ama söylemeye çalıştığım anlaşılmıştır sanıyorum, o nedenle uzatmayacağım.

Bu sorulara yanıt verirken bir tür tanımı yapmamak mümkün mü? Belki malzemeden hareket etmeyen bir tür tanımını önermek belirli ölçüde açıklayıcı olacaktır, ama bu da, hala türler arasında bir ayrım yapmayı reddeden anlayışla çelişiyor bana göre.


Re: Kısa Öykü

""
Barış yazdı;
Yaşar Kemal'in öykülerinde, içinde yaşadığı iklimden, ilişkilerden, zorunluluklardan bunalmış kişilerle, Beckett'in Watt'ın da arka arkaya sıraladığı ev şekillerini düşünen karakterin bunalmışlığı arasında niteliksel bir fark var mıdır? Biri öyküyken diğeri öykü olamaz mı?

Bu sorunun bende bir karşılığı olup olmadığını anlamaya çalışarak aklı yürütmüştüm. Düşün çizgisi boyunca kendimi bu sorunun neresinde gördüğümü de tanımlamaya çalışarak;
""
Yaşamakta olduğumuz göstergeler bombardımanı sınır tanımadığına göre anlamın alımlayıcıya hangi teknik ya da yöntemle geçtiğini sorgulamak ve bunları adlandırmak, sınıflandırmak elbette litaratür bağlamında önemli olabilir ama benim bir sanat eserine ihtiyaç duymuşluğumu karşılayıp karşılamamasının daha önemli bir soru olduğunu düşünüyorum.

demiştim.
Ama yine de Barış ın sorusuna bir cevap bulmaya kendimi zorlarsam
""
Yine de sınıflandırma/isimlendirme çabasına girişirsem bu soruyu cevaplayabileceğim argümanların giderek azaldığını farkediyorum. Her bir sanat dalı olanaklarıyla bir birini öylesine etkilemiş ve öyle iç içe geçmiş durumda ki bunları ayıklayabilmek ve sınıflandırabilmek için çok kaba çizgiler kullanmam gerekecek sanıyorum. Ve galiba kullanabileceğim veriler bir çok örneği kabul görmüş türlere benzemek ya da benzememekten öteye geçmeyecek. Burada içime hiç de sinmeyecek cevaplar vermem gerekir.

diye eklemiştim.

Gelelim Eren'in

""
Örnekten hareket edecek olursak, hem türler arasındaki sınırların belirsizleştiğini, eseri kullanılan malzemeye dayanarak sınıflandırmanın anlamsızlaştığını hem de Barış'ın "Bedel"inin bir öykü olduğunu söylemek bana açık bir çelişki olarak görünüyor.

söylemine;
Türlerin sınırlarının belirginleştirilmesi ya da sınıflandırma eğilimin benim için bir ihtiyaç olmadığını söylemek edebiyat ya da plastik sanatların farklı türlerde eserler verebileceğini ve bunların bu adlarla anılabileceğine karşı olduğum anlamına gelmez. Bu sadece sınırların belirlenirken öyle çok keskin ve katı ölçüler kullanmanın ve bu çabanın eserin söyleminin önüne geçmemesi gerektiğini ifade eder bence.

Bu savunuya sahip birinin; bir sanat türünü biçimsel olarak sınıflandırmanın çok sığ bir sınıflandırma olduğunu söyleyip Bedel'in de öykü olmadığı savunması bir çelişki olurdu işte.


Re: Kısa Öykü

nurten aksakal dedi ki:

Gelelim Eren'in
""
Örnekten hareket edecek olursak, hem türler arasındaki sınırların belirsizleştiğini, eseri kullanılan malzemeye dayanarak sınıflandırmanın anlamsızlaştığını hem de Barış'ın "Bedel"inin bir öykü olduğunu söylemek bana açık bir çelişki olarak görünüyor.

söylemine;
Türlerin sınırlarının belirginleştirilmesi ya da sınıflandırma eğilimin benim için bir ihtiyaç olmadığını söylemek edebiyat ya da plastik sanatların farklı türlerde eserler verebileceğini ve bunların bu adlarla anılabileceğine karşı olduğum anlamına gelmez. Bu sadece sınırların belirlenirken öyle çok keskin ve katı ölçüler kullanmanın ve bu çabanın eserin söyleminin önüne geçmemesi gerektiğini ifade eder bence.

Ben de bu cevabi ongorerek su sorulari sormustum: "O zaman şu soru kendini ortaya atıyor: bu eser neden kısa film değil de öykü? Ya da şu soru: neden roman değil de öykü? Ya da şu soru: neden şiir değil de öykü? Bu sorular çoğaltılabilir elbette, ama söylemeye çalıştığım anlaşılmıştır sanıyorum, o nedenle uzatmayacağım." Eger siniflandirma bir ihtiyac degilse neden "Bedel"e roman diyemiyoruz? Ya da kolaj? Sinirlar belirgin olmasa da ortada bir siniflandirma var aslinda ("Bedel"i "oyku" olarak adlandiran bir siniflandirma). Ben de o siniflandirmanin esaslarini soruyorum. Neye gore onun bir "fotograf" degil de bir "oyku" oldugunu soyluyoruz? Daha dogrusu soyleyenler bunu neye gore soyluyor? Bu genis, sinirlari belirsiz tanimlamalari kullananlara "Bedel"in bir oyku degil de bir fotograf oldugunu soylesek bize onun aslinda bir fotograf degil de bir oyku oldugunu hangi ilkelere dayanarak savunacaklar? Sanirim sormaya calistigim soru simdi biraz daha aciklik kazanmistir.

Bir seyi "oyku" olarak siniflandirmakla bir sanat eserinin bize bir oyku/ hikaye anlattigini soylemek arasinda bir fark oldugunu dusunuyorum. Pek cok sanat eseri bize bir hikaye anlatir, ya da daha genel bir ifadeyle, bir seyler soyler. Ama onlari hemencecik "oyku" diye siniflandirmiyoruz.

nurten aksakal dedi ki:

Bu savunuya sahip birinin; bir sanat türünü biçimsel olarak sınıflandırmanın çok sığ bir sınıflandırma olduğunu söyleyip Bedel'in de öykü olmadığı savunması bir çelişki olurdu işte.

Sanirim simdiye dek bunu savunan biri olmadi.


Re: Kısa Öykü

Sorun basit bir yerden yine gereksiz bir karmaşıklığa doğru ilerliyor. Başlığın ilk iletilerini okuyacak olursak göreceğiz ki, öykünün tanımı gibi bir tartışmaya giriştiğimiz bu günler "kısa kısa öykü"nün öykü türü içindeki yerini tartışma adına türedi.

Bedel'in ortaya atılma sebebi de zaten bu ayrım konusunda çok uçlara varan örneklerle karşılaşılabileceğini göstermek, öykünün dokusunda olması gerektiği düşünülen olay/ karakter/ mekân/ tek etki/ yalınlık gibi unsurların kullanımının ne kadar çeşitlenebileceğini işaret etmekti.

Bir şey öyküdür ya da değildir, roman mı öykü mü, şiir mi yoksa resim mi tartışması sanırım bu başlığın sınırlarının çok dışına uzanan bir üst tartışma olarak görünüyor bana.

NOT: Forum yapısı içinde kullanıcıların dikkat etmesi gereken bir noktanın da; karşılıklı konuşma formatında olan bu yapılanmanın anındalık'ı ve karşılıklı olmayı içermediği için bir çok yanlış anlamaya açık olması, söylenen sözlerde bir çok açık noktanın kalması ve tüm düşünülenlerin bu küçük notlardan anlaşılmaya çalışılması sorunu olduğunu düşünüyorum. O yüzden, tartışmanın verimli yürümesi bakımından; her gönderilen iletide ana başlığın gösterdiği ilk hedeften çok fazla uzaklaşılmamasını, söylenenlerde olduğu düşünülen ima ya da buradan yapılan varsayımsal çıkarımlardan ziyade doğrudan metin analiziyle ilerlenilmesini ve tartışmayı takip etmek için başlığa ulaşanların ondan verim alması için azami çaba gösterilmesini diliyorum.


Re: Öykü Kavramını İrdeleyeceğimiz Forum

eren dedi ki:
""
For sale: Baby shoes, Never worn

Peki ben bunun bir öykü değil de aslında bir şiir olduğunu söylesem itiraz eden çıkacak mı? Eğer çıkarsa, neden itiraz ettiğini açıklayabilecek mi?

Bu cümle üzerine çok düşündüm: Öykü müdür, değil midir? Hatta bu gün, işe giderken taksi çarpaçaktı, dalmışım bu konuya çünkü. İlk kez forumda yazışılan bir konuyu işe giderken kafamda taşıdım diyebilirim. Teneffüslerde niye öykü ki canım? diye söyleniyordum:)
Eren'in yazısını özellikle alıntıladım; çünkü oradan yola çıkarak soruyu başka soracağım: Ben bunun ne bir öykü ne de bir şiir olduğunu söylersem mutlaka itiraz edenler çıkacaktır,çünkü şiir olmadığını söyleyenler çıkmıştı zaten. Peki öykü olmadığını söylersem itiraz edenler, niye itiraz ettiklrini açıklayabilir mi? Bu başlıkta yer alan metinlerin hepsini okudum. Gene de bu cümle üzerinden soruyorum.
Bir de "never" kelimesini "asla "diye çevirseydik, yeni anlamlar eklenir miydi cümleye?


Re: Kısa Öykü, Kısa Kısa Öykü ve Tartışmalar

Bu başlığı, Kısa Öykü Kuramı Üzerine Makaleler başlığıyla birlikte bütün kullanıcılara öneriyorum. Öykünün neliği konusunda güzel tartışmalar yapılmıştı sitenin ilk dönemlerinde. Linklerin bir kısmı ve makaleler çalışmıyor olabilir; ancak, belki, kimi notlarla bu başlıklardan derlenecek yeni bir gönderi konuyu yeniden gündeme getirebilir. Düşünmeli.


Re: Kısa Öykü, Kısa Kısa Öykü ve Tartışmalar

hiç bir metin, dolu, tıkız, ne dediğini bilen ve kendiliğinde bir anlam ile ortaya çıkamaz.zira, anlamın kendisi her zaman için ikincil bir unsurdur ve metne sonradan ekleniverir.tıpkı öznenin, eyleme sonradan eylemin kurucu unsuruymuş gibi eklenmesi gibi. özne gibi anlam da bir sonradan uydurmadır.

tam da bunun için, kısa öyküler lafı ciltlerce yazılmış romanların ağzına tıkıverirler hep. ciltlik romanlara çok önemli bir hatırlatmada bulunurlar: "ne yaparsan bir anlamdan yoksun kalacaksın ve ne kadar konuşursan konuş, anlam senin senin söylediklerinin içinden çıkmayacak: için, dışındır"

***

çeviri, bir sanattır. çeviriyi platonik bir yansıtma olmaktan çıkarmak zorudayız. (buradan platonculuğun yaptığı şekilde, sanatı bir yansıtma, taklit olarak düşünmediğim anlaşılacaktır. sanatı platonikleştirmekten vazgeçmeliyiz) çeviri, "aslını" kopya etmek zorunda değildir. çeviriden, "asıla" baktığımızda; "asılın" orada olmadığını görürüz. "çeviri", derrida'nın "yazı" ya da "arke yazı" dediği şeydir. çeviri -bir dilden başka bir dile ya da linguistik anlamda aynı dil içerisindeki çeviri- kökensel bir harekettir ve böylece bir kökenin imkansızlığıdır.

***

öykü diye bir şey yoktur. bunu platon bile anlamış ve bunun için kurnazca bir önleme başvurmuştu : "kötülüğün ideası", "kurgunun ideası", "yanılsamanın ideası" olmadığını söylemişti. "kötü", "kurgu", "yanılsamayı" bir sapkınlık şeklinde açıklamıştı. idealardan sapmak, yanılsamaya yol açıyordu; yanılsamanın bir ideası yoktu.

şimdi, günümüz platonikleri platon kadar akıllı olmadıkları için, kurguya bir sınır çizmek; onu bir ideal ile tanımlamak istiyorlar. doğal olarak, ortaya çıkan sadece bir öykünün olmadığıdır. belki de yapılmaya çalışılan sadece bir öykünün olmadığı gerçeğini saklamaktır. tam da bunun için, patolojik bir şekilde sürekli olarak öykü kuramları, öykü tanımları üretilmektedir.


Re: Kısa Öykü, Kısa Kısa Öykü ve Tartışmalar

"kısa öykü", "uzun öykülerin" sadeleştirilmiş hali değildir. aksini söyleyenler ; kısa öyküyü, editöryel bir faaliyete dönüştürürler. kısa öykü, neyin fazla olduğuna karar verip; bu fazlalıklardan kurtulmanın adı değildir. fazlalıklardan kurtulduğu için kısalmamıştır, kısa öykü.

kısa öykü, bizatihi fazlalıktır. "fazlalık" sayesinde, kısa öykü ortaya çıkar; kısa öykünün romana ya da uzun öyküye hatırlattığı; "fazlalığın" her metinde zorunlu olarak oynadığı bu roldür.

bunların hepsi kısa kısa öykü içinde geçerlidir. nasıl, kısa öykü, öykünün gerekli yerlerinin çekip alınarak kristalize edilmesi değilse; kısa kısa öykü de kısa öykünün kristalize edilmesi değildir.


Re: Kısa Öykü, Kısa Kısa Öykü ve Tartışmalar

oktay dedi ki:
"ne yaparsan bir anlamdan yoksun kalacaksın ve ne kadar konuşursan konuş, anlam senin senin söylediklerinin içinden çıkmayacak: için, dışındır"

oktay dedi ki:
kısa öykü, bizatihi fazlalıktır. "fazlalık" sayesinde, kısa öykü ortaya çıkar; kısa öykünün romana ya da uzun öyküye hatırlattığı; "fazlalığın" her metinde zorunlu olarak oynadığı bu roldür.

Kısa öykü konusunda yukarıdaki iki saptama ne çok ynei şey söylemeye muktedir. Biri bunları, sürekli aynı şeyleri -yeni bulmuş gibi söyleyerek- oturup tartışan edebiyat kalabalığına söylemeli. (Kast ettiğim kalabalık Elif'in Yazma Uğraşı öyküsünde görünür olacaktır.)


Re: Kısa Öykü, Kısa Kısa Öykü ve Tartışmalar

Küçürek öykü de diyorlar, Elif'e katılacağım kesinlikle böyle bir atölye yapalım diye,atölye dediğin 3 adım yürür diyorum affınıza sığınarak ne ayakların fotohikayesi, ne de betimleme yürüdü. Yine de çok etkili şeyler çıkıyor biz Hakan Akdoğan eşliğinde Bursada toplanan yaratıcı yazarlık ekibiyle yoğun bir şekilde okuduk ve yazdık bir nevi haiku tadlı, küçürek öyküleri=))
Çeviri için Çağdaş'a teşekkürler, potin ne çok yakışmış bebek ayakkabısındansa...
Ben naçizane ingilizce bilgimle bu vuruculuğun devrikliğinden geldiğini seziyorum, Eren'in kışkırtıcı sorusu sebebi esrarı olarak şiirselliği yaratanın bu tersten deyişlik olduğunu seziyorum.
Satılık: hiç giyilmemiş bebek ayakkabısı desek, ya da "Hiç giyilmemiş- tertemiz- el değmemiş bebek ayakkabıları satılıktır." dersek asla bu öyküye yaklaşan bir gücü elde edemiyoruz.
Bir de;
"Never worn" da giyilemeden kalmışlık anlamı daha çok çıkıyor ikinci çıkarım icim yani alınıp kullanılamamış anlamı için daha çok not used,unused hatta belki wasted( ziyan olmuş) falan gibi birşey olurdu diyorum sanki burdaki never worn kelimesi kelimesine olursa ( ki doğrusu bu değildir sanırım, Çağdaş'a sormalı ) asla giyilememiş/ giyilmedik anlamı çıkıyor - hiç giyilmedik denilirse, never worn da (gerçi okurken kaçırmışım şimdi bir daha baktım Nurten sanırım "never" asla dersek ne olur diye sormuş zaten)
Elifbamın anladığı birinci anlamı çıkarıyorum ilk okuduğumda...