Zeki Demirkubuz - Masumiyet
Herkese merhaba,
Necati Cumalı'nın "Ay Büyürken Uyuyamam" isimli kitabını okurken gamsız tasasız ilişkilerin anlatıldığı öykülerden "kirli" öykülerin anlatıldığı öykülere doğru ilerlerken içimi burkan sıkıntılarla Zeki Demirkubuz'un Masumiyet'ini hatırlıyorum. Ve filmin adının neden masumiyet konduğu kurcalıyor kafamı. Fikirlerinizi paylaşır mısınız?
Özge
Re: masumiyet
Özge'nin "kirli" tanımıyla anlattığı öykülerden biri forumumuzda değerlendirilmişti: Necati Cumalı - Tanrının Kırlarında
Ay Büyürken Uyuyamam'da "Tanrının Kırlarında"nın olduğu gibi cinsel istismara uzanan, okuyucuyu diken üstünde tutan pek çok öykü var. Belki öyküleri okuyanlar Cumalı forumunda onlara da değinirse daha iyi açıklanmış olur bu durum.
Mesumiyet'e gelince... Filmi izleyeli o kadar uzun zaman oldu ki, bir zamanlar bu soruya bir cevabım olsa bile şu anda hiçbir şey anımsamıyorum. Belki anımsayanlar yardımcı olabilirler.
Re: Masumiyet
Belki anımsayamayanlar için Masumiyet'in küçük bir özetini yapmakta yarar olabilir:
Anlatılan oldukça karmaşık ilişkiler ağı içerisinde masum olabilmek, masum kalabilmek için tek yolun sağır-dilsiz olmak olduğunu söylüyor bence Demirkubuz. Hiçbir şeyden haberi olmayan masum bir çocuk yüzünden başka bir şey değil Çilem. Öyle ki, çocuk olması bile yeterli değil. Üstüne bir de sağır ve dilsiz olması gerekiyor masum kalabilmek için. Bu anlamda filmin "Masumiyet" olan adı ironiden başka bir şey değil. Öte yandan Demirkubuz'un bir başka filmine, Yazgı'ya da bir köprü kurmak gerekiyor belki bu "masumiyet" tartışması üzerinden. Üzerine atılan bir suçu toplumda kimsenin "suçsuz" olduğunu iddia edemeyeceği gerekçesiyle sessizce kabul eden Musa bizi yine masumiyet üzerine düşünmeye itmiyor mu?
Benim kendimce soruya verebileceğim yanıt bu biçimde. Yine de Ay Büyürken Uyuyamam'la Masumiyet arasında bir kontrast olduğu söylenecekse bunun "kirlilik-temizlik" dışında bir kategoride yapılması gerektiği düşüncesindeyim.
Re: Masumiyet
Aslında Özge'nin sorusunu çok iyi anlamadım, verilen yanıtlar üzerinden düşüncelerimi aktarmak istiyorum.
Re: Masumiyet
Elbette her birimizin "masumiyet" adının neden konduğu üzerine farklı görüşleri olacaktır ve bunlardan hiç biri bir diğerinden daha çok gerçeğe yakın ya da uzak olmayacaktır.Hatta bu soruyu Zeki Demirkubuz'a sorsak; " masumiyet işte, ne demekse o " diye cevaplaması kuvvetle muhtemeldir. Masumiyet filminin devamı daha doğrusu öncesi olarak çekilen "kader" filminin galasında Zeki Demirkubuz, filmindeki öğelerin bir alt metin taşımadığını konuyu destekleyici argümanların kendiliğindenliğini savunmuştu. Kader filminin bir karesinde oradan oraya uçuşan bir poşetin Bekir'i mi temsil ettiği sorusuna "hayır, o poşet çekim sırasıında tesadüfen oradaydı. Zaten ben filimlerimde bu tür göstergeleri kullanmıyorum gördükleriniz neyse odur" demişti.
Belki de gerçekten Demirkubuz, nesneleri birer gösterge olarak kullanmıyor olabilir, ama kullandığı her bir nesne, nesnenin duruşu kullanılışı bilinçli ya da bilinçsiz olarak zaten bir şeye karşılık gelecektir. Örneğin Güven Kıraç 'ın canlandırdığı karakter hapishaneden çıkarken, hapishane müdürüyle konuşurlar. Daha doğrusu hapishane müdürü mahkumla konuşur. Bu olay esnasında odanın kapısı aralıktır. Kapı kapatılır ancak kapının dili tutmaz, kapı kapatılır ve kapı tekrar kendiliğinden açılır, bu durum defalarca tekrarlanır sahne boyunca. O kapı tutmayan diliyle sistemdeki bir dikiş tutmazlığı, arızayı temsil eder benim gözümde. Yönetmen bunu hedeflememiş olsa da sağlam bir kapı yerine o kapıyı kullanma eğilimi bir farkındalık yaratma eğilimi taşır diye düşünüyorum.
Filmin adı neden "masumiyet" ?
Uğur, Zagor'un peşinden il il dolaşırken Zagor'dan bir şey beklemiyor. Bilakis o Zagor için bir şeyler yapıyor.
Sonra Bekir, kendisine aşık olma ihtimalinin asla olmayacağını yıllar önce kesin bir biçimde anladığı halde Uğur'un peşinden arkasında ne var ne yok yıkıp yakarak dolaşıyor. Sanki aşkları tutkuları için tüm yıkıcılıklarına rağmen kabuledilebilir oluşları masumiyetlerinden geliyor. Yani masum olan tek şey onların duyguları ve aşkları.
Re: Masumiyet
Ben yeni görüyorum bu başlığı. Özge, Tanrının Kırlarında öyküsüyle Masumiyet arasında bir benzerlik mi kurmuş anlamadım Demirkubuz’un filmiyle Cumalı’nın öyküsü arasında bir benzerlik kurulabilir belki. Eren'in yazdığı gibi, kirlilik- temizlik dışında bir benzerlik...
Aksakal’ın değindiği, bir türlü kapanmayan kapıya dair yazdıklarına ben de katılıyorum. Kader’de, Yazgı’da, Üçüncü Sayfa’da da var kapanmayan kapılar.
Özge’nin sorusuna gelince, insanların suç ya da günâha; aşk ya da tutkuya ve hatta temel değerlere bakışlarındaki ölçütleri sorgulatan bir film ve adı da buradan geliyor bence. Filmin adı neden Masumiyet olmasın? Zagor’u saymazsak filmdeki ana karakterlerin yapıp ettikleri suç değil. Hepsi masum. Küçük bir çocuğu, sidik kokan otel odalarında büyütmek suç mu, günâh mı, ahlâksızlık mı, bencillik mi…, karısını ve çocuğunu bırakıp gitmek, ahlâksızlık mı, sorumsuzluk mu, bencillik mi yanıtın var mı, diye soruyor belki Demirkubuz, koltuğuna yayılmış filmi izlerken, kimin değerlerine ya da hangi değerlere göre yargılayacaksan yargıla bakalım diyor belki.
Suçun oluşmasına neden, saldım çayıra mevla kayıra bir düzen, suçu işleyen, çayıra salınmışlardan biri, Zagor, bedel ödeyen, ötekiler... Yasalar, ötekilerin yazgısını da belirliyor.
Tanrının Kırlarında öyküsünde suçun oluşmasına neden, gelenekler, kadınla erkeğin kadınlığını ve erkekliğini yaşamasının önünü kesen töreler, gelenekler... suçu işleyen, tacavücü, bedel ödeyense küçük, masum çocuk. Töreler, gelenekler çocuğun yazgısını da belirliyor.
Re: Masumiyet
Filmi izleyip bitirdikten sonra, tokat gibi çarptığını hissetmiştim. Özellikle de Bekir'in öldüğü sahne çok içime oturmuştu. Hatta diyebilirim ki, bu filmi Bekir'in hikayesi gibi değerlendirenler için, film orada bitmişti ve ondan sonrası bambaşka bir hikayeydi. Bütün olayların neticede bağlandığı nokta, "Masumiyet" olmak zorunda mıdır, onu tartışabiliriz belki de.
Öncelikle, Bekir'in aşkındaki masumiyet izleri sanırım çok doğal ve ortada. Hiçbir surette vazgeçemediği bir aşk. İçinde onu elde etme arzusu yok, sadece ve sadece yanında olmayı kabullenmiş. "Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi" diyor ya Bekir. Fakat Uğur'un Bekir'e karşı hissettiklerinden emin olamıyoruz. Hikayenin dayanak noktası Zagor. Onu bilmiyoruz bir tek. Uğur'un ona aşkı tam da, Zagor ne hissediyor emin değiliz. Görmüyoruz bile. Sadece televizyon ekranından bir kere. Uğur'un Bekir'e karşı ne hissettiğini aslında tam olarak bilmek içinse, Kader filminin finalini bekliyoruz. Duvarda iki tane fotoğraf: Birinde Uğur ve Zagor, diğerinde Uğur ve Bekir.
Bu açıdan Uğur'un aşkında da masumiyetin izleri sürülebilir bence. Kızamıyoruz Uğur'a. Ortada bir katliam var, fakat bir katil yok. Yusuf'a gelince, onun durumu daha da feci. Tamamen kapılıp gidiyor bu aşkın girdabına. Bekir'le tanıştığında giydiği deri montu, yönetmen bize Kader'de Bekir'in gençliğinde giydiği mont olarak gösteriyor. Bu açıdan Kader'le daha da derinleşiyor metaforlar. Bekir o montu giyerek dolaştıkça, Uğur'u gördükçe ve ona "abla" dedikçe daha da düşüyor içeri. Bir sahnede "senden başka kimse var mı ki abla?" diyor. Öncesinde ona ilan-ı aşk ediyor. Yusuf daha hissiz bir karakter esasında. Ablasıyla yaşadıkları var. Eniştesi...
Filmin ismi masumiyet çünkü, "gerçek aşkı" anlatıyor bence. Ama dünya kirlenmiş artık, Leyla ile Mecnun olamıyor insanlar. Bana bunu anlatabildiği için çok sevmiştim filmi. Herkesin masum olduğu bir dünyayı anlatıyor. Ama kirlenen bir şeyler var dünyada, neyi nasıl kirlettik belli değil. O kirlenmişliğin içinde, masumiyete işaret etmek de büyük mesele. Huzursuz kapılar da buna işaret. Açılmak isteyen kapılar...
Re: Masumiyet
Bu nokta bence de önemli. Bekir Mecnun olabilseydi, babasının bulduğu kızla evlenmezdi, öyle değil mi? Hadi zorla evlendi, "yüce" bir anlatıda eşiyle cinsel ilişkiye girmemesini bekleriz. Oysa öyle de olmuyor. Çocuk sahibi oluyor o kadından. Ama yine de Uğur'u unutamadığını söylüyor. Bu tutarsızlık çok "gerçek" görünüyor. Aslında bir adım daha ileri gittiğimizde bunun tutarsızlık olmadığını da görüyoruz. Bekir'in tutkusu kendini cinsel olarak hapsetmeyle açıklanabilecek bir tutku değil. Uğur için de aynı şey söz konusu. Uğur Zagor'un dışarı hiç çıkamayacağını bilmiyor mu? Onun peşinden gidebilmek için pavyonlarda çalışmıyor mu? Sinop'ta adamın tekiyle evlenip ondan çocuk sahibi olmuyor mu? Buna rağmen elini Bekir'in eline sürmüyor. Onu o kadar sevdiği halde. İki sevgiyi, iki tutkuyu birbirinden ayrı tutmaya çalışıyor. İkisi arasında bir mücadeleye izin vermek istemiyor Uğur...
Re: Masumiyet
Bu konuda tartışmaya katılan herkese teşekkür ederim. Benim için son derece zenginleştirici oldu paylaştıklarınızı okumak. Ancak bilgisayarımla ilgili yaşadığım sorunlar dolayısıyla bir süredir ilgileniyor görünemedim ve bir süre daha maalesef böyle olacak. Aslında bulduğum her fırsatta Cumalı öyküleri ve bu başlıkta yazılanları okumaya çalışıyorum ama fazla zaman ayıramadığım için tartışmalara katılamadım. Kuyuya taşı atıp sonra da kenara çekilen deli olmadığımı (olmak istemediğimi) belirtmek istedim. Yeterince zaman yaratabildiğim İlk fırsatta yazmayı umuyorum. Herkese teşekkürler.
Re: Masumiyet
Bekir'in ünlü tiradıyla ilgili biraz önce okuduğum bir analizi ilgilenenlerle de paylaşmak isterim: "Düşsel Varlıklar: Uğursuzluk ya da Emeklilik Yaşı Bu Sene Yunuslarda Kaç - 1. Bölüm".