UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



yeşilli papatyalı, bahar da var, der gibi

14 Şub 2014
Mehmet Sürücü

Geçen hafta kargom geldi. Yüklü bir listeydi.

Çalı’yı dolanmıyorum, tam tersi, kargoyu açar açmaz ilk daldığım kitap onunki oluyor, Geçen Sene’lerli bir muhabbet. Basit sözcükler, anlatım derin. Kapağı yeşilli papatyalı, bahar da var, der gibi. Ama bu seçimde kapağın bir etkisi yok. (Umayım öyle olsun) Diğerlerini karıştırıyorum. Artık para verdiğim kitapları daha iyi seçtiğimi biliyorum. (yine umalım öyle olsun) galiz bir romanla, kahveler üzerine salah bey’in sevimli kitabının dışındakilerin tümü öykü. Son zamanlarda artık öykü iyice yaşantımın tüm tozlu paslı köşelerini, kenarlarını gaspetti. Yapacak bir şey yok. Yaşanacak.

Bir kenara çekilip, bir an önce dolanmadığım, kıdemli ayracımı sıyırıp, sıradan bir yerlerine sokuşturduğum yeşilli papatyalı kitaba dönme duygusu kabarıyor.

Üç öykü okuyorum üst üste. Hop! Ne oluyoruz? Ne bu acele? Kitap zaten 76,5 (Yazıyla yetmişaltıbuçuk) sayfa. Bitiverecek hemencecik de, göreceksin... Ağır ol bakalım. Kovalayan yok, koşmanın alemi hiç yok.

Ne kadar geciktirmeye çalışsan da, olmuyor tabi ki. Sayılı sayfalar. Bitiyor. Bakakalıyorsun arka sayfasını üzerine kapı gibi örttüğün kitaba. Tasta pekmez değil ki ekmek parçasıyla sıyırdığın. Okuduklarımdan bir şeyler dökülüyor eleğin dibine;

""
“Bir değil iki kişiyiz şimdi, bir de kapan.”

""
“topraam!”

""
“Yağmur başlamaz mı birden(her şey bizim elimizde, neden başlamasın), sanki dünya ak pak oldu.”

""
“çocuk”

""
“Mana, mana!”

Daha var bir sürü. Dileyen baksın. Biz devam edelim. Arka kapağını örttüğüm, yeşilli papatyalı, baharlar vaadeder halli Yetmişaltıbuçukluğu, diğer kardeşinin yanına koydum. Aralarında ne diyaloglar geçti bilmiyorum. Ben başka birisinin kapağını araladım.

Açık, sayfada kargacık burgacık yazıların utana sıkıla serpiştiği defterin yanında, kapağı kırmızılı, siyahlı bir kitap, dün bıraktığım gibi. Kalakalmış. “Dost Yaşamasız” olmadı böyle ama, der gibi. Tüh! Vüs’at ustayı gücendirdik.

Zaman-zaman diye ağlanmanın bir manası yok. Dağıldım. Biliyorum. Gelgelelim bu dağınıklığı güzel de buluyorum bir yandan.

Biri bana dur desin. Dur hele bir arkadaş. Sen nereye gidiyorsun? Bak o zaman diyecek bir şey bulabilecek miyim.

Geçen Sene Doğanlar, Onur Çalı, Alakarga, 2013

Kategori: