UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

27 Eyl 2008
eren

“Beyaz Pantolon”
Sarı Sıcak
Yaşar Kemal, 1952
Adam Yayınları, 2002

Öykü forumdan kaldırılmıştır. Bkz.: Forum İşleyişi

Kategori:

Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

"Beyaz Pantolon"
Yazan: Yaşar Kemal
Seslendiren: Köksal Engür


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Üzerinde kurt resmi olan mavi beş liralığı aradım; bulamadım. Benim bulduklarımın arkasında şelale var. Aşağıda farklı tarihlere ait paralar var:

Nümizmatik (Eski Para Koleksiyonu)

Eski Paracı


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

""

yalım : alev

kaynak : TDK

Sarı Sıcak'ı okuduğumda aklımda sürekli yer eden nokta "sıcak" ve "yoksulluk" hissinin nasıl bu kadar başarılı anlatılabildiğiydi. Mustafa'nın girişte eski püskü bir ayakkabıyla olan uğraşında, "bir gece kaldı be bir gece" sözünde "yoksulluğu"; Cumali'nin uyuduğu ateş başında ise "sıcak" hissini nasıl da hissediyor insan. Öykünün anlatımı tam anlamıyla muhteşem. Öyküyü bir defa okudum ve üç defa da dinledim. Yalımların ilerleyişi, belirip kaybolan alevlerin kızıllığı gözlerimin önünde hala...

Öykü ilerledikçe, özellikle de son bölümde, ocak başındaki bölümlerde Mustafa'nın öleceği hissi kapladı beni. Bir ateş kazasıyla yanacağını ya da öleceğini düşündüm. Ve bu öyküyü daha önce okuduğumda da aynı tahminde bulunduğumu anladım. Ama öykü böyle bitse belki de bu kadar akılda kalmayacaktı. Ya da Mustafa'nın yoksulluğui Yaşar Kemal duyarlılığıyla çelişmiş olacaktı belki de.


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

İlk satırların kahramanı “sıcak” o özellikle güneyde insanların tüm yaşamını (aynı zamanda da derisini) karartan sıcak. Çok sıcak oluyor. Yaşayan bilir derler ya. Güneyde bir yerde ayakkabıcı çırağı bir çocuk. Şimdi kasabalarda, şehirlerde ayakkabıcılar neredeyse kayboldu gitti. Artık yamalı hiçbir şey giymiyoruz, giydirilmiyoruz.
Bir sözcüğe takıldı aklım “gündoğu”. Çocukluğumda yaşlılar hep yönü, özellikle rüzgarın estiği yönü tanımlarken bu sözcüğü kullanırlardı. Hala bir parça öyledir sanırım. Umarım.

Burada büyüme çabası veren, istese de istemese de büyümek zorunda olan bir çocuk var. İnsanı yaşam büyütür. Bir ayakkabıcının yanında, sıcakta, hiçbir şey yapmadan bile durmanın insana eziyet olduğu bir sıcakta çalışıyor üstelik çocuk. Yani yaşamın içinde, içine doğru büyüyor. İşte burada “Tuğla ocağında çalışma” yı ben daha bir anlamlı, daha bir üst derecede büyüme olarak algılıyorum. Cehennem sıcağında çalışma, ayakkabıcının yanında çalışma demekken, tuğla ocağı ona belki de bu cehennemin üretildiği yeri öğretecek. Bir budist’in eğitimindeki bir sonraki aşaması gibi.(çok mu zorlama oldu)
mehmet


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Aynı zamanda, taşrada, küçük kasabalarda, köyde daha erken gelen bir ergenlik de kapıdadır. Beyaz pantolon “Köprünün başı... Köprübaşında kızlar gezer. Eteklerini rüzgar uçurur.” Köprübaşındaki kızlar için giyilmelidir. Buradaki beyazlık bir temizlik-saflık simgesi değildir bana göre. Buradaki beyazlık yaşamda her yöne doğru büyüme uğraşının sadece bir yönüdür. -"Ben büyüyünce..." dedi. Bir büyüme özlemi yok bu sözlerde. Zaten büyüdüğünü, büyümek zorunda olduğunu, elden gelince bunu kontrolü altında, iyi şeylere doğru yöneltmesinin gerektiğini bilmek var bence. Bazı nesnelerle örtüştürülmüş bir büyüme, “altın saat”, “dama kiremit”
mehmet


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Cumali. İlk girişi bile ilk anda olumsuz duygular uyandırıyor. Ama dedik ya, sıcağın, cehennemin bir anlamda yaşanması gerekliliği var. Aşırı kaba, küfürlü, azarlayıcı konuşmaları onun farklı birisinin olduğunun ilk izlenimleri. Sonrasında fırsatçı, bulduğu her fırsatta Mustafa’yı ocağın başına bırakıp uyuması, ona iyilik yapma duygusundan değil tabi ki. Yaptıkları çocuk olduğunu bile düşünmeden onu kullanmak. Bir şeyler öğrenecek çocuk; “(tüm) insanlar iyi değil” bunun için bu doymaz bir ağza benzeyen fırının içine bol bol çalı atmak. Fırının hayat-yaşam olduğunu düşünün. Her şeyi yutup, yok edip yalımlara çeviren yaşam.
mehmet


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Bir sonraki yaşam dersi de Hasan Bey’den geliyor. Üç günlük çalışma ücreti yerine bir günlük, o da ustasının hatırı için. Çünkü üç gün uyumuş. Cumali, üç gün uyuyan Cumali söylemiş bunu.
Ustasının yaklaşımı, Cumali’nin de Hasan Bey’in de nasıl birileri olduğunu bildiği, veya en azından anladığı yönünde.
“"Bana bak, Mustafa sen iyi yetiştin artık," dedi.
"Yaptığın pençeler çok güzel. Bundan sonra benden her hafta bir lira alacaksın."”
“uçarcasına koşan, dili bir karış dışarda bir kurt resmi” aranacak yer bence yine anlamlarla oynamaktan geçiyor. O kurt, o güneyin sıcağında büyüme, yaşamı tanıma, pişme olgunlaşma yolunda koşan Mustafa.
Şimdilik bunlar. İzlenimlerim.
mehmet


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Bu arada bir kendi öyküyle ilgili ilk deneyimimden biraz söz etmek istiyorum.
Bir öyküyü dinleyerek izlenimlerimi yazmakla okuyarak yazmak arasındaki farkı gördüm.
Dinlemenin, dinlememin eksik kaldığını, bir başkasının okuyuşunu dinleyip, onu kendi algılarıma çevirmenin yolunun daha uzun ve kayıplı olduğunu, bana bu nedenlerde uymadığını anladım.
Bu konuda düşünen, izlenimleri olan vardır. Bir öyküyü ile şu üç şekilde iletişim kurabiliyoruz; dinleyerek, bilgisayardan okuyarak, kitaptan okuyarak.
Alışılageldik okuma-düşünme-okunanı dönüştürme şeklimiz bizim bir alışkanlığımız da bir yerde. Kitapla uzun süreli bir beraberlik diğer yolları şimdilik zorunlu olunduğunda seçilir kılıyor.
mehmet


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Sarı Sıcak küçük bir kitap. Pek hacimli değil. Ama her bir öyküsü ayrı ayrı ele alınmayı hak ediyor. Daha önce aynı kitaptaki "Yolda" öyküsü üzerine konuşmuştuk. Beyaz Pantolon, Mehmet beyin güzel tespit ettiği pek çok ayrıntıyla okuruna çok şey söyleyen bir öykü. Fırının cehemmene açılan ağzı karşısında bir çocuğun kendisiyle, uykusuzluğuyla mücadelesi... Kahramanı bir çocuk olduğu için bana yazarın "Kimsecik" üçlemesini de hatırlatıyor. Yaşar Kemal'in okurunu çocukların karmaşık dünyasına ne kadar başarıyla çağırdığını bir kez daha görüyoruz bu öyküyle.

Bu çocuk dünyasını değişen bir toplumsal yapının içinden sunuyor bize yazar. Zanaatçiyle kapitalistin çocuğa yaklaşımlarındaki belirgin fark bana alıntılamayı sevdiğim o cümleyi hatırlatıyor: "O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler."

İnsanın sıcakla, çocuğun dev gibi Cumaliyle, zanaatçinin kapitalistle mücadelesine tanık oluyoruz. İnsan sıcağa karşı, zanaatçi kapitaliste karşı yenilecek, bunu biliyoruz; tek umut çocukta. Belki o Cumali'ye yenilmeyecek...


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Şimdi, Mehmet Sürücü'nün yazdıklarını okuduğumda ayrımsadım; nedense öykü boyunca Cumali hiç de olumsuz bir karakter gibi gelmemişti bana. Hâlâ da onu anımsarken kötülük dolu bir karakter gibi değil de, öyle olması gerektiği için öyle davranan bir karakter olarak görüyorum. Sanki kendisine yapılanı yapıyor o da çocuğa, sanki kendisinin böyle yapması gerektiğini düşünüyor, sanki olağanın bu olduğunu sanıyor.


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

surucu32surucu dedi ki:
Bir öyküyü dinleyerek izlenimlerimi yazmakla okuyarak yazmak arasındaki farkı gördüm.
Dinlemenin, dinlememin eksik kaldığını, bir başkasının okuyuşunu dinleyip, onu kendi algılarıma çevirmenin yolunun daha uzun ve kayıplı olduğunu, bana bu nedenlerde uymadığını anladım.

mehmet

Bu saptama bir süredir dile getirmek istediğim; ama bir türlü nasıl toparlayacağıma karar veremediğim bir duyguyu anlatıyor. Sözlü edebiyattan öylesine kopmuşuz ki, artık o bize bir kez daha tercüme edilmesi gereken yabancı bir dil gibi geliyor.


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Cihan Başbuğ dedi ki:
[
Sarı Sıcak'ı okuduğumda aklımda sürekli yer eden nokta "sıcak" ve "yoksulluk" hissinin nasıl bu kadar başarılı anlatılabildiğiydi.

Benzer şeyler düşünmüşüz.
Öyküyü dinlerken, daha önce okumuş olduğum halde, Mustafa pantolon diktiremeyecek diye çok endişelendim. Seslendirme de farklı bir derinlik katmış öyküye; daha da yaşanılmış kılmış öyküyü.


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Ben de seslendirmeleri hep sevmişimdir. Son zamanlarda moda olan "ağlayarak şiir okuma" hevesi dışında, öykü ve şiir okumalarını da severim. Öyküyü daha akılda kalıcı kıldı benim için.


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Ben öyküde Cumali karakterinde bir sıkıntı yaşadım. Çocuğa küfür falan ediyor ama sanki babacan bir adam gibi de. Hatta daha çok babacan bir adam gibi düşünmeme neden olan, onun çocuğu, küfür de etse, o işi yapamayacağı konusunda ikna etmeye çalışması. Cumali'nin yaptığı işle ilgili, tuğlalar zarar görürse zararı kendisinin karşılayacağı yolunda bir bilgi verilmiş öyküde. Cumali çocuğu çalıştırıp kendisi uyuyarak bu riski göze almaz diye düşündüm. Adil davranmak zorunda kalır, çocuğu değilse de kendi çıkarını düşündüğü için birkaç saat kendi uyur, birkaç saat çocuğun uyumasını sağlar. Ya da uyku yüzünden bu riske atmaz da kendini, ne bileyim, içmeye meraklıdır, hazır çocuk ocağın başındayken, biraz da hovardalık yapası gelir, oraya kadın getirir, tüm bunlar ona ocağı unutturur belki ama bacak kadar çocuğa güvenemeyeceğini çocukla karşılaştığında kendisi dilegetirdiği halde böyle horul horul uyumaya kendi çıkarı, dolayısıyla içi el vermez diye düşündüm.


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

elif cinar dedi ki:
Ben öyküde Cumali karakterinde bir sıkıntı yaşadım. Çocuğa küfür falan ediyor ama sanki babacan bir adam gibi de. Hatta daha çok babacan bir adam gibi düşünmeme neden olan, onun çocuğu, küfür de etse, o işi yapamayacağı konusunda ikna etmeye çalışması. Cumali'nin yaptığı işle ilgili, tuğlalar zarar görürse zararı kendisinin karşılayacağı yolunda bir bilgi verilmiş öyküde. Cumali çocuğu çalıştırıp kendisi uyuyarak bu riski göze almaz diye düşündüm. Adil davranmak zorunda kalır, çocuğu değilse de kendi çıkarını düşündüğü için birkaç saat kendi uyur, birkaç saat çocuğun uyumasını sağlar. Ya da uyku yüzünden bu riske atmaz da kendini, ne bileyim, içmeye meraklıdır, hazır çocuk ocağın başındayken, biraz da hovardalık yapası gelir, oraya kadın getirir, tüm bunlar ona ocağı unutturur belki ama bacak kadar çocuğa güvenemeyeceğini çocukla karşılaştığında kendisi dilegetirdiği halde böyle horul horul uyumaya kendi çıkarı, dolayısıyla içi el vermez diye düşündüm.

Cumali'nin bu kadar çok uyumasına (ya da bu kadar çok uyuyormuş gibi görünmesine) ben de biraz şaşırmıştım. Kaleme kağıda da gerek yok, kaba bir hesap yapalım. Bir gün 24 saat. Cumali de çocuk da 10'ar saat uyusalar geriye kalan 4 saatte her ikisi de uyanık olmalılar. Hadi diyelim Cumali çocuğa biraz fala yüklendi. Yine de çocuğun rahat rahat 6-8 saat uyuyabilmesi gerekmez mi? Cumali gerçekten günde 10 saatten daha fazla uyuyor olabilir mi?

Cumali, öyküyü ilk okuduğumda bana da çok olumsuz bir adam gibi görünmemişti. Çocuğa normal bir iş arkadaşı gibi davranıyor, ama çocuk gece uyumamaya (uyku düzenine aykırı olduğu için) dayanamıyor gibi gelmişti. Yukarıda yaptığım hesabı da yaptığım için kafam biraz karışmıştı. Hâlâ da karışık sayılır...


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

Sıcak yerlerde, (coğrafi olarak ekvatora yakınlıkla ilgili mutlaka), insanın uyku düzeni biraz daha farklı oluyor. Kıbrıs'ta örneğin, hemen hemen tüm ada halkı öğlen saatlerinde en az bir saat uyuyorlar. O sıcaklığın çok yüksek olduğu yerlerde beden de en az su kaybı olarak uykuyu tercih ediyor. Bunun yanında sanırım Cumalinin yanında devamlı çalışan kimse yok, yanına geçici olarak birisinin verilmesi, onda "zaten hep yanlızım, fırsat bu fırsat, olabildiğince uyuyayım" gibi bir yaklaşım da oluşturmuş olabilir.


Re: Yaşar Kemal - Beyaz Pantolon

elif cinar dedi ki:
Çocuğa küfür falan ediyor ama sanki babacan bir adam gibi de. Hatta daha çok babacan bir adam gibi düşünmeme neden olan, onun çocuğu, küfür de etse, o işi yapamayacağı konusunda ikna etmeye çalışması.
Para paylaşımına kadar ben de böyle düşünmüştüm, çocuğun parasına el koyması bu fikrimi değiştirdi. Anladığım şudur ki: Cumali çoğunlukla gece uyuyor, çocuğun çalışma azmini görünce de güvenip, işi iyice koyuveriyor. Başlangıçta hesaplı değil; ama patron gelip çocuğu hep uyur görünce de -meşru zemin oluştuğundan- onca çalşıtırdığı yetmiyor parasın da el koyuyor. Gerçi şundan çok emin olamadım petron gerçekten çocuğun parasını Cumali'ye veriyor mu, yoksa vermediği halde verdim mi diyor?