UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Yamaçta

16 Kas 2012
turgut

Yamaçta. Güneşli hava, ılık.

Yok mu başka işim? Yok. Paltoma sinmişim; içi boş, genişçe; ne genişi, geniş filan değil, dar aksine, dar, parça parça, sökük. Bir sepet, sepette elmalar. Yaşlıca bir adam getirmişti bu sepeti; kimsin, demiştim, gülmüştü; gözleri buğulu, bulanık. Bir adam getirmişti bu sepeti; kimsin ulan, demiştim de insanların ve cinlerin üstadı demişti; ha inandım inanacağım; tut ki inanmadım, ne çıkar? Şimdi inandım a, baktım ki hava kararacak, inandım.

Yamaçta oturmuş, düşünürüm. Yamaçta. Yanımda bir sepet elma. Belki kurtlu elmalar; güzel mi, güzel elbet, ışıl ışıl; belki kurtlu ama, belki; ne olur sanki?

Bilinmez.

Bak, bu bilinmez. Bak, hava çökük, isli; bak, kapanacak şimdi. Bak, inandım; inandım sana üstat, inandım; tak, bir şey düşüverdi aşağı; tak, bir tane daha, tak, tak, kaldır vur, kaldır vur!

Paltom daha bir dar bu kez. Yamaç daha bir bükülmüş.

Birisi çalılıklarda debeleniyor, eğildim kulağına “Kalk! Kalk!” dedim, çekti gitti; tak, bir şeyler daha düştü aşağı, sıra sıra dizildiler, birleştiler, süzülüp gittiler.

Başımı bir çevirdim; insanların ve cinlerin üstadı, elde balta, ağaca vurdukça vurur, ağaç mı değil, vurdukça vurur; dişleri kara mı kara, inanmadım şimdi gördün mü, buğulu hem, bulanık, palto dar, kapanık. Yanımda bir sepet elma. Arkamdakinin gözleri bulanık; gözlerinde gözlerim; sesinde sesim, arkamdakinin gözleri buğulu, ırak.

Sepetten bir elma aldım. Bir ısırıkta kocaman bir parça kopardım elmadan; içimi bir suçluluk kapladı. Susadım. Birkaç metre yanımda ıslanmış, büzülmüş bir bez parçası vardı, uzanacaktım da bıraktım, suçluydum, elimdeki elma parlaktı, ellerim kocamandı.

Yamaçta oturmuşum, kızgınım.

Birden olduğum gibi gerinip hiddetle fırlattım elmayı; uçtu, uçtu, havada bir yay çizip karşımdaki ağaca çarptı, düştü; yuvarlana yuvarlana önüme geldi, bir iki sallandı, durdu, öylece.

Arkamdan “Kral öldü! Yaşasın yeni kral!” diye bağıran bir ses duyuluyordu.

Kategori:

Re: Yamaçta

""
Yok mu başka işim? Yok. Paltoma sinmişim; içi boş, genişçe; ne genişi, geniş filan değil, dar aksine, dar, parça parça, sökük. Bir sepet, sepette elmalar. Yaşlıca bir adam getirmişti bu sepeti; kimsin, demiştim, gülmüştü; gözleri buğulu, bulanık. Bir adam getirmişti bu sepeti; kimsin ulan, demiştim de insanların ve cinlerin üstadı demişti; ha inandım inanacağım; tut ki inanmadım, ne çıkar? Şimdi inandım a, baktım ki hava kararacak, inandım.

Anlatımdaki akıcılığa bayıldım. Düşünce akışı gibi görünen, ama kontrollü bir dil tarafından ustaca kuşatılmış, bu yüzden rahatlıkla akan bir anlatım var. Bu alaycı üslup hoşuma da gidiyor.

Yamacın bükülüyor olması detayı gözümün önüne hemen Boris Vian'ı getirdi. Günlerin Köpüğü...

Ancak öykü ilerledikçe alaycı üslup yerini kıssaya bırakacak gibi daralıyor, geriliyor sanki.

Son olarak, cinlerin üstadıyla yer değiştirmek için son cümleye gerek yoktu gibi geldi. Elmanın dönüp gelişi metafor olarak yeterliydi sanki.


Re: Yamaçta

Sanırım kitabı okumadan bunun anlaşılması kolay olmayacak. Tanıdığım yazarlar içinde humor'u bu derece rahat kullanan başka bir yazar gösteremem herhalde. Mutlaka okumalı.