UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Yalnız Kadın

04 Eyl 2008
Barış Acar

Yalnız Kadın
İnkılap Yayınları
1991
s. 7-13

Son indirilme tarihi: 6 Ekim 2008

Öykü forumdan kaldırılmıştır (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Yalnız Kadın

Necati Cumalı dedi ki:
O böyle konuşuyordu. Kavak ağaçlarının üstünden büyük kamu yapılarının çatıları görünüyor, parkın üç yanını çeviren caddelerden zaman zaman hışırtılarla geçen taksilerin, son seferini yapan otobüslerin gürültüsü geliyordu. Üstümüzde gök yer yer bulutlarla örtülüydü. Büyük kara lekeli bir bulut, küçük bir buluta yaklaştı, yaklaştı sonunda onunla karıştı. Küçük bulut artık görünmez oldu. Sağ yanda bir gaz ortaklığının reklâmının kırmızı ışıkları yanıp sönüyordu...

Öykü bu noktaya kadar bana pek az şey söyledi. Zaten kısa olan öykünün bu noktasına gelene kadar içine girebileceğim, tutunabileceğim bir yer aradım. Biraz da şimdiye dek okuduğumuz Cumalı öykülerinin etkisiyle bu tutamağı öykünün daha erken bir noktasında bulmayı bekliyordum sanırım. Tam bulamayacağımı düşünmeye başlamışken bu noktada, erkeğin dikkatinin kadından başka yerlere doğru dağılmaya başladığı, parkın ötesindeki kamu yapılarını görmeye başladığı noktada birden kendimi öykünün içinde buluverdim.

Genç bir erkekle görmüş geçirmiş bir kadının (ya da daha genel bir ifadeyle asimetrik bir çiftin) ilişkisinde söylenmesine alışık olduğumuz sözlerden sonra bu kopuş oldukça etkileyici olmuş diye düşündüm. Üstelik, öykünün tam da burada bitmiş olmasını diledim. Çünkü bunun üstüne ne söylense ya tekrara girecekti, ya da konuyu dağıtacaktı benim gözümde. Ne yazık ki ikincisinin olduğunu düşündüm.


Re: Yalnız Kadın

Sıralamada yaptığımız, kimi zorunlu kimi de bilinçli yer değiştirmelerin sonucu, yazarın öykü dünyasına girmede bazen zorluk çekebiliyoruz. Şimdiye dek okuduğumuz öyküleri (Soluk Almak, İğneci, Hovarda, Acı, Tanrının Kırlarında, Göz Açmak) 1969 tarihli "Ay Büyürken Uyuyamam" kitabındandı Cumalı'nın.

Yalnız Kadın ise 1955 yılında yayımlanmış. Aynı adlı öykünün altında da 1953 tarihini görüyoruz zaten. Dolayısıyla öyküler arasında 15 yıllık bir zaman dilimini koyarak düşünmemiz gerekiyor.

Cumalı'nın ilk öykü kitabından Yalnız Kadın öyküsü. Henüz İzmir ve Urla'da avukatlık yaptığı yıllar. Ay Büyürken Uyuyamam'da sırlanan birbirinden güzel öykülerin anılarının birikmekte olduğu yıllar. Bir sonraki öykü kitabı olan Değişik Gözle (1956) ile Sait Faik Öykü Ödülü'ne layık görülecek.

Öyküye geldikte;

Eren'in işaret ettiği gibi, eylemlerden ve konuşmalardan çok doğanın hallerinden kurulmuş gibi hissettim ben de öyküyü.

""
Tarhlardan nemli ot, çayır kokuları geliyordu. Parkın gerilerindeki kavakları yeni aşan tostoparlak ay, çakılların, ellerinin beyazlığını aydınlatıyor; solumuzdaki akasyanın dal uçlarından yüzüne, omuzlarına düşen parça parça gölgeler, hafif hafifi kımıldıyor, yer değiştiriyordu.

""
O, sıranın gerisine kolunu uzattı. Hemen gerimizdeki taflanlardan bir iki yaprak kopardı. Sonra yaprakları parmak arasında hafif hafif yırtarak konuşmaya başladı.

""
Kavak ağaçlarının üstünden büyük kamu yapılarının çatıları...

Ama en çok da insanlarla doğanın geçişliliğini sevdim. Sanki sözlerin ötesinde jestleriyle doğayla konuşuyor karakterler.

Bunun yanında karakter tahlilinde de çok başarılı Cumalı:

""
Ben bu kadını seviyordum. Daha doğrusu sevmeyi iyice kafama koymuştum.

""
Ben, zar zor geçinen, küçük bir memurdum. Ne ona ne de başkalarına söz vermeğe, umutlar aşılamaya durumum uygun değildi.

""
Sesinden anladım ki, seviyorum derken düşündüğü ben değildim.

""
Halbuki siz hiç onun gibi değilsiniz! Benden değişmemi, başka bir kadın olmamı istiyorsunuz! Ben böyleyim, değişemem ki!

""
Gizlemeye çalıştığım bir alınganlıkla susuyordum.

""
Gözlerim bir noktaya daldı. Büyüdü, büyüdü, neden sonra onun sustuğunu, bana baktığını gördüm.

Öykü aşık bir çiftin öyküsü olmaktan çok yalnız kadının öyküsü. Onun gençliğinin geride kalmışlığının, yaşamın sıkıntılarının büyük büyük üzerine çökmüşlüğünün öyküsü... Eren'in yaptığı alıntıda olduğu gibi, yaşam büyük kara bir bulut olarak gelmiş ve küçük bulutu içine alıvermiş. Kamu yapılarıyla gaz ortaklığının arasına sıkışmış bir kaçamak şimdi yaşadığı yalnız kadının. Son biletçi de kestirmeden, nasıl olduğunu anlamadan esneyerek önünden geçip gitmiş. Buruk bir aşk hikâyesi bırakmış ona geride. Ne yapsa dönüp o öykünün içine girecek yeniden. Öykünün sonu bu yüzden elzem diye düşünüyorum; anlatıcı ona ille de eğlenceli bir şeyler anlatmalı, böyle kasvetli kalmamalı.


Re: Yalnız Kadın

Öyküyü okumamın üzerinden üç gün geçti. Öykü hakkında kendimi zorlasam bir iki detay hatırlayabilirim belki de.
Öyküdeki bir çok detayı zar zor hatırlayabilecek olmam bu öyküyü başarısız bulmam ya da pek sevmemiş olmam anlamına gelmiyor. Aksine eğer bir öyküde detay hatırlamıyorsam bu öyküye ilişkin bir sahne belki de bir his/duygu canlı kalıyorsa bende, bu öyküyü bir öykü olmasının dışında tanıklık ettiğim bir olaymış gibi saklıyorum belleğimde. Galiba Yalnız kadın öyküsü böyle olacak benim için. Detay hatırlayamıyorum ama kafamın içinde, bir gece parkın birinde bir bankta biraz yüz yüze biraz da yan yana oturmuş bu yalnız kadınla genç delikanlıyı görebiliyorum. Konuştuklarının bir kısmını duymuş ve hatta tam karşılarında durmuş onları dinlemeye başlamış sonra da bunu fark edip utanarak oradan uzaklaşmışım gibi geliyor.

Yalnız Kadın'ın Cumalı'nın okuduğumuz önceki öykülerinden belki de daha zayıf yerleri vardır. Ancak ben bu gecenin çok samimi anlatılmış olduğunu düşünüyorum.

Not: Öyküdeki detayları hatırlamıyor olmam öykücünün betimlemelerinde bir eksiklik olduğunu savlamıyor. Benim, kendimi bu atmosferin bir parçası olarak içinde bulduğumu ifade etmeye çabalıyorum.


Re: Yalnız Kadın

Cumalı'nın Ay Büyürken Uyuyamam'ını bulamamıştım. Yalnız Kadın'ını almıştım. Çok sevdim içindeki tüm öyküleri. Biraz Yeşilçam filmlerini anımsatan diyaloglar var. "kuzum..." "fakat siz..." "Neyin var ayol..."
Yalnız Kadın'ı çok sevmiştim ben. Cumalı'nın daha önce okuduğumuz öykülerindeki kadınlar gibi yaşıyor duygularını, cinselliğini. Burada bir fark var gibi. Diğer öykülerindeki kadınların, Öztürk'ün, cahil cesareti, diye tanımladığı, felsefesini oluşturmadan balıklama dalması söz konusuydu ilişkilere. İğneci öyküsünde mesela. Burada kadının kararlarını, ya da yaşadıklarını daha önceki deneyimleri belirliyor. Bir felsefesi var onun. Öyle rastgele değil, ne yaşadığını bilerek yaşıyor diye düşündüm.

Masallarda anlatılan sonsuza kadar süren aşkların, mutlulukların olmadığını, ya da sonsuz aşka inanmanın anlamsızlığını, bir güzellik, bir anlam aranıyorsa bu güzelliğin ya da anlamın parkta oturup bir sigara içimi kadar kısa bir sürede de yaşanabileceğini düşünür gibi yalnız kadın…

“Bütün genç kızlar gibi ben de hiçbir şey bilmezken, karşıma gezmiş, dolaşmış bir adam çıktı. Sevdiğimi sandım. Evlendik. Birkaç yıl bu duyguyla aldandım. Dünyada kocam ayarında adam yok kanısındaydım. … Sonunda ayrıldık.”

“Siz dünyada aşk var mı sanıyorsunuz? Sadece alışkanlıklar var! Aşk varsa da altı ay, bilemedin en çok bir yıl sürüyor!...”

Yaşamında biri olduğunu öğreniyoruz. "... o bana karşı çok anlayışlı! Bana daima incelikli davrandı. Sonra güzel adam..." Bir yandan bunları söylerken bir yandan da parkta oturup öykü anlatıcısyla da özel şeyler yaşıyor. O, gerçek aşkı beklemek gibi bir kandırmacaya kaptırmıyor kendini, kesinlikle biliyor aşkın ne olduğunu ya da ne olmadığını...


Re: Yalnız Kadın

Forumda Atılgan'dan sonra Necati Cumalı'nın yer alacağını duyduğumda, yaz tatilindeydik ve o an sadece Yalnız Kadın'a ulaşabilmiştim. İlk okuduğum kitabı oldu. Daha sonraları forumda yer alan ve çoğunluğu "Ay Büyürken Uyuyamam"da yer alan öyküler kadar yer bırakmadı ben de bu kitaptaki öyküler. Yine de "Yalnız Kadın" Cumalı duruşu hakkında fikirler veriyordu. Yalnız Kadın'da da öykünün "kadın merkezli" oluşu dikkatimi çekmişti. Acıları, geride bıraktığı aşklarıyla güçlü bir Cumalı kadını kaldı aklımda. Karakterin sigara içişinde, taze sevgilisi konuşurken ki umursamaz tavırlarında buldum ben bu gücü... Sanki karşı bankta oturmuşlardı ve ben de meraklı gözlerle onlara bakıp ilişkileri hakkında tahminler yürütüyordum.


Re: Yalnız Kadın

Öykünün kurgusu üzerine yeniden düşündüğümde, daha önce doğa üzerine söylediklerimi dış dünyanın kimi öğeleriyle de besleyerek destekleyecek başka şeyler buldum.

Bir Öykünün 20 Sahnede Çözümlenmesi

Sahne 1

15 günlük ilişki. Lokantada yemek.

Sahne 2

Park. Bahar. Gece. Kara iklimi. Çayır. Kavak. Ay. Ellere düşen ay ışığı. Akasya.

Sahne 3

Gelincik paketi. Kibritin alevinde yüz.

Sahne 4

Çanta. Bacak bacak üstüne. Sıranın gerisine yaslanma.

Sahne 5

Bütün erkekler gibi olan bir erkekle hep erkeğin dediğini yapan kadının konuşması.

Sahne 6

Umut aşılayamama.

Sahne 7

Doğrucu Ahmet. Can sıkıntısı. Gülümsemeye çalışma.

Sahne 8

Esinti: Kavaklar ve akasya yapraklarından duyulan esinti. Uçuşan saçlar. Atılan cigara. Dizlerin arasında büzülen eller. Ürperti. İç çekiş.

Sahne 9

Neyini seviyorum onun. Bütün kadınlar gibi olan kadın. 25 yaş. Aşk. İki farklı sevgi. Başka bir sevgili.

Sahne 10

Ayakkabının ucuna bakmak. Sıranın ardına kolunu uzatmak. Taflandan koparılan yaprak. Yaprağı yırtarak konuşmak.

Sahne 11

Aşk ve alışkanlık. Değişmek.

Sahne 12

Çakılların üzerinde ayak sesleri. Esneyen biletçi ve onun koltukaltında taşıdığı bilet kutusu. Kestirme yol. Caddeye koşmak.

Sahne 13

İstencin kendi kendini istememesi.

Sahne 14

Düş: Gitmek. Deniz. Güneş.

Gerçek: Yakışıklı adam. Evlilik. Başka yaradılışta insanlar. Ayrılık. Ardına düşenler. Çoğu numaracı.

Sahne 15

Kavak ağaçlarına tırmanmış kamu yapıları. Parkı çevreleyen caddeler. Hışırdayan taksiler.

Sahne 16

Büyük kara lekeli bulut ve küçük bulut.

Sahne 17

Gaz ortaklığının ynaıp sönen kırmızı reklam ışığı.

Sahne 18

Öfke. Büyüyen gözler. Çocuk.

Sahne 19

Pardösünün önü. Çanta. İlk elektrik direği altında tazelenen makyaj. Uçarı.

Sahne 20

"Hadi bana eğlenceli bir şeyler anlatın..."

samsun03_gelinciksigarasi.JPG

Re: Yalnız Kadın

Şaşırtıcı ve kışkırtıcı bir paralel metin bu, ne diyeyim, öykü kadar sevdim.


Re: Yalnız Kadın

Bunları anlatmak ne kadar zor göründü bana. Örneğin, "Aşk ve alışkanlık. Değişmek." Ya da "Neyini seviyorum onun. Bütün kadınlar gibi olan kadın. 25 yaş. Aşk. İki farklı sevgi. Başka bir sevgili" "İstencin kendi kendini istememesi" Duyguların diyalogsuz, sadece yüzdeki anlamla anlatılması, çok çok çok zor ama müthiş!


Re: Yalnız Kadın

Elif'le beraber bu öyküyü bir kısa film senaryosuna çevirdik. Eleştirilerinizi bekliyoruz.

[attachment=0]Gelincik.zip[/attachment]

EkBoyut
Gelincik.zip 26.62 KB

Re: Yalnız Kadın

Senaryoyu heyecanla okudum, okurken de filmini çektim. Nedense kedi yerine köpek koydum ısrarla: orada dolaşıp yemek arayan, geçerken onlara boş boş bakan, yalnız bir köpek, siyahbeyazlı.

""
Kadın:
Hadi hadi, uslu durun, park safası yeter. Kalkalım.

yukarıdaki ifadede "Hadi hadi, uslu durun" kısmı fazla geldi bana.

Çok beğendim, böyle farklı üretimler heyecan verici. Taze kan oldu.


Re: Yalnız Kadın

Necati Cumalı'nın öyküsü o kadar içten ve güzel ki... Tabii senaryonun adam akıllı güç kazanabilmesi (özellikle böyle bir öyküde) tümüyle yönetmenin yeteneğine bakıyor. Doğru bakış açıları, yerinde geçişler ve anlamı destekleyen kesmelerle etkili bir kısa film olacağını düşünüyorum ben. Aramızda daha önce eli kamera tutmuş olan var mı? Laughing out loud


Re: Yalnız Kadın

Bence çok etkileyici bir kısafilm senaryosu olmuş, ama film nasıl olur bilemem. Özellikle mekanı çok katmış olması beni etkiledi. Ben okurken kendi filmimi çektim, pek beğendim. Kamera tutmuşluğumda bu kadardır.