UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Yağmur

12 Ara 2013
Mehmet Sürücü

Çatıdaki yağmur, kiremit aralarından, oluklardan akıp, kadınların erkeklerin uykularına sızdı. Yorgunlukların sızılarının gezindiği bedenler uyanmadan duydu yağdığını. Hepsi aynı şeyi düşündü; “Bugün zeytin toplamak yok. Kanavasa, sırık, tırmık, merdiven, ha kırıldı ha kırılacak dal korkusu, soğuktan sızlayan parmak uçları, seç seç bitmeyen yeşili, kızılı ayıklamak, kemikleri sızlatan yorgunluk yok.”

---

""
HAVA DURUMU:
“Parçalı ve çok bulutlu, batı kesimlerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların ve rüzgarın; Çanakkale ile Balıkesir’in batısında, güney yönlerden (10-30 km/s ) esmesi bekleniyor.”

1.Yağmur

22 Kasım,
Saat 04.36

Çatıdaki yağmur, kiremit aralarından, oluklardan akıp, kadınların erkeklerin uykularına sızdı. Yorgunlukların sızılarının gezindiği bedenler uyanmadan duydu yağdığını. Hepsi aynı şeyi düşündü; “Bugün zeytin toplamak yok. Kanavasa, sırık, tırmık, merdiven, ha kırıldı ha kırılacak dal korkusu, soğuktan sızlayan parmak uçları, seç seç bitmeyen yeşili, kızılı ayıklamak, kemikleri sızlatan yorgunluk yok.”

Damdaki yorgun eşeğin, dizi sızılı katırın, sırtı semer vuruğu beygirin uykularına da sızdı kiremit aralarından, oluklardan aşağılara akıp, süzülen yağmur. Kulakları titreşti, bedenlerinde bir ürpeti oldu, gezindi. (Yağmurun onlara bir şey düşündürüp düşündürmedikleri bilinmiyor. Yoksa onlar da çok yoruldu. Dereden geçerken, suyun ortasında durup, sırtındaki yükle derenin ortasında bekleyen, dinlenen eşeğe, köprünün üstünden bağırıp, “Hooo! Hooooo! Hooo be gavur hayvan.” diye bağıran sahibini hatırla)

Genç ana salıncağın ipini çekti usulca. Salıncağın tavandaki halkasından çıkan hafif inilti yağmur sesinde erdi. Uykuda konuştu kendisine kadın;

“Yarın tüm günüm bebeğime olacak. Onu kollarımdan, kucağımdan hiç indirmeyeceğim.”

Döndü, kocasının yorgun bedenine doladı kollarını. Yeni yeni oluşmaya başlayan bir alışkanlıkla bir eli adamının kasıklarında gezindi. Bu dokunuş da sızdı adamın uykusuna. Adam bunu da duydu.

O sabah sabah ezanını duymadı çoğusu. Bir revahet, bir uyku çöktü bedenlere. Sabah kahvaltısı aramadı kimse. Yorganı daha bir örtündüler. Dışarı çıkmış dirsekler, ayak bilekleri, dizler sıcak yorgan altına çekildi.

Uyudular. Uyudular.

Horozlar her günkü görev bilinciyle öttüler uzun uzun kuşluk vakti. Hevesle. Herkes kalksın da, işine gücüne baksın diye. Baktılar ki duyan, duyup da kalkan yok. Evlede ne bir tıkırtı, ne de perdelerin ardında bir parça ışık, Ne haliniz varsa görün, deyip, vurup kafayı yattılar. Horozların yattığını gören tavuklar, onlar da aynısını yaptı. Sırasıyla köpekler, kediler, tavan arasındaki birkaç fare, çatıdaki örümcek, perdedeki arı, yorganarasındaki pire. Hepsi kana kana, sanki yüzyıllardır işe, tarlaya gitmiş, bedeninde takati kalmamış, yorulmuşçasına derin bir uyumaya girişti.

O gün yağmur vardı.

Maşingalara güğümler kondu. Güğümlerden ısınan suların tıslamaları geldi. Sular kazanlara, kovalara kondu. Bedenlere döküldüler. Göz yakan sabunlarla, haftaların kirleri yuğuldu, ince borulardan künklere, künklerden akıp gitti kirler. Hafiflediler. Adım atarlarken sanki ayaklarının altlarında iki karış boşluk vardı.

Sabahın erkeninde damlayan seyyar satıcıları uyardı müzmin uykututmayanlar. “Aman ha! Bugün yağmur var. Sakın ola sesiniz çıkmaya. Merak etmeyin. Daha erken. Alacağı olan sizi bulur. Sabredin biraz. Bütün köy uyuyor. Uyandırmayın.” Dediler. Sakalı uzamış, uykulu balık satıcısı, hırdavatçı, plastikçi, basmacı bir kenara oturup, cigarasını yaktı. Bekledi.

Kahveci kahve açmadı o sabah. Müzmin uykusuzlar kızdılar kahveciye. Küfür bile ettiler. Bir iki kahvenin önündeki rıhtımda, iskelede gezinip, eve bir daha uyumayı denemeye gittiler.

Adam kalkıp keçiye oğlaklara yem yaprak, katıra saman vermesi gerektiğini düşündü uykusunda, kadın kalkıp çocuğunu emzirmesi, ocağa bir tencere, tencereye su koyması gerektiğini. Katır anırdı, oğlaklar meledi, çocuk ağladı. Duyan olmadı. Katırın anırması yan komşunun, bebeğin ağlaması alt kattaki kaynananın uykusuna sızdı. Gavurgelin’li, sağırkomşu’lu sözcükler dolandı uyku aralarına.

O gün yağmur vardı. Kalk(a)madılar.

(NOT: Metin, üç yağmurluk bir dönüşümün ilk parçasıdır. Her yıl zeytinler ekim-kasım-aralık aylarında toplanır. Köylülerin deyimiyle "kış mahsulü"dür. İşçiliği "meşakkatli"dir. Yağmur yağarken zeytin toplanmaz. toplamanın zeytine zarar verdiğine inanılır. Bunun yanında, yağışta toplanma iyice güçleştiğinden harcanan emek, toplanan ürünü karşılamaz. Toplama aralarında yağan yağmurlar, toplayıcılar için bir dinlenme, soluklanma fırsatı yaratır. Bu nedenle de yağmur buruk, eksik, karışık bir sevinçle, mutlulukla karşılanır.)

Kategori: