UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Vicdan Filmleri

07 May 2010
Cihan Başbuğ

Türkiye'den vicdan filmleri. Hakkında konuşmak hoş olacak. Kısa Filmler için...

Kategori:

Re: Vicdan Filmleri

Cihan Başbuğ dedi ki:
Türkiye'den vicdan filmleri. Hakkında konuşmak hoş olacak. Kısa Filmler için...

Konuşmayı sen başlatmak ister misin Cihan?


Re: Vicdan Filmleri

"Barış Elçisi" adlı filmde, Diyarbakır ilinde tanınan, kendini insanları, aşiretleri barıştırmaya adamış biri Sait Şanlı tanıtılıyor. Hemen altındaki yorumların birinde de değinildiği gibi "aydın" kavramını düşündüren bir film olmuş. Kendisi korkuyla, acılarla büyüse de yaşamın değerini anlayan biri olarak kendine barıştırma işini meslek edinmek, sanırım ondan mutlusu yoktur...


Re: Vicdan Filmleri

Aa, bu sitede filmlerin tamamı yüklüymüş. Şaşırdım.

Bu tip iletilerde, daha çok detay ve yorumlarla, insanları açtığımız başlığa katılmaya davet edici olursak daha iyi olacak sanki. Wink


Re: Vicdan Filmleri

Serhat Karaaslan’ın “Kan” adlı kısa filmi hakkında birkaç söz “etmek” istiyorum.
Makyaj kutusundan yansıyan kadının görüntüsü içerik olarak sıradan gibi geldi bana. Ama ötesinde olup bitenler bence çok etkileyiciydi.

Kameranın yavaş yavaş duvar boyunca kayarak, duvardaki asılı gaz lambasına gelişi, bir süre durakladıktan sonra hafif bir açıyla aşağıya yönelip, ilk kan çağrışımını aldığımız belinde kırmızı bir kuşak sarılı duvardaki gelinliği bulup, aşağıya, yerdeki halıdan ilerleyerek ağlayan kadının önünden, ardındaki erkeği de görüntüleyişi, bir gerdek odasında oluşumuzu bize ifade ediyordu. Daha ilk saniyelerdeki hiç dinmeyen kadının ağlaması, yüzündeki acı çeken ifade, önemli bir sorunun olduğunun bildirimiydi. Çalınan kapı, bir süre bitimi bildirimi, bunun uzantısında bir “üst yargının” “durum bildirim talebi”ydi. Katı ve soğuk. Gencin kapı sürgüsünü açtıktan sonra yapacağı şeyi biliyormuş gibi gidişiyle, biz “”üst yargının” talep eşiğinde kalakalıyoruz. Kamera sökülmüş kapı kolu seviyesinde bir bekleyişin içerisinde bırakır bizi. Genç elindeki kan bulaşmış bir çarşafı kapıyı açıp dışarı atar. Kapıyı ittirerek kapatır. Gencin elini izleyen kamera yerdeki hareketsiz yatan kadının üzerinden ilerleyerek kırmızı kuşaklı gelinliğe ulaşır. Bu kadar kısa bir zamana bu kadar çok anlatılan ve iletilen duygu sığdırabilmek büyük bir başarı bence.


Re: Vicdan Filmleri

Filmlerden bazılarını izledim. Ne yazık ki film malzemesi, bir kere kurgusu tamamlandıktan sonra yeniden düzenlemeye, eklemeler ve değişiklikler yapmaya fazla alan bırakmıyor. Filme yeni bir sahne eklemek, bir sahneyi yeniden çekmek gibi şeyler ancak çekimler sırasında önerilirse söz konusu olabiliyor. İzlediğim birkaç filmde dikkatimi çeken iki şey oldu:
1. Görüntüden bir ifade aracı olarak yararlanılamamış (Kan, bu konuda bir istisna oluşturuyor). Anlatılmak istenen ya bir dış sesle, ya da kadrajdakinin ağzından dökülen cümlelerle anlatılmaya çalışılmış. Bu da, doğal olarak filmleri zayıflatmış.
2. "Şurası yeniden çekilmeli", "şöyle bir sahne eklense daha iyi olacak" gibi düşündüğüm çok oldu. Sanki henüz çatısı kurulmuş ama henüz "bitti" denemeyecek bir öykü okurmuş gibi hissettim.

Kan (Serhat Karaaslan), izlediklerim arasında görüntüyle bir şeyler söyleyen tek filmdi. Bir tek kadının öldürüldüğü sahnede hiçbir ses duymamamız bana "yanlış" göründü. Başka sesleri duyarken kadının sesinin duyulmaması doğru bir tercih gibi görünmüyor, belki ağladığını da duymasaydık o zaman anlaşılır olacaktı ölmek istemezken attığı çığlığı duymamamız. Bir de tabii, böyle durumlarda damat kadını öldürmez, kadın, kendi ailesi tarafından "cezalandırılır". Anlatımı etkili kılmak için yapılan bu değişikliğin de içime sindiğini söyleyemem.


Re: Vicdan Filmleri

"Dicle" adlı filmle birlikte, intihar eden Dicle'nin "Çok acı var dayanamıyorum." notu, dünden beri bu notu ve bu notu yazdırabilen psikolojik baskıyı düşünüyorum.

"Körleşme" de , evinde kedi besleyen bir adamın komşu evlerden gelen dayak seslerine, bir kadının uğradığı işkenceye kayıtsız kalması işlenmiş. "Kedi besleyen insan", duyarlı biridir gibi bir inanış var kafamızda; film bununla uğraşmış. Tabiki, amacı hayvan besleyenlerin gerçeği vb değil ama şiddete kayıtsız kalması da düşündürücü. Aynı kişiyi filmin başında, farklı bir şiddet görüntüsü üzerinden tanıyoruz. Ben filmdeki mesajdan farklı olarak, şiddet bize ne öğretir bu soruyu soruyorum kendi kendime. Yani şiddete tanık olan ya da yaşayan birinin gözünden bakmaya çalışıyorum.

"Vicdanın İki Yüzü"ndeki diyologlar çok zorlama. Oyuncuların, seslendirme tarzı konuşmaları, konular, olay anındaki tartışmaları bana çok yapmacık geldi...