UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Süreyyya Evren - Evsel Dönüşüm

13 Ara 2013
Barış Acar

-Henüz Yayımlanmamış Bir Öykü Kitabı İçin İlk Çıkmalar-

Henüz sıfırlı yıllar tükenmemişti. AFSAD üyesi bir grupla birlikte Ankara’nın sıfır noktasına tırmanıyorduk. Başkent’in merkezi, coğrafi ölçümler için nirengi olarak alınan yer Hıdırlıktepe’deydi. Söz konusu merkez, yani ülkenin odağı, kentin turistik mekânlarından biri olan Kale’nin hemen karşısında, kalenin eteklerinde yer tutmuş Bentderesi Genelevi’ni tepeden gören, adı daha çok çete, uyuşturucu vb. ile anılan, ilerlerken sakinlerinin bile bir süre sonra daha ileri gitmeyin diye uyardıkları yerdi. Amacımız kentsel dönüşümle hallaç pamuğu gibi atılan insanların yoktan var ettikleri ve şimdi yeniden yok olmak üzere olan yaşantılarına dair kalıtlar toplamaktı. Birkaç seneye yayılan bu çalışmanın sonuçları yakında kapsamlı bir sergi ve katalogla somutlaşacak. O somutlaşmayı beklerken karşıma çıkan bir öykü beni kentsel dönüşümün başka bir yüzüne çekti. Fotoğrafçılar olsa olsa evlerin dışına, sokaklara, insan yüzlerinden okumayı umdukları bir hikâyeye çeviriyorlardı objektiflerini. Oysa bir de “evsel dönüşüm”, evin içinde olup biten, insanların yaşantısına kadar uzanan dönüşüm vardı. Bütün ülkede sürmekte olan yeniden inşa çalışması…

Süreyyya Evren’in henüz yayımlanmamış öykü kitabının çıkış öysüyle o evin içine girme imkânı buldum; çatısı üzerine çıkıp oturmayı marifet bildim.

Neredeyse ilk anlarından itibaren merakla takip ettiğim Süreyyya Evren’in öykü dünyası biraz şizofreniktir. Ama aklını delilikle bozmuş ergen felsefesinden beslenen genç kız şizofrenisinden değildir. Nereden neyin çıkacağını kesitiremezsiniz çoğu zaman. Keza öyküleri Rönesans’ın alegorik resimleri gibi hep başka bir yere doğru açılması tasarlanmış kapılardır. Öykü bir yöne doğru başlayıp sonra ortadan bir sapak verip bambaşka bir yere götürebilir sizi. Anlatımı klasiktir. Basbayağı, bildiğiniz anlatımcı gelenekten gelir. Yine de bilirsiniz, öyle ya da böyle her sapak sizi bir yüzleşmeye çıkaracaktır. Bu anlamıyla Süreyyya öyküleri akıllı öykülerdir. Gündelik yaşam içinde görülmüş ama sıklıkla görmezden gelinmek istenmiş her şeyi az önce harikulade bir an’a tanıklık etmiş bir çocuğun heyecanıyla sözcüğü sözcüğüne anlatmak ister. “Dur, şimdi mesela şöyle olsa…” diye söze heyecanla başlayıp farazi bir durum üzerinden olup biteni çözümlemeye uğraşır. Öykülerinin hem bu kadar bitmek tükenmez (ne yaparsa yapsın bir ayağı öyküdedir çünkü) hem de sürekli politik-oluşun bir tezahürü olmasını böyle görüyorum ben.

Evsel Dönüşüm’ün kahramanı Standart Önizleme amacıyla geldiklerini söyleyip eve dalan belediye görevlerinin ayaklarının altına terlik serecek kadar kibar, sıradan bir aile babasıdır. Oysa mantık ölçütlerine uymayan belediye görevlileri (aslında kimsenin bilmediği devlet mevzuatlarıyla bire bir uyum içindedirler) ansızın evi tarumar etmeye başlarlar. Bu anlamda “evsel dönüşüm”ün ilk kuralına ulaşmış oluruz. Kendi içlerinde tutarlı olmalarına karşın birbirinden tümüyle habersiz iki mantık tipi. Süreyyya’nın öykülerinde kişinin kontrol edemediği ve sürekli akıldışı kalacak olan bu “mantık kurgusu” her zaman ilk olarak devlette temsiliyetini bulur. İşte, devlet sonunda kapına gelmiştir. Orada, karşında dikilmektedir. Bugüne kadar gözünle göremediğin, elinle tutamadığın, var olup olmadığına bile emin olamadığın nesne şimdi iki insan-similasyonu gibi başka bir gezegenden gelmiş talimatları sana bildirmektedir. Şimdi ne yapacaksın?

Buradan bakacak olursanız bir Stanislaw Lem öyküsü okur gibi hissedebilirsiniz kendinizi.

Kafaesk bir biçimde başlamış olan öyküde sıradan adamın mantık dizgesi ise Kafka kahramanlarından kesin bir biçimde ayrılır. O, sürecin mantıksız olduğunu ortaya koyabileceğine inanmaktadır. Bu yüzden ona karşı direnmeye çabalar. Hemen komşulardan destek aramaya koyulur. Lakin komşuların bir kısmı çoktan bu üçüncü türe teslim olmuş ve kendi mantıklarını terk ederek yeni klanın üyesi olmuşlardır. Yalnızca içlerinden biri tepki verir. Bay B.’dir bu. Lakin Bay B. ile yapılan direniş de ancak kömürlüğe inerek avazları çıktığı kadar bağırmaktan/ slogan atmaktan öteye gitmez. Süreyyya alegoriyi burada bıraksaydı Bay B. kılığında epeyce yavan bir Marksizm eleştirisi gibi görünecekti. Ancak o eleştiriyi başka bir yere taşır. Güvenliği sağlamak için kapıda nöbet beklerken uyuyakalan Bay B.’yi sabahleyin görevliler aile dışı unsur olarak tanımlayıp çöpe atar, sonra da yakarlar. Kahramanımızın buna verdiği tepki ise “Bütün mahalleyi insan eti kokuttunuz?” olur.

“Hayata Dönüş” operasyonlarının, Sivas katliamlarının yaşandığı bir ülkede “insan eti”nin kokusunu bilmeyen var mıdır? Süreyyya cevap verir: Vardır!

Öykünün bundan sonrası eğlence dozu artarak sürer. Ancak anlatılanlar aslında sürgün, işkence ve katliamlardır. Yine de haz aldığımızı, yazmaya ve okumaya ve yaşamaya devam ettiğimizi söyler gibidir yazar.

Hıdırlıktepe yokuşunda durup bir an grubumuza bakmayı denemiştim. Bir tarafta yarısı kotun altında kalan kerpiç evin camından bizi gözleyen çocuk vardı. Öte yanda uçurumun kıyısına kurulmuş bir damın üzerine fırlayıp taklacı güvercinini yakalamaya çalışan kafası güzel delikanlı. Bizim gerçekliğimizin ise farkına varmaksızın ülkenin “sıfır noktası”nda Standart Gözlem için bulunduğumuzdan başka açıklaması olamazdı.

Süreyyya kendi katliamlarına bilet alıp popcorn’la gidenler için bir kez daha harika bir eğlence sunmaya hazırlanıyor. Ben damına tırmandım, kitap ne zaman bina olacak merakla bekliyorum.

---

Görsel: Kasimir Malevich, The Pilot's Planit House, 1924.

---

Öyküyü internet üzerinden okumak isteyenler için aktif link: Evsel Dönüşüm

Kaynak:
Evren, Süreyyya.
"Evsel Dönüşüm",
Varlık, 1266,
İstanbul: Varlık Yayınları,
Mart 2013, s. 42-44.

Kategori:

Re: Süreyyya Evren - Evsel Dönüşüm

İçerinin özgürlüğünün dışarıyı zorladığı, ya da dışarıyla temas ettiği yerdir "kapı". Yıkılması gerek. Zira giderek güçlenen "üst güç" dur demeli, beğenmedik demeli ya da kentsel bütünlüğe uygun değil demeli. Demeli ki elini kolunu sallaya sallaya yaşamayalım, hatırlayalım "güçlü öteki"yi.

Öykü, alt metindeki Aziz Nesin vari, olay merkezli kapı yıkma hikayesiyle başlıyor ama Bay B. ile örgütlenme, eylem için kömürlüğün seçilmesi ve kişisel rahatsızlıklardan (öyküdeki keskin ter kokusu) olayın tavsamasıyla, mizah dozunu arttırıyor.

Okumaya ve düşünmeye devam ediyorum...


Re: Süreyyya Evren - Evsel Dönüşüm

Öykü hakkında, anlatımındaki özgünlüğü nedeniyle bir şeyler söylemeden zorlanıyorum. Arada, "kara" tarafa yakın sularda. Bunu da "gırgıra" vurarak yapıyor. Bilinen, rastlanan anlamından öte bir "gırgır". Acıtan bir şeyleri taşıyor.

Şöyle notlar almışım okuduktan sonra;

_Hiç gülmedim süreyya evren’in öyküsünü okurken. (çok da umurundaydı)

_Güleyim, eğleneyim, gırgır olsun diye yazmış öyküyü. Ama ben, gülersem, eğlenirsem anladıklarımla, elimdeki bardak düşecekmiş, yere basarsam yer cam kırığı, gibi duyumsadım. Yerde, cam kırıklarının üzerinde küçük küçük kağıtlar; Gül!, Gül!, Boşver!, Bu böyle. Gül, dalganı geç.

_Kendimi çok zorladım. Kışkırttım, okuduklarıma gülmeye, okuduklarımla eğlenmeye. Bak, burada, sersem, aptal, bu dünyadan olmayan, ana çizilerine ayrılmış, “karikatür adam” bir Bay B var. Bir tür çağdaş İsa. (benzetme abartılı) Gelmişler. Tokat atacaklar. İçgüdüsel olarak biliyor. (belki de bilen yanı bir anlamıyla; kaypak, kibar olursa, iyi davranırsa, kazanan o olacak-belediye tanıdık, bizim ne de olsa, ramazanda, ramazan kolileri, seçimlerde kömür, eşantiyonlar- hem kötülükten ne çıkar ki?)

_Bay B kimdir? Bir “madur”, bir “pasif direnişçi”, bir “Gandhi’nin günceli mi? Değil. Hiçbirisi uymuyor.

Bu öyküyü daha iyi anlayabilmek için nasıl bakmalıyım öyküye?

EK_Yazarın adına takıldım; süreyyya evren; Sür, Ey ya evren!
Neler oluyor? Anlayanlar anlamayanlara anlatamaz mı?

NOT;
Alttaki linkte bir fotoğraf sergisi ilanı var. Öykümüzle bir şekilde ilintili olduğunu düşündüm. Belki izlemek isteyen olur.

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=554424177976089&set=a.410636912354817.95917.400030200082155&type=1&theater