UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Şükran Kurdakul - Makine ile

07 Mar 2012
Cihan Başbuğ

Beyaz Yakalılar, yazarın "kafa emekçileri"ni anlattığı 15 öyküden oluşuyor. 27 Mayıs hareketinin getirdiği özgürlükçü havanın, sendika özgürlüğü, kişisel haklar ile ilgili gelişmeye, evrimleşmeye calışan toplulukların hikayesi anlatılıyor. Kitabın tamamını okuyamadığım için kitapla ilgili kesin yargılarda bulunmayı tercih etmedim, eren'in değinilerini, kitapla ilgili değerlendirmelerini tekrar gözden geçirmekte yarar var.

Kitabın ilk bölümüyle birlikte yaptığı işten fazlasıyla sıkılan, çalıştığı insanlara biraz da tepeden bakan birinin sıkılgan ruh hali seziliyor. Buradan da işlerin sıradanlığına, hemen ardından da makine - insan arasındaki sebebini ya da sonuçlarını tam olarak da anlayamadığım bir kıyaslamaya geçiliyor. Yazarın cok da ete kemiğe büründüremediğini düşündüğüm karakterinin makineleşen, sıradanlaşan yaşamına tanık oluyoruz.

Çok inanamadığım, anlamlandıramadığım bir öykü oldu benim için, biraz araştırınca Asım Bezirci'nin de bu öykü için olmasa bile kitabın tamamı icin, şiirsel düşünüşle kurulmaya çalışılmış başarısız bir öykü yapısı değerlendirmesini okudum. Ayrıntıların işlenemediği, kişilerin somutlaşmadığı bu öykü için sizlerin ne düşündüğünü fazlasıyla merak ediyorum.

Re: Şükran Kurdakul - Makine ile

Şükran Kurdakul'un beyaz yakalısını tanımlarken şunu da söylemiştim: "İş hayatının ilk yıllarında hayalleri, idealleri olan fakat yıllar geçtikçe bunları gerçekleştirememenin ağırlığıyla kendine yabancılaşan biri." (bkz. Beyaz Yakalılar (Kitap)). "Makine ile"nin anlatıcısı hayalleriyle hayatı arasındaki açının acısını çekiyor. Kendisini hem önünde duran makine ile hem de tüccar Ahmet İzzet Mutlucan ile kıyaslayarak "doğruyu bulmaya" çalışıyor.

""
“İlk yıllar düşlerim vardı belki. Ama makinemin iç öğelerinde başlayan devinime benzer koşullanmalara düştükçe düş mü kalır insanda.”

Öykünün ilk bölümü okuru "beyaz yakalının makinesi"yle "mavi yakalının makinesi" arasındaki benzerlikleri ve farkları düşünmeye davet ediyor. İnsanın kendini makineye göre biçimlendirmesi, vücudunu ona göre konumlandırması, zamanla onun bir parçası gibi görünmeye ve davranmaya başlaması iki makinenin ortak özellikleri. Fakat beyaz yakalının makinesinin başka zorbalıkları da var. Meselâ insanı Balzac'la kendisi arasında bir seçim yapmaya zorluyor. Yalnızca iş yerinde değil, dışarıda da onun düşünce gücünü kontrol ediyor.

Kitabın geneli konusunda (Cihan'ın aktardığı kadarıyla) Asım Bezirci'ye katılmıyorum. Eksikleri olmakla birikte bu kitaptaki öykülerin kendi dönemi için beyaz yakalıların düşünüşünü iyi aktardığı kanısındayım.

Cihan "Makine ile" için "[a]yrıntıların işlenemediği, kişilerin somutlaşmadığı bu öykü..." demiş. Neden böyle düşündüğünü merak ediyorum. Zira anlatıcı (başkalarına tepeden bakan, onların farkında olmayışlarını acımazsızca yargılayan biri olmakla birlikte) benim gözümde hayli iyi canlanıyor. Belki Cihan bu konuda bir açıklamada bulunmak ister.


Re: Şükran Kurdakul - Makine ile

"Ayrıntıların işlenmemesi, kişilerin somutlanmaması" Bezirci'nin yorumuydu. Sanırım bir hata olarak bu ifadeyi bir önceki yerine son cümleye kaydırdım. Yani, benim hatam.

Uzun zamandır, şimdi dahi bilgisayarım arızalı olduğu için hep başkalarının bilgisayarlarını kullandım, gürültülü ortamlarda bulundum (okul gibi) ve bir türlü odaklanamadım. Bu odaklanamamanın verdiği bir cümleydi.


Re: Şükran Kurdakul - Makine ile

Öykü bizler için sıradanlaşmış bir konudan sözediyor. Makineleşme, yabancılaşma, modern insanın sancıları gibi temalar o kadar farklı yönleriyle ve yaklaşımlarla incelendi ki... Artık çok özgün, üslup ya da anlatım olarak yenilik yakalamış bir yapıt olmadıkça pek içimize dokunmuyor okuduklarımız. Makine ile, bence biraz bu kaçınılmaz "duyarsızlaşma"nın kurbanı oluyor şimdiki zamanda. Yazıldığı yıllarda okusak, daha etkileyici bulabilirdik belki de.

Ancak, Şükran Kurdakul'un genel olarak "zamansız" okuyucuyla mesafesini ayarlamada sıkıntılı bir yazar olduğunu düşünüyorum. Okuyucunun yorumuna bırakılmış bir belirsizlikten farklı, okuyucudan uzak, ondan bir şeyleri gereğinden fazla gizleyen bir tavır sezinliyorum. Örneğin bu öyküde ve Giderken'de yazarın zihnindekini tam teslim etmemesi, ya da okuycunun zihnine bütünlüklü bir resim çizmemesi sözkonusu. Tabii bu düşüncem hayli öznel, ama öznel olduğu kadar da net.

Yazarın öykülerinden yola çıkarak yapılmış bir psikanalitik eleştiri okumayı isterdim aslında. Bu yolla sezdiklerimi temellendirebileceğimi düşünüyorum.


Re: Şükran Kurdakul - Makine ile

Çağan dedi ki:
Okuyucunun yorumuna bırakılmış bir belirsizlikten farklı, okuyucudan uzak, ondan bir şeyleri gereğinden fazla gizleyen bir tavır sezinliyorum.

Yazarın bütün öykülerini okumuş biri olarak Çağan'ın bu tespitine katılmadan edemeyeceğim. Sanki gizemli bir yan kurabilmek adına okura göstere göstere bir şeyi söylemekten kaçınıyor yazar.