UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Slumdog Millionaire

01 Mar 2009
Barış Acar

Şöyle son bir iki sayfayı taradım. Sanırım kimse bu yılın Oscar delisi Slumdog Millionaire'i izlememiş ya da üzerine bir şey yazma gereği duymamış.

Açıkçası Danny Boyle benim merakla takip ettiğim yönetmenlerden biri. Önceki filmlerinden "Trainspotting", "Millions" ve "28 Gün/ Hafta Sonra"ları izlemiştim. Birbirinden çok alakasız görünen bu filmlerde beni özellikle etkileyen, Boyle'un görüntü yönetimi konusundaki başarıydı. Artık bunu berbaer çalıştığı görüntü yönetmenine mi bağlamak gerekir tam olarak bilemiyorum, ama yine de yönetmen olarak Boyle'un hanesine de artı puan ekleyeceği kesin.

Slumdog Millionaire, ilk 45 dakikasıyla nefes kesici bir film. Hindistan'da yapılan bizdeki "Kim Beşyüz Milyar İster" yarışmasının benzeri TV şovu sırasında bir kenar mahalle delikanlısının bütün soruları bilmesi ve bu süreç içinde çocukluğundan başlayarak geri dönüşlerle bu cevapları nasıl öğrendiğinin anlaşılması üzerine kurulu. Bu kurgu, çok sıkıcı olabilecek yarışmaya dayalı tempoyu inanılmaz görkemli hale getirmiş. Özellikle ilk sorunun cevabı hakkında malumat alırken, yarışmacımızın çocukluğunda sevdiği aktörü görmek için kendini bok çukurunun içine atması görülmeye değer bir sahneydi. Çocuk oyuncuların götürdükleri bu ilk 45 dakikayı çok yaratıcı, müthiş dinamik ve sarsıcı buldum.

Bu kısım bana şiddetle Fernando Meirelles'in inanılmaz güçlü filmi Tanrıkent'i anımsattı.

Ancak film bu noktadan sonra yarışmacı çocukla aşık olduğu kız arasındaki ilişkiye dönüverdi. Ard arda yığınla klişenin sıralandığı bu sahnelerden öyle nefret ettim ki, filmi siliverdim aklımdan. O kadar Oscar'ı aldıktan sonra anladım, yönetmenin neden buna gerek duyduğunu. Sad

Kategori:

Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

""
Şöyle son bir iki sayfayı taradım. Sanırım kimse bu yılın Oscar delisi Slumdog Millionaire'i izlememiş ya da üzerine bir şey yazma gereği duymamış.

E-mule ve ben iyi bir ripini merakla beklemekteyiz.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Barış dedi ki:
Slumdog Millionaire, ilk 45 dakikasıyla nefes kesici bir film.

Barış'a tamamen katılıyorum. Filmin ilk yarısı bana Tanrı Kent filmini hatırlatmıştı. Bir bölgede gerçekleşen ya da gerçekleşemeyen şeylerin algılanmasında çocukların bakış açısının çok öğretici, çarpıcı olduğunu düşünüyorum. İki filmi bu noktada birbirine çok yakın buluyorum.
Ancak Slumdog Millionaire filmi ikinci yarısında ilk yarısına göre farklı bir yol tutturuyor.

Filmdeki sunucuyu oynayan oyuncunun peformansını çok beğendim.


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

""
Barış Acar yazdı:
Şöyle son bir iki sayfayı taradım. Sanırım kimse bu yılın Oscar delisi Slumdog Millionaire'i izlememiş ya da üzerine bir şey yazma gereği duymamış.

Açıkçası Danny Boyle benim merakla takip ettiğim yönetmenlerden biri. Önceki filmlerinden "Trainspotting", "Millions" ve "28 Gün/ Hafta Sonra"ları izlemiştim. Birbirinden çok alakasız görünen bu filmlerde beni özellikle etkileyen, Boyle'un görüntü yönetimi konusundaki başarıydı. Artık bunu berbaer çalıştığı görüntü yönetmenine mi bağlamak gerekir tam olarak bilemiyorum, ama yine de yönetmen olarak Boyle'un hanesine de artı puan ekleyeceği kesin.

Ancak film bu noktadan sonra yarışmacı çocukla aşık olduğu kız arasındaki ilişkiye dönüverdi. Ard arda yığınla klişenin sıralandığı bu sahnelerden öyle nefret ettim ki, filmi siliverdim aklımdan. O kadar Oscar'ı aldıktan sonra anladım, yönetmenin neden buna gerek duyduğunu. Sad

Oscar ödülünü kazanan "Milyoner" yapımını izledim. Filmin bu ödülü almasını normal karşıladım. Film, sinemaya gidip birkaç saatini güzel vakit geçirmek isteyen biri için eğlenceli, tempolu dakikalar sunuyor. Kurgusu başta olmak üzere her bir şeyi fazlasıyla iyi hesaplanmış -hatta bu hesaplar filmin özünü oluşturuyor.- bir film. Öyle ki filmdeki taşlar yerine oturduğunda film olması gerekeni izlemenin rahatlığını yaşatıyor izleyiciye. Geçmişte izlediğiniz birçok filmin yeniden kurgulanmış, biraz çeşni katılmış hâli gibi. Anlık bir hayalin oluşup sönmesi türünden saman alevi gibi parlayıp geriye pek bir şey bırakmayarak bir anda sönüyor.

Boyle'un "Trainspotting, 28 Gün Sonra" gibi filmlerinin yanında elbette ki sönük kalıyor.