UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Şiire Dair

08 Nis 2009
abdullah şahin

""

İstanbul İçin

Nisan

İmkânsız şey
Şiir yazmak,
Âşıksan eğer;
Ve yazmamak,
Aylardan nisansa.

Arzular ve Hâtıralar

Arzular başka şey,
Hâtıralar başka.
Güneşi görmeyen şehirde,
Söyle, nasıl yaşanır?

Böcekler

Düşünme,
Arzu et sade!
Bak, böcekler de öyle yapıyor.

Dâvet

Bekliyorum
Öyle bir havada gel ki,
Vazgeçmek mümkün olmasın.

Orhan Veli Kanık

Bugün bir öğrencimle beraber bu şiiri inceledik. Şiirin ilk beşliğini çok beğendim. Şiir yazmanın zorluğunu ve âşık olunduğunda şiir yazmadan durulamayacağını ne güzel anlatmış.

Şiirde "Böcekler" başlığı altındaki dizeler, Kafka'nın "Dönüşüm" romanını anımsattı bana. Ama Kafka'nın eğretilemesi, Kapitalist sistemdeki bireyi yerme amaçlı iken; O. Veli "düşünmeyen, sorgulamayan" bireyi övüyor görünüyor.

Kategori:

Re: Şiire Dair

""
"1914'te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 2 yaşımda gurbete çıktım. Yedisinde mektebe başladım. 9 yaşımda okumaya, 10 yaşımda yazmaya merak saldım. 13'te Oktay Rifat'ı, 16'da Melih Cevdet'i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18'de rakıya başladım. 19'dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25'te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok âşık oldum, hiç evlenmedim. Şimdi askerim."

Orhan Veli'nin kendi tarzıyla yaşamını anlatışı...


Mendilimde Kan Sesleri

Dönüp dolaşıp Mendilimde Kan Sesleri'ni okuyorum. Şiiri alıntılayayım buraya:

""

Her yere yetişilir
Hiçbir şeye geç kalınmaz

Çocuğum beni bağışla
Ahmet Abi sen de bağışla.

Boynu bükük duruyorsam eğer
içimden böyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet Abim benim
insan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antepin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denizine benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşe başlarına
Öylesine benzer ki
Ve avlularına
(Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
Ve sözlerine
(Yani bir cep aynası alım-satımına belki)
Ve bir gün birinin bir adres sormasına benzer
Sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne
Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
Öyle bir cigara yakımına, birinin gazoz açmasına
Minibüslerine, gecekondularına
Hasretine, yalanına benzer
Anısı ıssızlıktır
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi.
Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
Dirseğin iskemleye dayalı
- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben -
Cigara paketinde yazılar resimler
Resimler: cezaevleri
Resimler: özlem
Resimler: eskidenleri
Ve bir kaşın yukarı kalkık
Sevmen acele
Dostluğun çabuk
Bakıyorum da şimdi
O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde.

Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi
Biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında
Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
Kadının ütülü patiskalardan bir teni
Upuzun boynu
Kirpikleri
Ve sana Ahmet Abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
Sofranı kurardı
Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
Çocuklar doğururdu
Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır
Diyeceğim şu ki
Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
Çocuklar, kadınlar, erkekler
Trenler tıklım tıklım
Trenler cepheye giden trenler gibi
İşçiler
Almanya yolcusu işçiler
Kadınlar
Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
Ellerinde bavullar, fileler
Kolonyalar, su şişeleri, paketler
Onlar ki, hepsi
Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlerde büyüyenler
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
O kadar çabuk
O kadar kısa
işte o kadar.

Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.

Edip Cansever, bu şiiriyle elimi bir suya koyar gibi kalbinden akana koyuyor. Cemal Süreya demiş ya,

""
Dağ görgüsü kazanır Ağrı'yı bir kez görse de kişi
Marmara'dan yirmi yılda çıkaramayacağı gerçeği
Okyanusu beş dakika seyretmekle kavrar

işte Mendilimde Kan Sesleri de, şiir görgüsü kazandırır insana. Hüzün görgüsü kazandırır. İncelik nedir; bir ülkeyi düşmanlaşmadan, öfkelenmeden, nefretle dolmadan sevmek ne demektir; geçmişe, ülkenin kaybettiği çocuklarına, kaybettiği umuduna yüreğin sızlaması nasıldır... hepsini insan bu şiiri bir kez okumakla kavrar. Türk Edebiyatında varılması güç bir yerde... Üzerinde konuşmaya en çok değen eser belki de...


Re: Şu Sıralar İzlediklerimiz, Okuduklarımız Üzerine

Çağan'ın değinileri çok anlamlı. Bu şiir, ömrünü anlamaya adamış bir insanın kendi iç hesaplaşmasıdır. Birey olmanın ve toplum olmanın gelgitleridir. Türk şiirinde "bir mendil niye kanar" sorusu kadar anlamlı başka bir soru var mıdır bilinmez?


Re: Şiire Dair

çağan dedi ki:
Dönüp dolaşıp Mendilimde Kan Sesleri'ni okuyorum. Şiiri alıntılayayım buraya:

Ben de severim bu şiiri, aslında bu şiiri kim sevmez ki. Sevgili Çağan, şiiri bize anımsattığın ve bizlerle paylaştığın teşekkür ederim.
""
incelik nedir; bir ülkeyi düşmanlaşmadan, öfkelenmeden, nefretle dolmadan sevmek ne demektir; geçmişe, ülkenin kaybettiği çocuklarına, kaybettiği umuduna yüreğin sızlaması nasıldır...
Ne güzel anlatmışsın, yaşadığın hüznü ne güzel dile getirmişsin.

Bu şiirin bana en çok hüzün veren bazen çaresizlikle boyun eğdiğim duygusu ise, göre göre bile bile yaşanan yabancılaşmadır. Belki de şairin çevresinde olup bitene biraz yakında ama daha çok da uzakta kalması Türkiye'nin "aydın sorunudur".

""
Biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
Nazilli kokardı
Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası

İstasyonlarda gurbete düşenler onlar değil sadece dolaşıyorlar. Oradalar ama onlardan biri değiller. Şiirin girişinde diyor zaten "insan yaşadığı yere benzer". Ve Ahmet ağbi, bir zamanlar kadeh tutuşu dirseği gökyüzüne dayalı olan ancak şimdi o kadehi küfür gibi taşıyan Ahmet ağbi.
Elbette şair iğneyi kendine de batırıyor. Bu toprakların üzerindeki hüznü "caz" ın yarattığı duyguyla adlandırıyor. Tanıdık ama hep dışarıda.

""
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün


Re: Şiire Dair

""
ÇOCUKLARIM

Sizi yoklama defterinden öğrenmedim
Haylaz çocuklarım
Sınıfın en devamsızını
Bir sinema dönüşü tanıdım
Koltuğunda satılmamış gazeteler
Dumanlı bir salonda
Kendime göre karşılarken akşamı
Nane şekeri uzattı en tembeliniz
Götürmek istedi küfesinde
Elimdeki ıspanak demetini
En dalgını sınıfın
Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
Palto ayakkabı yüzünden
Kiminiz limon satar Balıkpazarı'nda
Kiminiz Tahtakale'de çaycılık eder
Biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı
Tereyağındaki vitamini
Kalorisini taze yumurtanın
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta
Çevresini ölçtük dünyanın
Hesapladık yıldızların uzaklığını
Orta Asya'dan konuştuk
Laf kıtlığında
Birlikte neler düşünmedik
Burnumuzun dibindekini görmeden
Bulutlara mı karışmadık
Güz rüzgarlarında dokulmuş
Hasta yapraklara mı üzülmedik
Serçelere mi acımadık kış günlerinde
Kendimizi unutarak

RIFAT ILGAZ


Re: Şiire Dair

Bilinen en güzel öğretmenlerinden biridir, teşekkürler Abdullah.


Re: Şiire Dair

Öğrencilerimi karşımda sıralarda sus pus otururken halleriyle değil de gönüllerinde yaşattıkları dünyalarıyla algılamayı ve hatırlamayı bana öğretendir Rıfat Ilgaz... şiir için teşekkürler...


Re: Şiire Dair

Şiir için teşekkürler...


Re: Şiire Dair

Bu şiiri daha önce okumamıştım, ne geç bir okuma. Teşekkürler aktarım için. Öğretmen şiiri olarak "Dünyanın Çütün Çiçekleri" ni biliyorum. O da güzel bir şiir ama her 24 kasımda öğrencilerin azarlanarak sıraya sokulup ardından bu şiirin okunması şiiri de yıprattı gözümde galiba.


Re: Şiire Dair

Dayatma şiire düşman sanırım. Wink


Re: Şiire Dair

Madem bu şiir üzerine bu kadar duruldu ben de şiirin öyküsü üzerinde durayım:

Rıfat Ilgaz bu kitabı yüzünden 1944 yılında hapis yatacaktır. Çünkü "Sınıf"ın devletin dirlik düzenini bozacak başkaca çağrışımları vardır. Bkz.: Kaynak

Bir şiirinde de, o güzel deyişiyle, bu şiiri konu eder ve şöyle der:

""
OKUTMA ÜZERİNE

SINIF'ın ozanıyım mimli,
HABABAM SINIFI'nın yazarıyım ünlü.
Kim ne derse desin,
Çocuklar için yazdım hep.

Canım yansın diye
İşimden atarlar sık sık,
Acısını hep çocuklar çeker
Kendi öz çocuklarım,
Benden önce.

Şunu demek istiyorum!
İki iş tuttum ömür boyu köklü.
Çocukları okutmaktı ilk işim,
İkincisi,
Yazdığımı çocuklara okutmak.

Ne gençlerden, ne çocuklardan
Bir yakınmam yok
Arap'ın dediği doğru:
"Çocuk mazbut"
Memleketse görülüyor işte,
Güllük gülistanlık
Ne var ki güllerin dikeni çok!

Ocak Katırı Alagöz adlı şiir kitabından 1987
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

Kaynak

(Dileyenler Kendi Sesinden Şiirler kaydından bu şiiri Ilgaz'ın kendi sesinden de dinleyebilirler)


Re: Şiire Dair

Yıllar önce R.Ilgaz'la ilgili bir yazı yazmıştım, onu paylaşmak istiyorum yılbaşı tatilinden hemen sonra...Kaynak ve diğer eklemeler için teşekkürler Barış Acar.


Re: Şiire Dair

Ben de teşekkür ederim! Good


Re: Şiire Dair

Cihan Başbuğ dedi ki:
Dayatma şiire düşman sanırım. Wink

Şiir de dayatmaya sanırım. Smile
Buraya aktarılan şiirlerin hepsi özenle seçilmiş, teşekkürler arkadaşlar.


Re: Şiire Dair

Bir arkadaşla iddialaşmamız üzerine Arif Dino'nun, insanı kahırdan öldürecek kadar kederlendiren, çok sevdiğim şiirini buraya eklemek istedim :

""
Döner kebab dönmez olsun!

Arif Dino

Kaynak


Re: Şiire Dair

O arkadaş, Adıyaman'a döndüğünde yanıt hakkını kullanacaktır, teşekkürler...


Re: Şiire Dair

""
Yavaş Yavaş Geçtim Kalabalıkların Arasından

Yavaş yavaş geçtim kalabalıkların arasından
Bir deniz çarpması gibi çoğalta çoğalta geçen
Geçtiği yeri
Yavaş yavaş çıktım içimden. Dokundum
Yavaş yavaş acıya, kuvarsa, şiire
Yavaş yavaş tarttım suyu, anladım nedir ağırlık
Kokular
Coğrafya
Eğildim sonra gövdeyi tanıdım ve düzenini
Gördüm sessizliğin dümdüzlüğünü
Gördüm, yinelemedir hiçbir şey
Böyle yavaş yavaş geçtim insandan insana
İnsanlaştırdım yavaş yavaş dışımı
Böyle karıştım kalabalıklara
Kalabalıklaştım böylece

İlhan Berk

Kaynak: Yavaş Yavaş Geçtim Kalabalıkların Arasından


Re: Şiire Dair

Bu tarz bir şiir okumamıştım İlhan Berk'ten daha önce.
Burada sözcükler tamlamalar anlaşılır ama anlattıkları sözcüklerden fazla.
Yavaş, sessiz, deniz, dalga, ses, koku; duyular ön planda, dokunuşlar ve dokunanlar.
Sürekli tersten başlıyor satırlara şiir ilerledikçe, özne nesne oluyor, nesne özneleşiyor.

Yine kendisine ait öteki ikinci yeni şiirlerinden farklı. "Atımı istedim evin göğü gerindi" diyişi gibi değil örneğin.
Orda da imgeler var, burda da; ama farklı türden imgeler işte.


Re: Şiire Dair

""
ELLERİMDE BİR GÖZTAŞI

Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir damlanın böyle deniz olduğunu
Şaştım, mavi bir fal gibi açılınca önümde
Giritli bir ölümüm varmış, bir balıkçı fitil gibi
Patlayacakmış avucunda otuz çubuklu gençliğim
Üç günde mi desem, üç gökte, üç kulaçta mi
Ben ki, o camgöbeği çiçekler açan ağaç
Kırılmaz bardaklar gibi tuzla buz olacakmış
Ne zaman boğulsam böyle yosun kokuyordu ışık
Sabahçı kahvelerde bir çiroz ötüyordu
Ve dalgalarımı geçen o deniz şoförleri
Böyle uyur düşlere bindirmiş gemiler
Uyuklar gibi üstünde mermer masaların
Bir tahta parçasıydım, osmanlı bir kazadan kalmış
Yüzüyordum, islam kaptanın ahşap ayağında
Öbür tahtalara öbür insanlara doğru
Cumhurdu mürekkep balığı, simsiyah yüzüyordum
Ne bileyim, bir korkunun böyle destan olduğunu
Ağardım, nişanlayınca gece ve yavrulayan yalnızlık
Ya da ilk insanın doğdugu, öldüğü dağdi Moby Dick
Nefes aldıkça filbahriler köpürüyordu sulardan
çanlar çalıyor kulaklarımda, yunuslar yarışıyordu
Alyuvarlar, dolkuşları ve rüzgar midyeleri
Dedim, dünya gibi bulut yok dünya üstünde
Ellerimde bir göztaşı, gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim, bir türkünün böyle Veysel olduğunu

Can Yücel

Kaynak: Ellerimde Bir Göztaşı


Re: Şiire Dair

Abdullah keşke gönderdiği şiirlerle ilgili düşündüklerini, hissettiklerini de bizimle paylaşsa; "şiire dair" bir tartışmaya da önayak olsa... Smile


Re: Şiire Dair

Filbahriyi merak etmiştim, şöyle bir şey çıktı.

Dolkuşunu bulamadım, çirozu da hep merak ederdim, uskumru balığının yeni yumurtlamışına denirmiş. Shock

Uskumruyu şöyle bir hatırlayalım, yeni yavrulamaışını siz düşünün artık. Laughing out loud


Re: Şiire Dair

Teşekkürler Abdullah ve Çağdaş.
Abdullah bir de kaynak belirtse... Cheers


Re: Şiire Dair

""
Nefes aldıkça filbahriler köpürüyordu sulardan

Söz konusu çiçeğin fotoğrafını gördüğümde yukarıdaki satırın gücü iyice ortaya çıktı.
Teşekkürler Çağdaş.


Re: Şiire Dair

Şiirleri internetten bulup eklediğim için şairlerin kitaplarından kaynak gösteremeyeceğim. Yukarıya şiirleri bulduğum siteleri ekledim.

""
Abdullah keşke gönderdiği şiirlerle ilgili düşündüklerini, hissettiklerini de bizimle paylaşsa; "şiire dair" bir tartışmaya da önayak olsa... Smile

Haklısın Eren, bu iki şiiri eklerken bunu istemiştim. Özellikle ilk şiir birkaç gündür kafamın içinde dolanıp duruyor. Şairin özellikle "kalabalık" gibi çoğul anlam taşıyan sözcüğü şiirde çokluk ekiyle kullanmayı seçmesi dikkatimi çekti. Şu anki kanım, kalabalık çağrışımları bakımından pek de kişide olumlu, sıcak bir anlam aşılamaz. Burada çokluk ekiyle onun bu yönünü daha da pekiştirmiş olabilir mi? Her bir yazınsal ürünün eksenini bildiğiniz gibi kimi duygu veya düşünceler oluşturur. Şiirin farkı sanırım bunları daha da derinleştirmesinde, detaylandırmasında yatıyor. Bu şiirdeki "yalnızlık"ın niteliği kimi zaman yaşadığımız; ancak dile vurulmadığından ete kemiğe bürünmeyen türden bir yalnızlık. Şair bunu çok güzel ifade ediyor. "Yavaş yavaş" ikilemesinin sıklıkla kullanılması da bunu doğrular nitelikte. Çevremizdekilerle birlikte geçirilen zamanı, kurulan bozulan dostlukları, kimi zaman yakın kimi zaman da yabancı oluşu tek bir ikilemeyle anlatıveriyor. Bunlar şu birkaç gündür kafamda dolaşan, şiirle ilgili düzensiz kanılar.


Re: Şiire Dair

abdullah şahin dedi ki:
Şiirleri internetten bulup eklediğim için şairlerin kitaplarından kaynak gösteremeyeceğim. Yukarıya şiirleri bulduğum siteleri ekledim.

Kaynağın sorgulanabilirliği açısından bunu çok önemsiyorum. Bu durumda alıntıyı yapan kişi, şiirde yanlış yazılmış dizeler, hatalı adlandırma, yanlış yazar ismi kullanma gibi bir yığın sıkıntıdan da kendini kurtarmış oluyor diye düşünüyorum. Günümüzde bilginin yokluğundan çok ulaşılan bilginin kirliliği büyük sorun gibi geliyor bana.

Teşekkürler. Good


Re: Şiire Dair

nurten aksakal dedi ki:
""
Nefes aldıkça filbahriler köpürüyordu sulardan

Söz konusu çiçeğin fotoğrafını gördüğümde yukarıdaki satırın gücü iyice ortaya çıktı.
Teşekkürler Çağdaş.

Teşekkürler Utangaç Forumun yorulmak bilmez araştırmacılarına özendim, ne nedir, ben de biraz bakayım dedim. :geek:


Re: Şiire Dair

""
Ben Ruhi Bey Nasılım
(...)

VI
Nasıl olacaksınız Ruhi Bey
Bugün de erkencisiniz Ruhi Bey
Şarapla bira mı içiyorsunuz Ruhi Bey
Böyle sabah sabah Ruhi Bey
Akşam akşam Ruhi Bey
Akşam sabah Ruhi Bey
Cıgara alır mıydınız Ruhi Bey
Yakalım Ruhi Bey, yakalım
Böyle üşümüyor musunuz Ruhi Bey
Benim de ayakkabılarım su alıyor Ruhi Bey
Ne olur ne olmaz
Önümüz kış Ruhi Bey
Ee, daha nasılsınız Ruhi Bey
- İyiyim, iyiyim.

(Gelsem gelsem bir solgunluktan gelirim
Kızgın bir sardunyanın üstelik üvey çocuğu
Pembe pembe azarlanırım
O ölür ben azarlanırım
Kocaman bir konakta uzarım kısalırım
Ellerim tırnaklarım
Yeni kırpılmış bir koyun derisi gibi pespembe
Ve sıcak
Gözlerim, gözlerim benim
Denizi ilk defa gören bir çocuğun
Birdenbire yaşlanması neyse.)

Sizinle görüşelim Ruhi Bey
Vaktim yok, vaktim yok
Ruhi Bey, görüşelim
Vaktim yok görüşmeye kimseyle
Ruhi Bey!
Kendimle bile, kendimle bile.
(Olmaz ki, kimse kimseyi sevemez
Ama hiç kimse.)

Edip Cansever
Sonrası Kalır
YKY

Benim için varsa yoksa Edip Cansever, diyerek bir parça canlandırayım şu başlığı.

Belki de Cansever'in yapmayı istediği şeyi düşünmek gerekiyor ara sıra: şiirde dizenin hakimiyetini kırmayı. Bilmem, Edip Cansever, bunu ne kadar başarabildi?


Re: Şiire Dair

Şiirde aruz, hece, dize vb. biçimsel ölçütler için Erhan Altan'ın kitabı Ölçü Kaçerken'i tavsiye ederim.


Re: Şiire Dair

Daha detaylı bir değerlendirme için: “Biçim”in Tarihi


Re: Şiire Dair

Erhan Altan'ın kitabı uzun zamandan beri aklımdaydı. Zaman içinde hareketlerin, gündelik yaşamın hatta yürüyüş ve şiirin ilişkilendirilmesi (beden - şiir ilişkisi) çok ilginç. Okuduktan sonra üzerine konuşmak isterim.
Teşekkürler Barış Acar