UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sarmal

28 Haz 2010
zeyn

Çatılar unutmuştu gökyüzünü. Karanlık, pencerelerin üzerini örtüp, koridorların birbirinden habersiz odalarında yankılanan fısıltılarına uzanmıştı.
Beton yapılar içinde dikey uzanan demir damarlarda pasın kızıl kılcal tozları her bir zerresinden başını kaldırıp da bakan gözler gibi parıldadı. Dipten gelen o nemli soluğu sadece duvarların sarmaladığı küçük çakıl kırıntıları ve deniz kabuklarının kırılmış sedef parçacıkları taşıdı resmin asıldığı gömütlük çivisine. Odanın balkon kapısından esen rüzgarla titredi cam çerçevesi içinde.
Bulutlar geçti bu titreyişin içinden. Kırılsa cam, neredeyse zemini kaplayacaktı gölgeler.
Gece hızla griye akıyordu rüzgarla. Bulutlar savrulan kum tepecekleri gibi boz mavi bir karanlıkla yıkanıyordu.
Bir salıncağın kaçabileceği en üst noktadan düşer gibi hızla, beyaz bir damar gökyüzünün boynunu yararak patladı sonra. Aydınlığın anlık bir göz kırpması gibi yeri, göğü görüşü ardından devrilen çığlığı duyuldu bulutların. Neredeyse bir dağın söküldüğünü sanırdınız toprağından.
/Boşluğun zamanı yoktur.
Ve sokaklar yüzüstü sarıldığında göğüne, zamanı yoktur.
Zamansızlığında konuşan,
alabildiğine bir gürültüdür ki “sessizlik”; duyulamayan. /

Çatılar aydınlık ışıkla uyanır gibi, tüm pencerelerinden savurur gibi perdelerde; uzattı saçlarını dörtbir yana. Gökyüzünde yüzlerce anlam sanki bir yüzün üzerinde saniyeler içinde asırlarca yaşanmış hayatlardan, yaşanmışlıklarınca ifadelere bürünüp, kocaman bir ağız gibi gerilip titreyerek , koyu lacivert gölgelerle karartılmış bahçeye baktı.
Sallandı çiviye asılı resim.
Kadın balkondaydı.
/duygulara isim veren nedir ki? Rengi mi, kokusu mu ya da çizgileri mi yönlerinde bizi sarmalayan? Bedensizliğin kaderi mi yoksa duygunun tanımlanamaz oluşu? Bu yokluğu kanıtlar mı peki ya?
Şiddetin şefkatle sarmalanıp, öfkeden neşeyi kahkahalar içinde yudumlaması mıydı yoksa duyumsanan?/

Ardı sıra beliren üç damar daha yarıldı gökyüzünde. Karanlığı tutan kolların yangısı olmalıydı direngen şimşekler ki, “su” yu tutmak gökyüzünün dahi haddi olmadı. Adeta avuçlarından aktı damlacıklar bulutların. Toprak sükuneti içinde, göğün yüzünde beliren tüm halleri kucakladı.
İzledi kadın balkonda karanlık gölgelerin bir uzantısı olarak sokakların sessizliği içindeyken olan biteni.

Geniş caddeye bakan bahçenin etrafında yükselen balkonlardan birinde devinimsiz oturmakta olan kadın rüzgarın serinliğinden hoşnut gülümsedi. Bulutların karmaşası ne kadarda güzel diye, geçirdi içinden. Balkon pervazına dayalı kollarına düşen damlacıklar gitgide daha fazla ıslatırken tenini, su parmaklarının ucuna değin indi ve damlayarak döküldüler.
Toprak kokuyor, dedi.
Sevdi kokuyu.
/Karanlık büyütür bakışı. Büyüdü bahçe sanki, hızla düşen damlacıklar küçük göletleri içinde ağaçları yıkayarak parıldattı gövdelerini ağaç kabuklarının./
Toprak kokuyor…
Duvarların içinde sızlayan demir damarlarının nemi anımsayışı gibi ayak parmaklarını bastırarak balkonun taş zemininde, doğruldu yerinden.
Toprağa basmalı…
Her adım bir sonrakinin çağısıdır.
Her düşünce yeni bir duygunun yaşantısı.
Bir yağmur taneciğinin gökyüzünden yere düşerken ki arzusu denli, onu bahçeye çağıran koku ve karanlık, toprağın kucağında anısı olunmayan bir zaman kesidinde, sessizliğin o büyük cümlesi ile bir damlayı içişi denli sükutla indi merdivenlerini beton yapının.
Merdivenlerin dibinde kırmızı terliklerini çıkarıp kenarına bıraktı ilk basamağın.
Yürüdü bahçeye yalınayak.
Toprağın içine dolan adımları bir kadife kadar yumuşak, sarıldı ayak parmaklarına. Derin derin nefes aldı içer gibi kokuyu. Birkaç adım daha ilerledi.Her adımında toprak daha bir sarıldı bacaklarına, neredeyse dizlerine değin yükseldi yumuşak dokunuş. Sonra bahçenin tam ortasına geldiğinde başını gökyüzüne kaldırıp, yüzünü göğe döndü .
Büyük bir karmaşanın tam da altında defalarca aydınlanıp içine burkulan göğün hiddetinden kaçan tüm damlacıklara sarılır gibi. Sarıldı kadına toprak.
Sevdi bu anı kadın.
Sevdi bu sevgiyi toprak.
Sarıldılar.
Derin bir sessizlik oldu.

Gün ışıdığında apartmanın önünde toplanan kalabalığa bir anlam veremedi belediye işçileri. Yılgın omuzlarını eğip kaldırım kenarlarını süpürmeye devam ettiler.
Esmer zayıfça olan temizlik işçisi kırmızı terlikleri alıp çöp arabasına attığında, kapı önündeki kalabalığın önünde elindeki deftere not alan polis memuruna dehşetle gördüklerini anlatan orta yaşlı kapı görevlisinin şu sözlerini duydu son olarak.
“ Nasıl oldu anlayamadık memur bey, gece fırtına çıkmıştı zaten, çok geç bir saatti, uyumuştuk. Biz uyuyorduk. Duymadık biz, bir şey duymadık. Yani nasıl olmuş, nasıl öyle…Niye, bilemiyorum. Bir de saçları… Otlar gibi… Saçları toprağın dışında bırakılacak şekilde gömülmüş! Ayakta yani! Nasıl gömebilmişler öyle? Anlamadık bunu. Evet, evet ben gördüm sabah. Gazeteleri almaya çıkmıştım. Saçlarını gördüm bahçede, rüzgarda o uzun saçlar uçuşuyordu çiçeklerin arasında.Bu da ne, diye oraya gittim,toprağı eşeledim, yüzünü gördüm!Gülümsüyordu...
Çok korktum memur bey! Sonra polisi aradık işte. Nasıl oldu anlayamadık, duymadık biz, hiçbir şey, bir şey duymadık…”

Zeynep-haziran2010

Kategori:

Re: Sarmal

Bir ressamın olası hassasiyetleri cümleleştirdiğin öykünün her aşamasında kendini belli ediyor Sevgili Zeyn. Ki benim asıl üzerinde durmak istediğim nokta mevcut tasvirler ile öyküdeki kadının içdünyasının örtüşmesi... Öykünü bir kez daha okuduğumda bu nokta hemen gözüme ilişti. Verilen pek çok detay öyküdeki kadının iç dünyasının birer yansıması haline dönüşüyor. Ve bu da öykünü daha ilgili çekici kılıyor. Şiire yakışan kalemin öykünün de ziyadesiyle hakkını veriyor.

Ve sanırım geldim Smile

Yunus B.


Re: Sarmal

Öyküyü bir kez daha, hatta sonra bir kez daha okumalı. Öyle bir öykü çünkü. Biraz Lautréamont'nun Maldoror'un Şarkıları'ndaki üslubunu anımsattı bana.

Bazı detaylar daha çok işlenmeli, bu kadar kısa bir anlatı değilmiş gibi hissettim ilk okuyuşta. Kimlikler belirsizlikten daha çok kurtarılmalı. Kimi eğretilemeler daha belirginleşmeli ve yer yer baskınlığını hissettiren melodramatik anlatım tonu tekrar düşünülmeli.

""
Bir salıncağın kaçabileceği en üst noktadan düşer gibi hızla, beyaz bir damar gökyüzünün boynunu yararak patladı sonra.

""
Her düşünce yeni bir duygunun yaşantısı.

Bunlar müthiş tanımlar. Daha nicesi var öykünün içinde; ama sözünü ettiğim eksiklerin arasında görünürlüklerini yitirmişler bir parça.

Tekrar okumalı.
Düşünmeli.

Ellerine sağlık Zeynep.


Re: Sarmal

metamorphosis dedi ki:
Bir ressamın olası hassasiyetleri cümleleştirdiğin öykünün her aşamasında kendini belli ediyor Sevgili Zeyn. Ki benim asıl üzerinde durmak istediğim nokta mevcut tasvirler ile öyküdeki kadının içdünyasının örtüşmesi... Öykünü bir kez daha okuduğumda bu nokta hemen gözüme ilişti. Verilen pek çok detay öyküdeki kadının iç dünyasının birer yansıması haline dönüşüyor. Ve bu da öykünü daha ilgili çekici kılıyor. Şiire yakışan kalemin öykünün de ziyadesiyle hakkını veriyor.

Ve sanırım geldim Smile

Yunus B.

Teşekkür ederim sevgili Yunus, şiir gerçektende benim için ayrı bir dünya. Ama bazen gözümün önünde beliren görüntüleri ancak "Öykü" formunda dile getirebilirim diye düşünüyorum. Bu anlamda değerlendirmelerin için çok teşekkür ederim. Belki yazdıkça daha da bir evrimleşir.

Katkın için çok sağol.
Smile


Re: Sarmal

Barış Acar dedi ki:
Öyküyü bir kez daha, hatta sonra bir kez daha okumalı. Öyle bir öykü çünkü. Biraz Lautréamont'nun Maldoror'un Şarkıları'ndaki üslubunu anımsattı bana.

Bazı detaylar daha çok işlenmeli, bu kadar kısa bir anlatı değilmiş gibi hissettim ilk okuyuşta. Kimlikler belirsizlikten daha çok kurtarılmalı. Kimi eğretilemeler daha belirginleşmeli ve yer yer baskınlığını hissettiren melodramatik anlatım tonu tekrar düşünülmeli.

""
Bir salıncağın kaçabileceği en üst noktadan düşer gibi hızla, beyaz bir damar gökyüzünün boynunu yararak patladı sonra.

""
Her düşünce yeni bir duygunun yaşantısı.

Bunlar müthiş tanımlar. Daha nicesi var öykünün içinde; ama sözünü ettiğim eksiklerin arasında görünürlüklerini yitirmişler bir parça.

Tekrar okumalı.
Düşünmeli.

Ellerine sağlık Zeynep.

Barış Bey,

Okuyup değerlendirdiğiniz için teşekkür ederim gerçekten.
Cümlelere dair dile getirdiğiniz çok güzel sözler var. Ve dikkatimi çeken "detaylar", "kimlikler","eğretilemeler" ve "metnin daha uzun yazılabilirliği" konularında değindiğiniz noktalar üzerinde düşündüm epeyce.
Aslında "Öykü" benim için çok yeni bir alan. Fakat şiirin olanakları dışında "düşünceler/duygular" için yeni bir bahçe de aynı zamanda.Fakat sanırım biraz naif bir tavırla yazı yazıyorum. Biraz daha belki düşünerek adımlar atmalı, yazım.

Katkınız ve değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.Düşündürücü oldu benim için.


Re: Sarmal

Henüz yolun başında biri olduğumdan bu güzel, şiirsel anlatımınıza eleştirel bir katkıda bulunabilecek konumda değilim. Ancak sıradan bir okuyucu olarak öykünüz beni çok etkiledi. Elinize, yüreğinize sağlık.


Re: Sarmal

nuridem dedi ki:
Henüz yolun başında biri olduğumdan bu güzel, şiirsel anlatımınıza eleştirel bir katkıda bulunabilecek konumda değilim. Ancak sıradan bir okuyucu olarak öykünüz beni çok etkiledi. Elinize, yüreğinize sağlık.

Nuri Bey, okuduğunuz için teşekkür ederim.
Bu arada alçakgönüllü tavrınız içinde ancak, ben de sizin öykülerinizi okudum:)

Hiç de öyle sıradan bir okuyucu değil o öykülerin yazarı kanımca. Nezaketiniz için çok sağolun.

Çalışmalarınızda güzellikler dilerim.