UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

05 May 2009
Barış Acar

Haldun Taner,
"Sancho'nun Sabah Yürüyüşü"
Onikiye Bir Var,
Ankara, Bilgi Yayınevi, 1983,
s. 103-117.

İndirmek için tıklayınız:
Öykü forumdan kaldırılmıştır (Bkz: Forum İşleyişi).

Kategori:

Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Diyebilirim ki Haldun Taner öyküleri içerisinde beni en çok güldüren öyküdür "Sancho'nun Sabah Yürüyüşü". Öyküde köpekler sahiplerinin dünyasını anlatabilmek için birer simge olarak seçilmiş. İsterseniz önce öyküde adı geçen kimliklerle yüzleri örtüştürelim;

Son modaya göre tıraş edilmiş Alma Büyükelçiliği'nin kanişi:

Bu köpek feldmareşal von Mackensen'e benzetilmiş.

Birinci Dünya Savaşının gözde mareşallerinden Mackensen'e -özellikle ihtişamlı bıyıkları üzerinden- yapılan bu benzetme, Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı sonrasında içine düştüğü sosyopolitik duruma karşı görüntüde kalan boş bir böbürlenme olarak yakıştırılmış. Tabii, elçilik arabasının lastiğini pompalayan ve "şişire şişire lastiğin moralini yerine getiren" şoförle bahçıvan da dönem politikacılarının Almanya yanlısı trajikomik tutumuna bir hiciv olarak düşünülebilir.

Meclisin önünde karşılaşılan, sahibinin bağıra bağıra sinir hastası ettiği pekinuva Hedi:

Vaktinin çoğunu Avrupa'da geçiren, bu yüzden iki farklı toplum arasında kalmış isterik aydın tipi bu pekinuva aracılığıyla simgelenmiş olabilir; ki kendi sorunlarını köpeğine bağırarak çözen bu yüzden onu hasta eden köpeğin sahibi bu kanımı güçlendiriyor.

Elektiriğe kapılan Pakistan Tazısı:

(Ben ancak Afgan tazısı bulabildim, ama herhalde Pakistan tazısıyla bir akrabalıkları vardır.)

Belçika Büyükelçiliği'nin alımlı greyhoundları, İsabella ve Mirella:

Müsteşar Bey'in buldoğu Semiramis:

Rüküş olarak tanımlanan bu köpeğin duruşuyla müşteşar bey arasında bir yığın benzerlik gözümün önüne getirebiliyorum.

Kızılay'da karşılaşılan chow chow Kastor:

Protokol kurallarını sonradan öğrenmiş, bir yanı taşralı bu köpek burjuvaziyi simgeliyor olsa gerek.

Selmin Hanım'ın danuvası Diyojen:

Öykünün en ilginç kimliklerinden biri bu Diyojen kanımca. Onun çelebi bir edayla ortalıkta dolaşması bilgeliğinden mi, yoksa tanık oldukları karşısında "kaşarlaşmış" olduğundan mı merak ediyor Sancho da. Ancak Soncho'nun bunu soracak olsa açık bir cevap alamayacağını bildiğini söylemesi, onu kasaba politikacısı kurnazlığında bir "bütün zamanların adamı"na çeviriyor.

Öyküde cinsi açıkça söylenmeyen Sancho'nun ise bir kaniş olduğunu düşünüyorum. Gerek yürüme biçimi gerek ilk karşılaştığı Alman Büyükelçiliği'ndeki kanişe olan ilgisi bana bunu düşündürdü. Öte yandan onun kimliğine ilişkin pek çok ipucu var öyküde. Karşılaştığı her şeyde eleştirecek bir yön bulması, sahibinin sosyal statüsü, hesapçı kişiliği, öte yandan av ve polis köpeklerinden hoşlanmadığını söylemesi, onu yükselmekte olan tipik bir küçük burjuvaya dönüştürüyor. Elbette Sancho ismi de aristokrat Don Kişot'un yaveri burjuva alışkanlıkların temsilcisi Sancho Panza'ya bir değini.

Öykü Ankara'da Atatürk Bulvarı'ndan aşağıya doğru Bakanlıklar'dan Sıhhiye'ye dek bir yürüyüşü konu ediniyor. Bazı yer adlarını günümüzdekilerle çakıştıramadım. Örneğin Sıhhiye'de bir Göreme Sokak bulamadım. Aksine Çankaya'da Kuğulu Park'ın hemen üzerinde bir Göreme Sokak var şimdilerde. Özellikle aradığım "Barıkan Otel"e ilişkin de çok fazla bilgi bulamadım. Hakkında hâlâ çalışıyor olduğu dışında bir şey bilmiyorum. Yalnızca Park Bravo'nun kurucusu Kamil Özçoban'ın anılarında bu otelle ilgili kayıtlar var. Belki daha detaylı bakmak lazım.

Son olarak öyküde geçen "küsayiş" sözcüğü, "açıklık, ferahlık" anlamında imiş.

kanis.jpg afghan-hound.jpg Buldog.jpg chow_chow.jpg danua.jpg greyhound.jpg Mackensen.jpg pekinuva.jpg

Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Gözümde bir rahatsızlık var. Bu nedenle öyküleri okumaya başlamadım. Daha doğrusu, Sancho'nun Sabah Yürüyüşü öyküsüne yeni başlamıştım. Barış'ın yolladığı köpek fotoğraflarını gördüm az önce. Bu fotoğraflar öyküyü daha da keyifli kılacak sanırım.
Barış'a teşekkürler. Öykü hakkındaki düşüncelerimi pazar günü yazacağım.


Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Göreme Sokak konusunda Nurten'den (Ak) bir eleştiri geldi. Cümleyi yanlış anlamışım. Sancho'nun yürüyüşü Göreme Sok.'tan başlayıp Sıhhiye'de sonlanıyormuş. Buradan hareketle Sancho'nun evinin Göreme Sok.'ta, yani Kuğulu Park'ın hemen üzerinde Protokol Yokuşu'nun başlangıcında olduğunu söyleyebiliriz sanırım.


Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Barış'ın eklediği köpek fotoğrafları öyküdeki kahramanlarımızın ne kadar detaylı bir gözlemle kişileştirildiklerinin kanıtı gibi olmuş.

Barış'a fotoğraflar için teşekkür ederim.


Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Barış’ın

""
köpekler sahiplerinin dünyasını anlatabilmek için birer simge olarak seçilmiş

yorumuna ek olarak ben de, sahiplerine ait davranışların öyküde köpekler aracılığıyla dile getirildiğini düşündüm.
Hatta köpeklerden başka, örneğin, pohpohlanmaktan hoşlanan insanları anlatmak için Taner, ne güzel kullanmış söz sanatını.
""
Şişire şişire lastiğin moralini yerine getirdiler.

""
Hava yağmurlu olmadığı halde ayaklarına gri şasonlar geçirmişti. Sen kendinle alay et rüküş.

Bize dönemin Türkiye’sinin ekonomik durumuyla, devletin kimi teşkilatlarıyla ilgili de bilgi veriyor öykü.

""
Maliye Vekilinin resmi vardı. Adam yüzünü sanki Amerikan yardımının yetersizliğinden değil de Sancho’nun yüzüne basıp canını acıttığından ötürü ekşitmişti.

""
Bu işte bir iş var diye şüpheli şüpheli bakındılar. Son günlerde her şeyden daha kolay işkillenir olmuşlardı.

""
Anafartalar caddesindeki ahçı dükkanlarının dilenci köpeklerine kadar her köpeğin bir sevilecek yanını bulurdu. Ancak ve ancak illet olduğu iki cins köpek vardı. Av köpekleri bir, polis köpekleri iki. Kurbanlarını efendilerinin ayağına atıp susta duran; insan bekleyen bu çanak yalayıcı, bu jurnalcı, bu siftinik yaratıklar onca köpeklik tarihinin yüzkarası idiler.

""
Ne var ki arka ayakları üzerinde ayağa kalktığından beri içgüdüsün kaybedip akla özenen insan, bunu bile fark etmez olmuş işte. Akla tam varamamış, sezinin köprülerini de yıkmış. Lök gibi ortada kalmış.


Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Güleceğimi düşündüğümden-öykünün adından olacak daha doğrusu Sancho adından- ilk bu öyküyü okudum, tahmin ettiğim gibi yüzümde sonuna kadar bir gülümseme vardı. Öykünün daha başlangıçta bizi bir dedikodu havasına sokarak merakımızı canlı tutması, üstelik bunu bir köpeğin yapması çok eğlendirici idi. Söylenenleri bir köpekten duyuyor olmak, okuyucuya yepyeni şeyler duyacağı duygusu veriyor. Sancho adı teadüfen mi seçilmiş diye soracaktım ki, Barış, bu konuya detaylı biçimde değinmiş. Köpekleri fotoğrafları ile de görünce sahiplere dair tablo iyice oturdu kafamda. Sahiplerinden yola çıkılarak yazılsaydı bu kadar çarpıcı olmazdı konu. Bütün sahipler köpeğinden yola çıkılarak anlatılmış birazcık. Hülya'nın babası, neden "Hülya'nın babası" olarak tanıtılmış bunu çok anlayamadım. Öyküde, anlamakta zorlandığım diğer durum, "tiki tiki praf" sesinin nereden, nasıl çıktığıdır.
" Gökte siyah bulutlar kümeleniyordu. Çankaya tarafı gece gibi kararmıştı." Köpeklerin söylediklerine bakılırsa kararmaması mümkün değil.
Köpeklerin sadakatı üzerine söylenenler düşünmeye değer.


Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

""
Hülya'nın babası, neden "Hülya'nın babası" olarak tanıtılmış bunu çok anlayamadım.

Bence Sancho Hülya'nın köpeği. Ancak Hülya Londra'ya giderken köpeğini götürememiş ya da götürmemiş ve Sancho'nun sık sık Hülya'nın adını andığına bakılırsa onu özlüyor olmalı.


Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Nurten Öztürk dedi ki:
Öyküde, anlamakta zorlandığım diğer durum, "tiki tiki praf" sesinin nereden, nasıl çıktığıdır.

"Tiki tiki" Sancho'nun ayak sesleri, "praf" ise sahibinin yürüyüşünden, paltosundan vb. gelen bir ses. Daha sonradan eklenen "tak" ise zaten şemsiyenin yere vururken çıkardığı ses. Laughing out loud

Nurten Öztürk dedi ki:
Hülya'nın babası, neden "Hülya'nın babası" olarak tanıtılmış bunu çok anlayamadım.

Nurten Aksakal'ın üzerinde durduğu noktanın dışında "Hülya'nın babası" tanımlaması öykünün sonunda işmar edilen karı-koca ilişkisindeki gevşekliği imliyor gibi geldi bana. Sanki salt bir "hülya" imiş Sancho'nun sahibinin aşkı ve ona kavuşmasına karşın yine de bir hülya olarak kalmış. En azından ben öyle yorumladım.


Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Nurten ve Barış'ın yanıtlarını okuyunca, nasıl düşünememişim, dedim. İnsan tatile çıkınca, sanırım, düşünemiyor; belki bu yüzden olacak gene aklıma bir soru takıldı: Sancho, onlardan biri olmakla beraber olaylara dışardan da bakabiliyor, anlattıkları yalnızca gözlem değil, yorum da yapıyor gözlemlerini anlatırken. Bunu nasıl başarıyor?


Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Sanki Sancho'yu biraz tanrısal bir anlatıcı gibi kullanıyor Haldun Taner. Aslında her öyküsünde anlatıcıyı böylesine dolaştırdığını ve böylece tanrı anlatıcının ahkâmlarını etrafa dağıtarak çokbilmişliğin üstesinden geldiğini düşünüyorum. Laughing out loud


Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Yani başaran Sancho değil, Haldun Taner mi?
Barış, benim de dikkatimi çeken hoş bir ayrıntıya değinmişsin. daha ilk sayfada yapıyor bunu yazar, Tanrı anlatıcı başlıyor, Sancho aynı biçimde devam ediyor, anlatıcı değişikliği o kadar sessz ki, kim anlatıyorduyu farketmek için dikkat etmek gerekiyor. Hal böyle olunca, yani Sancho, lafı bir yerde tanrı anlatıcının ağzından alınca söyledikleri daha objektif bir nitelik kazanıyor, üstelik yalnızca gördüklerini anlatmıyor yorum da yapıyor. Barış'ın, diğer köpekler, sahipleri ve Sancho ile ilgili yorumlarından da - ki çok yerinde yorumlardı bana göre- yola çıkarak, sorumu yeniden şöyle soruyorum:Sancho'yu diğer köpeklerden farklı yapan nedir, aynı ortamda? Smile


Re: Sancho'nun Sabah Yürüyüşü

Barış Acar:

""
Karşılaştığı her şeyde eleştirecek bir yön bulması, sahibinin sosyal statüsü, hesapçı kişiliği, öte yandan av ve polis köpeklerinden hoşlanmadığını söylemesi, onu yükselmekte olan tipik bir küçük burjuvaya dönüştürüyor.
Good
Sorumun yanıtını Barış'ın dikkatimden kaçan yorumunda buldum.