UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sait Faik Abasıyanık - Plaj İnsanları

23 Eki 2011
Cihan Başbuğ

Sait Faik ABASIYANIK,
"Plaj İnsanları",
Sarnıç,
s. 11-16,
YKY, 2004

Re: Sait Faik Abasıyanık - Plaj İnsanları

""
Kim bilir ben ona kızdığım için bana yalnız fiyakası için içtiği pipo ile ağzının züppe çarpılışı, bizi, cakasızları, sandalcıları, bakkal çırağını, dans bilmeyenleri, briç oynamayanları, kadınlara Fransızca laff atmayanları kendisinden milyon defa aşağı görüyor gibi geliyor. Belki de haksızım. Ben ona sinirlendiğim için öyle sanıyorum. Yoksa cigaraya alışan çocuğun saf, temiz, fena niyetsiz haliyle piposunu içiyor belki. Belki de suratındaki ekşilik numara değildir de, cıgaraya alışan çocuğun tükürmesi gibi bir gudde faaliyetidir. İddia etmem, belki...

Sait Faik'in öykülerinin, "cakasızlar" için yazılmış, "cakasızlar"ı anlatan öyküler olduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz. "Fiyakalılar"ın dilinden anlamadığından ya da kendini onlardan aşağı gördüğünden değil, onların horgörüsünü paylaşmadığından. Yine de çok tarafgir bir dil değil Sait Faik'in dili. Bakmayın "...ben bitaraf adam olamıyorum. Ne yapayım?" demesine. Onun "fiyakalılar"ı anlatışında bile cilanın altındaki cakasız insanı bulma çabası kendini hissettiriyor. Onlardan yana olmadığı belli, ama biriyle karşılaşınca kolayca kestirip atmıyor, atamıyor. Adeta onda sevebileceği, iletişim kuracabileceği bir şey arıyor durmadan.
""
Bütün mesele bir sınıf yaratıp kızı, kısrağı, dansı, oyunu, yüzmesi, eğlencesiyle bir memleketin yerli ahalisinden başka türlü gözükmek, mevhum bir kolonizatör vaziyeti takınmak... Bilerek, bilmeyerek Madagaskar yerlilerinin Avrupalılara gösterdikleri hayranlığı bizlerden beklemek...

Bu satırlarda seçkincilikten duyduğu hoşnutsuzluğu açıkça dile getiriyor. Belki de bir öykü için biraz fazla kaçıyor bu kadar açıklık, emin değilim. Yine de bu hoşnutsuzluğun bir kişiye değil de bir zümreye yönelmesini anlamlı buluyorum.

Öyküye yakın zamanda geri dönmeyi düşünüyorum...


Re: Sait Faik Abasıyanık - Plaj İnsanları

Öyküden ;

""
iştiha uyandırmak :iştahlandırmak. Düşünüyorum da sözcüğün kullanımını değiştirmişiz. Sadece ikinci halini kullanıyoruz.

""
gudde : beze (Ar.)

""
kolonizatör : koloni ile ilgili, koloni yöneten (Bu anlamı sözlükte bulamadım, mantık yürüttüm. "zatör" sözcüğü başkaca sözcüklerde de bu anlamı veriyor birleştiği sözcüğe. Mesela "katerizör". Yine de emin değilim, belki sadece mantığa bürüme benimkisi.

""
grekize olmak : Grekleştirmek. Bu sözcük Ziya Gökalp'in Türkçeye kattığı bir sözcük olsa gerek. Gökalp, Türkçenin Grekize ya da Latinize olmasında bir sakınca olmadığını , bilhassa bu dillerin eski birer bilim ve felsefe dili olduğu için gelişime daha açık olduğunu belirten bir düşünceye sahiptir. Bunu sadece üniversitedeki derslerden ve Gökalp okumalarından anımsıyorum ama kaynak bildirmek için araştırma yapacağım.

""
ridicule : alay etmek (İng.)

Bir de öyküde artık kullanmadığımız "Garibi" zarfı kullanılmış. "Aksine", "bunun tam tersi" anlamlarında.

Öyküye dönecek olursak; "Plaj İnsanları", Sait Faik'in zaman zaman rastladığımız "plaj" konulu öykülerindendir. Öykünün yazıldığı yıl 1938. Türkiye'de savaş bunalımının unutulduğu, ekonomi ve sosyal yaşam hedeflerinin daha bir fazla konuşulduğu yıllar. Haliyle İstanbul'da tek tük rastlanan ve hafta sonları dolup taşan ve yeni oluşan plaj kültürü yazarı epey düşündürmüş olsa gerek. Sanırım , ara sıra insanları gözlemlemek için plaja gittiğinde, orayı göremeyen , yaşayamayan insanların yarattığı tedirginliği hep hissetmiştir. "Plajdaki Ayna" da okunursa , sanırım bana hak vereceksiniz.

Eren'in de söylediği gibi Sait Faik, insan sevgisinin getirdiği sorumlulukla plajların sadece zamanın elit kesimi tarafından kullanılmasına birazca üzülmüştür. Tabiki, bu üzülme, onlara bir öfke duymasına neden olmamış.

Son olarak, öykünün yazıldığı dönemdeki Ermenilerin, Yahudilerin, Türkiye'nin diğer renklerinin bir bir kaybolmalarından önceki zenginliğine değinelim. Ben Sait Faik okurken, o dönemlerde yaşamayı dilerdim diye düşünmüşümdür hep.