UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sait Faik Abasıyanık - Menekşeli Vadi

20 Kas 2011
Cihan Başbuğ

Sait Faik ABASIYANIK,
"Menekşeli Vadi",
Lüzumsuz Adam,
s. 36-41,
YKY, 2004

Re: Sait Faik Abasıyanık - Menekşeli Vadi

Öykünün kurgusunun güçlü olduğunu düşünüyorum. Bu öykü, benzer duygularla ama başka bir kalem tarafından yazılsaydı samimiyet konusunda bazı şüphelerin oluşması çok muhtemel olurdu. Öyküyü okurken kendimi film seyreder gibi hissettim. Öykünün görsel dilinin bir başarısı olsa gerek bu da.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Menekşeli Vadi

Menekşeli Vadi, Sait Faik'in tipik diyebileceğimiz bir öyküsü. Anlatım şekli, olayın içine kendisini bir yakın ya da bir gözlemci gibi dahil etmesi, karakterlere yüklediği iyimserlik onu algılayışımızı tanımlıyor. Öykünün hemen ilk paragrafı ise tekrar tekrar okuyacak kadar güzel cümlelerle dolu.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Menekşeli Vadi

Öykü "film izler gibi" okunabiliyor. Şimdi, nasıl oluyor o, diyenler olacaktır. Öyle... Oluyor işte.

Yedi sene evvel evini, eşini, ana-babasını bırakıp, Beyoğluna çiçek satmaya gelip, büyük şehrin içerisinde kaybolan Bayram'ın öyküsü anlatılıyor. Tutkulu Seher takıntısı, içkiyle kendinden geçişler, meyhanelerde aranan teselliler.

Burada belki söylenebilecek bir şey, Bayram gibilerinin çoğunun hiçbir zaman geri dönemediği, koca şehirde yitip gittiği.

Bir yıl sonra, Mecidiyeköyü taraflarındaki bir lahana tarlasında görüp, kendisini tanıyamayan Bayram'ı, artık o, şehirdeki yaşamını tümüyle yok sayan, unutması gerektiğinin bilincine ermiş başka bir Bayram'ın işareti olarak yorumladım.

""
Odanın içinde keskin bir çocuk kokusu ile ıhlamur çiçeği kokusu vardı.

Ihlamurlar Haziran'ın sonlarına doğru açarlar. İklimin özelliklerine göre bu değişebilir. Bunu yazmamın nedeni şu; "Ihlamur çiçeği kokusu"nun dışarıdaki çiçek açmış ıhlamur ağaçlarından gelip gelmediğine aklımın takılmış olmasıydı.

""
Gökte buzdan bulutlar akıp gidiyordu.

Cümlesi bana daha çok bir kış gününü-gecesini veya Mart ayını düşündürtürken, odanın ıhlamur kokmasını sadece bir neden bağlayabildim; sobanın üzerindeki demlikte ıhlamur kaynaması gerektiğine.

Sait Faik okurken bu tür şeyler bende oluyor genelede. Bir şey, öyküdeki bir sözcük bir anda paragraftaki, cümledeki yerinden çıkıp ...

"Sinarit Baba" öyküsünden üç cümle taklıyor aklıma;

""
Denize kırmızı rengin türlüsü yayılmış. Çok kaynamış ıhlamur rengindeki yayvan, geniş, ölü dalgalar. Sandallar ağır ağır sallanıyor, oltalar bekliyor, insanlar susuyor. s485

Alıntı: Bütün Eserleri-Sait Faik Abasıyanık-YKY Delta Dizisi- İstanbul, 2009