UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sait Faik Abasıyanık - Kırlangıç Yuvasındaki Kadın

10 Ara 2011
Cihan Başbuğ

Sait Faik ABASIYANIK,
"Kırlangıç Yuvasındaki Kadın",
Son Kuşlar,
s. 92-96,
YKY, 2004

Re: Sait Faik Abasıyanık - Kırlangıç Yuvasındaki Kadın

Yazar yaşamak zorundadır. Yazdıklarını satmak, parasıyla yaşamını sürdürmek.

""
“Bir yazıma yirmi beş papel verileceği müjdelendi. Eve geldim. Odama kapandım. Yazı yazmanın mümkünü yok.
Kâğıdın başına istemeyerek kendiliğinden “Kırlangıç Yuvasındaki Kadın” ismini koymuştum. Akşam olmuştu. Evden çıktım. Kahvedeki yerimi almıştım. Kahveci hanım abla çayımı getirmişti. Kimse bana bakmıyordu. Millet kağıt oyununa dalmıştı. Gözlerimi, tavana yakın kırlangıç yuvasına doğru zaman zaman kaldırıp bakıyordum. Acaba sahiden kırlangıç yuvasında bir kadın var mıdır diye. O gün de bir yağmur yağmıştı, ortalığı sel götürmüştü ya, o gün işte.”

Önüne kâğıdı koyar. (Muhtemelen bu olaylar ekim, kasım aylarında olmalı. Öykü Varlık’ta yayınlanmış. Aralık ayında. O ayda kırlangıçlar gitmişlerdir artık gidecekleri yerlere.) Bir de başlık atar. (Muhtemelen “Kırlangıç Yuvasındaki Kadın” değildir. Onu, o ismi daha sonra kahvede, öykü bitince vermiştir.) Kalakalır kâğıdın önünde. Yazacak bir şey bulamaz.

""
“ - Umumiyetle nerede ve nasıl yazarsınız?
-Hikaye yazmak için oturduğum hiç vaki değildir. Hikaye yazmak içimden gelmeli ve sonra oturup yazmalıyım. Hikayelerimi ekseri herkesin arasında, bir balıkçı kahvesinde ve evimde gece yarısından sonra annem uyurken yazarım.” S.1470

Bir çantası vardır. Belki evrak kâtiplerinin kullandıklarına benzer. Deriden. Boyası solmuş, derisi yer yer eprimiş. İçerisine tıkıştırır o bir zamandır önünde duran boş kâğıtları. Kahvenin yolunu tutar.

Gerisi bir parça (belki bir parçadan daha çok) öyküde anlatıldığı gibi. Kahveci abla önüne çayı koyar. Çantasını açar. Etrafına bakınır. Ona aldırış eden yoktur kahvede. Herkes bilir. O, öyledir. Kağıtları çıkarıp önüne koyar. Belki yukarıdan masasına küçük bir taş, toprak, kırıntı parçası düşer, belki de her geldiğinde nedense gözleri yukarıdaki kırlangıç yuvasına ilişmeden yapamaz. Yine buna benzer bir şey olur. Önüne, masaya konan çayla kahveci ablanın dönüp gidişini, kırlangıç yuvasıyla yoğurur. Ne bileyim. Böylesine benzer bir şeyler olmuş mudur? Fark eder mi?

(Köyde, kahvenin terasında yuva yapan kırlangıçlarla her yıl sorun yaşayan bir kahvecimiz vardı. Bir yıl eline uzun bir sopa alıp, tüm kırlangıç yuvalarını yere, betona döktü. Köylüler bir anda ondan yüz çevirdiler. Onlar için o dünyadaki en taş kalpli kahveciydi. Onu bir daha eskisi gibi hiç görmediler. Bir sonraki yıl da kahveciliği bıraktı zaten.)

Bu yazdıklarım pek öykünün yorumu, eleştirisi gibi olmadı. Biliyorum. Boşverin. Bu da böyle oluversin.

Küçük bir eklenti yapmak istiyorum;

""
“-Sizce bir yazar ne kadar kazanmalıdır?
-Hiç olmazsa bir nahiye müdürü kadar.
-Ciddi bir yazar bu parayı yazıları ile kazanabilir mi? Eğer kazanabilirse nasıl?
-Gayri ciddi bir yazar kazanır.
-Eğer kazanamazsa nasıl bir iş tutmalıdır?
-Bence, şoförlük, potin boyacılığı, balina satıcılığı, gibi işler. Yahut deniz yollarında bilet toplamak.
-Yazarın enerjisini harcaması sanatı için zararlı mı, faydalı mı olur?
-İşinize göre. Daha çok zararlıdır.
-Devlet veya hususi müesseseler yazara daha fazla yardım etmeli midir:
-Etmeli. Ederse veriştirmesine katlanmalı.
-Bu problemler karşısında kendi durumunuzdan memnun musunuz. Hayatını kalemiyle kazanmak isteyen gençlere vereceğiniz öğütler var mı:
-Bu işi bizim valde hallediyor. Otuz kuruş, Birincinevi sigara. Üç kahve 25’ten 75, iki yemek asgari 4 lira, giyim kuşam babadan ve anadan olmak şartıyla, yılın altı ayında sigarasız ve kahvesiz kalmak isteyen yazsın.” S.1466

Sözü fazla uzatmaya gerek var mı bilmem. Böylesi öyküler olacak ki, o kırlangıç, tutkal gibi tükürüğüyle, o ateş böceklerini yapıştıracak bizlerin uslarına.

Alıntılar: Bütün Eserleri-Sait Faik Abasıyanık-YKY.Delta Dizisi. İstanbul.2009


Re: Sait Faik Abasıyanık - Kırlangıç Yuvasındaki Kadın

Sait faik te rastladığım sanırım üçüncü ya da dördüncüdür, yazdığı hikayeyinin arasına girip bulunduğu anı ve duygularını anlatması. İlk dönem öykülerini okumadım henüz muhtemelen orada da rastlayacağımdır. Fakat Öykü nedense sıcaklığı vermeyi başarıyor. Yine de Öyküyü okumaya başladığımda olayın içine kendimi kaptırmışken, "Kırlangıç yuvasına kadın sığar mı demeyin?" ile başlayan ardından kendi adını anarak ta devam eden birkaç cümlesi ile bir anda kafamdaki ortamı değştirmiş ve başka, ya da var olana eklenmeye başlayan yeni bir resim oluşuyordu. Nitekim öykünün sonu tamamen kamera arkasına geçilmiş gibi işin aslını ve perde arkasını anlatarak öyküyü bitiriyor. Aslında başka bir öyküye geçiyor da diyebilir miyiz? Bir biriyle ilişkili olan başka bir öykü, Onu kapsayan... Dostoyevski'nin gençlik dönemlerinden bir romanda da görmüştüm kendi adını yazıp kamera arkasını gösterir gibi bir cümle. Bu ne kadar iyi oluyor tartışılır elbet. Lakin Yukarıdaki öykü diğer sait faik okumalrımda rastladığım bulunduğu anı yazma olgusuna nazaran bu öykü de daha yoğun biçimde karşılaştım. Hatta öyküyü o şekilde bitiriyor. Ama tekrar söyleyim kanımca iyi bir durum hikayesi.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Kırlangıç Yuvasındaki Kadın

Bu öykülerin en büyük talihsizliği, kanımca, wiki sayfasına bakıldığında hâlâ bol bol bulunabilecek, onları gerçeküstücülükle açıklama çabasıdır. Yıllar sonra Ahmet Oktay bir yazısında, "o yıllarda hepimiz bunu gerçeküstücülük sanıyorduk," diye iç de dökmüştür.