UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sait Faik Abasıyanık - İpekli Mendil

04 Eki 2011
eren

Sait Faik ABASIYANIK,
"İpekli Mendil",
Semaver,
s. 37-39,
YKY, 2009

Re: Sait Faik Abasıyanık - İpekli Mendil

""
“Ya... İyi, halis ipekli mendiller hep böyledir. Avucunun içinde istediğin kadar sıkar, buruşturursun:
sonra avuç açıldı mı, insanın elinden su gibi fışkırır.”

Sıkan, kat kat yapmak için, ezmek için sıkan bir avuç: yaşam…
Bu ezmek için, kat kat etmek, buruşturmak için sıkan avucun içerisinden, halis ipekli mendil gibi, fışkıran bir su gibi süzülebilen “o insan”.

Son cümle bana hep onu düşündürttü. Onun nitelikleri ne; gözüpeklik mi, sevdiğine bir ipek mendil götürebilmek için yaşamını bile hiçe saymak mı, gençliğin başı göklerde düşüncesizliği, duygusallığı mı?

İpek mendille insan arasında bir bağ var.


Re: Sait Faik Abasıyanık - İpekli Mendil

""
"Ya... İyi, halis ipekli mendiller hep böyledir. Avucunun içinde istediğin kadar sıkar, buruşturursun:
sonra avuç açıldı mı, insanın elinden su gibi fışkırır."



Bu cümleyi okuduğumda ben de mendilden değil de çocuktan söz edildiğini anladım ; ancak benzetmesini tam olarak zihnimde açıklayamadım.


Re: Sait Faik Abasıyanık - İpekli Mendil

İpekli Mendil, Sait Faik'teki insan sevgisini en açık haliyle görebildiğimiz öykülerden biri. İlk dönem öykülerinden olmasına rağmen sonraki dönemde göreceklerimizden çok farklı olmayan özellikler barındırıyor. Çocukla burun buruna kavga eden, ondan bıçak yiyen bir adamın çocuğu anlatırken seçtiği sözcükler, cümleler yazarın içinden taşanları açıklıkla ele veriyor:

""
Ay bu ne küçük hırsızdı böyle! Ellerimin içinde kırarcasına sıktığım eli ufacık. Gözleri pırıl pırıl.
Neden sonra gülmek için, hem de katıla katıla gülmek için ellerini bıraktım.

""
Kanayan parmağıma onun kaçak tütününden bastım;
mendili yırttım ve elimi ona bağlattım. Kalan tütünle de iki kalın cıgara sardık, ahbapça konuştuk

""
On beş yaşında vardı. Hani böyle şey âdeti değildi ama, gençlik işte! Birisi ondan ipekli mendil
istemişti, hani canım anlarsın ya, âşıklısı, sevdalısı, komşu kızı işte! Para da yok ki, gidip çarşıdan
alsın. Düşünmüş taşınmış; aklına bu çare gelmiş.

""
Birer de benim köylü cıgarasından yaktık, iyice ahbap olmuştuk.

Öykünün finalindeki tasvir ise, Haldun Taner'de de okuduğuz/rastladığımız kadar tiyatral.