UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sait Faik Abasıyanık - Dolapdere

23 Oca 2012
Mehmet Sürücü

Dolapdere öyküsü, daha çok bir deneme, gezi yazısı gibi. İstanbul’un bir semtini dolaşmaya çıkmış birisinin izlenimlerini, gördüklerini sözcüklere dökmesi.

Öykünün genel anlatımı karamsar, olumsuz değil. Her yanı günlük güneşlik , pırıl pırıl bir dünya olarak görmeyip, insanların dost canlısı, tertemiz, iyi olduklarına eskisi kadar inanmasa da, kötümser de olmayan bir Sait Faik var karşımızda.

""
“tahtadan olukların arklara gönderdiği sularda ışık ve güneş oyunları”

Dolapdere Mahallesi’nin güzelleme yapmayan, gerçekçi, belgesel bir anlatımı var. Burnumuzun alışık olmadığı ağır kokulu kızları, her daim çamurlu, duvar dipleri sidik kokulu sokakları, sefil evleriyle yoksul bir Çingene mahallesidir anlatılan.

Öykünün ilerleyen bölümlerinde sadece göstermek çabasında olan kamera, Yenişehir'e giden yoldaki Vangelistra kilisesini bir anlığına görüntü alanımıza soktuktan sonra, Dolapdere’deki insan dokusunu betimlemeye koyuluyor.

""
“Bu semtte tövbekâr yankesicilere, yeni hastahaneden çıkmış eroin hastalarına, falcılara, 1900, 1953 senesi orompolarına, eski tulumbacılara, şık, Bobstil cebi bıçaklı, yakışıklı yeni külhanbeylere, arakçılara, haraççılara, jigololara, kızlarına kodoşluk yapan analara, karılarına müşteri arayan kocalara... Pirzola kokusuna, açlığa, rakıya, aşka, şehvete, iyiye kötüye, her mücerret kelime vasfının karşılığına rastlamak mümkündür.”

Dolapdere’de anlatımı daha gerçekçi, daha belgesel, kalemini gördüğünü olabildiğince yalın, süse, yumuşatmaya çalışmayan bir Sait Faik gördüm ben. İlk öykülerindeki iyimser, insanları idealist, kötü yanlarını yumuşatarak veya görmezden gelerek anlattığı, üstü kapalı dili, Alemdağ'da Var Bir Yılan’da (Ki son yayımlanan kitabıdır, Mart 1954, 11 Mayıs 1954’te de ölmüştür.) sözü söylemek istediğinin etrafında dolandırmayan, daha vurucu, daha pervasız bir şekil almıştır. Türk edebiyatında kullanılmaya çekinilen kelimler, onun doğal, rahat anlatımı altında daha somut bir gerçekliğe ulaşır.

***
"Dolapdere"
Bütün Eserleri
Sait Faik Abasıyanık
Yapı Kredi Yayınları, 2009: İstanbul
s. 949-951

Re: Sait Faik Abasıyanık - Dolapdere

İnceleyeceğimiz son Sait Faik öyküsü. Dünü bekleyemeyip bugünden yükledim.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Dolapdere

Mehmet Sürücü'nün de ifade ettiği gibi, "Dolapdere"nin bir öykü olduğunu söylemek hayli zor. Bunu daha çok bir deneme ya da eleştiri yazısı, şehrin başka yerleri kadar talihli olmayan Dolapdere'nin "çirkin" yüzüne yazılmış "güzelleme" gibi okudum ben de.

Sait Faik yazının ikinci paragrafında "Dolapdere" denince akla gelenleri sıralıyor, sonlarına doğru ise semte vardıktan sonra gördüklerini... Bu ikisi arasındaki muzip tezat, dolap beygiriyle semtin sakinleri arasında kurulan paralellik metnin belkemiğini oluşturuyor. Sait Faik fazla söz söylemeden, uzun ve sıkıcı açıklamalara başvurmadan, basit bir tezatla söyleyeceğini söyleyiveriyor. Ustalığının doruklarındaki bir kalemden de bu beklenirdi herhalde.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Dolapdere

Öykü hakkında çok fazla söylenecek söz kalmamış. Belgesel anlatım tarzı nedir denilse, sanırım Dolapdere okunabilir.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Dolapdere

Bir yazarı daha iyi tanımak, onun yazdıklarını okumakla olacak bir şey.

""
"Sait Faik, sağlığında 8 hikaye kitabı yayımlamış; bu kitaplarda, Semaver'de 19, Sarnıç'ta 16, Şahmerdan'da 19, Lüzumsuz Adam'da 14, Havuz Başı'nda 23, Son Kuşlar'da 19, Mahalle Kahvesi'nde 22, Alemdağ'da Var Bir Yılan'da 16 olmak üzere toplam 148 hikaye var." s.92

Fethi Naci, yazarın öykücülüğünü üç döneme ayırır;

-İlk dönem hikayeleri, Semaver (1936), Sarnıç(1939), Şahmerdan(1940)

-İkinci dönem hikayeleri, Lüzumsuz Adam(1948), Havuz Başı(1952), Mahalle Kahvesi(1950), Son Kuşlar(1952)

-Son dönem hikayeleri, Alemdağ'da Var Bir Yılan(1954)

Bu sınıflamanın nedenleri, dönem hikâyelerinin başlıca özellikleri incelenerek belirlenir. Fethi Naci; Zengin-fakir ayrımından insan sevgisine geçiş, insan sevgisi ile iyilik duygusu, olayların geçtiği zaman ve anlatılan kişiler, hikâyelerin dili, biçimi, hikâye dilindeki değişim, özgür koşuk, özgür hikaye kavramları üzerinde düşünerek, bu hikâyelerdeki ayırımı saptamaya çalışır.

Bunları yazmamın nedeni şuydu, Sait Faik’in son dönemini Fethi Naci’ye göre sadece bir kitap temsil eder. Doğru veya yanlış. Ama şu bir gerçek, en son kitabı. Bu nedenle burada kitaptan sadece, Alemdağ'da Var Bir Yılan, Hişt, Hişt!..., Dolapdere öyküleri okunup değerlendirilmeye çalışıldı. Eserleri ile ilgili daha bütünlüklü bir edinim sahibi olabilmek kuşkusuz tümünü okumakla olabilecek bir şey.

Sait Faik'in Hikayeciliği. Fethi Naci.Adam Yay.İstanbul 1990


Re: Sait Faik Abasıyanık - Dolapdere

Sanki Sait Faik'in her öyküsünde o öyküyü kuran bir cümlecik ya da ifade vardır da, bütün öykü oradan çıkmıştır gibi gelir bana. Neden, bilmem.

Bu öykünün tınısı da sanki şu cümleden geliyor:

""
Çıplak, çırılçıplak, aynasız, hasırsız, iskemlesiz kahveler görürsünüz.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Dolapdere

Öyküyü dün gece okudum. Demek 50'li yıllarda Elmadağ'ın adı Elmadağı imiş. Bu "ı" harfinin düştüğünü göremedi Sait Faik.

Fakat onda, yaşadığı zamanı, yaşadığı yeri ve insanların ahvalini görmeye, gözüyle söylemeye dair sonsuz, dahiyane bir yeti var.

Ben de Elmadağ'dan ve Tarlabaşı'ndan çok kere inmişimdir Dolapdere'ye. Bu yüzden daha bir anlamlı ve güçlü geldi hikaye bana.

""
Bu semtte tövbekâr yankesicilere, yeni hastahaneden çıkmış eroin hastalarına, falcılara, 1900, 1953 senesi orompolarına, eski tulumbacılara, şık, Bobstil cebi bıçaklı, yakışıklı yeni külhanbeylere, arakçılara, haraççılara, jigololara, kızlarına kodoşluk yapan analara, karılarına müşteri arayan kocalara... Pirzola kokusuna, açlığa, rakıya, aşka, şehvete, iyiye kötüye, her mücerret kelime vasfının karşılığına rastlamak mümkündür.

Bu alıntı hala aşağı yukarı doğru. Beni en çok şaşırtan da bu oldu. Bu semtin kaderi hep, içinde "her mücerret kelime vasfının karşılığına rastlanması" olmuş demek. Şimdi artık Hıristiyanlar pek yaşamiyor, onlardan boşalan yerlere Afrikalı sahte saat işportacıları ve güneydoğulu Kürtler yerleşse de, alıntıdaki atmosfer hiç değişmemiş. Bu değişmezlikte çok özel, anlamlı bir yan var. Yeni kentsel dönüşüm projelerinden sonra ne olacak, göreceğiz.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Dolapdere

Yazmayı unutmuşum, öyküde geçen "orompo" kelimesinin anlamı nedir? İnternette bulamadım ben.


Re: Sait Faik Abasıyanık - Dolapdere

1952 yıllarında Yugoslavya-Makedonya’dan Türkiye’ye büyük bir kitlesel göç oldu. Belki bu muhacirlere verilen yerel bir ad olabilir. (Aynı şekilde 1900'lerde Balkanlardaki savaşlar nedeniyle büyük kitlesel göçler oldu.)

(Bu bir tahmin. Bir kaynağa dayanmıyor.)