UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sadık Hidayet - Abacı Hanım

25 Oca 2011
Barış Acar

HİDAYET, Sadık.
"Abacı Hanım",
Diri Gömülen,
İstanbul: Yapı Kredi Yayınları,
1995, s. 42-47.

Kitap için aktif bağlantı

Kategori:

Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Sadık Hidayet'in öykülerini mutlaka bir ölümle bitirmesi bana biraz tuhaf görünüyor. Ne yalan söyleyeyim, bu türden sonların öyküleri iyiden iyiye zayıflattığını da düşünüyorum. Bu öyküde de göze çarpan şematiklik, iyilikle kötülük; güzellikle çirkinlik arasındaki keskin ayrım ve çatışmalar Sadık Hidayet hikâyelerinin tipik özellikleri gibi görünüyor bana.

Çeviri de ne yazık ki pek çok yerde aksar gibi görünüyor:

""
Görünüşte bu sözlerden dem vuruyordu, ancak içinden Hüseyin'i sevdiği ve evlenmeyi çok arzuladığı aşikârdı.

""
Sürahi, bardak, gülabdan, maşrapa, takke, tuvalet kutusu, rastık, pirinç semaver, nakışlı perde ve her şeyi satın aldılar.

""
Herkes aklındaki düğün gecesiyle uyumuş, güzel düşler görüyordu.

Mehmet Kanar çeviriyi Farsça aslından yapmış ama ne yazık ki benim kulağımı tırmalayan pek çok cümle oldu.


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Sadık Hidayet okumalarımız hakkında daha önce açtığımız başlığı da buraya eklemekte yarar var sanırım: Sadık Hidayet


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

""
"öykülerini mutlaka bir ölümle bitirmesi"

benim için diğer öyküleri için bir şey söylemek mümkün değil. Ama bu öyküde en azından baştan beri hazırlanan bir ölüm-cennet-öbür dünya süreci bulduğumu söyleyebilirim.
Öyküde kalıplaşmış bir yaklaşım; çirkinlik-kötülük, güzellik-iyilik söz konusu. Bunu doğunun masal geleneğine mi bağlamam gerektiğini bilemedim. Anlatımda içten içe bir karamsarlığı soludum. Anlatılanlar her şeyiyle bir iyi-kötü taraf yönlemesiyle ilerliyor. Yine de Abacı Hanım'a içten içe acıdığımı, onu daha farklı bir duyguyla tanımladığımı hissettim.


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Mahruh ismi öyküyü okurken dikkatimi çekti ve kısa bir araştırma yaptım. İngilizce transkripsiyonda "Mahrukh" olarak geçen bu isim ay gibi güzel yüzlü" demekmiş (kaynak). Türkçe kökenli olduğunu tahmin ettiğim Abacı ise Büyük Türkçe Sözlük'e göre "aba yapıp satan kimse" anlamına ek olarak "bedavacı, asalak" anlamına da geliyor. Sadık Hidayet'in bu kişi isimlerini karakterlerin tamamlayıcı hatta tanımlayıcı unsuruları olarak kullandığını da düşünebiliriz bu durumda sanırım. Hikâyedeki başka masalsı öğelerle birlikte düşünüldüğünde Sadık Hidayet'in beslendiği esas kaynağın masal geleneği olduğunu söyleyebilir miyiz?


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Kurgu bakımından yetersiz olmasına rağmen kendini okutan bir öyküydü. Bunda akşam öyküsü olmasının etkisi de olabilir tabi:)

Asıl karakter olan Abacı Hanım, Mahruh'la karşılaştırılarak tanıtılmış. Abacı Hanım'ın eksik yanları öne çıkarılırken, Mahruh yüceltildikçe yüceltilmiş. Abacı'ya kimi iyi gözüken özelliklerin yüklenmesi kişilerin gerçekliğini desteklemesi bakımından yerinde olmuş. Bunun yanında TDK sözlüğünde "abacı" kelimesinin bir anlamı (sıfat olarak) "asalak" olarak geçiyor. "mah" ise Fasrça'da "ay" anlamına geliyor. Mahruh ise, ay gibi güzel, geceyi aydınlatan sevgili gibi bir anlam taşıyor olsa gerek.

Öyküde üstü örtülü gözüken bir şey olmadığından bu yönüyle fazla didiklemeye gerek yok gibi gözüküyor. İki kız kardeş; biri çocukluğundan beri yüceltilirken diğeri sürekli kötüleniyor ve bu kişiler başkalarına kendilerine davranıldığı gibi davranıyor. Abacı Hanım'ı bu hale getiren, mizacının yatkınlığının yanı sıra, biraz da diğerleri oluyor.

Bu dünyada isteklerine kavuşamayacağını anlayan Abacı için ölüm, cennette açılan kapı oluyor. Son cümle; "O cennette gitmişti!" yazarı öykünün içinde hissetmeye sebep oluyor. Tamam, Abacı ibadete çok önem veriyor, mevlidlerde aranan kişi, vaazların daimi konuğu fakat onun ölümünün ardından görenler dehşete düşse, şaşırsa, kıskançlığından böyle bir işe giriştiğini söylese daha yerinde olurdu sanki. Onun cennete gitme isteği ve Köpek Hüseyin'le evlenme isteği birbirne denk görülebilir. Onunla evlense veya başka bir talibi çıksa kendi canına kıymayacaktı çünkü. Hem bu kadar inançlı bir insan -kendi dininin kuralları gereğince- intihar edenin cennete gidemeyeceğini bilir. Haliyle Abacı'nın ölümü geride kalanlara ceza, kendi için bir tür kurtuluş. Onun dine yönelişi de bir arayışın sonucu gibi geldi bana. Can-ı gönülden ibadet ettiğini söylemek mümkün değil ve bu yaptığıyla da Abacı Hanım yine yapacağını yaptı denebilir.

Güzel-çirkin çekişmesinin, iyilik-kötülük çerçevesinde dönmesinden pek hoşlanmadım açıkçası. Simgelerden ziyade kişiler ve davranışları ele alınmış çünkü. Son olarak Ferhunde Kalfa'yı anımsadığımı eklemek istiyorum, evlilik meselesinden dolayı bir çağrışım yapmış olsa gerek...


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Aba Osmanlıca-Türkçe sözlükte dervişlik, şeyhlik anlamında da kullanılıyor.
Buradan yola çıkarsak, kalıplaşmış değer yargılarının ifedesi olan "Abacı Hanım" ı bağnaz dinsel yaklaşımın cisimleşmiş hali olarak kabul edebilir miyiz? Bu tür indirgemeci bir felsefenin de sonuçta varacağı noktanın, Eren'in dikkat çektiği gibi hep yok oluşa, ölüme uzanması bir "siyasal yaklaşım" olarak düşünülemez mi?


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Mehmet Sürücü dedi ki:
Aba Osmanlıca-Türkçe sözlükte dervişlik, şeyhlik anlamında da kullanılıyor.
Buradan yola çıkarsak, kalıplaşmış değer yargılarının ifedesi olan "Abacı Hanım" ı bağnaz dinsel yaklaşımın cisimleşmiş hali olarak kabul edebilir miyiz? Bu tür indirgemeci bir felsefenin de sonuçta varacağı noktanın, Eren'in dikkat çektiği gibi hep yok oluşa, ölüme uzanması bir "siyasal yaklaşım" olarak düşünülemez mi?

Eğer öykünün sonunda Abacı Hanım'ın cennete gittiği kesin bir dille ifade edilmeseydi (ki bu sahnede Abacı Hanım'ın bütün çirkinliklerinden kurtulmuş olduğu da vurgulanır) ben de yazarın siyasal bir yaklaşım sergilediğini düşünürdüm sanıyorum. Fakat böyle bir son, -Büşra'nın ve daha önce Barış'ın da işaret etmiş olduğu gibi- ötekileştirilmiş bir insanın yaşama vedası -kurtuluşu- gibi tınlıyor benim kulağımda.


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Mehmet Sürücü dedi ki:
Aba Osmanlıca-Türkçe sözlükte dervişlik, şeyhlik anlamında da kullanılıyor.
Buradan yola çıkarsak, kalıplaşmış değer yargılarının ifedesi olan "Abacı Hanım" ı bağnaz dinsel yaklaşımın cisimleşmiş hali olarak kabul edebilir miyiz? Bu tür indirgemeci bir felsefenin de sonuçta varacağı noktanın, Eren'in dikkat çektiği gibi hep yok oluşa, ölüme uzanması bir "siyasal yaklaşım" olarak düşünülemez mi?

Abacı'nın bağnazlığı belirgin bir şekilde kendini gösteriyor. İntiharı da kendi inancına hürmeti olamdığını gösteriyor zaten veya evdekilere olan tavrı. Yorumunuz kafama yattı aslında ama aklımda bir soru işareti uyandırdı; yazar bunu neden kadın karakterler üzerinden yapıyor?


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

""
yazar bunu neden kadın karakterler üzerinden yapıyor?

Güzellik-iyilik, çirkinlik-kötülük kavramını erkeklerle anlatabilmesi daha güç de ondan sanırım.


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Mehmet Sürücü dedi ki:
""
yazar bunu neden kadın karakterler üzerinden yapıyor?

Güzellik-iyilik, çirkinlik-kötülük kavramını erkeklerle anlatabilmesi daha güç de ondan sanırım.

Elbette öyle ama siyasi mesaj verme kaygısı, bilemiyorum, emin değilim. Cinsiyetlerden dem vuruşum şeyh, derviş veya evliya; bu sıfatta hiçbir kadından haberdar olmadığım içindi biraz da. Hani, öyle bir maksadı olsa erkekler üzerinden verirdi gibi geldi bir an için, ondan sorma gereği hissettim.

Yaşadığı dönemde "Başarabildiğim tek şey ölmek olacak" diyen bir yazarın bu kaygıyı güttüğünü düşünmüyorum bir yandan da kendi ülkesinde kitaplarının yasaklandığını düşününce, soru işaretleri üremeye devam ediyor. Diğer eserlerini tanımadığım için net konuşamıyorum fakat yazarın yirmili yaşlard intihar edip, bir şekilde kurtarıldığı, yirmi yıl kadar sonra tekrar intiar edip kendi ölümünü hazırladığı göz önüne alınırsa onun hayata bakışında merkeze "ölümü" koyduğunu da söyleyebiliriz.

İlk yorumda, Eren'in söylediği, onun tüm öykülerinin ölümle bitiyor olduğu gerçeği de bunu destekliyor gibi. Eserleri ili ilgili daha kapsamlı bir araştırma bir yol gösterebilir belki.


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Mehmet Sürücü dedi ki:
""
yazar bunu neden kadın karakterler üzerinden yapıyor?

Güzellik-iyilik, çirkinlik-kötülük kavramını erkeklerle anlatabilmesi daha güç de ondan sanırım.


Bence bu noktada toplumun kadın üzerinde kurduğu baskıyı da göz önünde bulundurmak yararlı olabilir. Toplumun bireye uyguladığı baskının çeşitli veçheleri var: din ve ataerkil yapı bunlardan en güçlüleri(en azından öykünün yazıldığı İran'da durumun böyle olduğunu tespit etmek ok kolay).Bu anlamda Abacı Hanım hayatının her alanında itilip kakılan bir karaktere dönüşüyor: çirkin, huysuz ve kadın.

Bu arada, Mahruh'un evlilik kararının alınması sırasında söyledikleri (kardeşinin aslında hamile olduğu, vs.) ve babanın "korkar gibi olan" tavrı onun doğru söylediği zaman bile baskı gördüğü, dışlandığı düşüncesini belirginleştiriyor. Biraz zorlama da olsa Abacı Hanım'ın gerçeğin çirkin yüzünü, annesinin (ve çok sevgili kızı Mahruh'un) ise dedikodunun göze hoş görünen yanını temsil ettiğini söyleyebilir miyiz?


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Abacı Hanım'la "gerçeğin çirkin yüzü" ifadesi çok örtüştü bence. Annesi ve Mahruh ise, bana göre, Abacı Hanım'ı asıl çirkinleştirenler.. Dedikodu da bu çirkinleşmeye katkı sağlıyor tabi. Abacı Hanım'ın davranışlarına , hatta hayatının akışına büyük ölüçüde yön verenler annesi ve kız kardeşi çünkü.

Öyküyü zorlayan kısım gerçekten uzaklığı oluyor. Hangi anne kızını çirkin ve inatçı, biraz da kavgacı olduğu için bu kadar dışlar ve dışlamakla kalmayıp diğer kızına tutunur. Eren'in yukarıda belirttiği masal etkisi biraz da buradan geliyor belki. İyi ve kötüyü, çirkin ve güzeli karşı karşıya getirme çabasından. Masallarda sıkça işlenen kıskançlık gibi bir konunun ele alınması bakımından. Yazarın kendi kültüründen uzakta yaşadığını göz önüne alırsak ve batı edebiyatını da takibe aldığını varsayarsak bu sentez kaçınılmaz gibi gözüküyor.


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

"Mahru" ay yüzlü, güzel demek.

Yani isimler bir anlam ifede ediyor. Anlatımda, öyküde doğuya özgü neler var? Bunun için ne söyleyebiliriz. İsimlerle çizilmesi hedeflenen eleştiri-değerlendirme doğunun insana bakış açısının bir eleştirisi olarak yorumlanabilir mi?


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Öykünün güzel çirkin vurgusunda yansıtılan davranış kalıplarını,gelişmemiş toplum değer yargılarının içinde değerlendirirsek annenin tavrının yadsınamaz bir durum olduğunu kabul edebiliriz diye düşünüyorum.Böylesi duyarsızlıklar taşra veya anadolu yerleşimlerinde görmezden gelinen eğitim biçimleridir.Bence yazar bir çok vurguyu bilerek hicvetmek amacıyla resmetmiş diye düşünüyorum.Öykünün sonunda abacı hanımın cennete gitmesine gönderme yapması da karakterin kendini var etme yolunda çabasının son noktasını onun gözünden bize aktarmasıdır.Akıcı öyküydü.Teşekkürler.


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Öyküyü yeniden ve bir başka gözle okuyunca, arkasında -Hidayet'in de çok sevdiğini düşündüğüm- bir takım izlekler gördüm. Mesel anlatımını, Doğu'dan devraldığı hikâyeci geleneğini sürdürmeyi seven bu karanlık ruhlu adam, acaba, Anderson'un Çirkin Ördek Yavrusu'nu yeniden mi yazıyor diye düşündüm. Orijinal hikâye 19. yy.'ın ortalarında yazılmış. 1914'te Prokofyev bir uyarlamasını bestelemiş, 1930'larda da Walt Disney başta olmak üzere çizgi film uyarlamaları yapılmaya başlanmış (Kaynak). Dolayısıyla o yıllar için hikâyenin popüler bir konu olduğunu söyleyebiliriz.

Hidayet, zaman zaman Batı'da ikamet eden bir yazar olarak bu hikâyeyi Doğu'ya uyarlamak istemiş olabilir, diye düşündüm. İlk okumada farklılıkları onaylama, ötekinin kabulü ve onda değer bulma olarak okunabilecek bu hikâye, Napolyon kolonyalizmi üzerine inşa edilmiş bir toplumda aslında oryantalist bir içeriğe de gebeymiş gibi gelir bana. Hidayet de -kendisi de Batı toplumunda bir öteki olarak- ötekinin hiçbir zaman -hatta kendi anavatanında bile-, kabul görmediğini, çirkinlikle ve kötülükle eşdeğer görüldüğünü, öyle olmak zorunda bırakıldığını anlatıyor sanki.

Hele de öykünün sonunda, bulduğu bir karışlık suyun içinde boğulmuş, yüzeye vurmuş Abacı'nın çirkin ördek gibi yüzüşü bu imgeye tamı tamına oturuyor aklımda.


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Ayrıca, Nahit Sırrı Örik'in çirkinlik üzerine odaklanan romanı Kıskanmak burada önemli bir referans noktası olarak göz önünde bulundurulmalı.

Bu konuda hazırlanmış kapsamlı bir tez için bkz.: Nahid Sırrı Örik, Kıskanmak ve Psikanaliz - Özge SOYLU


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Konu bakımından öykünün dikkate değer yanı, çevrenin görüş ve düşüncelerinin insan yaşamında ne kadar etkili olabildiğinin vurgulanması. Başka bir deyişle, diğer insanlarca kabul görmeyen, onaylanmayan bireyin, kendi kendini de kabullenemeyeceğine dikkat çekmesi. Öykü boyunca Abacı'nın kendini bile kandıramadığını, diğer dünyada mutlu olmanın kendisine yeteceğine aslında inanmadığını, ne var ki çaresizlikten bu düşünceye sarıldığını görüyoruz. Bu nedenle öykünün sonunda Abacı'nın yüzündeki mutluluğun cennete gitmekten değil, yaşadığı çıkmaza son vermiş, kurtulmuş olmaktan kaynaklandığını, yazarın da aslında bunu kastettiğini düşünebiliriz.
Diğer yandan bu çokça işlenmiş, çok daha güzel ve derin örnekleri olan bir konu. Bu yönüyle ayırt edici bir özelliği bulunmayan, ancak masalsı anlatımı ve akıcı diliyle, kendisini okutan bir öykü.


Re: Sadık Hidayet - Abacı Hanım

Sonradan aklıma geldi de katıldığım yazı atölyesinde Murat Gülsoy'un bize verdiği bir çalışma tam bu konu üzerineydi.O çalışmanın örneklerinden sonra Sadık Hidayet-Abacı hanım öykücülük adına bana başka bir pencere daha açtı.Güzelliğin ve çirkinliğin karşı karşıya getirildiği durumların sık yaşandığı düşünülürse,kimlik bunalımında ne gibi etkileri olacağını resimleyen başarılı bir öykü.