UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Sabah Yıldızı

27 Eyl 2008
Akşamçayı

Yazıların internet üzerindeki yerlerini çoğaltmama görüşüne uyarak ben de Mavimelek'teki linkini veriyorum

http://www.mavimelek.com/sabah_yildizi.htm

Kategori:

Re: Sabah Yıldızı

Aksamcayi, oykunuzu bizimle paylastiginiz icin tesekkurler. Ellerinize saglik. "Dunya Yeniden Baslasin Oyunlarina..."yi iki kez okudum. Genel olarak benim oykuye bakisimla arasinda onemli bir aci oldugunu fark ettim. Bu nedenle oyku karsisinda sessiz kalmakla, bu aci farkini uzun uzun anlatmak arasinda bir tercih yapmak zorundaydim. Ikincisini sectim, ama mumkun oldugunca da kisa tutmaya calistim soyleyeceklerimi.

""

Bundan sonra ben dahil kimse tutmayacak seni, ayağına dolaşan olmayacak hiç, sakın korkma. Sezgilerinin çağrısını dinle, sana mırıldandıkları ezgilere bırak kendini. Bulacağın, aradığın olsun. Sen bir Akdenizlisin, uzak kaldıkça yurdundan anlıyorum ki yaşayamıyor, hatta ölüyorsun."

Kahramanin babasiyla iliskisine dair yalnizca bu monolog var elimizde. Babasinin daha once engel olmaya calisip calismadigini, bundan once kahramanin ayagina birilerinin dolasip dolasmadigini bilmiyoruz aslinda. Bu monolog sanki yalnizca okuru bilgilendirmek icin konmus gibi geldi bana. Kahramanin sezgilerinin cagrisini dinleyip gidecegini, Akdenizli oldugunu burada ogreniyoruz, ama keske boyle ogrenmesek. Bir olayin icinde anlatilsa butun bunlar. Ya da belki de hic anlatilmasa, biz sonradan anlasak.
""

Boğazın geri tepelerinden birinden yükselen evimizin

Bu ifadede sanirim anlatim bozuklugu var: "bogazin geri tepeleri" bana pek dogal bir tanimlama gibi gelmiyor.
""

Bana bilmediğim bir şeyleri hatırlatıyordu da ben hatırlamak istediklerimi henüz bilmiyordum.

Bu cumle ayni seyi iki kez soyluyor gibi hissettim. Oysa sanki bu iki seyin arasinda bir fark varmis gibi yapiyor bunu.
""

Son zamanlarda sabahın ilk ışıklarıyla dikildiğim balkondan ancak uykuya teslim olunca ayrılır olmuştum. Yemeden içmeden kesilmiştim. Bedenim kuruyor, kabuklaşıyordu. Babam çok haklıydı, çağrılar duyumsuyor anlamıyor; yaşayamıyor ölüyordum.

Bu cumleleri okuyunca, neden? diye sordum. Oykuyu kahramanin agzindan okudugumuza gore, bu konuda daha fazla sey bilmemiz gerektigini dusunuyorum. Denizin cagrisini onu neden bu kadar etkiledigi, sabahtan aksama kadar neden balkonda denizin cagrisini dinledigi tam da burada ayrintilandirilmala bence.
""

Bu günlerin sonuncusunda

Burada hangi gunlerin sonuncusunda anlamadim. Daha once gunlerden soz eden bir ifade yok oykude.
""

Avuçlarına buladım yüzümü

Ne guzel bir ifade.
""

babamın ve o bilinmez hayatının güzelim kokusu.

"hayatin kokusu" ifadesi bana aciklanmaya muhtac gorundu. Bir insanin hayati nasil kokar? Bunu ileride oykude bazi seyler belirginlestikce anliyoruz tabii, ama bu ifade bu haliyle hala sorunlu gorunuyor bana. Aslinda yazar da kahraman da her seyi biliyor da, bir tek bize soylemiyor gibi hissettiriyor. Kahramanin bunu, hic olmazsa simdilik, baska turlu ifade etmesi gerektigini dusunuyorum.
""

Henüz yola koyulmadan, bir damla gezinmeye başlamıştı bile bedenimde.

Yine hissediyorum ayni seyi. Kahraman biliyor da bize mi soylemiyor her seyi?
""

Müjdeler olsundu, müjdeler; kalın duvarlar, dipsiz kuyular son buluyordu.

Ah o kalin duvarlari, dipsiz kuyulari bir de biz gorebilsek. Kahramani bu kadar umutsuzluga surukleyenin ne oldugunu, o kalin duvarlarin dipsiz kuyularin neye karsilik geldigini anlatmaya usenmese yazar...
""

sade ve tek ben olarak.

Bunun ne demek oldugunu anlamadim.

Saksağanin oykuye girisi guzel, ama cikisi pek o kadar degil. Yine benim okuru bilgilendirme amaciyla oykuye girmis gibi dusunmeme neden oldu. Keske saksagan oykuden hic cikmasa, daha cok konussalar, arkadas olsalar. Ustelik saksagan bir laf edip arkasindan sorulan soruya "her seyin sirasi var" gibi bir cevap vermemeli bence. Cunku o soru saksaganin soyledigi seyin dogal sonucu olarak ortaya cikiyor. Bu ikinci noktadan cok emin degilim o nedenle israr etmeycegim. Yine de saksaganin oykuye girip cikisi tipki babaninki gibi bir paragrafta halledilivermis.

""

"Hoş geldin ey Mişa, hoş geldin yuvana, Hepa'dan selam getirdim sana bu geceni kutlu kılmaya."

Okur ancak burada anlayabiliyor aslinda baska bir dunyadan soz edildigini. "Tanrilarin, yari tanrilarin dunyasindaymisiz meger," diyor. Babanin comert davranisina bu yolla bir anlam vermeye calisiyor. Istanbul'da bulanan bir yari tanri hikayesinin baska turlu nasil anlatilabilecegini de dusunuyor ister istemez.
""

Bir an, dipten bir ışık parladı sonra sönüverdi derhal.

"derhal" bir hata, bir yanlislik, bir aciliyet cagristiriyor. "Bir an, dipten bir ışık parladı sonra sönüverdi hemen." olsa daha cok yakisacak sanki o paragraftaki mutlu anlatima.
""

Bir kadın gördüm, saçları bedenince uzayıp denize varan, ayakları deniz olan. Bedeni su gibi şeffaf. Bu tuhaf durum karşısında ürpertimi duyar duymaz bana çevirdi, su gibi aziz bedeneni.

Artik tanrilarin dunyasinda oldugunu bilen kahramanin bunu tuhaf bulmamasini bekliyor insan. Okyanusun icinde bir cift goz gorup sasirmiyor da okyanusun sularindan cikip gelen bir su kadina mi sasiriyor?
""

"Ah, insanlar hâlâ ne hatalı…"

"Karanlık seni tüm diğer insanlar gibi zapt etmiş olabilir mi?"


Keske su insanlarin hatalarini karanlik yanlarini bilebilseydik. Oykude Misa'nin tutumundan da anliyoruz bunu. Bir yerde daha soyleniyor. Insanlar hatali, kotu, bozulmus... Ama sadece onlarin bunu hissettigini biliyoruz. Insanlarin gercekten bozulmus oldugunu hissedemiyoruz bir turlu. Cunku aslinda bununla ilgili hicbir sey soylenmiyor bize.

Oykunun belkemigini insanlarin kirlenmisligi, karanligi, hayallerini unutmasi olusturuyor. Oysa biz buna dair hicbir sey gormuyoruz oykude. Yalnizca Misa'nin ya da baskalarinin agzindan bu bize soyleniyor. Oysa bu, benim o karanligi hissetmeme yetmiyor. Bunun oyku icin onemli bir eksiklik oldugunu dusunuyorum.

Bunun disinda Misa'nin ne zaman neyi bilip neyi bilmediginden pek emin olamiyoruz. Zaman zaman aslinda her seyi bildigini ama bize soylemedigini dusunuyoruz. Oysa daha sonra hic sasirmasini beklemedigimiz seylere sasiriyor. Bence Misa'nin kurgulanmasinda bu acidan kusurlar var.

Saksagan'in oykuye girisini begendim, keske o saksagan hep oralarda dursa diye dusundum. Ama sonra hic iz birakmadan yok oldu. Bu ve bunun gibi yan figurler okurun bilgilendirilmesinin bir oykunun kaldirabileceginden daha dogrudan yapildigini dusundurudu bana. Isterdim ki o yan figurlerin baska islevleri de olsun. Ya da en azindan butun yonleriyle olgunlasmis karakterler olsunlar. Oysa baba figuru bile uzerine cokca sey soylenmisligi olmasina, tek basina kullanildiginda bile pek cok sey cagristirmasina ragmen oykude bu anlamlardan biri ya da birkaciyla yeterince bulusamiyor gibi geldi bana.

Esasinda Istanbul'da bir tanri ya da yari tanrinin yasiyor olmasi dusuncesi oldukca kiskirtici bir dusunce. Belki isin bu tarafi, o yari tanrinin kent yasami ayrintilandirilarak okurun oykude anlatilanlari daha iyi hissetmesi saglanabilir, diye dusunuyorum.

Yazim yanlislari:

""
denizi ağartı

Yazim yanlisi var galiba. "denizi ağarttı" olmali sanki.
""

Beden değdi ya bir kere altın kumlara, serin sulara unutmak mümkün olamaz."

"serin sulara"dan sonra virgul olmali. Ya da "serin sulari" biciminde yazilmali.


Re: Sabah Yıldızı

Eren, metin ile ilgili uzun uzun kalem oynatmış, teşekkürler. Forumun her yerini takip etme enerjinizi cidden kıskanıyorum:)
Dildeki ifadeler ile ilgili bir şey demeyeceğim, çünkü dil yazanın tercihindedir. Ancak dilin dışarıdan nasıl okunduğunu öğrenmek
güzel şey. Bu metnin sadece bir kopuşu ve başka bir gerçekliğe, daha önce deneyimlenmemiş bir yoldan geçişini,
kendi gerçekliğinde anlatmasını istedim. Kısaca boyle bir yolculuğu anlatıyor.
Babası, onunla olan ilişkisi, geride bıraktığı hayatta olanlar başka bir metnin konusu olurdu.
Onların burada olmamasına bir üşenme denemez diye düşünüyorum, dense de ben hemfikir olmam.


Re: Sabah Yıldızı

Ne zamandır söyleyeceğim bir türlü fırsat bulamadım: Öykü bana Yunan mitolojisindeki Daphne öyküsünü çağrıştırdı.

""
daphne - yunan mitolojisinde bir peri kızı. nehir tanrısının kızıdır. apollon daphne'ye aşık olur, daphne ondan kaçarak tanrılardan yardım ister ve defne ağacına çevrilir. defne ağacı o zamandan apollon'un adı ile birlikte anılır.

Kaynak

Günümüzde geçen ya da anlatıcıyla bağ kuran bir öykü şeklinde değil de, tümüyle Antik Yunan'da geçen bir öykü olarak kurgulansaydı daha mı etkileyici olurdu diye düşündüm.

Ellerine sağlık Akşamçayı.


Re: Sabah Yıldızı

Arkadaşlar ne güzel değerlendirmeşler öyküyü... Umarım Akşamçayı da benim gibi düşünüyordur. Onların değerlendirmelerine ek, ben de naçizane düşüncemi yazayım. Öykünün sonunda insanların hayal kurmasına dolayısıyla insanların sevgiyi hatırlamasına vesile olan ağacın geçmişiyle ilgili hikâye biraz ayrıntılandırılsa. Mağarada doğup da nasıl gitmiş boğazı görebilen balkonlu bir eve, başından neler geçmiş, kimler ne amaçla götürmüşler onu...