Bozuk bir tamlama değil mi "ağaçlardaki rüzgâr" ya da yazarın kastını karşılıyor mu tam olarak? Rüzgâra atfedilecek en kötü tanımlamalardan biri gibi geliyor bana "uğultu". Ürperti, ama niçin?
Sanki ağaçlardaki rüzgârla bozkırdaki rüzgâr ya da denizden esen rüzgâr aynı değil gibi gelir bana. Denizden esen rüzgâr dişil bir çağrışım taşırken, bozkır rüzgârı şiddet dolu bir baba figürü gibidir. Ağaçlarda ise öyle tekinsiz bir ruh durumuna bürünür ki, ağacın rüzgârı, kaçamayacağın ama yine de uğursuzlukla dolu bir gizem taşır bana. Fısıltı şeklindeyken ayrı, uğultu şeklindeyken ayrı bir dili vardır. Ancak her ikisinde de ortak duygu ürpertidir. Karşısındayken, ne yapacağınızı bilememekten gelen kaçıp gitme duygusuyla olduğunuz yere çakılı bırakan bir ürperti... Kimbilir belki de en yüksek ağaca tırmanıp bu rüzgârla barıştığımda bu ürperti son bulacak.
NOT: Haikular üzerine bu kadar çok yorum gelince, bir yerde söz alıp kendimle diyaloğa girmeliyim dedim. Affola!
Barış Acar tarafından Haz 3rd, 2010 günü 8:48 sularında gönderildi.
Bu konuda düşünmem gerek.
Güzel bir konuya değinmiş Barış Bey özellikle "Rüzgâra atfedilecek tanımlamalar"
-Soğuk bir kış günü, köyde, üzerine örttüğün yorganın altında üşürken, bacadan gelen rüzgarın uğultusu...
-Uzun zaman ayrı kaldığın, sonbaharda, uçsuz bucaksız bir ovada sevdiklerine, özlediklerine doğru yürürken, yanı başındaki telefon direklerindeki tellerde uğuldayan rüzgar...
Hemen şuracıkta aklıma gelenler. Düşünmeli bu konuda.
Teşekkürler Barış Bey
Mehmet Sürücü tarafından Haz 3rd, 2010 günü 9:02 sularında gönderildi.
Mehmet Sürücü'ye düşünceyi sürdürme girişimi için teşekkürler.
"Ağaçlardaki rüzgâr" diyordum, yanlış bir tamlama gibi duruyor. "Ağaçlarda rüzgâr" ya da "ağaçlardan geçen rüzgâr" gibi bir şey arıyor insanın kulağı. Neticede rüzgârın biri gelip bir ağaca yerleşecek değil ya! Ama tam da öylesi; ağaca tünemiş bir rüzgâr, varlığa bürünmüş bir oluş benim aradığım, beni tedirgin eden.
Barış Acar tarafından Haz 3rd, 2010 günü 16:24 sularında gönderildi.
"Ağaçlardaki rüzgâr" diyordum, yanlış bir tamlama gibi duruyor. "Ağaçlarda rüzgâr" ya da "ağaçlardan geçen rüzgâr" gibi bir şey arıyor insanın kulağı. Neticede rüzgârın biri gelip bir ağaca yerleşecek değil ya! Ama tam da öylesi; ağaca tünemiş bir rüzgâr, varlığa bürünmüş bir oluş benim aradığım, beni tedirgin eden.
Haikuyu okuduğumda bende uyanan çağrışım da böyle bir şeydi. Ağaçtan geçip giden değil de bir ağacı belleyip o ağacın yapraklarını hışırdatıp duran bir rüzgâr. Bir ağacın yapraklarının rüzgâr tarafından hışımla savrulduğu bir görüntünün sonsuz kere tekrarı.
eren tarafından Haz 3rd, 2010 günü 19:31 sularında gönderildi.
Eren'e aktarmaya çalıştığım duyguyu yakalamışlığını belirttiği için sonsuz teşekkürler.
Devamla: Benim içimi kemirip duran bir diğer nokta da haikunun ilk dizesi. Tek bir sözcükten oluşmuş, sonradan, sondan eklenmiş eklerle uzayıp gitmiş; garip, tatsız bir dize bu: "Uğuldadıkça". Üç tane ek gelmiş yansılamayla oluşmuş bir kökün ucuna. Dolayısıyla bir şeye benzememiş. Üstüne üstlük bir haikunun ilk dizesinde tek sözcükle karşılaşmak da çok sıkıcı. Nerede kesme, nerede soru? Daha çok kısa hecelerden oluşan iki ya da üç sözcüklü giriş dizeleri ritim sağlıyor haikuya; böylesi değil.
Barış Acar tarafından Haz 3rd, 2010 günü 21:02 sularında gönderildi.
Nazire mi saymak lâzım, yoksa haikuyu başka türlü söylemek için bir öneri mi, bilmiyorum. Bendeki çağrışıma daha uygun oldu bu haiku sanki, ama tabii Barış (ve diğer arkadaşlar) ne düşünür, bilemiyorum.
""
Ürperir içim
Kara ağaçta rüzgâr
Uğuldadıkça
eren tarafından Haz 3rd, 2010 günü 21:51 sularında gönderildi.
Öncelikle "kara ağaç"la rüzgârın taşıdığı uğursuzluk başarıyla yansıtılmış (o garip sözcükten bizi kurtaramasa da). Ardından "ağaçta" ve "uğuldadıkça" sözcüklerinde "ç" ve "a" seslerinin yankısı iyi hesap edilmiş. Son dizenin başa alınması problemin çözümü için kritik adım olmuş sanki.
Barış Acar tarafından Haz 3rd, 2010 günü 22:05 sularında gönderildi.
Niye kimse, özellikle de, öneri isteyen sevgili Barış Acar, sen niye bir yorum yapmıyorsun? Pes vallahi!
Bir daha kimsenin haikusuna müdahale etmeyeceğim, bana ne!
elif cinar tarafından Haz 6th, 2010 günü 20:34 sularında gönderildi.
Re: Rüzgâr
Bozuk bir tamlama değil mi "ağaçlardaki rüzgâr" ya da yazarın kastını karşılıyor mu tam olarak? Rüzgâra atfedilecek en kötü tanımlamalardan biri gibi geliyor bana "uğultu". Ürperti, ama niçin?
Sanki ağaçlardaki rüzgârla bozkırdaki rüzgâr ya da denizden esen rüzgâr aynı değil gibi gelir bana. Denizden esen rüzgâr dişil bir çağrışım taşırken, bozkır rüzgârı şiddet dolu bir baba figürü gibidir. Ağaçlarda ise öyle tekinsiz bir ruh durumuna bürünür ki, ağacın rüzgârı, kaçamayacağın ama yine de uğursuzlukla dolu bir gizem taşır bana. Fısıltı şeklindeyken ayrı, uğultu şeklindeyken ayrı bir dili vardır. Ancak her ikisinde de ortak duygu ürpertidir. Karşısındayken, ne yapacağınızı bilememekten gelen kaçıp gitme duygusuyla olduğunuz yere çakılı bırakan bir ürperti... Kimbilir belki de en yüksek ağaca tırmanıp bu rüzgârla barıştığımda bu ürperti son bulacak.
NOT: Haikular üzerine bu kadar çok yorum gelince, bir yerde söz alıp kendimle diyaloğa girmeliyim dedim. Affola!
Re: Rüzgâr
Bu konuda düşünmem gerek.
Güzel bir konuya değinmiş Barış Bey özellikle "Rüzgâra atfedilecek tanımlamalar"
-Soğuk bir kış günü, köyde, üzerine örttüğün yorganın altında üşürken, bacadan gelen rüzgarın uğultusu...
-Uzun zaman ayrı kaldığın, sonbaharda, uçsuz bucaksız bir ovada sevdiklerine, özlediklerine doğru yürürken, yanı başındaki telefon direklerindeki tellerde uğuldayan rüzgar...
Hemen şuracıkta aklıma gelenler. Düşünmeli bu konuda.
Teşekkürler Barış Bey
Re: Rüzgâr
Mehmet Sürücü'ye düşünceyi sürdürme girişimi için teşekkürler.
"Ağaçlardaki rüzgâr" diyordum, yanlış bir tamlama gibi duruyor. "Ağaçlarda rüzgâr" ya da "ağaçlardan geçen rüzgâr" gibi bir şey arıyor insanın kulağı. Neticede rüzgârın biri gelip bir ağaca yerleşecek değil ya! Ama tam da öylesi; ağaca tünemiş bir rüzgâr, varlığa bürünmüş bir oluş benim aradığım, beni tedirgin eden.
Re: Rüzgâr
Haikuyu okuduğumda bende uyanan çağrışım da böyle bir şeydi. Ağaçtan geçip giden değil de bir ağacı belleyip o ağacın yapraklarını hışırdatıp duran bir rüzgâr. Bir ağacın yapraklarının rüzgâr tarafından hışımla savrulduğu bir görüntünün sonsuz kere tekrarı.
Re: Rüzgâr
Eren'e aktarmaya çalıştığım duyguyu yakalamışlığını belirttiği için sonsuz teşekkürler.
Devamla: Benim içimi kemirip duran bir diğer nokta da haikunun ilk dizesi. Tek bir sözcükten oluşmuş, sonradan, sondan eklenmiş eklerle uzayıp gitmiş; garip, tatsız bir dize bu: "Uğuldadıkça". Üç tane ek gelmiş yansılamayla oluşmuş bir kökün ucuna. Dolayısıyla bir şeye benzememiş. Üstüne üstlük bir haikunun ilk dizesinde tek sözcükle karşılaşmak da çok sıkıcı. Nerede kesme, nerede soru? Daha çok kısa hecelerden oluşan iki ya da üç sözcüklü giriş dizeleri ritim sağlıyor haikuya; böylesi değil.
Re: Rüzgâr
Nazire mi saymak lâzım, yoksa haikuyu başka türlü söylemek için bir öneri mi, bilmiyorum. Bendeki çağrışıma daha uygun oldu bu haiku sanki, ama tabii Barış (ve diğer arkadaşlar) ne düşünür, bilemiyorum.
Re: Rüzgâr
Bravo!
Öncelikle "kara ağaç"la rüzgârın taşıdığı uğursuzluk başarıyla yansıtılmış (o garip sözcükten bizi kurtaramasa da). Ardından "ağaçta" ve "uğuldadıkça" sözcüklerinde "ç" ve "a" seslerinin yankısı iyi hesap edilmiş. Son dizenin başa alınması problemin çözümü için kritik adım olmuş sanki.
Re: Rüzgâr
Başta yazdığım haikuya son itirazım, ilk ve son dizeler arası ses uyumsuzluğu hususunda olacak.
"Uğuldadıkça": Kalın sesliler ile sert süreksiz sessizler vurgulu.
"ürperir içim": İnce sesliler ile yumuşak sürekli sessizler vurgulu.
Bir "ç" sessizi var ilişkiyi kurduran. Onun dışında çıkan sesler pek ilişkisiz; nahoş.
Re: Rüzgâr
Eren'in düzenlemesi üzerinden bir kez daha rekonstrüksiyon denemesi:
Re: Rüzgâr
Bir deneme daha o zaman:
Re: Rüzgâr
Buna ne dersiniz?
Re: Rüzgâr
Bu benim çok hoşuma gitti!
Re: Rüzgâr
Niye kimse, özellikle de, öneri isteyen sevgili Barış Acar, sen niye bir yorum yapmıyorsun? Pes vallahi!
Bir daha kimsenin haikusuna müdahale etmeyeceğim, bana ne!
Re: Rüzgâr
Vallahi, haikunun sahibi olarak sürekli söz alıp ortalığı bulandırmamaya çalışıyorum.
Önerin benim de hoşuma gitti.