UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Öykü Ne, Hikâye Ne?

31 Tem 2012
Barış Acar

Adnan Özyalçıner'le Birgün Kitap'ta geçen hafta yapılan söyleşi epey ilgimi çekti. Müslüm Çelik'le yaptığı söyleşide Özyalçıner, 50 kuşağı öykücülerinden söz ederken "Öykünün İkinci Yeni'si olamaz." diyenleri eleştiriyor, ama öte yandan "Öykü eninde sonunda bir öykü anlatır." diye ekliyordu.

""
1950 kuşağının öyküdeki çağrışımlar, benzetmeler, meteforlar, imajlarla örülü bir anlatımla kişileri derinlemesine ve düşünsel bir planda ortaya koyuşunu İkinci Yeni Şiiri’nin öyküdeki uzantısı sayanlar oldu. Bu yanlıştı. Çünkü ikinci yeni şiiri, daha çok cümlelerle kelimelerin deformasyonuna dayanıyordu. Rastlansallığa bağlı bir tür anlamsızlığı savunuyordu. Öyküde bunların hiçbiri geçerli olamazdı. Sanırım bu yakıştırma gerçeği anlatmanın, hatta toplumculuğu savunmanın yalnız düz anlatıyla, tek yoldan olabileceğini savunanların yanılgısıydı. Bunu böyle sanmak, aynı zamanda sanatı kısırlaştırmak demekti. Kalıpçılıktı.

Kaynak: 50 Kuşağının En Önemli Öykücülerinden Adnan Özyalçıner

Üzerine uzun zamandır düşündüğüm bir konu bu. Adnan Özyalçıner'le kast ettiğimizin aynı olup olmadığını kestiremesem de ben son iddianın aksini öne sürüyorum. "Öykü yalnızca hikâye anlatmaz; aynı zamanda onu yaratır da!" diyorum. Pıhtı üzerine bir söyleşide de dile getirdim bunu. Sizin düşüncelerinizi merak ediyorum.

Kategori:

Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

Öykü nedir, Hikaye nedir?

Genelde iki sözcük de aynı anlamlarda kullanılıyor. Türk Dil Kurumunun 1998 basım sözlüğünde öykü ile hikâye eş anlamlı olarak gösteriliyor.

Öykü ile Hikaye sözcüklerinin anlamları konusunda bir araştırma yapmaya kalktığımızda, edebiyat çevresinde dahi, pek çok farklı tanıma rastlanabiliyor. (Pek çok konuda olduğ gibi) Nerede öykü, nerede hikaye diyeceğiz? Feyza Hepçlingirler bir yazısında Atilla Özkırımlı’nın aradaki ayırım için; “Geçmişteki örnekler için hikâye, çağdaş örnekler için öykü terimi”ni kullandığını belirtiyor. Tabi ki bu da havada kalan bir yöntem. Neye geçmiş diyeceğiz?

Olaya sadece Arapça-Türkçe sözcük tercihi olarak bakılabilirse, pek sorun yaşanmayacak gibi görünüyor. Ama yazım, çok daha ötelerde bir şey diyenler için bu böyle değil.

Hepçilingirler, dilde eş anlamlı sözcüklerin olamayacağını, olsa bile bu sözcüklerin “anlam alanlarını” belirlemenin gerektiğini söylüyor. Dilimizde eşanlamlı bir sürü sözcük kardeş kardeş dolanıp duruyor aslına bakarsanız. Bu iki sözcük de onlara katılıverse ne olur.

Buradan Barış Acar’ın; "Öykü yalnızca hikâye anlatmaz; aynı zamanda onu yaratır da!" düşüncesine gelecek olursak, çağdaş öykünün, gelenekselin ötesine taşıdığı yanına değinmek gerektiğini düşünüyorum. Cümledeki “hikaye” sözcüğünün, olay örgüsü olarak düşünüyorum. Öykünün sadece bir olay anlatması gerektiği yargısını değiştirdi günümüzdeki kullanımı. Tabi ki bu da yazılmış metnin sınırlarını esnetti. Sait Faik okumalarında dikkatimizi çekmiştir, bazı “öykü” dediğimiz metinler, hiç de alıştığımız dilinde olmayıp, hatta öyküleme tekniğine uzak metinlerdi. Bunu en çok Ferit Edgünün öykülerini okurken düşündüm. Uzun-kısa, bir-iki paragraflık, yarım sayfalık bir metni okumayı bitirdiğimde, bir yanımın; “Öykü mü şimdi bu?” dediği zamanlarım oldu.

Toparlayacak olursak, (pek de kolay görünmüyor ya)

1-En azıdan ben öykü ile hikâye arasında kullanım olarak bir fark göremiyorum.

2-Arada fark olduğunun düşünülmesinin de kaynağında, klasik öykünün, olaya dayalı tanımından kaynaklandığını düşünüyorum.

3-Günümüz yazımında metinlerin uzantılarıyla farklı alanlarda (deneme, öykü, şiir) (birkaç alanda da olabilir) yazılmış gibi algılanabileceğini biliyorum.

4-Anlatım inceliklerini olay örgüsünden daha fazla önemsiyorum.

Bu kabullenmemin uçtaki bir ifadesi, “Ben öykü olarak neyi kabul edersom odur.” anlamına varılabilir mi? Bilemiyorum

""
Öykü; [Fr. Nouvelle, conte] [es.t. Hikâye]Tasarlamaya ya da gözleme dayanan bir olay anlatarak okuyucuda ilgi ve beğeni uayndıran ve çoğu kez ancak birkaç sayfa tutan yazın türü. (Buna kısa ya da küçük öykü de denir.)

Yazın Terimleri Sözlüğü.Tahir Nejad Gencan.Enver Naci Gökşen.Türk Dil Kurumu Yayınları.1974.s.100

""
TDK Türkçe Sözlük

Hikâye : is (hikâ:ye) Ar. Hikâye

1.Bir olayın sözlü veya yazılı olarak anlatılması: “İşte en geniş bir programla başlamış kırk senenin hikâyesi.” - R. N. Güntekin

2.ed. Gerçek veya tasarlanmış olayları anlatan düz yazı türü, öykü: “Hikâyeye girmeden evvel uzun uzun gevezelikler yapmamalıyız.” - Sait Faik Abasıyanık

3.ed. Aslı olmayan söz, olay: Anlattıkları hep hikâye idi. “Bu hikâye akıl almaz bir aptallıktan başka bir şey değildi.” - T. Buğra

Türkçe Sözlük.TDK.1.Cilt.Ankara.1998.s.994

""
Öykü : is.
1.Ayrıntılarıyla anlatılan olay
2.ed. Hikâye

Türkçe Sözlük.TDK.2.Cilt.Ankara.1998.s.1742


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

"Öykü ve hikâye arasında bir ayrım var mı, varsa nasıl tanımlanabilir?" 90ların en önemli tartışma başlıklarındandı. Mehmet Sürücü'nün altını çizdiği gibi gerçekten de bu ayrım eski-yeni öykü arasındaki farklılıklar üzerinden temellendirilmeye çalışıldı çoğu edebiyatçı tarafından. Bir kısım edebiyatçı ise sadece eski dil - yeni dil ilişkisi bağlamında yorumladı.

Bu yazının başlığını koyarken de özellikle bu tartışmaya bir atfı hedeflemiştim. Keza öyküde zaman ya da zamanaşımı üzerinden yapılacak söz konusu ayrımlara katılmıyorum. Ancak bunun dil devrimi bağlamında basit bir sözcük değişikliği olduğunu da sanmıyorum. Bunun yerine iki terimin ifade ettiği anlam farklılıkları üzerinde durarak "öykü" tanımının neliğini tartışmayı hedefliyorum. Sorun, farklı iki dönemi birbirinden ayırmaktan öte edebiyat tarihi anlamında kavramsal sınır çizme girişimlerinin yetersizliği ve hatta bu konudaki inatçılıkların gereksizliği üzerine bana kalırsa.

Yine Sürücü'nün sözlüklere dayanarak işaret ettiği gibi öykü ile hikâye arasındaki temel ayrım, hikâyenin gündelik dilde yan anlamlarıyla oluşturmuş olduğu içeriminin daha geniş olması. "Hikâye anlatma!"daki yan anlam bunu çok güzel açığa vuruyor. Hayal edilmiş, kurgulanmış, uydurulmuş söz anlamına geliyor burada hikâye. Bu anlamıyla genellikle anlatılan olayın gerçekliğinin olmamasına vurgu yapıyor. “Öykü”de ise böyle bir anlam yok. Öykü tümüyle edebi bir tür olarak gündelik hayatın ritminden uzaklaşmış, akademik/ teknik bir tını taşıyor. Ortaklıkları ise aslında ikisinin de özünde “kurgu” oluşunun örtük biçimde kabul edilmesi.

Bu noktada Özyalçıner'in tanımına geri dönüyorum: “Öykü eninde sonunda bir öykü anlatır.” diyor Özyalçıner. Yazarın kast ettiği burada elbette bir "olay" anlatımı, dolayısıyla "hikâye" aktarımı. İşte katılmadığım nokta burada başlıyor. Gerçeklikle kurulan böylesine dolaysız bir bağ, onun sanki “mutlak gerçek” olduğunun koşulsuz önkabulü beni rahatsız ediyor. (Bu noktada sanki toplumcu/ materyalist bir tutum gibi görünen şeyin altından saf idealist bir öz gizlendiğini seziyorum.)

Onun yerine “Öykü yalnızca hikâye anlatmaz!” derken kurgunun başatlığına vurgu yapıyorum ben. Öykünün (dilin, metnin, kurgunun) bizzat gerçeklik ürettiğini ön plana çıkarıyorum. Yoksa amacım eski – yeni öykü vb. gibi basit ve hiçbir zaman katılmadığım tartışmalara girmek değil. Hatta canımı sıkarlarsa “Yaşasın hikâye!” diye bağırarak sokaklara da çıkabilirim.


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

Sanırım öykünün sınırları nerde başlayıp, nerede bitiyor konusunu düşünmek gerekiyor burada.

Aklıma Pıhtı'daki, Barış Acar’ın yazmadığı, “tasarladığı “bir öyküyü(?) getirdi bu, “anesthesia total” ile, bir parça da, “insan-sız(bir metro öyküsü) adlı çalışma. Çalışma adıyla nitelememin nedeni, daha uygun bir sözcük bulamadığımdan.

“anesthesia total”da, Boş bir sayfanın ortasının biraz altında, bir sonraki sayfayı işaret ettiğini düşündüğüm büyükçe bir ok işaretiyle, altında; “Meraklısına Not:Öykü öteki sayfada.” uyayrısı var. Bir sonraki sayfayı açıyorum, sayfanın üstünde, “diğerkam” yazısının altında, bir önceki sayfayı(?) işaret eden tersine bir ok işaretinin altında; “Meraklısına Not: Öyküyü geçtiniz.) uyarısını okuyorum. Sonrasında kafada bir şeyler karışıyor tabi ki.

Burada alıştığımız türde bir öykülemenin olmadığı çok açık. Okların beni yönlendirdiği iki sayfa arasında, asıl öykünün olduğu kayıp bir sayfa mı var, yoksa öyküyü yazan(tasarlayan mı demeli-grafik tasarımlarla oluşturulmuş ok işaretleri?) araya kendi sayfamı koymamı veya bambaşka bir şeyi mi anlatmak istemiş?

Sanırım bu konuda, öykünün sınırları, nereden sonra öykü olmaktan çıktığı üzerinde düşünmek gerekiyor. Mutlaka, dilediği yere, gidebildiği yere gidecektir. Sonuçta bu sanatsal bir evrime, bir dönüşüme yola açar veya açmaz. Bu pek de önemli değil gibi geliyor.


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

Mehmet Sürücü dedi ki:
Aklıma Pıhtı'daki, Barış Acar’ın yazmadığı, “tasarladığı “bir öyküyü(?) getirdi bu...

Evet, tam da bu! "Tasarlama" sözcüğü çok doğru. Tasarlanan bir hayat deneyimi olarak öykü.


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

Konudan biraz uzaklaşmak istiyorum;

Şu geliyor aklıma; günümüzde, bazı çevrelerde, roman yazmak, veya daha genişletilmiş tabiriyle, yazmak, bir "konsept" olarak görülüp, üretiminden, tüketicisine ulaşım sürecinin planlanıp, kontrol edildiği bir sistem olarak düşünülüyor.

Bu ayrı bir konu, öykünün bu şekilde düşünülmesi, farklı sanat dallarının da kullanımıyla, (ses, grafik, plastik sanatlar) özgün, farklı bir bileşime doğru da gidebilir. Burada söz konusu olan, bir yazarın “öykü”sü değil, çeşitli ilgi ve uğraş alanlarındaki insanların ortaya çıkardıkları bir “tasarım” olmayacak mı?

Ötesinde bu bana, “öykü”yü, iki boyutlu bir alandan, farklı alanlarda deneyimleme olanakları sunuyorsa, buna neden karşı olayım?


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

Anadolu'da öykünme sözcüğü hala kullanılır. Bu anlamda öykü, olanı taklit etme ya da olanı aktarma anlamı taşır. Yanı sözcüğün ilk düşündürdüğü kurmacadan uzak, yalın oluşudur.

Hikaye ise Barış Acar'ın da belirttiği gibi -biraz da argolaşarak- halkta uydurmaca, gerçeklikten uzak olma anlamı barındırır.

Ben bu iki ifadenin de farklı anlatımlar içererek dilde yerini koruduğunu düşünüyorum. Hikaye sözcüğünü tamamen dilden uzaklaştırmak bazı söyleyişleri ya da deyimleri de unutmamıza yol açacaktır.


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

Cihan, güzel belirtmiş: "Öykünme". Yani "taklit etme". Gerçeğin temsilini yaratarak onu yeniden inşa etme.


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

sanat, şeyin taklidi değildir : denildiği gibi "bu bir pipo değildir." genel olarak sanat ve özelde ise edebiyat, bu başlık için ise öykü/hikaye gerçeğe öykünmez yada gerçeği temsil etmez. gerçeğin temsilini de yaratmaz o, gerçek denilen ne varsa onun "kendisini" yaratır. sonra yaratıma geri döner ve bu yaratıma tekrar tekrar bakar. bu bakış yine sanattır, sanatsaldır. bu tekrar tekrar bakışlar, yaratımın hiç bir zaman kendisine özdeş olamayacağını, kendi sınırlarını ihlal edişinin onun özüne ait olduğunu gösterir. ortaya çıkan ne varsa, bu sınır ihlali ile vardır. onun içindir ki, gerçek dediğimiz ne varsa "kendinin" çokluğudur ve böylece hakikat bir yorum çokluğudur. burada gerçek yoruma önsel değildir, yorum gerçeği temsil etme, açıklama ya da gerçeğe öykünme değildir. gerçek, tabir yerinde ise bir sonuçtur ama hiçbir sonuç bir son değildir. son-uç, başlangıçtır; başlangıcın ise başlamış oluduğu söylenilemez. eğer başlangıç başlamış olsaydı o zaten çoktan tükenmiş olurdu. oysa; çokluk tükenmezliktir, bengi dönen çokluktur.


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

"Son-uç" güzel özetlemiş alegoriyi.


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

İmge Öyküler'in birinci sayısında, Feyza Hepçilingirler'in bu konu üstüne bir yazısı vardı. Okumak için: Öykü ne, hikâye ne?

Hikâye, bana eski olanı çağrıştırıyor. Öykü, yeniyi. Hikâye uzun olur da öykü o denli uzun olmaz sanki. Hikaye de öğüt vardır da öykü de okuyucuya bile değil kendi haline, öyküye bırakılmışlık vardır. Hikâye, sözlü edebiyatla içli dışlıdır da öykü, yalnız yazılı edebiyatta vardır. Bunun gibi şeyler... Şu söylediklerim de hiçbir dayanağı olmayan, kendime ait düşünceler...


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

Hmm, farkında olmadan aynı başlığı kullanmışım.


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

Soru'nun ve sorunun netliğinden olsa gerek. Güzel denk düşmüş bence.


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

Bir alacaklınızın karşısına geçip, borcunuzu ödeyemediğinizin sebebini “ Gayrimenkulümü satmıştım, senin paranı da ayırmıştım ama adam annesini alıp yanıma ağlayarak geldi ve parasını geri istedi o yüzden sana olan borcumu ödemekte geciktim” diye bir anlatımda bulunduğunuzda alacaklı “anlattığınız hikâyenizi” ilgiyle dinlerse bu bir öyküdür. Ancak karşınızdaki alacaklı sizi dinleyip; “Kes lan hikâyeyi, borcunu ne zaman ödeyeceksin?” diye sorarsa maalesef bu bir hikâye olur.

Aradaki fark, anlattığınız hikâyenin tasarımında yatar.

Bir edebiyat metni her şeyden önce hareket ettiğiniz gerçekliği farklı bir tasarımla yarattığınız “yeni gerçekliği” anlatmakla başlar.

Öykü bu bakımdan salt bir gerçekliğin hikâyesi değildir. Öykü; bunu anlatma biçiminizden hikâyenin gerçekliğine kadar ki her şeydir. Görülebilir gerçeklikten çıkılıp, tasarlayarak sunduğunuz gerçeklik arasında en önemlisi gerçekliğin görülemeyen kısmındaki gerçeklerdir. Artı, anlatım üslubunuz, gerçekliğin inandırıcılığı, dili kullanma biçimi, hikâyedeki kahraman ve karakterlerin yeterli ve anlattığınız gerçekliğe uygunluğu, hikâyenin olay örgüsünde yer alan zaman, mekân ve bunlara uygun ışık ve sesin tasarlanması metnin giriş, gelişme ve sonuç bölümlerindeki dağılımın dengeli olması ve sözcüklerin seçiminde ne az ne fazla yer tutması gibi öğelerin düşünülerek ve tasarlanarak hazırlanması sürecidir.

Bu yüzden bir edebiyat metni öncelikle “okuyucunu” varsayar ve onun ilgi ve beğenisini kazanmayı hedefler.


Re: Öykü Ne, Hikâye Ne?

Mete Kaynaroğlu'na katılıyorum. Kitap-lık dergisinin bu sayısındaki söyleşimizde -biraz da Özyalçıner'in yukarıdaki deyişine atıfla- "Öykü sadece hikâye anlatmaz; aynı zamanda onu yaratır da." demiştim. (Kaynak)