Onat Kutlar'ın öyküleri hep etkileyici bir cümleyle başlar.
""
Bir öksürük sesi uzayıp giden iplik gibi bir düşü kalınlaştırdı, ucunu kıvırdı, bir boşluğa düşürdü.Silkindi.
At Cambazlarının yaşamları, iletişimleri, konuşmaları o kadar güzel anlatılmış ki. Yusuf ve adı hiç anılmayan oğlu... Yusuf'un oğluydu çünkü, bir adı yoktu, işlerinde de son söz Yusuf'undu.
Cihan Başbuğ tarafından Tem 22nd, 2010 günü 18:52 sularında gönderildi.
Bir öksürük sesi uzayıp giden iplik gibi bir düşü kalınlaştırdı, ucunu kıvırdı, bir boşluğa düşürdü. Silkindi. Gözlerini açtı. Soluk lamba ışığının bir ucuna iki genç ve uykulu göz eklendi.
Sanki bu paragrafı oluşturan tümceleri tam olarak anlayabilsek bütün öyküyü burada bulabilirmişiz gibi bir his var içimde.
Öksürük sesi, bir sonraki paragraftaki "yaşlı adam"a ait, iplik gibi uzayıp giden düş ise üçüncü paragrafta tanış kılınacağımız "oğul"a. Demek ki, "baba"yla "oğul" arasında bir düş boyu ayrılık var. Ama sıradan bir düş değil, uzayıp giden iplik inceliğinde bir düş bu. Kalınlaştıkça taşınamayacak olan, bir öksürük sesiyle kalınlaşabilen, kıvrılan ve düşen. Kalınlaşan ipe tutunamayıp düşen oğul gözleriyle odaya ekleniyor. İçinde öksüren bir babanın gözlerinin bulunduğu odaya.
"Sesten bakışa geçiş" Onat Kutlar'ın şifresi olabilir mi? Sözcüklerin sesinden teatral bir görselliğe sıçrayış... Öyküyü böyle mi düşünmeli? Onat Kutlar'ın öykülerini böyle mi anlamalı?
Barış Acar tarafından Eki 7th, 2010 günü 14:13 sularında gönderildi.
"Bir öksürük sesi uzayıp giden iplik gibi bir düşü kalınlaştırdı"
-- Benim anladığım; oğul'un uyuduğuydu. Babanın öksürüğüyle uyandığı. Bilirsiniz, çocukların uyuduğu anlarda, bir gürültü olduğunda, silkinerek uyanırlar. Soluk lambanın ışığının çocuğun gözlerinde yansıdığı canlandı gözümde. "uykulu göz"ü, uykudan uyanmış, daha dünyaya tam olarak "duhul" etmemiş göz olarak algıladım...
Mehmet Sürücü tarafından Eki 7th, 2010 günü 14:43 sularında gönderildi.
"Bir öksürük sesi uzayıp giden iplik gibi bir düşü kalınlaştırdı"
-- Benim anladığım; oğul'un uyuduğuydu. Babanın öksürüğüyle uyandığı. Bilirsiniz, çocukların uyuduğu anlarda, bir gürültü olduğunda, silkinerek uyanırlar. Soluk lambanın ışığının çocuğun gözlerinde yansıdığı canlandı gözümde. "uykulu göz"ü, uykudan uyanmış, daha dünyaya tam olarak "duhul" etmemiş göz olarak algıladım...
Ben de aynı fikirdeyim.
Barış Acar tarafından Eki 7th, 2010 günü 14:45 sularında gönderildi.
Re: Onat Kutlar - At Cambazları
Yeni öykü...
Re: Onat Kutlar - At Cambazları
Onat Kutlar'ın öyküleri hep etkileyici bir cümleyle başlar.
At Cambazlarının yaşamları, iletişimleri, konuşmaları o kadar güzel anlatılmış ki. Yusuf ve adı hiç anılmayan oğlu... Yusuf'un oğluydu çünkü, bir adı yoktu, işlerinde de son söz Yusuf'undu.
Re: Onat Kutlar - At Cambazları
Sanki bu paragrafı oluşturan tümceleri tam olarak anlayabilsek bütün öyküyü burada bulabilirmişiz gibi bir his var içimde.
Öksürük sesi, bir sonraki paragraftaki "yaşlı adam"a ait, iplik gibi uzayıp giden düş ise üçüncü paragrafta tanış kılınacağımız "oğul"a. Demek ki, "baba"yla "oğul" arasında bir düş boyu ayrılık var. Ama sıradan bir düş değil, uzayıp giden iplik inceliğinde bir düş bu. Kalınlaştıkça taşınamayacak olan, bir öksürük sesiyle kalınlaşabilen, kıvrılan ve düşen. Kalınlaşan ipe tutunamayıp düşen oğul gözleriyle odaya ekleniyor. İçinde öksüren bir babanın gözlerinin bulunduğu odaya.
"Sesten bakışa geçiş" Onat Kutlar'ın şifresi olabilir mi? Sözcüklerin sesinden teatral bir görselliğe sıçrayış... Öyküyü böyle mi düşünmeli? Onat Kutlar'ın öykülerini böyle mi anlamalı?
Re: Onat Kutlar - At Cambazları
-- Benim anladığım; oğul'un uyuduğuydu. Babanın öksürüğüyle uyandığı. Bilirsiniz, çocukların uyuduğu anlarda, bir gürültü olduğunda, silkinerek uyanırlar. Soluk lambanın ışığının çocuğun gözlerinde yansıdığı canlandı gözümde. "uykulu göz"ü, uykudan uyanmış, daha dünyaya tam olarak "duhul" etmemiş göz olarak algıladım...
Re: Onat Kutlar - At Cambazları
Ben de aynı fikirdeyim.