UzunHikâye Öykü, inceleme, eleştiri



Ölüm Güm Güm

06 Tem 2011
doruk cansev

Bir ses duydum sanıyordum a, doğruymuş.

Akşam bu kadar ağır yemeseydik yürüyüşe çıkmazdım herhalde. Hiç durmadan efor sarf etmişiz. Ne yapılır, insan açık büfe tezgahlarında turladıkça iyice acıkıyor. Salata tabağına biraz patates kızartması karışıyor, ana yemeklerin yanında birkaç çeşit zeytinyağlı olmazsa olmaz. Porsiyon porsiyon (k)alabalık, sürekli ayağa kalkıp bir şeyler almak için. Tavuk şişle biftek tamam, ama gözden kaçan - Allah’tan son anda burnuma takılan- güzelim levrek ne olacak. Ekmeksiz de gitmez hani. Sonra tatlı çeşitleri, baklava, küçük bir parça kadayıf, aşçıbaşı iyi çalışmış tabağına kenarına da ekler, içi bol kremalı. Bir de o kadar gelmişken yanına dondurma. Sıcak bastı da. Limonlu varsa bile olur.

Cidden yorucu tempo, bütün günün animasyon programı da bir rehavettir masanın üstüne çöküyor. Havuz oyunlarının hepsi, sabah voleybol, öğlen masa tenisi, voleybolda kaçan toplara koşmak zor geldiğinden akşam üstü futbol. Vücudun her bölgesi. İçki hem muhabbeti ayakta tutuyor, hem yudumladıkça yorgunluk. Gökhan’ın gözlerinden de okudum, benimle ilk burada kadeh tokuşturdu. Buraya kadar iyiydi gerçi, şimdi zorlanıyor biraz. Gerçi ben bile meyilliyim. Dalga dalga uyku, kendimizi bıraksak vallahi beş dakikada boğulur gideriz. Zaten bunların derdi bir an önce odaya çekilmek, yok anam yok, ben biraz dolanmadan rahat edemem. Çıkın siz.

İki günümüz kaldı, Serap şimdiden çamaşır hesaplarında. Kirlileri bavulun kıyısna köşesine fırlatmaya iyi alışmıştı. Eve dönünce işler zor gelecek, neyse, burada dinleniyor yeterince. Biz çocuklarla koştururken o şezlongunda izliyor. Onca şarkı, animatörün üç dilde anonsları ninni gibi, inanır mısın Mehmet, o gürültüde bile uyukluyorum. Çok yorulmuşum, iyi ki gelmişiz bu tatile. Baksana, güneşte yüzüp durdum bütün gün, hele öğle yemeğinden sonra. Öyle öyle. Ben denize gitmiştim o ara. Dubalara kadar, yemek üstüne de iyi cesaret. Çocukları yine ikna edemedim. Kan aynı kan, deliliği bir beni bulmuş. İskeleden atladım. Çok çok yüzeyde sakin kurbağalama, nefesimi topladıkça da kulaçlarla yüzdüm. Benden başkası , sular sırf beni taşıyor. Dalgaların dışında bir benim izim. Yemeği biten sahile gelmiş olmalı ama buradan ara ara baktıkça kış sezonunu görüyorum sanki, kimse yok. Hiçbir hareket. Ben de o kadar uzakta mıyımdır? Kimsenin haberi bile yoktur herhalde. Bizimkiler ne içsek diye düşünüyordur, şezlonga uzanırlar. Yüzmenin bir sesi var mı? Suyun altında soruyorum bunu, boğuk bir cevap. Benden iyi bilecekti sanki.

Neden sonra bu kadar da yaklaşmışken durmak istedim. Mecbur kaldım. Hiç beklemeden ilerlemiştim, her zamanki gibi. Arkama bakmak için bile sırt üstü yüzerek. İskele ta kıyıda, güneş tepeme çıkmış. Biraz daha, az bir şey kaldı. Üstüne çıkar dinlenirim nasılsa. Ama kolay değil. Terliyorum, yüzeyde açtığım yarıklar eskisinden hızlı kapanıyor. Kollarım mı yavaşladı, suyun içinde daha fazla kaldıkça çekim ağırlaşıyor mu? Her gün gittiğim mesafe oysa, sabah Gökhan’la bir, voleyboldan sonra iki, üç dört gibi de bir kere üç. Olur böyle, insanın nefesi zorlamakla açılır. Bir, iki... üç kulaç, nefes. İlk gün de dalağım şişmişti, sonra alıştım. Çocuk bizden hızlı tabii, yetişemedim. Bir iki hadi dipler yeşilin çok koyusu, az da bulanık üç. Nefes. Deniz suyu sağlıktır hem. Bu kadar yuttuğum bir şey değil. Kışın nezle olmam hiç. Bir iki.

Amfitiyatroda şov vardı aslında, odada ne var sanki? Bütün gün anons edip durdular. Demek güzel bir şey. Eric özellikle havuz başında oturduğumuz yere gelmiş, söz almıştı. Sempatik çocuk, kralı oynayacakmış bir skeçte. Oğlu onu öldürüp yerine geçecekmiş diye korkuyormuş, bir yandan karşıdan karşıya geçemeyecek kadar güçten düşmüş. Ne olursa olsun yardım istemeyecek kadar da gururluymuş, çok komik durumlara düşüyormuş. Oğlu da meğer ne mülayimmiş. Işıklar göründü, renk renk spot. Az sonra gösterinin sesleri duyulur. Sormadım tabii kralın trafikle işi ne diye, top kaçınca benim yerime koşuyor çocuk. Ayıp olur.

- Uzan dinlen istersen biraz, çok yoruldun bak. Şakaklarından ter damlıyor. Damarların çıktı.

- Olur mu canım, yılda bir hafta geliyoruz. Yatacak olsam evde kalırdım. Sen de gel hatta, ben sana öğretirim manşeti servisi, sonra da saunaya gideriz. İştahın yerinde maşallah da hiç hareket yok. Üç günde kaç kilo aldın?

- Karışma sen bana, aldıysam aldım. Bütün sene arkanızı topladım, yemek yaptım, biraz yemişim çok mu gördün? Hiç de iş yapamam valla.

- Anlaşıldı anlaşıldı. Nehir? Gökhan?

- Yok baba, sen git ya. Ben biraz güneşlenirim herhalde.

- Kızım en iyi denizde yanarsın ama. Hem kalıcı olur, hareket halinde hadi?

- Yok, sağol.

- Gökhan, oğlum, bak omuz da yaparız. Kanatlar genişler he? Salona gideceğine açıkhava. Daha sağlıklı.

Voleybol sahasını suluyorlar. İlk günkü animatör değil mi, Hollandalı mı, Eric, neydi? Helal olsun bahçıvan diye laf atmıştım, ne yetiştiriyorsun öyle? Bütün gün suluyorum, ne diyeyim, kumdan başka şey bitmedi ağabeyciğim. Boyum kadar kum, sula sula dur. Hehe. Yabancı dilimi de geliştiririm bu tatilde bak, koca hafta. Bir sürü turistle konuşurum. Ne kadar etkinlik varsa hepsine de katılacağım. Bir daha ne zaman gelinir.

Hafif bir esinti. Yardım istiyor, ama sesi çıkmıyor sanki, belki rüzgarın yalanı. Doğru mu görüyorum? Dubaların orada, el işaretleri yapmıyor mu boğulacakmış gibi? Geri dönmeye çalışıyor. Yoksa yıldızların oyunu. Ya deminki çığlık? Birine haber mi vermeli, atlayıp yüzsem? Aman Mehmet, koçum, bu saatte kim ne yapsın denizde. Provalardan falan gelmiştir. Boğulan adamın sesi çıkar mı hiç.

Bilemedim valla. Biraz dinlenmek için sırt üstü döndüm yine. Bu sefer kollarımı yana açıp bekledim, yok, ilerleyemeyeceğim. Kaslarım boşaldı. Kalbim hızlı atıyor, sırf kulaklarımı sokunca duydum. Denizin sesi, kendi ritmim. Balıklar? Olmadı bacaklarımla ite ite çekerim kendimi, yengeç stili. Sahilden kimse görmez hem, yaklaşınca kulaç atmaya başlarım yine iki üç nefes bir iki üç nefes. N’olcak. İki üç nefes.

Dalgalar büyüdü. Hep su kayağı teknesi yüzünden. Yüzüme gözüme. Uf. Ne su yuttum ha. Dün akşam yediğim levrek ta ağzıma geldi.

Kategori: